Gelişmiş Arama
Ziyaret
15376
Güncellenme Tarihi: 2013/08/26
Soru Özeti
Senetleri sahih olan Mütevatir-i Lafzi, Mütevatir-i Manevi ve Mütevatir-i İcmali hadis çeşitlerinin kuralı nedir?
Soru
1-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i Lafzi’ olabilsin? 2-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i Manevi’ olabilsin? 3-Kaç tane hadisin senedi sahih olması gerekir ki ‘Mütevatir-i İcmali’ olabilsin?
Kısa Cevap

Şii alimleri, bir haberin her tabakasında ki senet silsilesinde ravilerin sayısı ilime neden olacak ve rivayetin Masum’un (a.s) söylediğine yakin haddine ulaştıracak habere mütevatir hadis demekteler. Her tabakada yerine göre kişilerin sayısını farklı saymış ve ravilerin sayısı hakkında belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre ölçü sözün Masumdan çıktığını bilmek ve ona yakin etmektir. Bu açıdan bakıldığında lafzi, manevi ve icmali mütevatir arasında bir fark yoktur.

 

Ancak mütevetir-i lafzi, rivayetlerin sözlerinin aynı olması, mütevatir-i manevi rivayetlerin sözlerinin farklı ama manasının aynı olması, mütevatir-i icmali ise manasının genişlik ve darlığı bakımından birbirlerinden farklı, ama ortak yönlerinin olduğu rivayetlere denir.

 

Ehl-i Sünnet alimleri ise mütevatir hadis ravilerinin sayısı hakkında değişik görüşlere sahiptirler. Örneğin mütevatir hadis için en az 4 kişiden, en fazla 313 kişiye kadar sayı söyleyenler vardır.

 

Ayrıntılı Cevap

Hadisler, her tabakadaki ‘ravilerin sayısı’na göre ‘mütevatir’ ve ‘vahid’ diye ikiye ayrılır. Mütevatir kelimesinin kökü ‘Vetr’ olup ‘bir’ manasına gelmektedir. ‘Tevatür’ ise peş peşe veya birbiri ardına gelen demektir. Nitekim ‘Sonra birbiri ardınca peygamberlerimizi gönderdik.’[1] ayet-i kerimesinde ‘birbiri ardınca’ manasına gelen ‘Tetra’ kelimesi kullanılmıştır.[2]

 

Rivayet-i Mütevatir ıstılahta ‘’Her tabakadaki raviler silsilesi öyle bir hadde olmalıdır ki, normal olarak yalan üzerine anlaşmaları imkansız olmalı ve verdikleri haber bilgi vermelidir.’[3] demektir.

 

Mütevatir rivayetler her ne kadar az olsa da genellikle muhteva bildirir ve önemli bir haberdir. Örneğin, Ğadir rivayetini sadece sahabe tabakasında 100’den fazla kişi rivayet etmiştir.

 

Mütevatir Haberin Kısımları

 

Mütevatir, bir açıdan bakıldığında ‘Lafzi ve Manevi’ diye ikiye ayrılır.

 

Mütevatir-i Lafzi, bütün ravilerin haberi aynı sözlerle naklettikleri rivayete denir.[4] Örneğin: ‘Kim benim adıma bilerek yalan söylerse yeri ateşle dolacaktır.’[5] hadisini kırk ile altmış arasında sahabe nakletmiştir.[6]

 

Mütevatir-i Manevi ise bütün ravilerin ibareleri değişik ama içeriği aynı olarak verdikleri habere denir ve manada tazammüni (içerdiği mana) ve iltizami (mananın zorunlu olarak gerektirdiği şey) delaletin uyumu olarak kabul edilmelidir.[7]

 

Mütevatir hadis için ‘tevatür-ü tefsili’ ve ‘tevatür-ü icmali’ diye başka bir kısımlandırma daha yapılmıştır. Tevatür-i tefsili, manevi ve lafzi tevatürü içermektedir. Ama tevatür-i icmali bir konuda birkaç rivayet geldiğinde ve delalet yönünden eşit olmayan, ama hepsinden birinin kesinlikle söylendiği anlaşılan ortak yönleri olan rivayetlere denir. Haber-i Vahid’in hüccet olduğunu söyleyen rivayetler bu türdendir.[8]

 

Haber-i Vahid ise, bütün tabakalarda tevatür haddine ulaşmayan rivayetlere denir.[9] Böyle rivayetler yalnız başlarına ilim vermezler. Başka karinelerin yardımıyla hüccet olurlar. Bu yüzden bir rivayet birkaç tabakada tevatüre ulaşır, ama bir tabakada ulaşmazsa mütevatir olmayacak bunun yerine haber-i vahid olacaktır. Zira sonuç öncüllerin zayıf olanına bağlıdır.

 

Ravilerin sayısının ne kadar olacağı konusunda Şii alimleri belli bir sayı belirtmemişlerdir. Onlara göre tevatürün ölçüsü onun insanı ilime ulaştırmasıdır. Ravilerinin sayısı senet silsilesinin her tabakasında ilim veren ve rivayetin İmamın (a.s) söylediğine yakin edilen hadde olan habere mütevatir hadis demekteler. Ayrıca yalan üzerine anlaşmaları imkansız olmalıdır. Bu açıdan bakıldığında onlara göre lafzi, manevi veya icmali mütevatirler arasında fark yoktur.

 

Oysa Ehl-i Sünnet alimlerine göre mütevatir haberde ravilerin belli bir sayıda olması şart koşulmuştur. Ama bu sayısının ne kadar olacağı konusundaki görüşleri farklıdır. Aşağıda o görüşleri getiriyoruz:

 

1-Kadı Ebubekr Baklani’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 4 kişi olmalıdır.

 

2-İstahri’nin görüşü: Ravilerin sayısı en az 10 kişi olmalıdır.

 

3-Bir grup Sünni alimin görüşü: Ravilerin sayısı en az 12 kişi olmalıdır (Benî İsrail eminlerinin sayısı kadar).

 

4-Ebu Huzeyl Allaf’ın görüşü: Ravilerin sayısı en az 20 kişi olmalıdır.

 

5-Bir başka görüş: Ravilerin sayısı en az 40 kişi olmalıdır.       

 

6- Bir başka grubun görüşü: Ravilerin sayısı en az 70 kişi olmalıdır.

 

7-Son görüşte şudur: Ravilerin sayısı en az Bedir savaşındakilerin sayısı olan 313 kişi olmalıdır.     [10]


 

[1] -Müminun/44

[2] -Rağıb-i İsfahani, Müfredat-u Elfaz-il Kur’an, s.853.

[3] -Abdullah Mamakani, Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.89-90; Şehid-i Sani, er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.28.

[4] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[5] -Şeyh Kuleyni, Kafi, c.1, s.62.

[6] -er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.29.

[7] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[8] -Seyid Rıza Müeddep, İlm-ud Diraye Tatbiki, s.37; Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.115.

[9] -Mikbas-ul Hidaye, c.1, s.125; Şehid-i Sani, er-Riaye Fi İlm-id Diraye, s.29.

[10] -Cafer Subhani, Usul-u Hadis ve Ahkamuhu, s.25-35, Müesseset-ün Neşr-il İslami, h.k.1420

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar