Gelişmiş Arama
Ziyaret
14496
Güncellenme Tarihi: 2012/02/04
Soru Özeti
Ahlâkın spordaki yeri nedir?
Soru
Ahlâkın spordaki yeri nedir?
Kısa Cevap

Kâmil ve evrensel bir din olan İslam, insana her yönden saadetli bir yaşamı temin etmekte, dünya ve ahiret saadetine götürecek bütün yolları göstermektedir. İslam beden sağlığına da önem verdiğinden doğal olarak insan sağlığına faydalı olan sporları onaylamaktadır.

Genel ahlâkta söz konusu olupta sporda da uygulanacak her şey uygulanmalıdır.

Nefs-i Emmare’yle cihad etmek, affetmek, mertçe rekabet vs. bir sporcunun uyması gereken ahlâki vazife ve faziletlerden birkaçıdır.

Ayrıntılı Cevap

İnsan ruh ve beden sağlığına her zaman önem vermiştir. Kamil ve evrensel bir din olan İslam, insana her yönden saadetli bir yaşamı temin ettiği, dünya ve ahiret saadetine götürecek bütün yolları gösterdiği, sağlığın değerine vurgu yapıp temizliğe önem verdiği için doğal olarak insan sağlığını koruyan sporları da onaylamaktadır.

Sporun günümüz dünyası insanlarının tümünün yaşamında önemli rolü vardır. Milyonlarca insan sporla uğraşmakta, onların kaç katıda izleyici ve taraftarlık yapmaktadır. Spor, yeri geldiğinde milli ve toplumsal birliği de sağlarken, sporda görülen fazilet ve rezaletler, bir topluma hakim olan fazilet ve rezaletlerinde göstergesi olabilmektedir.[1]

Spor ahlâkı, uygulamalı ahlâki konulardan biri olup çeşitli mesleklerde, teknolojide, yönetimde vb. gibi ahlâki kararlar, ahlaki olaylar, davranışlar ve siyasi tutumlar için bir ölçümdür.[2]

Kimilerine göre spor, eğlence, yarışma, kişisel neşe, atletik olma ve hüner sahibi veya bu hedeflere benzer bir takım genel kanunları olan  normal bedensel faaliyet veya maharetlerdir. Burada spor, hedefine göre tarif edilmiştir.

Spor ahlâkında söz konusu olan önemli konulardan bazıları şunlardır: Sporda değerleri gözetmek, mertlik, rekabet, iş birliği, insaf, hile yapmamak, doping kullanmamak, saygılı taraftar ve izleyici olmak, sporcuyla öğretmeni arasında ahlâk ilişkisi korumak vs.[3]

İnsanın kendisi amel edemese bile her insanın karşısında tevazu ettiği ahlâki hareketlerin değeri, maddi değerlerden daha üstündür. Bu yüzden genel ahlâkta söz konusu olupta sporda da uygulanacak her şey uygulanmalıdır.

Başka bir ifadeyle bir sporcu, bedeninin yanı sıra ruhunada önem vermelidir. Zira bedenle ruh arasında yakın bir ilişki vardır. Bu yüzden İslam, bedenin geliştirilip eğitilmesine önem vermenin yanı sıra ruhada önem vermiş, onun eğitilip geliştirilmesi için birçok tavsiyelerde bulunmuştur. Namaz, oruç, dua vs. bu tavsiyelerdendir. Yalnızca bedene önem vermek insani bir değeri olmayıp, insanı hayvaniyetten çıkarmaz.

İmam Humeyni (r.a), bu iki asıl temele dayanarak sporcularla görüştüğü zaman onlara şöyle buyurdu: ‘Sporcular, bedensel egzersizler gibi ruhsal egzersizlerde yapmalıdır. Eskiden beri İranlı sporcular Allah’ı ve Ali’yi anarlardı ve bu onları seçkin yapardı.’[4]

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Bütün sporcular ve spor kuruluşları ahlâki vaziflerini öğrenmeli ve kendi spor dallarına uygun olarak onları uygulamalıdır. Zira bir spor kuruluşunun tüzüğü ve ahlâk kuralları olmazsa sporcu da vazifelerini bilemeyecek dolayısıyla spor ahlâkıyla ahlâklanmayacaktır.

Bu yazıda bir sporcunun kendi spor dalında sahip olması gereken ahlâki vazife ve faziletlerden birkaçına işaret edeceğiz:

a) Nefs-i Emmare’yle Cihat: Yani, insanı günaha götüren şeytani heva ve heveslerle mücadele etmek. Bir sporcu -diğer insanlar gibi- şeytani isteklerle mücadele etmeli ve onlara galip gelmelidir.

Aşağıda Masumlardan (a.s) bu konuda rivayet edilen birçok hadisten bazılarını örnek olarak getiryoruz:

1- Resulullah (s.a.a) buyuruyor: ‘Güçlü insan, güreşte rakibini yenen kimse değildir. Güçlü insan, gazaplandığında nefsine hakim olan kimsedir.’[5]

2- Allah Resulü (s.a.a), bir grubun yanından geçiyordu. Onların içinde halkın ‘halter kahramanı’ diye adlandırdığı güçlü ve kuvvetli biri ağır bir taşı yerinden kaldırıyordu ve herkes onun bu işine hayrandı. Allah Resulü (s.a.a) ‘Neden burada toplandınız?’ diye sorduğunda onun ağır taşı yerinden kaldıran bir kahraman olduğunu arzettiler. Allah Resulü (s.a.a) onlar şöyle buyurdu: ‘Size en güçlü insanın kim olduğunu söyleyeyim mi? En güçlü insan kendisine hakaret edildiğinde ona tahammül eden, asi nefsine ve intikam hissine galip gelen, şeytanına ve hakaret edenin şeytanına üstün gelen kimsedir.’[6]

