Please Wait
6538
Bu rivayet bazı hadis kitaplarında vardır. Ancak hadis kitaplarında zikredilmiş var olan hadiste İmam Ali'in şöyle buyurduğunu: "Ey Peygamber! İstermisin sana Tevrat'tan, İncil'den okuyayım?" içermemektedir. Zikredilen rivayette yer alan şey şudur: "Selamdan sonra Müminin suresinden bazı ayetler Peygamber'e (a.s.s) için okudu". Müminin süresinden bazı ayetleri okumuş olması, İslam Peygamber'inin risaletiyle çelişmediği gibi risaletten önce Peygamber Efendimizin Kur'an'ın muhtevasından habersiz olduğu sonucunu da vermez. Zira Kur'an öyle bir hakikata sahiptir ki onun birinci mertebesi, nur âleminde Resul'i Ekreme nazil olmuştu...
Bazı rivayetlerde Kur'an'ın nüzul mertebesinden bir mertebeye; ''El-hakaiku lilenbiya (paygamberler için hakikatler)" işaret edilmiştir. Bu gerçek zahiri elfazın ötesinde bir durumdur ve bu İslam'ın zuhur ettiği zamandan sonrasına münhasır bir şey değildir. Kur'an bütün peygamberlerin getirdiği kelamın hakikatidir. Her peygamber bu hakikatin bir mertebesiyle ittisal halinde olmuşlardır.
Bu nedenle İmam Ali (a.s.) doğumundan sonra müminler için kurtuluşun genel manasını ifade eden Kur'an'dan bazı rivayetleri peygamberin kucağında tilavet buyurdu. Bu Peygamber Efendimiz için yeni bir şey de değildi.
Nitekim Hz. İsa (a) doğumundan sonra şöyle buyurdu: "Ben Allah'ın kuluyum. O bana (semavi) kitabı verdi ve beni peygamber kıldı". Oysaki bunu dediği sırada elinde bir kitap yoktu. Öyle ise bu dünyaya ayak basmadan önce, nur âleminde kendisine ilahi kitap nazil olduğuna işaret etmektedir.
Sorunuzu yanıtlamadan önce bir kaç noktaya değinmek gerekir:
Evvela; mezkûr rivayet, hadis kaynaklarında gelmiştir. Ancak kaynaklarda yer alan bu rivayette İmam Ali'nin (a); ''Ey Peygamber! İster misin sana Tevrat'tan, İncil'den okuyayım'' şeklinde bir ifade yoktur. Sadece, İslam'dan sonra Allah Resulü için müminun süresinin bazı ayetlerini tilavet buyurduğu ifadesi, yer almıştır.[1]
Saniyen rivayetin senedi üzerine yapılan incelemede sened zincirinde yer almış bazı ravilerin muvassak olmadıkları veya sıke olup olmadıkları konusunda görüş ayrılığının bulunduğu ortaya çıktı. Lakin rivayetin muhtevasını şu temellere dayandırarak kabul edebiliriz;
Masum İmam, kâmil insanın hakiki mısdakı, Kuranı mücessem kılan ve Kuranı natık yani konuşan Kur'an'dır. Müslümanların elindeki hatlı ve baskılı Kur'an, samit (suskun)Kur'an'dır.[2] Kur'an'ın inişi –ki diğer semavi kitabları temamlayandır- aşamalı olmuştur. Birinci aşma veya mertebede nur âleminde Resul'i Ekrem'in (a.s.s) ve mutahhar İmamların (a) nurlu kalblerine ifaze edilmiştir. Nitekim şu ayeti celile '' Hiç süpesiz bu Kur'an sana, hikmet sahibi ve bilen bir kimse (Allah'ın) tarafından verilmektedir.''[3] Bu manaya işaret etmektedir; Peygamber'i Ekrem Kur'anın hakikatini meleğin vasıtası olmadan almış ve sonra mutahhar İmamların nurlu kalplerine ilham edilmiştir.[4]Hatta bazı rivayetlerde Kur'an'ın nüzul mertebesinden bir mertebeye yani ''El-hakaiku lilenbiya (paygamberler için hakikatler)" işaret edilmiştir. Bu gerçek zahiri elfazın ötesinde bir durumdur ve bu İslam'ın zuhur ettiği zamandan sonrasına münhasır bir şey değildir. Kur'an bütün peygamberlerin getirdiği kelamın hakikatidir. Her peygamber bu hakikatin bir mertebesiyle ittisal halinde olmuştur.[5] Her nakadar bu hakikatın kâmil ve üstün mertebesi Peygamber Efindimiz'e (a.s.s) nazil olmuştur.
Bu noktalara dikkatle;
a) Söz konusu rivayet, ne İslam Peygamber'inin (a.s.s) risaletiyle bir çelişkisi var ne de risaletten önce Peygamber'in Kur'an'ın muhtevasından haberdar olmadığını doğuracak bir sonucu vardır. Zira Kur'an'ın nüzulü, mertebe mertebe gerçekleşmiştir. İlk mertebesi Nebiyyi Ekremin yüce kalbine inmiştir. Hz. Peygamber dünyadaki maddi bedenin ve zahiri cismin dışında bir hakikate sahiptir. Nitekim Hz. İsa (a) viladetinden sonra şöyle buyurmuştu: "(isa) Dedi ki: Şüpesiz ben Allah'ın kuluyum. (Allah) bana Kitap verdi ve beni peygamber kıldı.''[6] Oysaki o sırada elinde bir kitap yoktu. Demek ki; bu dünyaya gelmeden önce nur âleminde onların nuru üzerine, ilahi kitaplar nazil olmuştur.
b) Nur âleminde Kur'an'ın nurlu hakikatı, İmam Ali'nin (a) kalbine ifaze olunmuştur. Bu nedenle doğuşundan sonra Peygamber (a.s.s) kucağındayken Kur'an'dan bazı ayetleri tilavet buyurmuştur. Bu durumunda Peygamber için yeni bir tarafı yoktu. Çünkü peygamber (s.a.a) kur'an'a olan ilim ve bilginin kendisiydi. O kuranın ve varlık aleminin tüm hakikatlerine alim idi.
Daha çok bilgi edinmek için aşağıdaki indekslere müracaat ediniz:
"Peygamber'in İmamlara Karşı Üstünlükleri" Soru 9952 (Sayte: 9931)
"Şii İmamların Makamı Ve Peygamberler" Soru 10210 (Sayt: 10149)
"İmam Ali'nin (a) Vechullah Olması" Soru 8680 (Sayt: 9850)
[1] Şeyh Tusi, ''Emali'', İran/Kum: İntişarat'i Daru-Ssekafe, 1414h.k. , s.708
Meclisi, Muhammed Bakır, ''Biharu'l Envar'', Lübnan/Beyrut: Muessesetu'l Vefa,1404k. c.35, s.18
[2] Bkz: "'İmamların Kur'an'a Nisbetle Üstünlüğü" 'Soru 12214 (Sayt: 12039)
''Peygamber'in Kur'an'dan Üstünlüğü''Soru 12211 (Site: 12116)
[3] Neml 6
[4] Tayyip,Seyyid Abdulhüseyin, ''Atyebu'l Beyan Fi Tefsiri'l Kur'an'', İran/Tahran: İntişarati İslam, İkinci Baskı, 1378 h.ş., c.9,s.107,354, c.10,s.285,286
[5] Bkz: "Kur'an'ın Hakikatleri Ve Mertebeleri" Soru 10688 (Sayt:12360) ''Kur'an'ın İniş Mertbeleri Ve Lafızların İlahi Vahiydeki Konumu''Soru 15084 (Site: 14904)''Kur'an'ın Nuzulu'' Soru 140 (Site:1017)
[6] Meryem 30