Gelişmiş Arama
Ziyaret
21632
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
Soru
Kendileri diri olmasa ve yaşamasalar bile her iyi ve güzel (hayır) ameli anne ve babama yönelik yerine getirebilir miyim?
Kısa Cevap

Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzu yanıtlarken ilkönce anne ve babanın iman açısından farklılıklarına bir göz atacak, sonra onlara iyilik yapmada evlatların rolünü inceleyecek ve en sonda da onların yaşam ve ölüm zamanı arasında bir farkın olmadığına değineceğiz. Anne ve babaya iyilik yapmak İslam dininde çok vurgulanmış buyruklardandır. Öyle ki onlara şükranda bulunmak Allah’a şükranda bulunmak kategorisinde yer almıştır.[1] Kur’an’da anne ve babaya hoş davranmak ve onlar için bağışlanma talebinde bulunmak hakkında birçok tavsiyede bulunulmuş ve onların çoğu da peygamberlerin dilinden aktarılmıştır.[2] Ama bu hususta mümin ve takvalı olan ve evlatlarının gelişmesi ve yücelmesinde rol üstlenen anne ve babalar ile hak yolunda olmayan anne ve babalar arasında fark olduğunu söylemek gerekir. İlk varsayım hususunda esasen insanın mutluluklarından birisinin kendi güzel terbiyesiyle salih bir evladı topluma kazandırması olduğunu söylemek gerekir.[3] Bu durumda iyi bir evladın güzel amelleri otomatik olarak anne ve baba için de göz önünde bulundurulacaktır. Hatta iyi işler yapmanın artık olanaksız olduğu ölümden sonra bile geride bırakılan salih evlat, ilim ve bu yolda harcanan mal aynı şekilde ölen şahsın amel defterine işlenecektir.[4] Peygamberden (s.a.a) nakledilen bir rivayette şöyle belirtilmiştir: İmanlı Kur’an okuyan anne ve babaya iki süslü elbise giydirilecek ve onlara bu mükâfat evlatlarınıza Kur’an öğretmenizden dolayıdır, diye söylenecektir.[5] Gördüğünüz gibi bu varsayımda bir şahıs anne ve babasına bağışlamak için hayırlı bir amel yapmamış olsa bile Yüce Allah onların zahmetlerini karşılıksız bırakmamak için kendileri için sevap yazacaktır. İkinci varsayım, anne ve babanın kendi evlatlarının imanında bir rolü olmaması, hatta bazı durumlarda onun imanına muhalefet etmeleri, ama salih evladın kendi amellerinin sevabını onlara bağışlayarak kendilerine yardım etmek istemesidir. Böyle bir durumda da iki varsayım bulunmaktadır: Birinci varsayım: Anne ve baba mümin olmamakla beraber müminlere karşı inat ve husumet taşımış ve hak yolunda engel çıkarmıştır. Bu varsayımda mümin evlatlar kâfir anne ve babalarından tümüyle yollarını ayırmalıdır. Bu hususta Hz. İbrahim’in (a.s) babasına (amcası)[6] karşı tavrı bu iddia için iyi bir delildir. O, babası için uzun bir müddet Allah’tan bağışlama diledi[7], ama babasının Allah’ın düşmanı olduğu kendisi için belirginleşince ondan uzak olduğunu ilan etti.[8] Bundan dolayı insanın anne ve babası Allah’ın düşmanı olursa ve bu yolda inat ederlerse, onları cehennem ateşinden kurtarmada evlatların iyi işleri ve dualarının bir rolü olmayacaktır. Elbette bazı rivayetlerden hatta bu varsayımda bile evladın duasının tamamıyla etkisiz olmadığı ve en azından onların azaplarının azalmasına neden olacağı anlaşılmaktadır.[9] İkinci varsayım: İnsanın anne ve babasının mümin olmamakla beraber müminlere karşı gözle görülür bir düşmanlık ve inat taşımamaları ve onların yanında normal ve olağan bir şekilde yaşamlarını sürmüş olmalarıdır. Birçok kez mümin olmayan bireyler böyledir ve direkt olarak müminler ile cidal ve mücadeleye girişmemektedirler. Sadece evlatlarını bir takım deliller nedeniyle muhtemelen iman etmekten alıkoymaktadırlar. Bu hususta Kur’an şöyle buyurmaktadır: “Onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme.”