3- İmam Ali (a.s) buyuruyor: ‘Nefsinin hevası düşmanlarının en büyüğüdür! Ona galip gelmek için uğraş. Yoksa helak olursun.’[7]

4- İmam Musa Kazım (a.s) buyuruyor: Resul-i Ekrem bir savaştan dönenlere şöyle buyurdu: ‘Küçük cihadı yerine getirenler rahmet içinde olsunlar. Şimdi (onların) büyük cihadları başlamıştır.’ Kendilerinden ‘Ya Resulullah! Büyük cihad nedir?’ diye sorduklarında ‘Nefisle cihaddır:’ diye buyurdular.[8]

b) Affetmek: Bir sporcu, affetme ruhuna sahip olmalıdır. Gücünün ve kudretinin zirvesinde olup rakibini yendiğinde onun kalbini kırmamalı, intikam ve darbe vurma peşinde olmamalıdır. Galibiyetinin şükrünü affederek yerine getirmelidir.

İmam Ali (a.s) bu konuda şöyle buyuruyor: ‘Öfkeni yen, güçlü olduğun zaman (cezalandırmaktan) vazgeç, kızdığında sabırlı ol ve kendine hakim olarak (intikam almaktan) uzak dur ki sevap alasın ve akıbetin (iyi) olsun.’[9]

3- Kibirlenememek: Sporcu ne kadar başarılı olursa olsun, gücüne ve makamına dayanarak mağrur olmamalı ve başkalarına karşı böbürlenmemelidir. Bütün güç ve kudretin Allah Teala’dan geldiğini bilmelidir. İşte bu yüzden namazda ‘Bihavlillahi ve Kuvvetihi Ekumu ve Ek’ud’ (Allah’ın gücü ve kuvvetiyle kalkıyoruz ve oturuyoruz.’ diyoruz.

İmam Hüseyin (a.s), Yezid’in ordusuna ‘La Havle ve La Kuvvete İlla Billah’[10] diyerek saldırıyordu. Allah Teala’da bu meseleyi Kur’an’da ‘Kuvvet bütünüyle Allah’ındır...’[11] şeklinde beyan etmiştir.

Sporcuların kendi güç ve kuvvetlerine dayanarak mağrur olmalarının ve Allah’tan gafil olmanın herhangi mantıklı yönü yoktur. Allah vergisi bu gücü yanlış yollarda kullanmamalıdır.

Gururun akıbeti yenilgidir. Rakibini hafife alan ve temkinli olmayı ihmal eden mağrur ve kibirli kimse sonuç olarak yenilgiye uğrar. Nitekim İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Cesur insanın afeti, uzak görüşlü olmamasıdır.’[12] Yine ‘Güç ve kuvvet sahibinin afeti, düşmanını zayıf saymasıdır.’[13] diye buyurmaktadır.

4- Sağlıklı ve Mertçe Rekabet: Bazı sporların özelliği ‘rekabet’ etmektir. Ahlâki konularda iki kişi arasında rekabet etmenin önemli bir yeri vardır. Böyle rekabetlerde bedensel ve ruhsal hünerler, yetenekler ve uyumlar bir araya getirilir, sporcunun bedensel ve ruhsal gelişimi sağlanır.

İdeal spor şekli, dostlukla sonuçlanacak rekabeti ortaya koyar. Sporcu rakibine yalnızca bir dost olarak bakarsa, onu ezme ve düşmanlık kastı yoksa, onu da kendisi gibi güçlü ve faziletli görürse bu rekabet dostlukla sonuçlanır. Artık neye mal olursa olsun hatta hile ile dahi kazanmak düşüncesi olmaz.

 



[1] -Bir Grup Yazar: Uygulamalı Ahlâk, s.429, Pejuheşgah-ı Ulum ve Ferheng-i İslami, 2. Baskı, HŞ.1388

[2] -a.g.e. s.23

[3] -a.g.e. s.80 ve 417-420

[4] -Sahife-i İmam, c.18, s.151.

[5] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.74, s.153, Müessesetü’l-Vefa, Beyrut, H.K.1404; Harrani, Hasan b. Şu’be, Tuhefu’l-Ukul, s.47, İntişarat-ı Camiu’l-Müderrisin, Kum, HK.1404; Ebi Faris, Verram, Mecmuat-ı Verram, c.1, s.122, İntişarat-ı Mektebetu’l-Fakih, Kum.   

[6] -Mecmuat-ı Verram, c.2, s.10.

[7] -Temimi Amedi, Abdulvahid b. Muhammed, Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, s.306, İntişarat-ı Defter-i Tebliğat-ı İslami, Kum, HŞ.1366

[8] - Amuli, Şeyh Hür, Vesail-uş Şia, c.15, s.161, Müesseset-ü Alu’l-Beyt, Kum, H.K.1409

[9] -Nehcü’l Belağa, s.459, İntişarat-ı Daru’l-Hicret, Kum.

[10] -Seyyid b. Tavus, el-Luhuf Ala Katli’t-Tufuf, s.119,Neşr-i Cihan, Tahran, 1. Baskı, HŞ.1348.

[11] -Bakara/165

[12] -Gureru’l-Hikem ve Dureru’l-Kelim, s.259

[13] -a.g.e. s.347.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar