Gelişmiş Arama
Ziyaret
21401
Güncellenme Tarihi: 2008/06/01
Soru Özeti
Erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici olmaları Kur’an açısından nasıl yorumlanabilir?
Soru
Erkeklerin kadınlar üzerinde yönetici olmaları Kur’an açısından nasıl yorumlanabilir?
Kısa Cevap

Bakara Suresinin 34.üncü ayetinde geçen “ Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler” yöneticiler (kavvamin) kavramı erkeklerin kadınlar üzerinde hâkim olması (sulta), zorbalık gösterme ve adaleti aşmaları anlamında değildir tıpkı lügatçilerin ve onlara tabi olan tefsircilerin tabir ettikleri gibi, “kavvam” kelimesi sorumlu, ihtiyaçları giderici ve bekçi anlamındadır. Sosyal kitlenin bir parçasını oluşturan ailenin - büyük bir kitlede olduğu gibi - kılavuz ve sorumluluk biriminin varlığını talep etmesi gayet doğaldır. O hal de 1. Erkeğin duygusal ve hissi güçlerinin karşısında tefekkür gücünün galip olması, 2. Çeşitli açılardan aile hürmetinin korunmasında bünye ve cismi gücünün daha çok olması, 3. Eşinin ve çocuklarının yaşam giderlerini üzerine alması gibi yönlerden bu sorumluluk erkeğin omuzları üzerine bırakılmıştır.

Kuran’ı Kerim yöneticiliği (kavvamiyyet) yalnızca adalet dairesi içinde ve Allah rızasına uygun olması halinde caiz bilip, Allah Teâlâ yanında en iyi olma ölçüsünü de cinsiyet değil, takva olarak belirler. Kuran kültüründe erkeğin yöneticiliğinin, (kavvamiyeti) zorba ve sultaya dönüşebileceği en küçük bir alan bırakılmamıştır. Yukarıdaki ayette geçen “erkeklerin kadınlar üzerine yönetici olmaları”, erkeklerin kadınlar üzerinde sulta kurması olarak algılanması bu kelimenin Kuran’da ifade ettiği anlamın doğru şekilde algılanmamasındandır.

Ayrıntılı Cevap

Asıl konuya (kavvamın- anlamlarına) girmeden önce, İslam da kadının yer ve konumunun belirlenmesi için birkaç noktanın açıklığa kavuşması zaruridir:

1- Kadın, dünya topluluğunun yarısı olarak büyük insan topluluğunun faal bir üyesidir. Aynı şekilde aile kurumunun iki önemli temel unsurundan biri olarak, tarih boyunca konumu hakkında çeşitli yargılar mevcuttur. Tarih sayfalarına bakıldığı zaman, kadının daha ziyade toplumlar içinde mahrum olmanın açısını çektiği görülür. Her ne kadar tarih boyunca çeşitli kültür ve toplumlarda bu ayırımın şiddet ve zaaf yönünden değişik arzetmişse de kadının sürekli ve her yerde ezildiği kaçınılmaz bir gerçektir. Arap cahiliyetinde, kız çocuklarının diri diri mezara gömülmesi, Sümer toplumunda borcun ödemek adına kadınların erkekler vasıtasıyla öldürülmesi ya da satılması, kadınlara yapılan sınırsız zulümlerin bir örneğidir.[1] Asırlar buyunca bugüne kadar ister ataerkil yani aile içinde yalnızca erkeğin hâkimiyetine inananlar tarafından olsun, isterse ileri giden radikal ve feminist akımlar tarafından olsun, kadına yapılan cefalar bu özetlemede açıklanamaz bu yazıda, yalnızca İslam’da kadının konumunun açıklanması ve hayat bahşeden İslam mektebi vesilesiyle hak ve hukuklarının geri iade edilmesini örnekleriyle ortaya koymayı hedefler.

2-İslam mektebinin doğuşuyla Arap Yarım adası Kur’an’ın öğretileri, sünneti nebevi ve Ehl-i Beytin (a.s) öğretileri yardımıyla kadın hak ettiği kendi konumuna gelmiş ve olması gereken gerçek mevkine ulaşmıştır.

İslam Cumhuriyetinin kurucusu İmam Humeyni bu konuda şöyle der: “İslam erkek ve kadının gelişmesini ister. İslam kadınları kurtarmıştır, cahiliyette olan şeylerden kurtarmasından dolayı İslam kadına yaptığı onca hizmeti erkeğe yapmamıştır.[2]İslam kadınlara eşit bir şekilde erkeklerin yanında yer vermiştir, elbette erkeğin kendine uygun özel hükümleri ve kadınında kendine uygun özel hükümleri vardır, elbette bu, İslam’ın kadına ve erkeğe nispetle bir ayrıcalık gözettiği anlamında değildir.[3]

3-Yaratılışta eşitlik: Kuran’ı Kerim, bir tek cevher ve tekbir candan yaratılan erkekleri ve kadınları insanın iki kısmı olarak tanıtır. Erkek ve kadın, bir ölçüde ve eşit olarak istifade ettikleri insaniyetin bir çeşididirler. Kuran’ı Kerim bu konuda şöyle buyurur: “ Sizi bir tek candan yarattı, sonra ondan eşinizi meydana getirdi.”[4]

“ O dur ki sizi tek bir nefisten yarattı, gönlü ısınsın diye ondan eşini var etti.”[5]

4- Aynı şekilde insan olmanın en önemli belirleyiciliği yani akletme konusunda ortak ve eşit bir paya sahiptirler. “Deki: “Sizi yaratan, size işitme (duyusu), gözler ve akletme yetisi veren (gönüller) veren O’dur.”[6]

Müslüman âlimler ve müfessirler yukarıdaki ayette geçen “ef’ideh” kelimesini, insanı diğer canlılardan ayıran “akıl ve kalp” olarak mana etmiştir.[7]

5- Evlilik hayatında erkek ve kadın haklarının ayrıcalık içermemesi: Kuran’ı Kerim’de erkek için tanınan iktidar ve sulta kadın için tanınan iktidarla eşit olmasına dikkat edilmiştir. Her ne kadar erkeğin, nafaka temini ve kadının, ikamet konusunda erkeğe tabi olması vb… bazı somut örneklerde bir miktar farklılığın görülmesi mümkündür. Zira Kuran’da şöyle buyrulmaktadır: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınlarında erkekler üzerinde hakları vardır.”[8] Tefsirciler bu ayeti, kadın ve erkek haklarının eşit olduğuna delil göstermişlerdir.[9]

Kuran’da açık bir şekilde “derece” tabirinin insanın irade ve ihtiyar dairesi dışındaki hakların ve ya bahşedilmiş faziletler için kullanılmadığı açıktır. “Derece” ve ya “dereceler” kelimesi, insanın irade ve amelinin ortaya çıkardığı dünyevi ve ya uhrevi bir makamdır.[10] “ Her birinin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır.”[11] Bu derecelerin hepsi insanın işlerinden kaynaklanmaktadır.

6- “Kavvam” kelimesi lügatçiler açısından girişimci, koruyucu ve gözetici anlamını gelir. Kıyam bazen korumak ve ıslah etmek anlamında kullanılır ve Allah’ın buyurduğu: “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler”[12] ayeti de bu kabildendir.[13] “Game erracül alel mereti ve şaniha ve kame bi şe’niha.” Erkeğin kadın üzerinde kavvamiyeti yani “onu korudu ve işlerini yerine getirdi.”[14]

Kur’an tefsircileri de çoğunlukla lügatçıların ortak bakış açılarınca tefsirde bulunmuşlardır ve “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler.”ayetinde geçen “ kavvam” kelimesini “sorulu, gözetmen ve girişimci” olarak mana etmişlerdir. Örnek olması açısında iki yere işaret edeceğiz: “Kavvam, bir kimsenin ciddi olarak bu görevi üstlenmesi halinde “isim” olarak kullanılır. Bu, kadının kayyümüdür denildiği zaman, onun işini yerine getirir ve onun korunması için önem gösterir” anlamı kastedilir.[15]

“Kayyim kelimesi, başka birinin işinin yerine getirilmesiyle sorumlu anlamındadır ve kavvam ve kıyam kelimesi, kayyim kelimesinin aynı manaya gelen mubalağa sığasıdır”[16]

7- O halde İslam’da kadının yeri ve konumunu dikkate alarak ve “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler.” ayetinde geçen kavvam kelimesinin açıklamasını da dikkate alarak şöyle bir çıkarımda bulunabilinir; ayet -ailede- birtek ve düzenli kılavuz ve sorumluluğu, meşveret ve gerekli mesuliyetlere dikkat edilmesi olarak beyan etmektedir. Zorbalığın şer’i, izne dayalı olduğu ve kadına zülüm ve baskı yapılması kastedilmemektedir.[17]

Ailenin toplumun küçük bir birimi olması hasebiyle – büyük bir toplum gibi- tek bir rehberiyeti ve bir tek sorumluluğu talep etmesi gayet doğaldır. Bununla birlikte, tefekkür gücünün duygusal güce galip olması, kendi ailesini koruyabilecek güçlü bir bünyeye sahip olması ve eşinin ve çocuklarının geçimliliğini üzerine alması gibi, erkeğin bir takım özellikleri taşımasından dolayı bu sorumluluk onun omuzlarına bırakılmıştır.

Elbette söz konusu edilen bu yerlerde bir kadının, erkeğe nispetle ayrıcalığa sahip olması mümkündür, ama kanun cüzi konuları dikkate almaz külli olmasına dikkat eder ve hiç şüphesiz külli bir bakış açısıyla erkekler kadınlara nispetle daha fazla sorumluluk üstlenmeye hazırdır.

Peygamber Ekrem’den (s.a.a) erkeklerin kadınlara üstünlüğü konusunda sual edildiği zaman O hazret: “Erkeğin kadına fazileti, suyun toprağa fazileti gibidir, suyla toprak canlılık kazanır ve kadınların erkeklerle yaşamı mutluluk ve sevince ulaşır.” buyurmuşlar ve o zaman “Erkekler kadınlar üzerinde yöneticidirler.” Ayetini tilavet etmişlerdir. İmam Sadık (a.s) bu konuda: “ Aile üzerinde erkeğin yöneticiliği erkek için bir saadettir.” buyurmuşlardır.

Bu iki rivayet gereği eğer yöneticilik mesuliyeti, samimi bir aile ortamında gerçekleşirse mutluluk, selamet ve sevince vesile olur.

8- Erkeklerin kadınlar üzerindeki kavvamiyeti (sorumluluğu) meselesi hakkında iki ayrı görüş vardır:

A)- Birinci görüş; erkeklerin cinsiyetinden dolayı ev işlerinde sınırlı ayrıcalıklara sahiptirler ve aile çerçevesinde yöneticidirler yani, yaşamın daha iyi bir surette olması için erkek ve kadının kabiliyetleri gereği her birinin ailede özel bir vazifeyi üstlenmeleri gerekir. Gerçekte bu yönüyle erkeğin eşi üzerinde kayyumiyeti vardır ve aile düzeninde sorumluluk erkeğe aittir.[18]

Her halükarda Allah Teâlâ toplumu çeşitli kabiliyetler ve değişik şartlarda yaratmıştır. Eğer insanların kabiliyetleri bir düzeyde olsaydı varlık düzeni dağılırdı. Zira dünya işleri çeşitlidir ve işlerin çeşitliliği farklı kabiliyetleri gerekli kılar. Bunun için kabiliyetlerin farklı olması şarttır ve erkek ile kadın arasındaki farklılıkta bu yöndendir. Elbette bu ayrılık, hiçbir gurubun diğer bir guruba nisbetle üstün olduğu anlamına gelmez. Erkek kadın iki ayrı sınıf ve cisiyet olarak düşünüldüğünde bir sınıfın mutlak anlamda diğerinde üstünlüğünü ifade etmez. O halde bu farklılık ailede bir iş bölümü olarak bir ayrıcalık değildir. Neticede Nisa Suresinin otuz dördüncü ayetinde, Kuran’ın erkek üzerine bıraktığı bir vazife bu bakış açısına göre açıklanır ve bu ayetten üstünlük anlamı çıkmaz.[19]

B)- Bu konudaki ikinci bakış açısı: Erkekler sınıfının kadınlar sınıfı üzerine yöneticilik ve kayyumiyetlerinin olduğu şeklindedir buna göre kayyumiyet (yöneticilik sorumluluk), erkeğin ailede kadına nispetle kayyum olmasıyla sınırlı değildir erkek türünün kadın türünden üstünlüğünü ifade eden bir hükümdür. Elbette genel bir bakış açısıyla, toplum hayatının hükümet ve kazavetin her ikisine de bağlı olduğu gibi, erkeklerin umumu da genel bir bakış açısıyla kadınlar üzerine kayyumiyetleri söz konusudur. Zira hükümet ve kazavetin kıvamı (direk ve sütunu) akletmeye dayanır ve buna bağlı olarak, kadınlara nispetle erkeklerde akletme mesuliyeti daha kuvvetli ve daha çoktur. Elbette bu bakış açısı gereğince, erkeklerin kadınlar üzerinde kıvama (sorumluluk ve mesuliyet) sahip olmaları kadınların özgürlüklerinin ve ferdi ve toplumsal haklarının ellerinden alınması anlamında değildir.

9- Sonuç itibariyle erkeklerin kadınlar üzerindeki kavvamiyeti (sorumluluk ve yöneticiliği) konusunda şöyle bir sonuç çıkarmamız gerekir: Bu kavvamiyyet (sorumluluk ve yöneticilik) aile yaşantısında kadının ihtiyaçlarının karşılanması için erkeğin sorumlu tutulmasıdır. Erkeğin, ailedeki maddi sorumluluğu ve bir ölçüde onu kadından ayıran içsel özellikleri onu yüz yüze kaldığı durumlarda daha bir güçlü kılar. İşte böyle bir sorumluluğu erkeğe vermek, erkeğin insani faziletine delil olmadığı gibi onun uhrevi ayrıcalığının sebebi de değildir. Çünkü İslam, tekâmül yolunda erkek ile kadın arasında hiçbir ayrıcalığın varlığına inanmaz ve tekâmül yolunu kat etmek ve ilahi bir yakınlığa ulaşmak bilinç, takva ve salih amelle mümkün olur ve Allah yanında en iyi olma ölçüsü cinsiyet değil, yalnızca takvadır.

Sonuç itibariyle, Kur’an kültüründe erkeğin kavvamiyeti (sorumluluk ve yöneticiliği) onun, ölçüyü aşma ve zorbalık zeminelerine yer bırakılmamaktadır. Yukarıdaki ayetin, erkeklerin kadınlar üzerinde zorbalık, sulta ve haddi aşmalarına vesile olduğu düşüncesi belki de kavvam kelimesinin Kuran’i araştırmalar yoluyla açıklanmamsındandır.

Daha fazla bilgi için aşağıda yer alan konulara müracaat ediniz:

1- Kadının erkeklere karşı görevleri, soru 850 (sayt: ).

2- Erkeğin kadına karşı üstünlüğünün olmayışı, soru 531 (sayt: )

3- Kadının sınırlandırılması, soru 416 (sayt: ).



[1] Kuran araştırmaları, şemsi 25–26, ilkbahar ve yaz 1380, El mer e tü fi Tarih ve Şeriat, Ahmet Hamrani’nin nakli, s 20.

[2] Sahifeyi Nur c 3, s 82.

[3] Aynı kitaptan c4, s 60.

[4] Zümer Suresi 6.

[5] A’raf Suresi 189.

[6] Mülk Suresi 23.

[7] İbni Haldun, Abdurrahman, Mukaddemei İbni Haldun c 2 s 860.

[8] Bakara Suresi 228.

[9] Allame El Mizan tefsirinde şöyle diyor: “ Toplumsal adaleti gerekli kılan ve eşitlik olarak tefsir edilen şeyin anlamı şöyledir: Her hak sahibi, kendi hakkına ulaşır ve her kes kendi gücü oranınca ilerler daha fazla değil. O hal de eşitlik yalnızca her hak sahibinin, başkalarının hakkıyla çelişmeden ve ya düşmanlık hedefi taşımadan ve ya zorbalık ve tahakküm etmeden ve ya başkasının hedefini anlamsız ve belirsiz kılmadan ve açıkça batıl etmeden fertler ve tabakalar arasında gerçekleşir ve daha önce açıklaması geçtiği üzere: “Erkeklerin kadınlar üzerinde bulunan hakları gibi, kadınlarında erkekler üzerinde hakları vardır erkeklerin kadınlar üzerinde bir derece(fazla hak) ları vardır.” Ayetinin anlamı budur. Çünkü zikredilen ayette kadınla erkek arasında doğal bir farlılığı kabullenmekle beraber bu ikisi arasında eşitliği de açıkça ortaya koyar. (El Mizanın tercümesi c 2 s 415) Daha fazla bilgi için Ehli Sünnet tefsircilerin görüşlerine bakınız: İbni Kesir, Tefsiri Kuran’i Azim, c4 s506; Reşit Rıza, Tefsirü l Menar, c 2, s 268–297.

[10] Kuran Araştırmaları şemsi 25-26, sene 1380, s 153.

[11] En’am Suresi 132.

[12] Nisa Suresi 34.

[13] İbni Manzur, Lianül Arap c 11, s 88.

[14] Sait el Havari, Akrabul Mevarid, Vajei kavm.

[15] Fahri Razi, Tefsir Kebir, c 10, s 88.

[16] Tabatabai, Muhammet Hüseyin, El Mizan, (tercümei farsi) c 4, s 542.

[17] Tefsiri Numune, c 4, s 411–416.

[18] Tefsiri Numune c 4, s 370–371.

