Gelişmiş Arama
Ziyaret
10829
Güncellenme Tarihi: 2008/03/26
Soru Özeti
Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
Soru
Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “(Bu Kur’an)ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” ancak diğer bir ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasındaki görünür uyuşmazlığı nasıl çözebiliriz?
Kısa Cevap

Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor.

Ayrıntılı Cevap

Allah-u Teala, Yasin Suresi’nin başlarında (altıncı ayette) şöyle buyuruyor: “ (Bu Kur’an) ataları uyarılmamış, bu yüzden kendileri de gaflet içinde kalmış bir toplumu uyarman için indirilmiştir.” (Elbette, eğer “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek, ayetten, yukarıda zikrettiğimiz mana anlaşılmaktadır ve bu konu ileride bahsedilecektir.) Ancak bu ayette uyarılmamış topluluğun azabı hakkında hiçbir söz söylenmemiştir. Diğer taraftan söz konusu olanb diğer ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe (kimseye) azap edecek değiliz.” Bu iki ayet arasında uyuşmazlık olmadığı çok açıktır.

Ancak soruyu, üzerinde tartışma olabilmesi için şu şekilde ortaya koyabiliriz:

Eğer Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا ” kelimesini nefiy manasında kabul edersek[1], cümle “ ataları uyarılmamış” anlamına gelmektedir. Diğer bir taraftan ise, Fatır Suresi’nin yirmi dördüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Her millettin mutlaka bir uyarıcısı vardır” İlk bakışta, bu iki ayet arasında bir uyuşmazlık düşünülebilir, bu uyuşmazlığı halletmek için aşağıdaki noktalara dikkat etmeliyiz.

Uyuşmazlığı çözümlemenin yolları:

1. Yasin Suresi’nin altıncı ayetindeki “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesinde aşağıda zikredilen ihtimaller vardır:

a-) “مَّا ” nefiy manasında olabilir: “Ataları uyarılmamış toplumu uyarmalısın.”

b-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesi, sıfat olabilir ve sonuç olarak şu anlama gelmektedir: “Ataları uyarılmış toplumu uyarmalısın.”

c-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mastar olabilir: “Toplumu, onların atalarını uyardığın gibi uyarmalısın.”

d-) “مَّا أُنذِرَ آبَاؤُهُمْ  ” cümlesindeki “مَّا ” mevsul, mensup ve ikinci mef’ul olabilir: “Toplumu, atalarının uyarıldığı azaptan uyar.”[2]

İkinci, üçüncü ve dördüncü ihtimallere göre, bu iki ayet arasında hiçbir uyuşmazlık yoktur. Bu mana, Kur’an’ın, Nisa Suresi, yüz altmış beşinci ayeti ve Fatır Suresi, yirmi dördüncü ayeti gibi, diğer ayetleri tarafından doğrulanmaktadır. İmam Cafer-i Sadık (a.s.) nakledilen bir rivayette, şöyle buyurmaktadır: “Bu ayette kastedilen mana şudur: “Bu toplumu, atalarının uyarıldığı gibi uyar.”[3]

Sonuç olarak, ayetin diğer ihtimalleirne dayanarak ve diğer ayet ve rivayetlerin yardımıyla, söz konusu uyuşmazlık ortadan kalkmaktadır.

2. Yasin Suresi’nde geçen, “atalarının uyarılmaması” cümlesinden kasıt, geçmiş ümmetler olmayabilir ve şayet kasıt, sadece bir takım nedenlerden dolayı peygamberlerin uyarısı onlara ulaşmayan insanlar olabilir.

Açıklama: Kur’an kültüründe, hiçbir ümmet uyarıcısız (peygambersiz) bırakılmamıştır. Ancak bazı kişilerin bir takım engellerden dolayı, peygamberlerin çağrısını duyamamaları mümkündür. Eğer bu kişiler, işledikleri hatalarda kendi payları yoksa, Allah katında özürlü sayılmaktadırlar.

Merhum Allame Tababai, Nisa Suresi’nin doksan sekizinci ayeti hakkında şöyle buyuruyor: “Ayetten anlaşıldığına göre, dinsel konular bağlamında cahillik, insanın kendisinden kaynaklanmayan bir kusurdan veya yetersizlikten ileri geliyorsa, bu insan, Allah katında mazurdur. Bu konuyu şöyle açıklayabiliriz: Yüce Allah, dini bilmemeyi ve dinsel şiarları egemen kılmaktan alıkonmanın her türlüsünü, ilâhî affın kapsamına girmeyen zulüm olarak nitelendiriyor. Sonra mustazafları, (zayıf bırakılmışları) bu genellemenin dışında tutup, zayıf bırakıldıkları için de mazeretlerini kabul ettiğini belirtiyor. Ardından onları, başkalarını da kuşatacak bir nitelikle yani, karşılaştıkları engeli kendilerinden defedecek imkânı bulamamak ve hiçbir çareye güç yetirememek vasfıyla tanımlıyor.

Bu anlam, etrafı kuşatılmış bir yerde tutulan ve bu nedenle dini bilen, dinin ayrıntılarından haberdar olan bir âlim bulunmadığı için dinsel bilgileri öğrenemeyen ya da bu bilgilere sahip olduğu hâlde dayanılmaz ağır işkencelerden dolayı onları pratiğe dökmenin bir yolunu bulamayan, bunun yanında düşünce zayıflığı, hastalık, bedensel noksanlık veya malî yetersizlik gibi bir olumsuzluk yüzünden, bulunduğu yerden çıkamayan, İslâm yurduna hicret edip Müslümanlara katılamayan bir kimse için geçerli olduğu gibi, zeka ve bilgisi dinsel bilgiler bağlamında sabit gerçekleri kavrayamayan, düşünsel olarak hakka ulaşamayan, hakka karşı inatçı, burun kıvırıcı bir tavrı kesinlikle söz konusu olmadığı ve hatta hakkın net bir şekilde önüne konulması durumunda ona kesinlikle tâbi olacağı hâlde bir takım etkenler yüzünden hakkı algılayamayan bir kimse için de geçerlidir.[4]

Elbette, bu açıklama (“uyarılmadıkları” ifadesine), Kur’an’ın yukarıda belirtilen diğer temelleriyle uyumlu olarak nasihat ve uyarının onlara ulaşmadığı şeklinde mana verdiğimiz zaman geçerli olur.



[1] Safi, Mahmut b. İbrahim, El-Cedvel fi İ’rab-il Kur’an, c:22, s:291

[2] Tabersi, Ebu Ali Fazıl b. Hasan, Cevami-ul Cami’, c:3, s:131, Müessese-i Neşr-i İslami Havza-yı İlmiye-yi Kum, 1422(h.k.)

[3] El-Arusi-yil Huveyzi, Abduali b. Cem’, Nur-us Sakaleyn, c:4, s:370, Müessese-i Metbuati-i İsmailiyan 

[4] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, El-Mizan Tercümesi, c:5, s:79

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?
    22364 Tefsir 2012/09/09
    Kur’an’ı kerim semavi bir kitaptır. Allah tarafından insanları Allaha davet ve kendisine doğru hidayet etmek için gönderilmiştir. Kuran Allahın son peygamberi olan Hz. Muhammed’e nazil olmuştur. Kuran İslam Peygamberinin ebedi mucizesidir. Bu kitap 23 sene buyunca vahiy yoluyla tedrici olarak Allahın resulüne nazil olmuştur. Resulü Ekrem kur’an’ın ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    5820 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...
  • “Mehdi cennet ehlinin Tavusudur” hadisiyle, Tavusu yeren diğer hadisler nasıl birleştirilebilinir?
    20052 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/12
    Hz. Mehdi’nin (a.s) faziletlerinin zikri babında Peygamber Ekrem’den (s.a.a) pek çok rivayet nakledilmiştir. Bu hadislerden bir tanesi şöyledir: “Mehdi, cennet ehlinin Tavusudur.” Bu hadis Şia ve Ehl-i Sünnet’in muteber kitaplarında nakledilmiş ve muhteva açısından da bir sorunu yoktur. Çünkü bizim dini öğretilerimizde, Tavus yaratılışta güzellik ve harikuladelikte meşhurdur. Nitekim Hz. ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13566 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • İslam, cinsel ilişki için yer ve zamanı belirlemiş midir?
    114119 Pratik Ahlak 2011/11/21
    İslam, insan yaşamının bütün yönlerine bu cümleden cinsel ilişki konusunda adaplar koymuştur. Bu adapların bireyin ve toplumun sağlığında, kadın ve erkeğin ruh ve bedeninde, çocuk sahibi olmada ve çocuğun yaşamasında, sevginin artmasında vs. şeylerde etkileri vardır. Rivayetlerde ilişkinin mutlaka yatakta olması konusunda herhangi bir şey gelmemişse de ...
  • Ramazan ayı orucunu tutmayan bir kimse mübarek ramazan ayının fıtriyesini vermeli midir?
    6809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Ramazan bayramı akşamı esnasında ergin ve akıllı olan ve fakir ve bir başkasının kölesi olmayan herkesin kendisi ve maiyetinde olanlar için her bir şahıs bağlamında yaklaşık üç kilo buğday veya arpa veyahut hurma veyahut pirinç veya mısır gibi gıdaları müstahak birine vermelidir. Eğer bunlardan birinin parasını verirse ...
  • Niçin gündüz ayakta durarak geceleri ise oturarak su içmenin iyi olduğu söylenir? Bunun ilmi bir delili de var mı yoksa sadece rivayetlerde mi yer almıştır?
    8809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/21
    Bütün ilahi hükümlerin felsefeleri ve hikmetleri vardır. Şeriatta var olan hiçbir hüküm hikmetsiz değildir. Gerçi biz bu hikmetlerin hepsini bilmiyoruz ancak hikmet sahibi ve adil olan Allah hiçbir hükmü hikmetsiz karar kılmaz. Bazı rivayetlerde yer aldığına göre geceleyin ayakta su içmek kişinin karnının büyümesine sebep olur. Ancak ...
  • Karz-ul hasene ev kredisi hesabına humus gelir mi?
    7260 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve şimdiye kadar elimize geçen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Söz konusu meblağın gelirinizden olan miktarına humus gelir, humus yılı başında onun beşte birini vermelisiniz.  Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Humusunu vermemişseniz, geri kalana humus gelir. ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10093 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    7493 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...

En Çok Okunanlar