Gelişmiş Arama
Ziyaret
9838
Güncellenme Tarihi: 2012/02/15
Soru Özeti
Hz. Ali’nin (a.s.) Peygamber (s.a.a.) hakkında söylemiş olduğu şu sözün; “Tabib’un devvarun bı tıbihi” anlamı nedir?
Soru
Hz. Ali’nin (a.s.) Peygamber (s.a.a.) hakkında söylemiş olduğu şu sözün; “Tabib’un devvarun bı tıbihi” anlamı nedir?
Kısa Cevap

İmam Ali (a.s.) İslam peygamberini (s.a.a.) doktor ve tabiplere benzetmiştir. Ki Peygamber (s.a.a.) doktorluk ve tıbbıyla şiddetli bir şekilde ruhi hastalıklara müptela olup tedaviye muhtaç olan kimseleri tedavi etmek arayışı içindedir. Allah tarafından Peygamberin (s.a.a.) kendisine yüklenmiş olan risaleti insanların ruhunu tedavi eder şeklinde beyan eder ve şöyle buyuruyor: “Tabib’un devvarun bı tıbihi”. Yani tıbbıyla tedavi etme arayışı içinde olan bir tabiptir. O cehalet türünden olan hastalıkların doktorudur, o kötü ahlaka müptela olan kimselerin tabibidir. Kendi tıbbıyla seyir ve arayış içindedir. Yani seyyardır. bu cümlenin anlamı şundan kinayedir ki o cahilleri, yollarını sapmış olan kimseleri tedavi etmek için ortalara çıkmış ve bu iş için kendini mesul his etmiş ve kendini topluma sunmuştur.

Burada dikkate şayan olan nokta şudur: İslam Peygamberi (s.a.a) revaçta bulunan doktorlardan ayrıcalığı şuydu ki revaçtaki doktorlar insanların cisimleriyle ilgileniyor olmalarıdır ama peygamber (s.a.a.) insanların cismani boyutunun yanı sıra ruhani boyutlarıyla ilgileniyor olmasıdır. Revaçtaki doktorlar insanların cismani boyutuyla hasta olmuş olan kimseleri tedavi etmek için kendi dairelerinde söz konusu bu hastaları bekliyorlardır. İslam peygamberi ise risaleti gereğince kendisi hastalara gidiyor. Başka bir beyanla insanların ruhani boyutunu tedavi etme göreviyle mükellef kılınmış olan İslam peygamberi (s.a.a.) kapsayıcı bir niteliğe sahip bir risalete sahip olması nedeniyledir. Dolayısıyla bu risalet gereğince onun insanlara gidip onları tedavi etmesi gerekiyor.

Ayrıntılı Cevap

“Tabib’un devvarun” kavramının açıklanması için ilkin hz. Ali’nin (a.s.) peygamberin (s.a.a) nitelik ve özelliklerini içeren hutbesinin bir paragrafına değinir ve daha sonra söz konusu sorunun cevabına geçeceğiz. “Onlardan birisi tibbiyla seyir halinde olan bir tabiptir. Merhemlerini hazırlamış, kızartma (dağlama) aletlerini kızartmış, gerek duyulduğunda kalpleri kör, kulakları sağır, dilleri lal olan kimseleri tedavi etmek için onlardan istifade eder. Taşıdığı ilaçlarıyla gaflete düşmüş ve çaresizlikler (hayret) müptela olan yerleri aramaktadır…[1]   Yani O (s.a.a.) kendi tıbbıyla hareket ve arayış halinde olan bir tabiptir. İlaçlarını ve merhemlerini güzel bir şekilde hazırlamış durumdadır. (Dağlayıp yakmakla yaraları tedavi etmek için gerekli olan) dağlama (kızartma) araçlarını kızartmış ve hazırlamış durumdadır. İhtiyaç duyduğu her yerde; kür kalpleri, sağır kulakları, lal dilleri dağlayarak çözer. Elinde bulunduğu bu tür ilaçlarla kendilerini gaflete vermiş olan kimseleri tedavi eder. Hikmet aydınlığından yararlanıp insanın derinliklerini aydınlatan ilimlerin nurundan yararlanmayan kimseleri tedavi eder...[2]

İmam Ali (a.s.) İslam peygamberini (s.a.a.) doktor ve tabiplere benzetmiştir. Ki Peygamber (s.a.a.) doktorluk ve tıbbıyla şiddetli bir şekilde ruhi hastalıklara müptela olup tedaviye muhtaç olan kimseleri tedavi etmek arayışı içindedir. Peygamberin sahip olduğu risaleti insanların ruhunu tedavi eder şeklinde beyan ediyor ve şöyle buyuruyor: “Tabib’un devvarun bı tıbihi”. Yani o cehalet türünden olan hastalıkların doktorudur, o kötü ahlaka müptela olan kimselerin tabibidir. Kendi tıbbıyla seyir ve dolaşma haletindedir. Yani seyyardır. Bu cümlenin anlamı şundan kinayedir ki o cahilleri, yollarını sapmış olan kimseleri tedavi etmek için ortaya çıkmış ve bu iş için kendini mesul his etmiş ve kendini topluma sunmuştur. Arapça metninde geçen “Merahim” merhemin çoğulu olup ilimlere, güzel sıfatlara ve “mevasim” kelimesi de şer’i tazirler ve şer’i hatlardan (cezalardan) kinayedir. Ki bunlar öğüt, öğretim ve irşat gibi tavsiyelerden anlamayan kimseler içindir. Buna binaen O (s.a.a.) derin ve uzman ve dillere düşen bir doktor gibidir. Böyleli doktorlar bütün ilaçlar ve merhemlerin cevap veremediği yerlerde elinde bulunan kızartıcı aletleri kullanırlar. İşte bu aletleri, ihtiyaç duyduğu yerlerde; yani kür olan kalpleri tedavi ederek onları ilimlerin nurunu ve hak caddesine doğru hidayet etmek için hazır duruma getirir. Bu yolla göz basiretlerini görebilir hale getirir. Kulaklarını nasihat ve öğüt kabul eder duruma getirir. Arapça metninde bulunan “semem” (sağır) kelimesi mecaz olarak nasihat ve öğüt kulaklarından aşağı inmeyen kimseler için duyma özürlülüğüne müptela olan kimseler için kullanıldığı gibi kullanılır. Bu da melzumun ismi lazıma ıtlak etme babındandır. Zira sağırlığın kendisi nasihat ve öğütlerden yararlanmamayı gerektiriyor. Hakeza lal olan dilleri Allahın zikrini edebilir ve hikmetli sözleri söyleyebilir dereceye getirmek için tedavi edilir. Arapça dilindeki “bukm” (lal) kelimesi hakkı dile getirmeyen ve hakkı söylemeyen kimseler için mecazen kullanılmıştır. Konuşmama özürlülüğüne müptela olmuş olan kimselerden söylemeleri gereken şeylerin beklenmemesi gibi.

Buna binaen ruhani bir tabibe cisimleri tedavi eden bir doktordan çok daha fazla ihtiyaç duyulmaktadır. Zira bedensel hastalıkları defetmek geçici ve mahdut olan bir hayat içindir. Ama ruhi hastalıkları defetmek ebedi ve daimi olan bir hayatı derk etmek içindir.

Burada dikkate şayan olan nokta şudur: İslam Peygamberi (s.a.a) revaçta bulunan doktorlardan ayrıcalığı şuydu ki revaçtaki doktorlar insanların cisimleriyle ilgileniyor olmalarıdır ama İslam peygamberi (s.a.a.) insanların cismani boyutunun yanı sıra ruhani boyutlarıyla ilgileniyor olmasıdır. Bir diğer özellik de şudur ki, revaçtaki doktorlar insanların cismani boyutuyla alakalı hastalığı olan kimseleri tedavi etmek için hastalara gitmiyor belki kendi dairelerinde oturup bu hastalıklara müptela olan kişilerin kendilerine müracaat etmelerini bekliyor olmalarıdır ama İslam peygamberi ise risaleti gereğince hastaların kendisine müracaat etmesini beklemeden kendisi onlara gidiyor olmasıdır. Başka bir beyanla insanların ruhani boyutunu tedavi etme risaletine sahip olan İslam peygamberi (s.a.a.) kapsayıcı[3] bir risalete sahip idi. Dolayısıyla bu risalet gereğince onun insanlara gidip onları tedavi etmesi gerekiyor.

Nehcül-balağe şarhini yapan İbn-i Ebu Hadid “tabibi devvar” kavramı hakkında şöyle yazar: Peygamber (s.a.a.) seyir ve dolaşma halinde olan tabiptir. Zira seyir ve gezmek halinde olan tabibin tecrübesi daha fazladır. Seyir halinde ve gezmekte olmaktan maksat kendisi hastalara gidiyor. Zira iyi ve salih olan kimseler ruh hastalığına yakalanmış kimselerin peşinde dolaşıp onları tedavi ederler. Şöyle denilmektedir: Toplumun fertlerinden bazıları bir gün Hz. İsa’yı (a.s.) zalim ve kötü olan bir kimsenin evinde gördüler şaşırdılar. Ondan ey Allahın resulü sizin burada ne işiniz var? Bu gibi yerlere gitmeniz çok uzak ve şaşırtıcıdır. O (s.a.) onların söylemiş oldukları bu söze karşı şöyle buyurdu: “Tabip hastaların ziyaretine gider”.[4]

 



[1]Nehcü’l-Balaga”, hutbe: 108

[2] Bahrani, İbni Meysem, “Şerhi Nehcü’l-Balaga”, Mütercimler: Muhamedi Mukadem, Kurban Ali, Nevayi Yahaya Zade, Ali Asger, Meşhed: Bunyad-i Pejohışhayi İslami Ustan Kudsi Razevi, c. 3. S. 74-75; İbni Ebul Hadid, “Şerhi Nehc’l-Balaga”, Baskı 1,Kum: Kitaphanei Ayetullah Maraşi Necefi, 1337, c. 7, s. 184.  

[3] Doktorluk görevi bağlamında sınır tanımayan doktorlar gibidirler. Kendi ülkelerinde bulunan hastalar ile diğer ülkelerde bulunan hastalar arasına fark gözetmezler.

[4] İbni Ebul Hadid, “Şerhi Nehc’l-Balaga”, Baskı 1,Kum: Kitaphanei Ayetullah Maraşi Necefi, 1337, c. 7, s. 184.  

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. Mehdi’nin (Allah zuhurunu yakın eylesin) zuhurunun alametleri nelerdir?
    18624 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    Zuhur alametleri konusu girift ve zor bir konudur ve bu konu ile ilgili tüm rivayetlerin bir arada irdelenip eleştiriye tabi tutulması gerekir.Hadislerinden anlaşılan şu ki zuhur alametleri iki asıl kısma ayrılırlar:1- Gerçekleşeceği kesin olan alametler: Bunlar Süfyani’nin ayaklanması, Yemani’nin ...
  • Hazreti Şuayip’in biyografisi; doğumu ve ölümü ne zamandı?
    8086 Eski Kelam İlmi 2019/11/24
    İsmi Kuran’ı Kerim’de on defa geçmiş olan bir peygamberdir Şuayip (a.s).[1] Arap toplumuna gönderilmiş ve Arapça konuşan bir peygamberdi.[2] Hz. Hud ve Hz. Salih (a.s)’dan sonra dünyaya gelmiştir. Hz. Musa (a.s)’in annesiyle aynı asrın insanıydı. Doğum tarihi ile ilgili tarihsel bir veri bulunamamıştır.
  • Orucun başlama anı sabah ezanının ilk vakti mi yoksa ezanın sona ermesiyle mi başlar?
    3420 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/10/02
    Sabah ezanına az bir vakit kala doğu tarafında bir ışık demeti yükselir. Bu ışık demetine ilk fecr veya fecri kazip denir. Bu ışık demetinin yayılmasıyla fecri sadık dediğimiz ikinci fecr zamanı başlar. İşte bu an Sabah namazının ilk vaktidir.[1]Buna binaen oruç tutan ...
  • Yahudilerin Hz. İsa’nın dönmesi veya vaat edilen Mesih’in gelmesine yönelik inanç ve imanı nedir?
    11766 Eski Kelam İlmi 2011/12/19
    Yahudiler de kavim ve mezheplerin çoğu gibi, kesin bir şekilde, son zamanda bir kurtarıcının geleceğine inanmaktadır. Mevcut Tevrat kitabında dünya kurtarıcısının geleceği ve zuhur edeceği hakkında birçok müjde mevcuttur. Bugün Yahudiler tarafından İsrail adında bir Yahudi devletinin kurulması, bu Yahudi ülküsünden kötü şekilde istifade edilerek gerçekleşmiştir. Hem Yahudiler ve ...
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120412 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İnsan hem dünya ve hem ahirette refah ve huzurda içinde olabilir mi?
    14440 Eski Kelam İlmi 2011/04/12
    Bu dünya özel mahiyeti ve ontolojik mertebesi nedeniyle mutluluk ve mutsuzluğu, üzüntü ve sevinci ve zorluk ve rahatlığı kendi içinde katışık halde bulunduran bir takım yasa ve kanunlara sahiptir. Hiçbir zaman refah, huzur ve mutluluk mutlak bir şekilde burda bulunmaz. İnsanın dünyada taşıdığı bazı zorluklar, mümin ...
  • Kur'an-i Kerim "Açık kitap nazil ettik. Bu ayetteki açık kelimesinden maksat nedir?
    9327 Tefsir 2011/07/23
    Açık (mübin) Kur'an'ın bir sıfatıdır. Kur'an'ı bu şekilde vasıflandırmakla onu halka daha fazla tanıtmayı hedef almaktadır. Onun diğer semavi olan ve olmayan kitaplara olan üstünlüğünü açıklıyor. Çünkü hiçbir kitabın emir ve programları Kur'an gibi açık değildir.Kur'an'da sürekli çeşitli ayetlerde bu Kur'an'ı nazil ettiğini açıklaması hidayet nimetini insanlara hatırlatmak içindir.
  • İnsanın saadet ve kamalı neye bağlıdır?
    7948 Pratik Ahlak 2010/03/09
    Bu soruya cevap verebilmek için şu iki soruyu cevaplandırmamız gerekir:1) Saadet nedir? Kemalden ayrı bir şey midir? 2) İnsan nasıl bir varlıktır? Acaba sırf maddi bir varlık mı yoksa böyle değil mi?
  • Banyoya götürüp yıkamak ve elbise giydirmek gibi hususlarda karşı cinsiyetten engelli insanlara yardım etmenin sakıncası var mıdır?
    6248 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Mezkûr soruyla ilgili mevcut fıkhî hükmü istemeniz nedeniyle, mercilerin bürolarından bunu sormayı gerekli gördük. Alınan cevaplar aşağıda yer almaktadır:Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Başka bir şahsın avretine bakmak ve dokunmak haramdır.Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Aynı cinsiyetten birine ulaşılamadığı durumda ...
  • Eğer erkek karısıyla cinsel ilişkiye girmeden önce ölürse, onun mehriyyesi yarı mı olur?
    5931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mezkûr soruyu Ayetullahların bürosuna yolladık ve aşağıda onlardan bir grubun elimize şimdiye dek ulaşan fetva yanıtını size takdim ediyoruz: Hz. Ayetullah Hamaney’in (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyye yarı olur.Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin (Allah ömrünü uzun kılsın) Bürosu:Mehriyyenin kâmil olarak ödenmesi gerekir. Hz. Ayetullah Mehdi ...

En Çok Okunanlar