[19] Cevadi Amuli, Abdullah, Zen der Ayineyi Celal ve Cemal s 364–369.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam Peygamberinin berzah yaşamı, ilmi ve bu dünyayı görmesi hakkındaki görüşünüz nedir?
    9078 Eski Kelam İlmi 2011/11/21
    Şii inancına göre Peygamber Efendimizin (s.a.a), vefat ettikten sonra fiziki olarak maddi alemle irtibat kurmasının ve onu müşahede etmesinin imkanı yoktur, ama Allah’ın bu büyük elçisinin takipçileriyle manevi irtibat kurması mümkündür. Peygamberimizin şu anda dünyadan ve onda olup bitenlerden haberi vardır; Efendimiz selam ve ziyaretlerimizi kesinlikle duymakta ve bunlar birçok ...
  • Huzurun hakikatı nedir ve ona hangi yollarla ulaşılır?
    21790 Pratik Ahlak 2010/12/04
    Yaşamda sakinlik ve düşüncenin rahatlığı demek olan huzur, İslam’ın övdüğü güzel bir hakikattır. İslam ona ulaşmak için yollar koymuştur. İslamın öngördüğü huzura ulaşmanın yollarından bazıları şunlardır: Allah’ı anmak, hüsn-ü zan, kendine güven, uzun arzulara kapılmamak, evlenmek, yaşamda ve işlerde programlı olmak, geceden istirahat etmek için faydalanmak, siyah üzüm ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3143 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Fizik ve metafizik (doğaötesi) arasındaki fark nedir? Eğer doğaötesi doğa için had ve sınır ise, bunu nasıl açıklıyorsunuz?
    18855 İslam Felsefesi 2011/08/21
    Fizik ilahiyat ve riyaziyatın karşısında olup doğa anlamını taşır. Metafizik bugünkü felsefî manasıyla varlıktan salt varlık olması hasebiyle bahseden disipline denmektedir. Trans fizik veya doğaötesi ise Allah ve maveradaki varlıklardan söz eden disipline denmektedir. Fizik ile metafizik arasındaki ilişki de cüz ile külün arasındaki ilişkidir. Onun ile trans fizik ...
  • Bir genç hac ya da umreye gitmeden önce nasıl tezkiye yapmalıdır?
    26144 Pratik Ahlak 2009/07/08
    Manevi hac yolculuğuna çıkan birisi, aşağıdaki tavsiyelerimize uyarsa, inşallah faydalı olur:1-       İnsan her şeyden önce niyetini Allah rızası için ihlâslı etmeli ki, Allahtan başka kimse kalbinde olmasın.
  • Acaba benim bu dünyada vücut bulmam zorunlu olmuş mudur?
    7930 Eski Kelam İlmi 2012/03/10
    Görünür ve zahiri alemde insanların çoğu ilahi fıtratlarındaki misakı ve sözleşmeyi unuturlar. Allah tarafından kendilerine bağışlanan vücudu ve varlığı kabul ettiklerini hatırlamıyorlar. Kendilerine yönelik olan kendi yaşamlarının zorunlu olduğunu sanırlar. Oysaki gafletin perdelerinin kenara itilmesi, kendi vücudunun bütün boyutlarına yönelik marifetinin ve bilgisinin fazlalaşmasıyla tedrici olarak ...
  • Acaba İmam-ı Zaman (a.s) Bermuda Üçgeninde mi yaşıyor?
    8830 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Bir takım insanların “Bermuda Üçgeni”ni İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olarak zannetmelerinin sebebi şudur: Bu insanlar “Bermuda Üçgeni”ni “Hazra Adası” olarak bilmişler ve “Hazra Adası”nın İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olduğu ön kabulüyle şöyle demişlerdir: “Bermuda Üçgeni” İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olması hasebiyle bir takım özelliklere sahiptir.”İmam-ı Zaman ...
  • Ölüm tehlikesi olduğunda kutsal türbelere gitmek haram olmaz mı?
    6654 Fıkıh 2010/07/17
    Masum İmamların (a.s) pak ve nurlu kabirlerini ziyaret etmek için o kutsal mekanlara gitmek güzel ve Masum İmamlarında (a.s) tavsiyeleridir. Zira bu ziyaretlere gitmek, Masum İmamların (a.s) adını, hatırasını ve eserlerini yaşatmak demek olup, insan bundan sevapta almaktadır. Böyle ziyaretlere gidildiğinde can tehlikesi söz ...
  • İmam Rıza (a.s)’ın kısa biyografisini beyan eder misiniz?
    3262 تاريخ بزرگان 2020/01/20
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    10973 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...

En Çok Okunanlar