Gelişmiş Arama
Ziyaret
8241
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Tevatürün iddia edildiği veya sahih senetlerle nakledilen hadislerin metnininin gulat ve müfevvizeler tarafından uydurulma ihtimali var mıdır?
Soru
Sn. Kediver bir yerde, ‘Hidayet İmamlarının (a.s) insanüstü faziletleri hakkında gelen rivayetlerin tevatür haddinde olduğu iddiaları geçerli değildir, zira ravilerin bazı yerlerde yalan üzerine birleşmeleri muhtemeldir.’ diye yazmaktadır. Buna göre tevatür veya sahih senetlerle nakledildiği iddia edilen hadislerin metninin gulat ve mufevvize tarafından uydurulma ihtimali var mıdır?
Kısa Cevap

1. Gulat ve müfevvizeler çeşitli dönemlerde alimlerin bazı rivayetlerinde değişiklik yapıp hadis uydurmuş olsalarda, hadis kitaplarında yapılan eleme sonucunda bugün rivayetler mecmuası olarak elimize ulaşanlar takriben temiz mecmualardır. Kaldı ki guluvun ölçüsü elimizde olduğu için, guluvcu hadisleri (sahihde olsalar) diğerlerinden ayırmak zor bir iş değildir.

 

2. İlk dönem alimlerin bazı kimseleri guluv diye niteledikleri şeylere itimat olmaz, zira bu ithamdan Ehl-i Beyt’in (a.s) en büyük öğrencileride nasiplerini almışlardır.

 

3. Mütevatir hadisin tarif ve şartları dikkate alındığında, onların uydurulma ihtimali imkansızdır. Tevatür iddiasıyla gerçek tevatür arasında fark vardır.

 

4. Ehl-i Beyt’in (a.s) vasıfları hakkındaki birçok hadis ve ziyaretler (Camiay-ı Kebire gibi) guluv ve tefviz konusunda çok katı olan kimseler tarafından rivayet edilmiştir. Öyleyse Ehl-i Beyt’in (a.s) insanüstü faziletleri sırf rivayet ve ziyaretlerde gelmiş diye hemen, onları guluvcular uydurmuş, demiyelim.

 

Ayrıntılı Cevap

Asıl soru şudur: Gulat ve müfevvize gibi gruplar, tevatür veya sahih senetlerle uydurma rivayetlerini Şii kitaplarına sokabilmiş midirler? Eğer bunu yapabilmişlerse rivayet kitapları ve mecmuaları bu düşüncelerden ne kadar etkilenmiştir?

 

Her şeyden önce kimlere gulat ve müfevvize denildiğini, insanların guluv ve tefviz diye nitelenmesindeki değişik görüşlerin neler olduğunu bilmek gerekir. Daha sonra mütevatir hadisin ne manaya geldiğini, günümüzde rivayet mecmualarının uydurma hadislerden ne kadar temizlendiği konusunun bir değerlendirilmesi yapılmalıdır.

 

Gulat, Masum İmamlar hakkında (a.s) saçma sözler söyleyen, Onları (a.s) Allah’lık seviyesine çıkaran veya Allah’ın Onlarda hulul ettiğine inanan Şii fırkalarındandır.[1]  

 

Müfevvize: Tarih boyunca, Ehl-i Sünnetteki Mutezili gibi çeşitli gruplara müfevvize denmiştir. Merhum Allame Mamakani, ‘Mikyas-ul Hidaye’de müfevvize için dokuz mana saymıştır. Ancak onlardan yedisinin manası sahih ve yalnızca ikisi için bozuk müfevvize hükmü verilebilir.[2] O iki mana şunlardır: 1- Allah’ın Resul-i Ekrem’i (s.a.a) yarattıktan sonra alemin işini O’na (s.a.a) daha sonrada Hz. Ali ve diğer İmamlara (a.s) havale ettiğine inanma, 2- Mubahçılığa, yani kulların önünde herhangi bir engel olmadığına ve istedikleri her ameli yapabileceklerine inanma.

 

Ancak iş bu kadarda kolay değildir; Şii tarihi boyuncada guluv ve tefvize inanan kimselerin olduğu konusunda çeşitli görüşler vardır. Öyleki çağdaşlar, eskilerin bazı kimselere guluvcu ve tefvizci demeleri konusunda çok dikkat edilmesini gerektiğini söylemekteler. Merhum Mamakani şöyle diyor: ‘Bir çok kişi, gulat olmamasına rağmen onlara gulat denmiştir. Öyleyse bu konuda çok dikkatli olmak ve araştırma yapmak gerekir.’[3] Yine şöyle diyor: ‘Birine tefviz ithamı verildi diye onu itibardan düşürmek doğru değildir, zira o tefvizin sahih kısmına inanmış olabilir.’[4]

 

Merhum Hairi, ‘Müntah-al Mekal’de şöyle diyor: ‘Eskilerin çoğu, özellikle Kum’luların ve İbn-i Gazairi’nin ölçüleri değişik olduğundan Masumların (a.s) hakkında bu ölçüden çıkanlara gulat diyorlardı. Örneğin, Peygamberin (s.a.a) sehvi (yanılgıyı) ve kasıtsız hatası olduğunu kabul etmeyenleri gulat sayıyorlardı (ki belkide günümüzde kimse Peygamberin (s.a.a) sehvine inanmamaktadır). Aksine onlar için tefvize inanmaktalar...’[5]

 

Şeyh Müfid’in söylediğine göre, Merhum Şeyh Saduk, Peygamberde (s.a.a) sehvin olmadığına inanların gulat olduğunu söylüyordu.[6] Bu açıdan bakıldığında belkide çoğumuz gulatız! Örneğin, Şeyh’in ve Keşşi’nin güvenirliğini teyit ettikleri ve çok yücelttikleri[7] Davud b. Kesir-ur Rakkiy’e gulat diyenler vardı. İbn-i Ğazairi şöyle diyor: ‘Onun bozuk bir görüşü vardır, yani gulattandır.’[8] Veya Necaşi’nin hakkında ‘o, şeyhlerin büyüklerinden ve sıkadır’ dediği Muhammed b. İsa b. Ubeyd’i, kendisine guluv ithamında bulunulduğu için İbn-i Babeveyh Kummi, Nevadir-ul Hikme adlı rical kitabında onu getirmemiş ve rivayetlerini kabul etmemiştir.[9] Merhum Tusteri diyor ki: Kumlular, Muhammed b. Urme’nin gali olduğunu duyduklarında onu öldürmek istemişlerdi, ama onun akşamdan sabaha kadar ibadet ettiğini görünce bu düşüncelerinden vazgeçtiler.[10]   

 

Demek ki, guluv veya tefviz inancına sahip oldukları söylenen kimselerin bu töhmetten beri oldukları söylenebilir. Eğer sadece guluv veya tefviz töhmetinden dolayı onları dışlarsak, o zaman ilmi çalışmadan yoksun ve gerçek dışı bir iş yapmış, dolayısıyla ravilerin sayılarını azaltmış olacağız. Sonuçta da Şiinin birçok mirası yokolacak ve bir kenara bırakılacaktır.

 

Mütevatir haber: Mütevatir haber, ravileri her tabakada öyle bir haddeler ki, normalde bir yalan üzerinde anlaşmaları imkansız olan ve verdikleri haberin doğruluğuna dair ilim elde edilen habere denir.[11] Mütevatir hadis için birçok şart zikredilmiştir. Abdulhadi el-Fazli’inin dediği gibi ona dayanarak diyebiliriz ki: ‘Mütevatir haberi duyanın elde ettiği ilime zaruri ilim (düşünmeden elde edilen bilgi) denir, nazari (düşünerek elde edilen bilgi) değil.’[12] Öyleyse mütevatir hadisin bütün şartlarını taşıyan hadisleri gulat ve müfevvizelere nasıl nispet verebiliriz? Mütevatir hadisin bütün şartları göz önüne alındığında yalan üzerine anlaşmanın imkansız olduğu görülecektir. Evet, mütevatir hadisten maksat manevi mütevatir olsa o zaman bir yönü olabilir, ama 1937. sorudaki hadislerin elenmesi hakkındaki konulara dikkat edilirse görülecektir ki bizim bütün rivayet mecmualarımızda, önce Masum İmamların (a.s) kendileri tarafından, sonra Ehl-i Beyt’in (a.s) ilminin öğrenci ve mühaddsileri[13] tarafından defalarca elenmiştir. Merhum Saduk, guluv konusunda o kadar katı idi ki, daha öncede söylendiği gibi Peygamberin (s.a.a) sehvini inkar edenleri bile guluvculardan sayarken, nasıl olur guluvcuların rivayetlerinin sadece bizim kitaplarımıza girdiği iddia edilebilir veya Kum’luların Merhum Berki’yi (Kafi’den önce yazılan ‘Mahasin’ adlı kitabı vardır) sadece zayıflardan naklettiği için Kum’dan çıkarıyorlar,[14] ama aynı Kum’lular Ehl-i Beyt’in (a.s) faziletleriyle dolu Ziyaret-i Camiay-ı Kebire’yi nasıl nakledebiliyorlar? Bu ziyareti bazı habersizler guluvculara nispet veriyorlar. Marhum Saduk’un naklettiği bu ziyaret, Masum İmamların (a.s) faziletleri kemalleri ve sıfatlarıyla doludur.[15]           

 

Öyleyse,

 

1) Kendilerine guluv töhmeti vurulan Ehl-i Beyt’in (a.s) birçok ihlaslı öğrencisini, sırf böyle bir töhmet vuruldu diye onlara gulat veya müfevvize diyemeyiz ve rivayetlerini bu grupların rivayetlerinden sayamayız.

 

2) Böyle uydurmalar mütevatir hadislerde (lafzi) asla yoktur.

 

3) Rivayet kitaplarımız Masum İmamlar (a.s) ve öğrencileri tarafından defalarca uydurmacılardan ve yalan rivayetlerinden temizlenmiştir. Evet, alimlerin ve müçtehitlerin henüz tam olarak güvenmediği rivayetler vardır, ancak bu, uydurmacıların hadislerinin rivayet kitaplarımızda çok olduğu manasına gelmez. Kısacası guluv için ölçü elde olduğu sürece guluv hadislerini (sahihte olsalar) guluv olmayanlardan ayırmak zor bir iş değildir.

 

Şimdiye kadar söylenenler, şu soruya göreydi: Tevatür iddiası olunan veya sahih senetlerle nakledilen hadislerin metninde gulat ve müfevvizeler tarafından uydurulma ihtimali var mıdır? Ama Sn. Kediver’in sözü galiba başka bir noktaya işaret etmektedir; o da şudur: Hidayet İmamlarının (a.s) insanüstü faziletleri hakkındaki rivayetlerin tevatür iddiaları geçerli değildir, zira gulat ve müfevvizelerın hileleri gözönüne alındığında ravilerin yalan üzerine anlaşabilme ihtimali vardır. Ve böyle bir ihtimal tevatürün oluşmasına engeldir. Çünkü tevatürün şartlarından biri ravilerin yalan üzerinde anlaşma yapmamalarıdır. Şimdiye kadar söylenenler gözönüne alındığında bununda cevabı bilinecektir. Zira birincisi, gulat ve müfevvizelerin doğru manaları göre alınırsa onların sayısı oldukça azalmaktadır. İkincisi, rivayet metinlerinin çeşitli şekillerde temizlendiği gözönüne alındığında, tevatür haddinde hadis uydurabilecek çoklukta gulat ve müfevvizelerin olma ihtimali neredeyse imkansız ve gayrı makuldur. Ve öylesine zayıftırki akıl ve mantık ona itina etmemektedir. Ravilerin yalan üzerine anlaşma ihtimali akla yatkın olursa tevatüre engel olur, yoksa asılsız ve temelsiz ihtimaller üzerine olduğu zaman değil.


 

[1] -Muhammed Cevad Meşkur, Ferheng-i Fırak-ı İslami, s.344.

[2] -Mamakani, Telhis-u Mikyas-il Hidaye, s.149-151.

[3] -a.g.e, s.152

[4] -a.g.e, s.152

[5] -Munteh-al Mekal, c.1, s.77, Mikyas-ur Ruvat (Seyfi Mazenderani), s.238.

[6] -Şeyh Müfid, Tashih-il İtikadat, s.135, Dar-ul Müfid baskısı, Beyrut.

[7] -Keşşi, Rical, s.402; Rical, Tusi, s.336.

[8] - Gazairi, Rical, c.1, s.58.

[9] - Necaşi, Rical, s.245, Muhammed b. Ahmed Yahya’nın Yaşamı, Davudi baskısı.

[10] -Kamus-ur Rical, c.1, s.66, 68.

[11] -Muhammed Yusuf Hariri, Ferheng-i Istılahat-ı Hadis, s.114.

[12] -Şeyh Abdulhadi el-Fazlı, Usul-ul Hadis, s.71-77

[13] -Kuleyni, Saduk, vb. muhaddisler.

[14] -Üstad Cafer Subhani, Kulliyatun Fi İlm-ir Rical, s.275

[15] -Telhis-u Mikyas-il Hidaye, Üstad Gaffari’nin dipnotları, s.154.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cemaat namazında saf nasıl tutulur? Hareket etmek namazı batıl eder mi?
    12279 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/03/07
    Karşılaştığınız olay (cemaat namazında saf oluşturmak) fıkıh kitaplarındaşöyle anlatılır:  1- Me’mum imamdan önde olmamalıdır.[1]2- Me’mum bir erkek ise imamın ...
  • Beyin ölümünden sonra organ bağışı hakkında taklit mercilerinin görüşünün ne olduğunu öğrenmek istiyorum.
    5981 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/12
    Aşağıdaki cevaplar taklit mercilerinin bürolarından alınmıştır: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer diğer hastaları tedavi etmek için söz konusu hastaların beden organlarından istifade etmek kendilerinin ölümlerini çabuklaştırır ve hayatlarının noktalanmasına neden olursa, caiz değildir. Bu ...
  • Allah bir işi yapamayacak kadar güçsüz müdür ve bir başkasının O’nun işini yapması gerekir mi?
    7555 Eski Kelam İlmi 2012/06/23
    Bu soruda dile getirilen iddia ve varsayım şudur: Her nerede Allah’ın zatı bir işi yapmaya güç yetirebiliyorsa O’nun kendisi bu işi yapar ve eğer buna güç yetiremezse sebeplerden istifade eder. Allah’ın her işe güç yetirebildiğini bildiğimizden dolayı O’nun fillinin nedenler kanalıyla gerçekleşmesi muhaldir ve her kim bir ...
  • Öldürmenin çeşitlerini ayrıntılarıyla anlatınız.
    6619 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/03
    Öldürme, çeşitli yönlerden kısımlara ayrılabilir. Aşağıda kısaca onlara değiniyoruz:1- Haklı ve haksız olarak öldürme.2- Öldürmenin ne zaman yapıldığı3- Öldürmenin idamla, silahla veya sopayla olması, yine taşlanmak ve diğer şekillerde cezaları yönünden gerçekleşmesi. 4- Öldürmenin kasıtlı, kasıtlıya ...
  • İnsanın üstünlüğünü tehdit eden amiller nelerdir?
    7493 Pratik Ahlak 2012/01/23
    Kur’an-ı Kerim’in bakışında gerçekte insanın insanî makam ve üstünlükten düşmesine neden olan ahlakî düşüş, değişik etkenlere bağlıdır: Bir grup Kur’an ayeti, insanların gaflet, akıl ve düşünceyi kullanmama ve bunların gerekleriyle amel etmeme nedeniyle insanî üstünlüklerini yitirdiğini beyan etmektedir. Başka Kur’an ayetleri ise nefis hevesi ve dünya sevgisini ...
  • Kur’an’da Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı kaç defa zikredilmiştir?
    17590 Kur’anî İlimler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed’in (s.a.a) adı Kur’an’da dört defa gelmiş ve aşağıdaki surelerde zikredilmiştir:1. Ali İmran, 144. Ayet: “Muhammed, ancak bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. Şimdi o ölür veya öldürülürse gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? Kim gerisin geriye dönerse, Allah’a hiçbir zarar ...
  • Hazreti Muhsin Kimdir ve nasıl şehit edildi, onun katili kimdir?
    33885 تاريخ بزرگان 2012/09/20
    Şia ve ehlisünnetin rivayet ve tarihi kaynaklara göre hazreti Muhsin (a.s.) Hz. Ali ve hazreti Fatma’nın çocuklarındandır. Ömer veya Kunfüz hazreti Fatma’yı (a.s.) duvar ile kapı arasına sıkıştırdı ve onun bu işi o kadar şiddetli ve baskısı o denli bastırıcı idi ki o hazretin kaburgalarının kırılmasına ve ...
  • Şüphesine itina etmemesi gereken kesirü’ş-şekk, şüphelerinin hiç birisine mi itina etmemelidir?
    7487 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/15
    ‘Kesirü’ş-Şekk’in (Çok Şüphe Edenin) şüphesi yoktur.’ kaidesine göre çok şüphe eden kimse şüphesine itina etmemelidir. Fakihlerin çoğuna göre bu kaide sadece namaza özgü olmayıp, abdest, gusül ve teyemmüm gibi namazın mukeddamatını da kapsarken hac, muameleler, itikatlar gibi terkipli ibadetleri de içine almaktadır. Bu görüşte olanlar ‘Kesirü’ş-Şekkin şüphesi ...
  • Bidat ve onun İslam’daki ölçüsü nedir?
    9155 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    “Bidat” sözlükte yeni ve geçmişi olmayan iş manasındadır. Istılahta ise “dinde olmayan bir şeyi dine sokmak” anlamındadır; yani din ve şeraitin bir cüzü olmayan ve de hiçbir İslam kanun ve buyruklarıyla uyuşmayan bir şeyi dine isnat etmektir. Bu yüzden İslam’ın tümel buyruklarını yeni ve modern hususlara ...
  • Peygamberden (s.a.a) gelen kırk hadis ezberleme hakkındaki rivayetler sahih midir? Bu kırk hadisin ölçütlerini söyleyiniz.
    12558 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Şii[1] ve bazı sünni[2] kaynaklarda çeşitli ibarelerle İslam Peygamberinden (s.a.a) ‘Erbain’ diye meşhur olan hadiste, kırk hadis ezberlemeye önemle tavsiye edilmiştir. Örneğin: ‘Ümmetimdem kim, halkın ihtiyaç duyduğu hadislerimden kırkını ezberlerse Allah ...

En Çok Okunanlar