Gelişmiş Arama
Ziyaret
10393
Güncellenme Tarihi: 2008/05/04
Soru Özeti
Fena (yok olma), irfanda ne anlama gelmektedir?
Soru
Fena (yok olma), irfanda ne anlama gelmektedir?
Kısa Cevap

Arapça olan fena kelimesi, sözlükte yokluk ve yok olma ve irfani terimlerde ise, kulun beşeri yönünün, hakkın ilahlığında mahvolacağı şekilde hakta kaybolması anlamına gelmektedir. Allah’a giden yolun peşinde olan ve giden salikler, Allah’a ulaşma yolunu merhalelere ayırmışlar ve fena merhalesini Allah’a olan yolculuğun en son noktası olarak kabul etmişlerdir.

Örneğin Attar, bu yolda yedi merhalenin olduğuna inanmaktadır: talep, aşk, marifet, istiğna (muhtaç olmamak), tevhit, hayret ve fakirlik ve fena.

Ariflerden bazıları da birkaç kısma ayırmışlardır: birincisi, fiillerin fenası olan zahiri fena, ikincisi, sıfatların fenası olan batını fena, üçüncüsü, zatın fenası.

Onlar şöyle diyorlar: Allah’ın dergâhında fena (yok) olan, kalıcı olur.

Ayrıntılı Cevap

Arapça olan fena kelimesi, sözlükte yokluk ve yok olma[1] ve irfani terimlerde ise, kulun beşeri yönünün, hakkın ilahlığında mahvolacağı şekilde hakta kaybolması anlamına gelmektedir.

Söylenen konuların açıklığa kavuşması için şu ön bilgilere dikkat edilmelidir:

1) Bilindiği üzere Allah-u Teala kendi hekim iradesi gereği, insanı, hayatı boyunca sürekli mutlak kemale ulaşmayı ve onun sayesinde kendisinin kalıcılığı ve sürekliliğini düşüneceği ve bu hedefe ulaşmak için de hiçbir şeyden kaçınmayacağı bir şekilde yaratmıştır. O, sahip olmadığı her şeyi arayarak onun peşinden gider ve ona ulaştığı zaman da, ondan daha iyi ve mükemmel olana karşı vücudunda istek ve şevk oluşur ve onu hiçbir zaman kendi haline bırakmaz:

İstemekten vazgeçmem ta ki mutluluğa ereyim

Ya vücudum canana ulaşır ya can vücudumdan çıkar

Tabiî ki dikkat edilmesi gerekir ki bu içten gelen his ve arzuların çıkış noktası, hayali ve sanal bir şey değil, bir hakikattir. Bu insanın makamı ve konumuyla uyumlu bir gerçektir ve bu ona mahsus olarak kendisini en aşağı dereceden en yüce derecelere ulaştırması, ilk ve asıl yerine dönmesi için bağışlanmış bir güdüdür:

Herkes ki uzak kalmış kendi aslından

Tekrar arasın kendisine ulaştığı günleri

2) İnsan, iki yükseliş ve alçalış dönemecinde sonsuza kadar gidecek şekilde serbest ve irade sahibi bir varlıktır.

3) İnsanın önünde kemale giden yolda, ariflerin “ferdi taayunat[2] ve eniyyat[3]” olarak tabir ettikleri engeller vardır. İnsan bu tayyunat kurtulmadığı ve önündeki engelleri kaldırmadığı sürece kendi hedefine ulaşamaz. Bunlar, hakkın nurunun ulaşmasını engelleyen toz ve hicaplardır.

Sen ki tabiat âleminden çıkmıyorsun dışarı

Nerede tarikatın yolundan geçebilirsin

Yârin cemalinin peçe ve perdesi yoktur ama

Tozları kaldır ki bakabilesin

Bu ön bilgilerin doğrultusunda şöyle söylüyoruz: Salik bu merhaleleri sırasıyla kat etiği zaman, bütün eniyyat, tayyunat, maddi ve manevi bağlılıklardan kurtulmuş ve Allah-uTeala’da eriyip yok olarak fena makamına ulaşmış demektir. Böylesi bir durumda kendisini unutarak maşukun cemalinde mahvolmuş ve nereye baksa sadece ve sadece onu görmektedir.

Marifet ehli, (Enel hak) diyenin ilahlık iddiasında bulunmadığını söylemektedirler. Sadece kendi eniyyetini yok saymaktadır; yani, ben kendi vücudumda kendimi görmüyorum, seni görüyorum demek istemiştir. Kendisi de bunu şöyle söylemektedir:

Benimle senin aranda benimle çekişen ben var

Kaldır fazlınla beni ortadan

Gel ve hafızın varlığını onun önünden kaldır

Ki senin vücudunla kimse duymasın benden beni

Konunun devamında şu iki noktaya da değinmek yerindedir:

1) Arifler, Allah’a giden yolu merhale ve kısımlara ayırmışlar[4] ve fena merhalesini Allah’a olan yolculuğun en son noktası bilmişlerdir. Örneğin Attar, bu yolda yedi merhalenin olduğuna inanmaktadır: talep, aşk, marifet, istiğna(muhtaç olmamak), tevhit, hayret ve fakirlik ve fena.

 

2) Ariflerden bir kısmı fena makamı için kısımlar zikretmişlerdir[5]:

a) Fiillerin fenası olan zahiri fena, yani arifin bütün işleri ve fiilleri Allah’tan bilmesidir. Nafile ibadetlerin yakınlaştırmasıyla ilgili olan meşhur bir hadiste şöyle gelmiştir: Peygamber-i Ekrem(s.a.a.) şöyle buyuruyor: “…Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: kulum, ben onu sevene kadar, nafile ibadetlerle bana yaklaşır. Ben onu sevdiğim zaman da onun işiten kulağı, gören gözü, konuştuğu dili ve alıp verdiği eli olurum ve bana dua ettiği zaman, duasına icabet ederim ve benden istediği zaman ona isteğini veririm.”[6]

b) Sıfatların fenası olan batını fena, yani insani sıfatların, ilahi sıfatlara dönüşmesidir.

Nasiruddin Tusi şöyle buyuruyor:

Arif kendisinden geçerek hakka bağlandığında bütün kudretleri onun, âlemdeki her şeyi kaplayan kudretinde, bütün ilimleri onun, varlıkların hiç birisinin gizli kalmadığı ilminde, bütün istekleri onun, hiçbir varlığın kaçınmadığı isteğinde kaybolmuş olarak görür.[7]

c) Zatın fenası, bu mertebe arifin melekuti ve ruhani olan yolculuğunun en son hedefidir ve bu mertebeye sadece bazı saliklerin ulaşması mümkün olmaktadır. Bu merhalede isim ve sıfat nuru hicapları da ortadan kalkar ve gaybi olan zati tecellilere de nail olurlar. Bu müşahedede hakkın her şeyi kapsadığını ve kedi zatının yok olduğunu (fenasını) görür. Açıkça kendi vücudunu ve diğer bütün varlıkları hakkın gölgesinde müşahede eder: “Müminin ruhunun Allah’ın ruhuna olan bağlılığı, güneş ışınlarının güneşe olan bağlılığından daha fazladır.”[8]



[1] Ferheng-i Farsi, Amid, s: 1551.

[2] Büyüklenme ve ferdi özellikler.                                            

[3] Varlık.

[4] Tabiî ki arifler tarafından bu merhalelerin sayı hakkında değişik görüşler öne sunulmuştur.

[5] Şu kitaba başvurunuz: İrfan şerhli Hafız’ın divanı, Ahmet Danişger, s: 144–145.

[6] Usul-u Kâfi, İman ve Küfür Kitabı, Müslümanlara eziyet eden ve onları küçümseyenler babı, 8. hadis; Muhasin Berki, s: 291.

[7] İşaratın Şerhi, İbn,i Sina, c: 3, Ariflerin Makamları, s: 390.

[8] Usul-u Kâfi, İman ve Küfür Kitabı, Müminin kardeşliği babı, 4. Hadis. Şu kitaba başvurunuz: Kırk Hadis, İmam Humeyni, s: 382.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar