Gelişmiş Arama
Ziyaret
6059
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam şeriatı kemal ve kuşatıcılığa ermeyle tebliğsel nübüvvete değil, teşriî nübüvvete son vermiştir. Bu nedenle tebliğsel nübüvvetin sona ermesi nasıl açıklanabilir?
Soru
İlahî peygamberler iki gruptur: Onların bir grubu, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen bağımsız şeriat sahibi kimselerdir. Bunlar Hz. Nuh, Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. İsa ve Hz. Muhammed b. Abdullah’tır ve kendilerine “ulu’l-azm ve teşriî” denmektedir. Peygamberlerin çoğunu teşkil eden diğer grup ise bağımsız şeriat sahibi olmayıp sadece önceki şeriatın bildiricisidir. Onlar önceki şeriat üzerindeki tahrif tozlarını alıp onu yaymışlardır. Bu gruptaki peygamberlere de “tebliğsel peygamberler” denmektedir. İslam nübüvvetin sona erdiğini ilan ettikten sonra, sadece teşriî nübüvveti sona erdirmemiş tebliğsel nübüvveti de sonlamıştır. Soru şudur: İslam şeriatı kemal ve kuşatıcılığa ermeyle teşriî nübüvvete son vermiştir, ama tebliğsel nübüvvetin sona ermesi nasıl açıklanabilir? Çünkü halkın her asırda hidayet ve kılavuzluğa ihtiyacı vardır. Bazı peygamberlerin önceki peygamberler gibi gönderilip sadece son şeriat yani İslam’ın tebliğini yapmasının ne gibi bir sakıncası vardır?
Kısa Cevap

Belirtilen şüphenin reddinde iki noktaya dikkat edilmelidir: Birinci nokta: Geçen ümmetlerde tebliğsel nübüvvetin yenilenmesinin felsefesi, o dönemdeki ümmetlerin özelliklerinden kaynaklanıyordu. Tebliğsel peygamberler, insanın henüz kendi zamanının şeriatını tebliğ edecek gücü taşımadığı ve kendi şeriatı hakkında tahlil ve çözümleme yapabilecek kabiliyetten yoksun olduğu bir dönemde gelmekteydiler. O dönemdeki insan akıl ve bilgisi böyle bir fiili yapmaya kadir değildi. Bu nedenle geçmiş peygamberlerin semavî kitapları zamanla yok olmakta ve onlardan bir eser kalmamakta ve de tahrife maruz kalmaktaydı. Ama son peygamberin (s.a.a) ümmeti, belirli usullere riayet ederek kendi dininin usullerini koruyacak ve onda derinleşecek kadar bir bilgi ve ilim seviyesine ulaştı. Bu nedenle tebliğsel peygamberlere bir ihtiyaç kalmadı. Şehid Mutahhari (r.a) geçmiş peygamberlerin ümmetlerini kitaplarını koruyacak güçte olmayan ve kısa bir müddet sonra onu parça parça eden ilkokul çocuklarına benzetmektedir. Bu sebeple, son peygamberin (s.a.a) ümmetinin ilmî ve aklî erginliği ve dinî âlimlerin yetişmesi göz önünde bulundurularak tebliğsel peygamberlik de sona ermiş ve din âlimleri tebliğsel peygamberlerin halifesi olmuştur. İkinci nokta: Birinci merhale yani son peygamberin (s.a.a) ümmetinin aklî erginliği tek başına yeterli değildir. Bu mesele birçok konuyla ilintilidir ve bunların başında da birinci asrın başından büyük gıyaba kadar süren yaklaşık üç asırlık imamların (a.s) varlığıdır. Bu müddette imamlar (a.s) büyük bir din âlimleri topluluğunu eğitebilmiş ve yetiştirebilmiştir. Sadece dört binden fazla şahıs İmam Sadık’ın (a.s) ilmî rahlesinden geçmiştir. Buna ek olarak, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) tarafından şerî hükümleri elde etmek için çözüm sıfatıyla bir dizi tümel ve temel kaide ve usulün beyan edilmesi ve aynı şekilde bu alanda hükümlerin kaynaklarından biri olarak aklın karar kılınması çok etkili olmuştur.

Ayrıntılı Cevap
Bu sorunun ayrıntılı cevabı yoktur.
Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer su yoksa ve idrar yapılırsa namazı nasıl eda etmek gerekir?
    6114 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/08
    İdrarın çıktığı yer su dışında başka bir şey ile temizlenmez ve eğer az su ile yıkanırsa iki defa yıkanması farzdır ama kur suyuna bağlı olan musluk suyuyla yıkanırsa bir defa yeterlidir.[1] Bundan ötürü biri idrar yaptığında idrarın çıkış yerini ...
  • Kur’anda hz. Salih’in devesinin öldürme olayı nedir?
    22683 Tefsir 2012/06/16
    Açıklama yöntemlerinden biri olan “icmal” ve “tafsil” yöntemi kuranı kerim ayetlerinde çok revaçta ve göze çarpmaktadır. Hz. Salih’in devesinin öldürme macerasıyla alakalı olan ayetlerden üçü bu olayı Samut kavminin iman getirmeyen kimselere nispetlendirmiştir. Bir ayette bu eylemi bu kavmin böbürlenmiş (müstekbir) grubunun işi olduğunu belirtiyor. Baka bir ...
  • Acaba Kur’anı ezberlemekle depresyona girme arasında bir ilişki var mıdır?
    8894 Tefsir 2012/07/25
    Bu sorunun cevabı birkaç noktaya dikkat ettikten sonra açıklığa kavuşacaktır: 1. Eğer depresyona girmekten maksadınız psikolojik ve ruhi bir depresyona girme ise şunu söylememiz gerekmektedir: Kur’an ezberlemek ile ruhi depresyona girme arasında hiçbir ilişki ve gereklilik bulunmamaktadır. Tam tersine Kur’an okumak ve kur’an ezberlemek ruhi ...
  • Ramazan ayında toplardamara enjeksiyon yapılmasının hükmü nedir?
    6292 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/18
    Muhterem taklit mercilerinin bu husustaki görüşleri farklıdır. Tam bir cevap verilmesi için taklit merciinizi belirlemelisiniz. Bununla birlikte muhterem mercilerin görüşlerini aşağıda belirtiyoruz.İmam Humeyni, Ayetullah Behçet ve Ayetullah Hamaney: Eğer iğne besin ve güçlendirici bir özelliğe sahipse, farz ihtiyat gereği bu tür enjeksiyondan sakınılmalıdır. Ama tedavi yönü bulunuyorsa ve ...
  • Namahrem ile tokalaşmak hakkında İslam’ın görüşü nedir?
    17972 Pratik Ahlak 2012/06/14
    Karşı cinsten biriyle tokalaşmak birçok birey için şehvetin tahrik olmasına neden olmayabilir, ama böyle bir sınırlı irtibat ile tahrik olabilecek fertler de mevcuttur. Hatta birinci grup arasında da kendilerini samimi gösterip meşru olmayan ilişkiler için altyapı hazırlamaya çalışan şahısların olması da muhtemeldir. Bu esas uyarınca toplumsal yaşamda ...
  • Estetik ameliyatlar konusunda İslam’ın görüşü nedir?
    8115 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/05/14
    Ehl-I Beyt Mektebinin büyük Taklit Mercilerinin güzellik amaçlı estetik ameliyatları konusunda ki çeşitli görüşleri aşağıda sıralanmıştır:Ayatullah el-Uzma Hamei’nin yetkili bürosu tarafından yayınlan fetva:Mahrem olmayanın insana dokunmasının ve başka günahı gerektirmediği müddetçe, estetik ameliyeti haddi zatında caizdir.Ayetullah el Uzma Mekarim Şirazi’nin bürosu tarafından yayınlana fetva:Başka bir haramı ...
  • Irak halkı kendi ülkelerinde yabancıların varlığına neden karşıdır?
    6616 Pratik Ahlak 2012/06/14
    Tüm uluslar kendi ülke ve vatanını sever. Yabancıların bir başka ülkede bulunması değişik şekillerde gerçekleşir. Ziyarette bulunmak, gezmek, ticaret, iş, üretim, tahsil, tedavi, araştırma ve bilimsel inceleme fırsatları, spor yarışmaları ve askeri hedefler nedeniyle bir ülkede bulunmak bu kabildendir. Irak’ta büyük velilerin kabrinin bulunması bu ülke için ...
  • Yafuriye fırkasının menşei ve inançları nedir?
    5950 تاريخ کلام 2010/09/22
    Bu fırka hakkında tarihe fazla bir bilgi yansımamıştır. Tarihî kaynaklarda yer alan bilgiler şunlardır:1. “Yafuriye” fırkası Muhammed b. Beşir’in takipçileri olup Musa b. Cafer’in (a.s) imametinde duraksamış ve sonraları onun da imametini de inkâr etmişlerdir. Bu grup Musa b. Cafer’den (a.s) ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15792 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Müfessirlerimiz nuşüz ayetindeki (kadınları dövünüz anlamında olan) “vadribuhunne” sözcüğünü nasıl tefsir veya tevcih etmişler?
    15306 Tefsir 2010/01/02
     İslami öğretilerde kadınlar değerli bir konuma sahiptirler. Peygamber (s.a.a) ve imamların (a.s.) rivayetlerinde kadınlar övülmüş ve temcit edilmişler. Rivayetlerimizde salih kadın, bereket ve hayır kaynağı ve en değerli varlık olarak tarif edilmiştir. Hakeza cezalandırılması ...

En Çok Okunanlar