Gelişmiş Arama
Ziyaret
7538
Güncellenme Tarihi: 2012/04/04
Soru Özeti
Ehl-i Sünnet alimlerinden biri: ‘Ey iman edenler, Allah\'a, peygambere ve içinizden ulu’l-emr’e (emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara) itaat edin. Bir şeyde ihtilafa düştünüzmü...’ ayetinin imamet inancını reddettiğini söylüyor. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?
Soru
Selamun Aleykum, sünni alimlerinden biri: ‘Ey iman edenler, Allah\'a, peygambere ve içinizden ulu’l-emr’e (emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara) itaat edin. Bir şeyde ihtilafa düştünüzmü...’ ayetinin imamet inancını reddettiğini söylüyor. Zira eğer imamlar masum olsalardı ayette ‘Bir şeyde ihtilafa düştünüzmü...’ ifadesi gelmemeli ve ‘Allah’a, peygambere ve peygamberin vasilerine itaat edin’ demeliydi. Ayet, ulu’l-emr (Peygamberin vasiyleri) konusunda niza edebileceğimizi ve onu reddedebileceğimizi ispatlamaktadır. Niza ederseniz Allah’a (Subhanehu ve Teala) ve peygambere müracaat edin demektedir. Yine imamet muteber bir inanç olsaydı ortaya çıkan çekişmelerin çözümü için şöyle demesi gerekirdi: ‘Allah\'a, peygambere ve sizden olan ulu’l-emre mürcaat edin.’
Kısa Cevap

Sorudaki ayet iki bölümden oluşmuştur. Birinci bölüm Allah'a ve Resule (s.a.a)  itaatın yanında kayıtsız ve şartsız olarak ulu'l-emr'e de itaat etme hakkındadır. Çünkü herhangi bir şart söz konusu olsaydı ilahi kelam bütün şartları zikreder. Ulu'l-emr'in hata yapma ihtimali olsa Allah Teala onu şartsız olarak değil mutlaka şartlı olarak getirirdi. Nitekim ebeveyne itaatte bu kurala uyulmuştur. Yani ebeveyn, Allah'ın emirlerine karşı gelirlerse orada onlara itaat edilmemelidir. Ayette herhangi bir şart koşulmadığına göre bundan ulu'l-emr'in de Resul gibi masum olduğu anlaşılmaktadır. Kimin ulu'l-emr olacağı konusunda ise Soru: 14187 (Site: 13924)'ye bakınız. Ulu'l-emr'in ayetin devamında yeniden gelmemesinin nedeni Ayrıntılı Cevap bölümünde gelmiştir.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuz Nisa suresinin 59. ayeti hakkındadır. Allah Teala bu ayette şöyle buyuruyor: 'Ey iman edenler, Allah'a, peygambere ve içinizden ulu'l-emr'e (emredecek kudret ve liyakata sahip olanlara) itaat edin. Bir şeyde ihtilafa düştünüzmü Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız o hususta Allah'a ve Peygambere müracaat edin; bu hareket, hem hayırlıdır, hem de sonu pek güzeldir.'[1] Görüldüğü üzere ayet iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Allah'a, Resule (s.a.a)  ve ulu'l-emr'e itaat konusundan, ikinci bölümde insanların anlaşmazlığa düştükleri konularda nereye başvuracaklarından bahsedilmektedir.

Ayetin baş tarafında Allah Teala, Resule (s.a.a) ve ulu'l-emr'e itaati kendi itaatinin yanında getirmiştir. Burada iki önemli nokta vardır:

1- Resule (s.a.a) ve ulu'l-emr'e itaatin herhangi bir şarta bağlanmaması.

2- Ulu'l-emrin kim olacağı ve onun Şianın on iki imamına uygulanması.

Birinci Nokta

Allah Teala, kullarına kayıtsız ve şartsız olarak Peygamberine itaat etmeyi emretmesinden anlaşılmaktadır ki nasıl ki Allah'a itaat etmenin herhangi bir şartı yoksa ve bu şüphe götürmez bir konu ise, Peygambere itatta aynı şekildedir. Eğer Peygamberde en küçük bir hata yapma ihtimali olsaydı hikmet sahibi ve alim olan Allah bu şekilde (koşusuz olarak) kullarını Ona itaat etmeye mecbur etmezdi.

Bundan Resul-i Ekrem'in (s.a.a) masum olduğu anlaşılmaktadır. Onun hiç bir emir ve yasağı Allah'ın emir ve yasağıyla çelişmez. Eğer öyle olsaydı yani peygamberin hata yapma ihtimali olsaydı Allah'ın, kayıtsız ve şartsız Ona itaati emretmesinin bir manası olmazdı. Demek ki Peygambere itaat, Allah'a itaatir. Nisa suresinin 80. ayeti buna açıkca değinmektedir: 'Peygambere itaat eden, gerçekten de Allah'a itaat etmiştir'

Peygamberin küçükte olsa günah işleme ihtmali olsaydı Allah ona itaati mutlaka şartlı ederdi. Nitekim ebeveyne itaat etme konusunda bu kurala uyulmuştur: 'İnsana, anasına babasına iyilikte bulunmasını tavsiye ettik ve senin bilginin olmadığı birşeyde bana eş tutman için seninle çekişirlerse artık onlara itaat etme.'[2]

Buraya kadar Peygamberin ismeti ispat olmuş oldu. Ve bu konu Şia'nın tümünün, Ehl-i Sünnet'in ise çoğunluğunun ittifak ettiği bir konudur.

Ulu'l-emr'in Resul'e atfedilmesi, hatta 'İtaat Edin' emrinin tekrar edilmeden bu atfın yapılması (halbuki Peygambere itatta 'İtaat Edin' emri tekrar edilmiştir) açıkca gösteriyor ki Peygamber ve ismeti hakkında ispat edilen her şey ulu'l-emr içinde geçerlidir. Öyleyse ulu'l-emr'de masum olmalıdır ve öyledir.

İkinci konu

Kimlerin ulu'l-emr olduğu ve Onların Şia'nın on iki imamına uygulanması olan ikinci konu için Soru:3057 (Site:4302)'ye bakınız.

Gelelim ayetin ikinci bölümü olan niza ve anlaşmazlıklarda Allah'a ve Peygambere baş vurma konusuna. Burada sorulması gereken soru şudur: Birinci bölümde ulu'l-emr'in ismeti ve kendisine koşulsuz olarak itaat edilmesi gerekliliği ispatlandığı halde neden bu bölümde ondan bahsedilmemiş, 'Anlaşmazlıklarınızı Allah'a, Resule ve ulu'l-emr'e götürün' diye buyurulmamış ve yalnızca 'Anlaşmazlıklarda Allah'a ve Resulüne baş vurun.' denmiştir?

Cevap:

1- Bu soruyu Fahr-u Razi,[3] Zamehşeri,[4] Taberi[5] gibi Ehl-i Sünnetin bazı alimlerinden de sormak gerekir. Zira ulu'l-emr hangi manaya gelirse gelsin bu soru o mana içinde geçerlidir.

2- Anlaşmazlık ulu'l-emr hakkında olsa bunu gidip ulu'l-emr'den soramayız. Ayetinde devamında ulu'l-emr sözünün getirilmemesi onların masum veya layık olmadıklarına delil değildir.

3- 'Ulu'l-emr'in ayetin devamında zikredilmemesi imamet inancının batıl olduğunu gösterir.' sözü temelsiz bir sözdür. Çünkü yukarıda da belirttiğimiz gibi Peygamber masum olmasına rağmen Şura suresinde şöyle buyuruluyor: 'Bir şeyde ihtilafa düştünüz mü onun hükmü, Allah'a aittir.'[6] Sizin iddianıza göre Allah burada peygamberin ismini getirmemişse bu Peygamberin masum olmadığı anlamına gelir mi? Veya Onun peygamberliğine inanmanın -Allah'a sığınırız- temelsiz bir inanç olduğunu söyleyebilir miyiz? Hiç kimse böyle bir şey diyemez. Başka bir ifadeyle sorudaki ayetten imama müracaat etmeyin veya hakime gitmeyin manası çıkmaz.

Bütün bunların yanında Nisa suresinin 83. ayetinde ulu'l-emr'e müracaat etme konusuna da yer verilerek şöyle buyurulmuştur: '...Halbuki Peygambere ve içlerinden ulu'l-emre başvursalardı bu haberi arayıp duyarak yayanlar, elbette onlardan gerçeğini öğrenirlerdi.'[7] Görüldüğü üzere ayette ulu'l-emre müracaat etmekten söz edilmektedir.

İlgili dizin: Ulu'l-Emr'den Maksat: 12970 (Site: 13030)

 

[1] -Nisa/59

[2] -Ankebut/8

[3] -Razi, Fahreddin Muhammed, Mefatihu'l-Gayb, c.28, s.35, Daru'l-İhyai't-Terasi'l Arabi, Beyrut, 3. Baskı, HK.1420

[4] -Zemahşeri, el-Keşşaf, c.2, s.524, Daru'l-Kitabi'l-Arabi, Beyrut, 3. Baskı, HK. 1407.

[5] -Taberi, Camiu'l-Beyan Fi Tefsiri'l-Kur'an, c.5, s.180, Daru'l-Marifet, Beyrut, 1. Baskı, HK.1412.

[6] -Şura/10

[7] -Nisa/83

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar