Gelişmiş Arama
Ziyaret
12264
Güncellenme Tarihi: 2010/12/22
Soru Özeti
İmam Seccad’ın ahlaki yaşam tarzını açıklar mısınız?
Soru
İmam Seccad’ın imamet öncesi ve sonrası ve de özellikle Kerbela hadisesindeki ahlaki yaşam tarzı nasıldı?
Kısa Cevap

Dördüncü önder; Hak tarafından seçilen kâmil bir insan olup ahlak, ibadet ve ilim başta olmak üzere tüm alanlarda yetkinliğin zirvesine ulaşmıştı. Kendisi Kur’an ve Allah Resulü’nün (s.a.a) tecessüm etmiş ve aynî örneğiydi. İnsani değerlerin ve ahlaki faziletlerin unutulmaya yüz tuttuğu Emevilerin karanlık egemenlik döneminde o ulu imam ışıldayan ve bir güneş gibi aydınlık saçtı ve unutulmuş tüm fazilet ve değerleri kendi vücudunda bir araya getirdi. Bu fırsatta insanlık toplumu için eşsiz bir idol olan İmam Seccad’ın (a.s) fazilet ve ahlaki üstünlüklerinden bazı örnek ve numuneler aktaracağız:

1. İmam Seccad’ın (a.s), Allah karşısındaki ibadet ve yakarışı o kadar çoktu ki kendisi ibadet edenlerin efendisi ve ziyneti (Seyyidülabidin ve Zeynülabidin) ve çok secde eden (Seccad) lakabını almıştır.

2. Affetmek, bağışlamak ve kötülüğün cevabını iyilikle vermek bu önderin diğer hasletlerindendi.

3. Yoksullara bağışta bulunmak ve onların işleriyle uğraşmak tüm masum imamların ve bu cümleden olmak üzere İmam Seccad’ın kuşatıcı özelliğiydi.

4. İmam Seccad (a.s) tıpkı diğer imamlar (a.s) gibi cesur, yiğit ve zulüm düşmanıydı. Onun Kerbela vakıasından sonraki olaylarda ve imamet döneminde Übeydullah, Yezit ve Abdülmelik gibi başı buyruklar karşısındaki kararlı tutumu ve vurucu sözleri kendisinin ruhsal gücü ve cesaretinin en büyük delilidir. Netice itibariyle Ehli Beyt’in ahlakî yaşam tarzı, faziletleri ve üstünlükleri en yetkin ve eşsiz yaşam tarzı ve en yetkin ve eşsiz ahlaki erdemlerdir. Bu, onların çok bereketli ömürlerinin sadece bir merhale ve dönemine özgü olmamıştır, hayatlarının her anında var olmuş ve süregelmiştir. Ama bu ruh hali ve erdemler zaman ve mekan şartlarına bağlı kalmış ve de bireyler ve hareketler karşısında farklı olmuştur.

Ayrıntılı Cevap

Dördüncü önder; Hak tarafından seçilen kâmil bir insan olup ahlak, ibadet ve ilim başta olmak üzere tüm alanlarda yetkinliğin zirvesine ulaşmıştı. Kendisi Kur’an ve Allah Resulü’nün (s.a.a) tecessüm etmiş ve aynî örneğiydi. İnsani değerlerin ve ahlaki faziletlerin unutulmaya yüz tuttuğu ve halkın Peygamberin (s.a.a) halifeleri sıfatıyla yöneticilerde züht, sade yaşam, tevazu, türdeşlik, yumuşak huylu olmak ve insanlara iyi davranmayı görmesi yerine dünyaya tapıcılık, aristokratlık, lükse yönelme, egoistlik ve büyüklenmelerine tanıklık ettiği Emevilerin karanlık egemenlik döneminde o ulu imam ışıldayan ve bir güneş gibi aydınlık saçtı ve unutulmuş tüm fazilet ve değerleri kendi vücudunda bir araya getirdi. Nitekim bu husus dost ve düşmanı övgüye mecbur kıldı.[1] Muhammed b. Talha Şafii şöyle yazmaktadır: O abitlerin ziyneti, zahitlerin önderi, sakınanların efendisi ve inananların imamıdır. Hayat tarzı, Allah Resulü’nün salih evladı olduğunun delili ve siması ise Allah yanındaki yakınlık makamını göstermektedir…[2] Bu fırsatta insanlık toplumu için en üstün ve kamil bir idol olan İmam Seccad’ın (a.s) mübarek ömründeki faziletlerden ve ahlaki üstünlüklerinden bazı örnek ve kesitler aktaracağız:

1. İmam Seccad’ın (a.s), Allah karşısındaki ibadet ve yakarışı o kadar çoktu ki kendisi ibadet edenlerin efendisi ve ziyneti (Seyyidülabidin ve Zeynülabidin) ve çok secde eden (Seccad) lakabını almıştır. O, tüm secde yerleri nasır bağlayacak kadar Hakk’ın karşısında alnıyla toprağa secde etmekteydi. Her yıl iki defa ve her defa da beş adet nasır keserdi ve bu yüzden kendisine (nasırlar sahibi) derlerdi.[3] İmam Seccad (a.s) abdest aldığı zaman mübarek yüzünün rengi kaçardı. Bunun nedeni kendinden sorulduğunda ise kimin karşısında durmak istediğimi biliyor musunuz diye buyururdu![4]  İmam Bakır (a.s), yüce babasının Seccad lakabı alması nedeni hakkında şöyle buyurmaktadır: Onu Seccad olarak adlandırmışlardır; çünkü o, her nimeti hatırladığında secde ederdi, secdesi olan (farz veya müstehap) her Kur’an ayetini okuduğunda secdeye kapanırdı, Allah ondan her kötülük ve tatsızlığı uzaklaştırdığında secde ederdi, her farz namazı kıldıktan sonra secdeye kapanırdı ve iki insanı barıştırdığı her seferde secde ederdi. (Bu secdelerin çokluğu sebebiyle) secde izleri onun tüm secde bölgelerinde belirgin idi.[5]

2. Affetmek, bağışlamak ve kötülüğün cevabını iyilikle vermek bu önderin diğer hasletlerindendi. O ulu imam kendisinin bu belirgin huyu hakkında şöyle buyururdu: “İçtiğim hiçbir yudumluk telafi konumundayken yutkunduğum öfkeden daha sevimli değildir benim için.” (Benim için içeceklerin en tatlısı öfkeyi yutkunmaktır.)[6] Bir gün Haşim oğullarından bir adam İmama (a.s) hakaret eder. İmam bir şey söylemez. Adam döndükten sonra İmam (a.s) orada hazır olanlara şöyle buyurur: Bu adamın söylediklerini duydunuz; yanına gidip benim de cevabımı duymanız için benimle gelmenizi istiyorum. İmam (a.s) yola koyuldu ve şu ayeti okumaya başladı: “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah, iyilik edenleri sever.”[7] İmam (a.s), o şahsın evine ulaştı ve kendisi de İmamın (a.s) karşılık vermek için geldiğini sanarak yanıt vermeye ve tavır koymaya hazırlanarak dışarı çıktı. İmam (a.s), ona şöyle buyurdu: Ey kardeş! Sen bir müddet önce yanıma geldin ve bir takım sözler söyledin; söylediklerin eğer bende varsa Allah beni bağışlasın ve eğer yoksa Allah seni bağışlasın. O şahıs bu karşılığı görünce İmamdan (a.s) utandı ve onun alnını öperek şöyle dedi: Söylediklerim sizde yoktur ve kendim onlara daha layığım![8]

3. Yoksullara bağışta bulunmak ve onların işleriyle uğraşmak tüm masum imamların (a.s) kuşatıcı bir özelliğiydi ve bu büyük şahsiyetlerin her birinin hayatında bunun birçok örneği göze çarpmaktadır. İmam Seccad (a.s) birçok muhtaç ailenin yaşamını temin etmekteydi.[9] Her gece ekmek, hurma vb. dolu bir çuval ile tanınmayacak şekilde onların evlerine giderdi. İmam Seccad (a.s) yaşadığı müddetçe hiç kimse onların ihtiyaçlarını kimin giderdiğini öğrenemedi. Kendisinin şahadete ermesinden sonra ise bu bilinmeyen ferdin Ali b. Hüseyin (a.s) olduğunu anladılar.[10] Dördüncü önder yediği her yemeğin aynısını sadaka olarak verir ve şöyle buyururdu: Sevdiklerinizden (Allah yolunda) infak etmedikçe asla (gerçek anlamda) iyiliğe ulaşamazsınız.[11];[12] İmam Zeynülabidin’in (a.s) infak etme ve sadaka vermedeki yöntemi şöyleydi: O, muhtaca sadakayı vermeden önce onu öperdi. Bunun nedeni kendisinden sorulduğunda ise şöyle buyurmuştur: Ben isteyenin elini öpmüyorum, Rabbimin elini öpüyorum. Sadaka muhtacın eline ulaşmadan önce Rabbimin eline ulaşır.[13] O yüce şahsiyetin sadaka vermedeki diğer bir yöntemi de onu gizli vermesiydi. O ulu şahsiyet bu hususta şöyle buyururdu: Gizli sadaka Rabbin gazabını söndürür.[14]

4. İmam Seccad (a.s) tıpkı diğer imamlar (a.s) gibi cesur, yiğit ve zulüm düşmanıydı. Onun Kerbela vakıasından sonraki olaylarda ve imamet döneminde Übeydullah, Yezit ve Abdülmelik gibi başı buyruklar karşısındaki kararlı tutumu ve vurucu sözleri kendisinin ruhsal gücü ve cesaretinin en büyük delilidir. Kendisini ölümle tehdit eden Übeydullah karşısında İmam Seccad (a.s) şöyle buyurdu: Beni öldürmekle mi tehdit ediyorsun? (Allah yolunda) öldürülmenin bizim âdetimiz ve şahadetin üstünlüğümüz olduğunu bilmiyor musun?[15] Yezit karşısında şöyle buyurdu: Ey Muaviye, Hind ve Zahr’ın oğlu! Sen ceddim Ali b. Ebi Talib’in (a.s) Bedir, Uhud ve Ahzab gününde İslam’ın sancaktarı ve baban ile ceddinin ise kâfirlerin sancaktarı olduğunu biliyorsun![16] Kendisini çağırtıp ben babanın katili değilim o halde niye bizim yanımıza gidip gelmiyorsun diyen Abdülmelik karşısında da İmam Seccad (a.s) şöyle buyurdu: Babamın katili her ne kadar onun dünyevi hayatına son vermiş olsa da ahretini bu cinayetle yok etti; eğer sen de onun gibi olmak istiyorsan ol![17] Bu gaddar ve zorba hükümdarlar karşısında ve onların saray ve devlet merkezlerinde böyle kararlı bir tutum takınmak ve yerici sözler sarf etmek, tasavvur üzeri bir cesaret istemektedir. Buna ek olarak İmam Seccad’ın (a.s) Ümeyye oğulları devletinin ve özelikle de Yezid’in cinayet, zulüm ve bozgunculuğunu ifşa etmeyle sonuçlanan Yezid’in sarayındaki hamasi hutbesi de onun ruhsal gücü ve cesaretinin zirvesini göstermektedir. Netice itibariyle Ehli Beyt’in ahlakî yaşam tarzı, faziletleri ve üstünlükleri en yetkin ve eşsiz yaşam tarzı ve en yetkin ve eşsiz ahlaki erdemlerdir. Bu, onların çok bereketli ömürlerinin sadece bir merhale ve dönemine özgü olmamıştır, hayatlarının her anında var olmuş ve süregelmiştir. Ama bu ruh hali ve erdemler zaman ve mekân şartlarına bağlı kalmış ve de bireyler ve hareketler karşısında farklı olmuştur. Bazen mustazaflar, mahrumlar ve toplumdaki zayıflar karşısında mülayim ve affedici olup tüm vücutları infak, sevgi ve bağışlamayla dolup taşmış ve bazen de tiranlar, gaddarlar ve zalim hükümdarlar karşısında mazlumun hakkını zalimden almak için insanların en cesurları, yiğitleri ve kararlıları olmuşlardır.


[1] Refii, Ali, Tarih-i İslam Der Asr-ı İmamet-ı İmam Seccad ve İmam Bakır (a.s), s. 17-21, Merkez-i Tahkikat-i İslamî, 76.

[2] Şafii, Muhammed b. Talha, Metalibi’s-Seul, s. 77, Tarih-i İslam Der Asr-ı İmamet-ı İmam Seccad ve İmam Bakır (a.s)’dan alınmıştır.  

[3] Şeyh Saduk, İlelu’ş-Şerayi’, c. 1, s. 233. Camiü’l-Ahadis cd.

[4] a.g.e, s. 232. Camiü’l-Ahadis cd.

[5] a.g.e, s. 232. Camiü’l-Ahadis cd.

[6] Usul-i Kafi, c. 2, s. 109. Camiü’l-Ahadis cd.

[7] Ali İmran, 134.

[8] Şeyh Mufid, İrşad, c. 2, s. 146.

[9] İmam Bakır’dan (a.s) nakledilen bir rivayette kendisinin yüz aileye baktığı zikredilmiştir. (Bkn: Menakib-i İbn. Şehr Aşub, c. 4, s. 154). Camiü’l-Ahadis cd.

[10] Şeyh Mufid, İrşad, s. 258, Tarih-i İslam Der Asr-ı İmamet-ı İmam Seccad ve İmam Bakır (a.s)’dan alınmıştır.

[11] Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe asla erişemezsiniz. (Ali İmran, 92).

[12] Allame Meclisi, Biharu’l-Envar, c. 46, s. 89. Camiü’l-Ahadis cd.

[13] a.g.e, s. 74. Camiü’l-Ahadis cd.

[14] a.g.e, s. 88. Camiü’l-Ahadis cd.

[15] A’yanu’ş-Şia, c. 1, s. 633.

[16] a.g.e

[17] Biharu’l-Envar, c. 46, s. 121. Camiü’l-Ahadis cd.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar