Please Wait
8422
İslam kelimesinin sözlük anlamı teslim olmak ve boyun eğmektir. İslam dini Allah Teala’nın karşısında her yönlü bir teslimiyet programı içermektedir. İşte bu teslimiyet sayesinde insan Allah Teala’dan başka kimseye ibadet etmemeyi onun emirleri dışında kimsenin buyruklarına boyun eğmemeyi elde etmektedir. Bu yüzden bu din İslam olarak adlandırılmıştır.
Aslında İslam dini geçmişteki bütün ilahi dinlerin özü ve cevheridir ama onlardan daha kâmil ve daha kapsamlı bir yapıya sahiptir. İslam dini de diğer ilahi dinler gibi üç bölümü içerir: Ahlak, ahkâm ve inançlar.
İnançlar: Allah Teala’nın varlığına, adalete, nübüvvete, imamete ve ahrete inanmaktır.
Birçok ayet ve hadisten elde edilen sonuç şu ki İslam’ın özü, Ehl-i Beyt mektebinde tecelli etmiştir. Şia, Peygamber’in, ümmeti kendisinden sonra başıboş bırakmadığına İslam dininin korunması için Allah Teala’nın emriyle on iki tane imamı kendi yerine ümmete tanıttığına ve bunların ilkinin İmam Ali (a.s) ve sonuncusu İmam Mehdi (a.s) olduğuna, gaybette olan İmam Mehdi’nin zuhur ederek zulümlere, haksızlıklara dolan âlemi adaletle dolduracağına inanmaktadır.
Ahkâm: Mükellefin yaptığı her amel vacip, haram, müstehap, mekruh ve mubah hükümlerden birinin kapsamına girer. Bu alana dinin furu’u da denir. Namaz, oruç, haç, zekât, humus, cihat, marufu emretmek münkerden sakındırmak, tevelli ve teberri bu dairede incelenmektedir.
Ahlak: Yukarıdaki iki alan gibi İslam dininin bir parçasıdır. Bu kısımda insana en yakışır özellikler ve erdemler açıklanmıştır. Bu desturlara uymak ve bu erdemleri kazanmak insanı dünya ve ahrette saadete kavuşturur.
Ayrıntılı cevap: İslam dini son ve en kâmil din olarak Allah Teala tarafından Hz. Muhammed Mustafa (s.a.a) vesilesiyle insanlığın hidayeti ve saadeti için gönderilmiştir. İslam dini, önceki peygamberlerin, onu ve onu getirecek olan peygamberi müjdelediği bir dindir. Peygamberin ebedi mucizesi olan Kur’an-ı Kerim’in açıkladığı üzere önceki peygamberler İslam peygamberinin gelişini müjdelemişlerdir hatta kitap ehli onun gelişini beklemekteydi.[1] Özellikle Meryem oğlu İsa’dan (a.s) son Peygamber’in gelişini müjdelediği ve onun adını Ahmet olarak bildirdiği açıkça nakledilmiştir.[2]
İslam dini üç bölümden oluşmaktadır. Diğer dinlerde de bu üç bölüm olmasına rağmen İslam dini onlardan daha kapsamlı ve kâmildir. İslam dini Allah tarafından gönderilen bütün öğretileri içermektedir. Hz. İbrahim’in(a.s) Mushaf’ını, Hz. Davud’un (a.s) Zebur’unda, Hz. Musa’nın(a.s) Tevrat’ında, Hz. İsa’nın(a.s) İncilinde olan bütün gerçekleri içermektedir; üstelik her türlü tahrif ve değiştirmeden de korunmuştur.[3]
İnanç: Allahü Teala’nın birliğine, adaletine, nübüvvete, imamete ve ahrete inanmaktır. İnanç boyutunda bir Müslüman, Allah’ın birliğine inanmakla birlikte Hz. Muhammed Mustafa’nın(s.a.a)peygamberliğine de inanması gerekir. Bunun yanı sıra diğer peygamberlerin peygamberliğini, İslam dininin son din oluşunu, meleklerin varlığını, peygamberin sözlerinin hepsinin doğru olduğunu tasdik eder ve dindeki bütün açık hükümleri kabul eder ve bunlardan birini inkâr eden şahıs İslam dairesinden çıkmış olur.
İslam dini akıl ve fıtrat üzere kuruludur ve bu yüzden inanç konularında taklidi kabul etmez; insanlardan araştırarak ve delillere dayanarak dinlerini seçmelerini ister.[4]
Ahkâm: Ahkâm alanında şunu bilmemiz gerekir ki mükellefin yaptığı her amel vacip, haram, müstehap, mekruh ve mubah olan hükümlerinden birinin kapsamında yer alır. İşte bu alana dinin furu’u da denilmektedir. Namaz, oruç, haç, zekât, humus, cihat, marufu emretmek münkirden sakındırmak, tevelli ve teberri bu sahada incelenmektedir. Bu ahkâma amel etmek insanın saadetini garanti eder.[5]
Aklın kesin hükmü gereği her insanın dini hükümlere amel edebilmesi için ya kendisi uzmanlaşmalı ve görüş sahibi olmalı veya uzman kişiye (içtihat derecesine ulaşan bir mercie) başvurmalıdır.[6]
Ahlak da yukarıdaki iki alan gibi İslam dininin bir parçasıdır. Bu kısımda insana en yakışır erdemler ve özellikler açıklanmaktadır. Bu erdemler insanın fıtratına uygun bir yolda hareket edilebilmesini sağlar.
Ahlakın değeri İslam dininde o kadar önemli ki Peygamber-i Ekrem gönderiliş sebebini üstün ahlakı kemale erdirmek ve ahlak erdemlerini tamamlamak olduğunu açıklamaktadır. İslam dininin bütün üstünlüklerini ve özelliklerini bu kısa yazıda dile getirmek mümkün olmadığından sadece bazı özelliklerini zikir edeceğiz:
1- İslam dini kullara ve mahlûkata şefkat ve merhamete dayalı bir dindir. Bu dinde bütün insanlar ve mahlûkat kendilerine özgü haklara sahiptirler. Öyle ki öldürülmüş bir serçeye karşı gösterilen merhamet ve acıma duygusunun kıyamet günü Allah Teala’nın rahmetini kazanmaya vesile olduğu açıklanmıştır.[7]
İslam dini canlılara zulüm ve eziyet etmeyi yasaklamış suya ihtiyacı olan bir ağaca su vermeyi susamış bir mümine su vermek kadar önemli bilmiştir.[8] Kitap ehli ve hatta kafirlere karşı adalet üzere davranılmasını tavsiye etmiştir.[9] Öyle ki İmam Ali(a.s) yaşlı bir Hıristiyan’ın ihtiyaçlarının beytu’lmaldan karşılanmasını emretmiştir.[10] Aslında İslam kelimesinin kökü selem ve selam yani barış ve huzur kelimesidir. Kuran-ı Kerim bu gerçeği açıkça şöyle ifade etmektedir: ‘‘Ey iman edenler! Hepiniz barış ve güvenliğe (İslam’a) girin ve şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o apaçık bir düşmandır size.’’[11] Kurana göre kalıcı ve cihanşümul bir barış sadece Allah’a imanın gölgesinde gerçekleşebilir başka türlü değil. Dil, ırk, kültür, kavim, coğrafya faklılıklarına rağmen bütün insanlığı birleştiren unsur Allah’a imandandır. İslam’ın adalet istemi öyle bir boyuttadır ki rahatlıkla kitap ehlini bile tevhit ekseni üzere birleşmeye davet etmektedir: ‘‘ De ki: ey kitap ehli, bizim ve sizin aranızdaki ortak kelimeye gelin: yalnız Allaha tapalım. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.’’[12] Müslümanlar Medine’ye hicret ettikleri zaman zafer bayrağını ellerinde taşımalarına rağmen İslam’ın eski muhaliflerinden gelen barış önerilerini Peygamber (s.a.a) reddetmediler. Bu barıştan birçok Yahudi kabileleri yararlandılar. İslam dini barış ve birlikte yaşamı istemektedir ve bunun için önemli programlara sahiptir.[13]
2- İslam dininin ilme ve bilime verdiği değer hiçbir dinde görünmemektedir. Öyle ki ilim talep etmeyi bütün Müslümanlara vacip bilmekte[14], âlimin uykusunu cahilin ibadetinden üstün olarak değerlendirmekte[15], âlimin kalemini şehidin kanından faziletli bilmektedir.[16] Bu kılavuzluklar gölgesinde Müslümanlar çok kısa bir sürede ilimde zirveye ulaşmış, büyük İslam medeniyetini kurmuş ve eşsiz bilim adamlarını insanlığa sunmuştur. Cabir b. Hayan (kimyanın babası), Zekeriya Razi (alkolün kaşifi), İbn-i Sina (kendi zamanının en büyük filozof ve tabibi), İbn-i Heysem, Hace Nasiruddin et-Tusi ve… bunlardan bir kaçıdır. Bu gerçeğin büyük batılı bilim adamları tarafından inkâr edilmemektedir.[17]
İslami açıdan kadın ve erkek arasında Allah’a kulluk yönünden hiçbir fark yoktur. İslam dini en güzel ve en layık bir şekilde kadının şahsiyetini yüceltmiştir. Kur’an-ı Kerim Hz. Meryem’i (s.a) Allah’a yakınlaştırılmış seçkin kullar arasında zikretmiştir[18], Firavun’un eşini müminlere örnek[19], ve Hz. Musa’nın(a.s) annesini vahye layık bilmektedir.[20] İslam dini kadını, erkeğin huzur ve sükûnet kaynağı olarak tanıtmaktadır[21]. Ehl-i Beyt kültüründe kadın bir kahraman değil, bir çiçektir[22]. Hayır ve bereket onda saklıdır[23], yine annenin makamı babanın makamından üstün bilinmektedir[24].
İslami açıdan hiçbir kavim ve ırk bir diğerine üstünlük taşımamaktadır. Tek üstünlük kaynağı ilahi takva sayılmaktadır[25]. Herkes kendi yaptığı amelin sorumlusudur, kimse bir başkasının günahının faturasını boynuna almaz[26]. Allah Teala günahlarından tövbe edenleri sevmekte ve onlara kucak açmıştır[27]. Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyi ve küfrü imansızlığın nişanesi olarak görmektedir[28]. İslam dini Müslümanları birbirlerinin kardeşi olarak tanıtmakta[29], ağız bozukluğunu, iftira atmayı, müminleri alay etmeyi men etmektedir.[30] Öğretmenin yüksek ilahi makama sahip olduğunu açıklamaktadır.[31] Temizliği imanın nişanesi bilmektedir…[32]
Şia: İslam mektebinin izleyicileri genel olarak iki gruba ayrılmaktadır: Şia ve Sünni. Dini kaynaklar üzerinde inceleme yapmak bize şu gerçeği gösterir ki İslam’ın özü ve gerçek çehresi Şia mezhebinde kendi tecellisini bulmuştur. Şia’ya göre İslam peygamberi’nin dünyadan ayrıldığı zaman ümmeti başsız bırakması ister dini ilkeler açısından isterse Peygamber’in kendi gidişat ve tutumu bakımından isterse de akıl ve mantık açısından mümkün değildir. Peygamber mutlaka Müslümanların idaresi ve çarkların döndürülmesi için bir rehber tayin etmiştir. [33] Şia, peygamberi Ekrem’in masum olduğu gibi yerine geçecek olan şahsında her türlü hatadan ve günahtan uzak olması gerektiğine inanmaktadır Ancak böyle bir kişi Peygamber’den sonra toplumun rehberliğini ele alma salahiyetine sahip olabilir. Başka bir tabirle İslam Peygamberi kendi devrinden sonra Allahın dininin korunması için kendi yerine, Allahı’n emriyle halife tayin etmiştir. Şia mezhebine göre Peygamber’in tayin ettiği halife ve imamlar 12 kişidir ve bunların ilki Hz. Ali’dir a.s).[34]
Hz. Ali(a.s)’den sonra onun evlatlarından 11 imam gelmiştir bunlardan10 tanesi imamet görevini taşımış ve sonunda şehit düşmüşlerdir. Bu Hicri 260 yılına kadar sürdü ve bu yılda son imam Hz. Mehdi (a.s) imamet görevini üstlendi. İmam Mehdi Allah Teala’nın izni ve maslahatı üzere gaybete çekildi. O zuhuruyla cihanı adaletle dolduracaktır.[35]
Şia imamet konusundaki bu iddiasını kanıtlamak için Kur’an ayetlerine ve Peygamber-i Ekrem’den ulaşan kesin hadislere istinat etmektedir.[36]
Ehlibeyt’e(a.s) ait faziletler öylesine fazla ki bunu inkâr etmek muhaldir. Bunu diğer mezheplere mensup alimler de tasdik etmektedir.
Şia âleminin insanlığa olan manevi mesajı bir cümlede özetlemek istersek o şundan ibarettir: Tevhide sarılmak ve Allah’a kulluk etmek.’’[37]
İslami inançlar, hükümler ve ahlakiyat fıtratla en uyumlu olan yoldur. İslam’a yönelmek dünya ve ahrette mutluluğa ve saadete kavuşmayı sağlar.
Daha fazla bilgi için aşağıdaki sorulara ve cevaplarına başvurun:
1. Müslümanların temel inançları, soru 888.
2. Şia’nın seçkinliğinin delilleri, soru 277.
3. Kur’an göre İslam ve Müslüman’ın anlamı, soru 829.
4. Şia’nın belirgin özellikleri, soru 287.
[1] Misbah Yezdi, Muhammet Takı, Rah ve Rahnema Şenası,s 113.
[2] Ade, s 115.
[3] Ali İmran,19,Cevat Amuli, Abdullah, İntizar-ı Beşer ez Din, s 178.
[4] Risaley-i Tevzihu’l-Mesaili Meraci, m 1.
[5] Müslümanların temel inançları, soru 888.
[6] Ade.
[7] Mizanu’l-hikme, c 4, s 6962.
[8] Vesail, c 17, bab 10.
[9] Nehcu’l-Belaga, 53’çü mektup.
[10] Ade.
[11] Bakara, 208.
[12] Ali İmran,64.
[13] Durer-i Ahbar, s 28, c 11.
[14] Biharu’l-Envar, c74, s 55.
[15] Ade.
[16] Ade.
[17] Nikbin, Nasrullah, İslam ez Didgah-ı Daneşmendan Garb.
[18] Ali İmran,42.
[19] Tehrim, 11.
[20]Kısas, 7.
[21] Ali İmran, 164.
[22] Nehcu’l-Belaga, 31. Mektup.
[23] Men la Yehzeruhu’l-Fekıh, c 3, s385.
[24] Kafi, c 2, s 162; Daha fazla bilgi için 265. soru ve cevaba bakın.
[25] Hucurat, 13.
[26] Enam, 164.
[27] Bakara, 222.
[28] Yusuf, 87.
[29] Hucurat, 10.
[30] Tefsiri Numune, c 13, s 370 - 400.
[31] Biharu’l-Envar, c 74, bab165, s 193.
[32] Mustedreku’l-Vesail, c. 16, Bab. 319,s 9.
[33] Tabatabayi, Muhammet Hüseyin, Şia der İslam, s 128.
[34] Bidayeti’l-Mearif, Muhsin Herrazi, İmamet.
[35] Mutahheri, Murteza, Kelam ve İrfan, s 39.
[36] Bidayeti’l-Mearif, Muhsin Herrazi, İmamet.
[37] Tabatabayi, Muhammet Hüseyin, Şia der İslam,s 236.