Gelişmiş Arama
Ziyaret
8124
Güncellenme Tarihi: 2012/04/19
Soru Özeti
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir?
Soru
“Vebtelül yetama hatta iza beleğun nikahe” şeklinde olan ayetin anlamı nedir? Kısa bir şekilde açıklayınız?
Kısa Cevap

Allah u Teâlâ bu ayeti kerimede yetimlerden sorumlu olan kimselere düstur veriyor ki yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin mallarına karşı dikkatli olsunlar. Onların sermayesini korusunlar, sorumlulukları döneminde buluğ ve rüşt çağına erinceye kadar onları denemeye tabi tutsunlar. Sorumlular, sorumluluklarının altında olan yetimlerin buluğ ve rüşt çağına erdiklerini fark ettiklerinde mallarını kendilerine teslim etsinler. Bu deneme şundan dolayıdır ki himayelerinde olan yetimlerin buluğ ve evlenme çağına erdiklerini ve kendilerine teslim edilen mallarını bireysel ve toplumsal maslahatlarda sarf edecek bilecek yeterli konuma ve rüşte geldikleri anlaşılmasıdır. Yetimin malını yemekten ve onda israf etmekten sakınılmalıdır; eğer sorumlu olan kimse mal ve servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey kendisi için almamalıdır. Ama eğer fakir bir kimse ise örfe uygun ve sadece kendi ihtiyacı giderecek miktarda yanında bulunan yetimin malından maaş alabilir.

Buna binaen yetimlerden sorumlu olan kimseler yetimlerin aklını, derk etme kabiliyetlerini ve liyakatli olup olmadıklarını denemelidirler. Bu deneme neticesinde yetimlerin akıllarının kemale ulaştığını fark ettikleri durumda mallarını onların güdümlerine vereceklerdir.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu ayetin nüzul sebebi[1] Sabıt b. Rufaa ve amcasıdır. Sabıtın babası Rufaa vefat ettiğinde Sabıtın kendisi Küçük idi dolayısıyla yetim kaldı. Amcası Peygamberin (s.a.a.) yanına geldi ve ona şunu sordu: Kardeşimin oğlu benim himayem altında ve ben ne kadar onun malında tasarruf edebilirim ve ne zaman onun malını kendisine devir etmem gerekiyor? İşte bu soru neticesinde bu ayet kerime peygamberimize (s.a.a.) nazil oldu.[2]  

Meselenin hükmünün aydınlanması için önce ayette zikredilen kavram ve kelimelerin ne anlama geldiğini açıklayacağız daha sonra konunun aslına döneceğiz.

İbtila” kelimesi “ibtelu” fiilinin mastarı, imtihan ve sınamak anlamındadır.[3]Buluği nikah”tan” (evlenmeye yetişmek) maksat evlenme (erginlik) çağına gelmektir. Dolayısıyla gerçek itibariyle “evlenmeye kavuşmak’tan maksat “mecazi aklidir”. “Anestum” kelimesinden maksat “inas” şeklindeki kelimeden alıntı yapılmış ve müşahede anlamında, ancak ülfet ve şefkat anlamındaki kokusunu içermektedir.[4] Zira onun maddesi yani sulasi mücerredisi (üç harflı) “e-n-s”dir. Rüşt kelimesi pişmiş ve akıl meyvesinin yetişmiş olması anlamındadır.[5]

Fedfeu…” cümlesi dolaylı olarak yetimin malı bizatihi kendisinin eline verilmesinin gerekli olduğunu söylemektedir. Verin anlamında olan “Featu” kelimesinin yerine “def ediniz” “anlamında olan “fedfeu”  kelimesini kullanılmıştır ki bir taraftan yetim kalmış kimsenin malını kendisine devir etsin diğer taraftan onun kendisi üzerinde olan zahmetini ve yükünü kaldırmış olsun anlamını ifade etsin diye. Buna binaen bu tabir revaçta ve çok düşük bir tabir olmasına rağmen latif bir kinayeyi de içermektedir.

Hatta iza belegun nikahe…” cümlesi edebi olarak “vebtelu…” cümlesine mutaalik (bağlı) olmaktadır. Anlamı da şudur: Yetimi deneyin ve bu sınanma çocuk kendi anlar duruma yani iyiyi kötüyü bir birinden ayırt edebilecek temayüz çağına geldikten sonra ta evlenme çağına gelinceye kadar devam etsin. Bu sırada akli erginliğine geldiğini müşahede ettiğinizde malını kendisine verin. Dolayısıyla bu tabir bir anlamda sınamaya tabi tutulmasının devam edilmesine delalet etmektedir. Ve yine şunu belirtmektedir ki yetim olan çocuk iyiliği ve kötülüğü ayırt edebilecek, akli meseleleri derk edebilir merhaleye yetişmesinin gerekliliği istediğinde; yani sınanabilecek duruma gelir gelmez sınava tabi tutulmasına başlasın ve bu sınama evlilik çağına kadar devam edilmelidir.  

Meselenin tabiatı da bu gerekliliği istemektedir. Zira bir iki defa çocuğu sınamakla çocuğun rüştü teşhis edilemez. Bilakis deneme olayı çocuğun rüştü anlaşılıncaya kadar devam edilmelidir. Zira çocuk ayırt etme merhalesinden sonra yavaş yavaş “rihak”[6] ve daha sonra “evlilik” çağına ve o zaman rüşt merhalesine varır.[7]

Buna binaen bir bütün olarak ayetin manası şudur: “yetimi deneyin, onda rüştü müşahede ederseniz dolayısıyla malını kendisine veriniz”. Bu tarzdaki konuşma bize şunu tefhim ettiriyor: Sadece evlilik çağına ulaşılması yetimin malını kendisine verilmesi için kâmil bir neden olamaz. Bilakis bu şartlarından bir tanesidir. Evlilik çağı, yetimin rüşt edip kendi başına bağımsız olarak kendi malında tasarruf edebilme yeteneğine sahip olduğunda evlilik çağı “illeti tamme” konumuna gelir. Zira mali tasarruflarda erginlik çağına ulaşılmasının gerekliliğin yanı sıra, rüşt de şarttır. Buradan İslam dininde buluğun tek bir manada olmadığı anlaşılmaktadır. İbadet, hudut ve diye gibi konularda “buluğ” evlilik çağını gelme anlamında alınmış ama mali tasarruf, ikrar etme ve buna benzer konularda ise erginlik çağına ulaşmasının yanı sıra başka bir şartta; yani rüşt de konu edilmiştir. Bunun kendisi İslam dini kendi kanunlarını koyarken göz önünde bulundurduğu bazı incelikleri dikkate aldığını göstermektedir. Zira eğer rüşt meselesini şart koşmamış olsaydı ve mali tasarruf ve benzer konularda rüşt meselesini muteber saymamış olsaydı yetim kalmış kimseler gibi bireylerin sosyal hayatlarında aksaklık vücuda gelecekti.[8] Nakledilen bir rivayette bu ayette zikredilen rüşt kelimesi hakkında imam Sadık’tan (a.s.) sorulmuş, imam cevaben şöyle buyurmuşlardır: “rüşt malı muhafaza edebilme yeti ve kudrettir”.[9]

Buna binaen yetimlerin sorumluluğunu üstlenen kimseler yetimlerin anlama gücünü, layakat ve iktisadi olarak denemeleri gerekmektedirler. Akılları rüşt etmiş ve kemal merhalesine gelmiş olduğunu görürlerse servetlerini kendilerine devir etmeleri gerekecektir.[10]

Allah u Teâlâ yetimlerden sorumlu olan kimselere gerekli kıldığı meselelerden bir diğeri onların mallarına karşı çok dikkatli olmalarıdır. Onların mallarını yemekten ve israf etmekten sakınmaları gerekmektedir. Sorumlu olan kişi eğer servet sahibi ise yetimin malından hiçbir şey almaması istenilmektedir. Ama eğer fakir ise örfün uygun gördüğü ve yaşamın zaruri ihtiyacını giderecek kadar ondan maaş alabilir.[11] Elbette eğer yetimin sermayesi göze çarpacak ve kayda değer bir şey değil ise ondan bir şey alınmalı.[12]

Başka bir mesele şudur: yetim rüşt merhalesine yetiştiği zaman onun malını kendisine verdiğinde şahit tutsun! Her ne kadar şahit olarak Allah yeterli ise de. Ama şahit almak iki yönden önemlilik arz ediyor: bir: gelecekte yetim ve mal sahibi tarafından sermayesinin sorumlusu tarafından tar mal ve israf edildiğini iddia edemezsin. İki: topluma karşı ve sosyal bir yönü vardır. Oda şudur: Bu konuyla ilgili gelecekte muhtemel yaygılara karşı önlem almış ve kendisini savunacak delillerin var olmasıdır.

Sonuç itibariyle dikkate şayandır ki yetimi sınamak ve denemek için takip edilmesi gereken yöntem hakkında ihtilaf edilmiştir. Bazıları yetim olan çocuklar iki gruba ayırt ederek her grup için farklı bir yöntem önermiştir. Zira yetim kalan kimse ya erkek ya kız çocuktur. Eğer erkek çocuk ise imtihana tabi tutulması şöyle olmalıdır: Onun sorumluluğunu üstlenmiş olan kimse aylık veya daha az bir müddet için bir miktar haclık kendisine vererek onu kendi başına serbest bırakacak ve uzaktan gözetleyecek ki kendisine vermiş olduğu haclığı nasıl ve nerelerde sarf edecektir. Eğer doğru bir şekilde harcarsa rüşte kavuştuğu belli olacaktır. Dolayısıyla malı kendisine verilecektir. Ama eğer doğru bir şekilde harcamasa rüşte ulaşmadığı anlaşılır. Dolayısıyla malı kendisine verilmeyecektir. Ama eğer söz konusu yetim kız çocuk ise ev işleri ve hanımlara has olan işler kendisine verilecek ve kendisine nasıl yapılacağı anlatılır. Eğer kendisine verilmiş olan işleri doğru yaparsa rüşte ulaşmıştır, dolayısıyla kendisinin malı kendisine teslim edilecektir. Ama eğer doğru amel etmezse rüşte ulaşıncaya kadar onu koruması altına alacaktır.[13]

 


[1] “Yetimleri deneyin. Evlenme çağına (buluğa) erdiklerinde, eğer reşid olduklarını görürseniz, mallarını kendilerine verin Büyüyecekler (ve mallarını geri alacaklar) diye israf ederek ve aceleye getirerek mallarını yemeyin. (Velilerden) kim zengin ise (yetim malından yemeğe) tenezzül etmesin. Kim de fakir ise, aklın ve dinin gereklerine uygun bir biçimde (hizmetinin karşılığı kadar) yesin. Mallarını kendilerine geri verdiğiniz zaman da yanlarında şahit bulundurun. Hesap görücü olarak Allah yeter.” (nisa 6).

[2] “esbabi nüzül”, tercüme: Zekaveti, Ali Rıza, baskı, 1, Tahran: neşri ney, 1383, şemsi, s, 78.  

[3] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 14, s. 17, ibtela kelimesi. 

[4] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, farsça tercümesi: Musevi Hemedani, Muhammed Bakır, baskı, 5, Kum: defteri intişarati İslami, 1379, şemsi, c. 4, s. 274; Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 17.

[5] İbni Manzur, “lisanu-arab”, c. 3, s. 175, “r-ş-d” kelimesi. 

[6] Gençlik ile çocukluk arasındaki yaştır. Gerçek irtibtiyle nocevandi. (ferheng-i ebcedi 803, r-h-k- kelimenin zeylinde bu açıklama yapılmıştır).

[7] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin “el-mizan fi tefsiril kuran”, c. 4, s. 275.

[8] A.g.e.

[9]   Hur Amuli, “Vesailuş Şia”, Kum: Alulbeyt, 1409, kameri, c. 19, s. 369.

[10] Taberisi, “mecmeul beyan fi tefsiril kuran”, baskı, 1, farsça tercümesi ve tahkik: Sutude ve Rıza, Tahran: intişarat-i ferahani, 1360, şemsi,  c. 5, s. 29

[11] Beyzavi, Abdullah b. Ömer, “envarut – tenzil ve esraru tevil”, tahkik: Muhammed Abdurrahman, elmeraşi, baskı, 1, Beyrut: daru ihyai turasil Arabi, c. 2, s. 6;  Emin, seyide Nusret, “mehzenul irfan der tefsirul kuran”, nehzeti zenan Müslüman, 1361, şemsi, c. 4, 18.

[12] Şeyh Tusi, “et’tehzib”, Tahran: darul kitabil islamiye, 1365, şemsi, c. 6, s. 341.

[13] Ebul   -Fetuh Razi, Hüseyin b. Ali, “revdetul – cinan ve ruhul cinan fi terfsiril kuran” tahkik: Yahaki, Muhammed Cafer, Nasıh, Muhammed Mehdi, Meşhed: bunyadi peyjohişhayi İslami ustani kudsi rezevi,1408, kameri, c. 5, s. 251.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam Peygamberinin berzah yaşamı, ilmi ve bu dünyayı görmesi hakkındaki görüşünüz nedir?
    9078 Eski Kelam İlmi 2011/11/21
    Şii inancına göre Peygamber Efendimizin (s.a.a), vefat ettikten sonra fiziki olarak maddi alemle irtibat kurmasının ve onu müşahede etmesinin imkanı yoktur, ama Allah’ın bu büyük elçisinin takipçileriyle manevi irtibat kurması mümkündür. Peygamberimizin şu anda dünyadan ve onda olup bitenlerden haberi vardır; Efendimiz selam ve ziyaretlerimizi kesinlikle duymakta ve bunlar birçok ...
  • Huzurun hakikatı nedir ve ona hangi yollarla ulaşılır?
    21790 Pratik Ahlak 2010/12/04
    Yaşamda sakinlik ve düşüncenin rahatlığı demek olan huzur, İslam’ın övdüğü güzel bir hakikattır. İslam ona ulaşmak için yollar koymuştur. İslamın öngördüğü huzura ulaşmanın yollarından bazıları şunlardır: Allah’ı anmak, hüsn-ü zan, kendine güven, uzun arzulara kapılmamak, evlenmek, yaşamda ve işlerde programlı olmak, geceden istirahat etmek için faydalanmak, siyah üzüm ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3143 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Fizik ve metafizik (doğaötesi) arasındaki fark nedir? Eğer doğaötesi doğa için had ve sınır ise, bunu nasıl açıklıyorsunuz?
    18855 İslam Felsefesi 2011/08/21
    Fizik ilahiyat ve riyaziyatın karşısında olup doğa anlamını taşır. Metafizik bugünkü felsefî manasıyla varlıktan salt varlık olması hasebiyle bahseden disipline denmektedir. Trans fizik veya doğaötesi ise Allah ve maveradaki varlıklardan söz eden disipline denmektedir. Fizik ile metafizik arasındaki ilişki de cüz ile külün arasındaki ilişkidir. Onun ile trans fizik ...
  • Bir genç hac ya da umreye gitmeden önce nasıl tezkiye yapmalıdır?
    26144 Pratik Ahlak 2009/07/08
    Manevi hac yolculuğuna çıkan birisi, aşağıdaki tavsiyelerimize uyarsa, inşallah faydalı olur:1-       İnsan her şeyden önce niyetini Allah rızası için ihlâslı etmeli ki, Allahtan başka kimse kalbinde olmasın.
  • Acaba benim bu dünyada vücut bulmam zorunlu olmuş mudur?
    7930 Eski Kelam İlmi 2012/03/10
    Görünür ve zahiri alemde insanların çoğu ilahi fıtratlarındaki misakı ve sözleşmeyi unuturlar. Allah tarafından kendilerine bağışlanan vücudu ve varlığı kabul ettiklerini hatırlamıyorlar. Kendilerine yönelik olan kendi yaşamlarının zorunlu olduğunu sanırlar. Oysaki gafletin perdelerinin kenara itilmesi, kendi vücudunun bütün boyutlarına yönelik marifetinin ve bilgisinin fazlalaşmasıyla tedrici olarak ...
  • Acaba İmam-ı Zaman (a.s) Bermuda Üçgeninde mi yaşıyor?
    8830 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Bir takım insanların “Bermuda Üçgeni”ni İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olarak zannetmelerinin sebebi şudur: Bu insanlar “Bermuda Üçgeni”ni “Hazra Adası” olarak bilmişler ve “Hazra Adası”nın İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olduğu ön kabulüyle şöyle demişlerdir: “Bermuda Üçgeni” İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olması hasebiyle bir takım özelliklere sahiptir.”İmam-ı Zaman ...
  • Ölüm tehlikesi olduğunda kutsal türbelere gitmek haram olmaz mı?
    6654 Fıkıh 2010/07/17
    Masum İmamların (a.s) pak ve nurlu kabirlerini ziyaret etmek için o kutsal mekanlara gitmek güzel ve Masum İmamlarında (a.s) tavsiyeleridir. Zira bu ziyaretlere gitmek, Masum İmamların (a.s) adını, hatırasını ve eserlerini yaşatmak demek olup, insan bundan sevapta almaktadır. Böyle ziyaretlere gidildiğinde can tehlikesi söz ...
  • İmam Rıza (a.s)’ın kısa biyografisini beyan eder misiniz?
    3262 تاريخ بزرگان 2020/01/20
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    10973 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...

En Çok Okunanlar