[10] Aynı şekilde bu konuyla ilgili Muammer b. Halad şöyle demektedir: İmam Rıza’ya (a.s) anne ve babamın hak yolunda olmadığını söyledim ve kendilerine dua edebilir miyim diye sordum? İmam şöyle cevap verdi: He ne kadar onlar hak yolunda olmadıysalar da sen onlar için dua et, onlar tarafından sadaka ver ve eğer yaşıyorlarsa onlara karşı güzel davran; çünkü Peygamber (s.a.a) Allah beni irtibatı kesmek ve memnuniyetsizlik üzerine değil, rahmet ve şefkat üzerine göndermiştir[11], diye buyurmuştur. Dolayısıyla bu tür anne ve baba tarafından da iyilik yapılabilir ve onlar için kerim olan Allah’tan bağışlanma ve af dilenebilir. Zira İmam Bakır (a.s) bir rivayette salih bir evladın anne ve babası için yaptığı duayı, Allah ulaşmada vasıtaya ihtiyacı olmayan beş duadan biri saymıştır.[12] Bu esas uyarınca, adil ve kerim olan Yüce Allah’ın düşünsel olarak geri bırakılmış olan ve iman etmek için daha az zeminleri bulunan bir anne ve babayı evlatlarının duası ve hayırlı amelleri sebebiyle bağışlaması ümit edilmektedir. Yaşayan bireyler ve bu cümleden olmak üzere anne ve baba için iyi ameller yapılabilir mi sorusu hakkında ise iyi işlerin sevaplarını başkalarına bağışlama hususunda insanların diri veya ölü olmaları arasında bir fark olmadığını söylemek gerekir. Sadece farz ibadetler bağlamında birçok hususta şahıslar hayattayken onlara farz kılınan amelleri kendilerinin yerine yapmak olanaksızdır. Örneğin, bir fert yaşadığı müddetçe yerine getirmediği farz namaz ve orucu bizim yerine getirmemiz olanaksızdır ve sadece onun ölmesinden sonra biz bu işi yapabiliriz. Ama müstehaplar hususunda birçok rivayet bulunmaktadır ve biz onlara isnatta bulunarak böyle bir ameli özel bir yerleri olan anne ve babaya ek olarak arkadaş ve yakınlarımız gibi başkalarını da bağışlayabilir ve onları yapılan hayırlı işlere ortak kılabiliriz. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir rivayette insanın bir başkasının naibi olarak gerçekleştirdiği haccın bile, şahsın kendisinin, anne ve babasının, kız ve oğlunun, amca ve halasının ve de dayı ve halasının bağışlanmasına neden olduğu ve bunun Allah’ın sonsuz kerem ve bağışlayıcılının enginliğinden kaynaklandığı belirtilmiştir.[13] Bu nedenden ötürü genellikle Mekke’yi ziyaret eden hacılar ister ölmüş olsun, ister yaşıyor olsun dost ve tanışları yerine müstehap tavaf yapmaktadırlar. Bu hususta İmam Sadık’tan nakledilen başka bir rivayet bulunmaktadır ve onda yapılan iyi işlerin sevabının hatta hayattayken bile anne ve babaya bağışlanabileceği açıkça vurgulanmaktadır. İmam şöyle buyurmaktadır: İnsanlar anne ve babalarına iyilik yaptıklarında onlar ister yaşıyor olsun ve ister ölmüş olsun kim buna engel olabilir. Onların yerine (müstehap) namaz kılabilir, onlar için sadaka verebilir, hac yapabilir, oruç tutabilir ve bunların sevabını onlara bağışlayabilirler. Bu durumda bu amellerin sevabı anne ve babaya yazılacak ve bağışlayan şahsın kendi anne ve babasına yönelik iyimser olmasından ve sile-i rahim yapmasından ötürü, onun için de aynı sevap yazılmakla birlikte amelinin mükâfatının üstüne birçok iyilik daha ilave edilecektir.[14] Bu esas uyarınca, sorunuzun cevabının müspet olduğu, iyi işlerinizin hem kendiniz, hem anne ve babanız ve hem de istediğiniz başka her şahıs için faydalı olacağı neticesini almaktayız. Bu, Allah’ın engin rahmeti karşısında hayret edilecek bir husus değildir.



[1] Lokman, 14: (ان اشکر لی و لوالدیک)

[2] İbrahim, 41; Nuh, 28; Şuara, 86.

[3] Hür Amıli, Muhammed b. el-Hasan, Vesailü’ş-Şia, c. 21, s. 359, h. 27296; Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1409 h.k.

[4] Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c. 2, s. 22, rivayet. 65, Müessese-i el-Vefa, Beyrut,1404 h.k.

[5] Vesailü’ş-Şia, c. 6, s. 179, rivayet. 7684.

[6] Kur’an’da “babası” kelimesinden kastedilenin İbrahim’in (a.s) babası oluşu hakkında müfessirler hakkında görüş ayrılığı mevcuttur (Bir grup Ehli Sünnet mensubu müfessir Azer’i İbrahim’in (a.s) gerçek babası bilmektedir. Oysaki Tüm Şia müfessir ve âlimleri Azer’in İbrahim’in (a.s) babası olmadığına inanmaktadır. Bazıları onu İbrahim’in annesinin babası ve birçoğu da amcası bilmiştir. Bkz: Tefsir-i Numune, c. 5, s. 304). Ama her surette bundan alınan neticede bir farklılık doğmamaktadır.

[7] Mümtehine, 4; İbrahim, 41.

8] Tevbe, 114.

[9] Muhaddis Nuri, Müstedrekü’l-Vesail, c. 2, s. 111, rivayet. 1567, Müessese-i Âlu’l-Beyt, Kum, 1408 h.k.

[10] Ankebut, 8; Lokman, 15.

[11] Vesailü’ş-Şia, c. 21, s. 490, rivayet. 27667.

[12] a.g.e., c. 7, s. 116, rivayet. 8892.

[13] a.g.e., c. 11, s. 165, rivayet. 14535.

[14] a.g.e., c. 8, s. 276, rivayet. 10647.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Tevrat ve İncil’de beş ferdin isimleri zikredilmiş midir?
    27447 Eski Kelam İlmi 2010/11/08
    Bazı hadislere göre Peygamber-i Ekrem (s.a.a), İmam Ali (a.s), Hz. Zehra (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin’den (a.s) ibaret olan aba ehli beş ferdin isimleri İncil ve Tevrat’ta zikredilmiştir. Bu cümleden olmak üzere İmam Rıza’nın (a.s) Caslik (kilise önderlerinden bir fert) ve Rasu’l-Calut (Yahudilerin önderi) ...
  • Kartlar, kumar aletlerinden midir?
    6176 Eski Kelam İlmi 2011/12/10
    Sorunuz taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve aşağıda şimdiye kadar elimize ulaşan cevapları yayınlıyoruz.Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu: Kartlar örfte kumar aletlerinden sayılmaktadır ve onunla oynamak her halükarda hatta bahis şartı olmazsa bile haramdır. Hz. Ayetullah Mekarim Şirazi’nin ...
  • Din neden siyasete müdahale eder?
    12471 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Dinin siyasetten ayrı olduğu görüşü, insanın değişik hayat alanlarında dinin rolünü silme ve minimum dereceye indirmeyi savunur. Bu görüş esasınca insan akıl ve bilim aracılığıyla kültür, siyaset, hukuk, ekonomi, iletişim, adap ve birlikte yaşam kanunlarını öğrenip yasalaştırabilir ve hayatı idare etmede dinin müdahale etmesine bir gerek yoktur. ...
  • Hz. Adem (a.s)’ın çocukları kimlerle evlendiler?
    51967 Kur’anî İlimler 2010/03/07
    Hz. Adem (a.s)’ın çocuklarının evlenmesi konusunda İslam alimleri arasında iki görüş vardır: 1-     O zamanlar Allah tarafından kız ve oğlan ...
  • Rad suresinin 31. Ayetin “Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” açıklaması nasıldır benim için açıklar mısınız?
    11568 Tefsir 2012/02/15
    Şu ayetten “kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır” maksadın ne olduğu konusunda müfessirler tarafından iki görüş ortaya atılmıştır:1-
  • Musa Mubarka’nın yaşamı hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
    6954 تاريخ بزرگان 2010/12/28
    Ebu Cafer Musa Mubarka’, İmam Muhammed Cevad b. Ali Rıza b. Musa b. Cafer’in (a.s) oğludur. O, h.k. 296 yılının rebiü’s sani’ ayında vefat etmiştir.[1]Umdet-ut Talib kitabında onun hakkında şöyle yazılıdır: O, İmam ...
  • Oruç insan üzerinde ne gibi eğitici eserler bırakır?
    7212 Pratik Ahlak 2012/05/12
    Oruç, nefsin tehzip (ruhi temizlik) ve tezkiyesi için bir çeşit alıştırma ve insanın kendi nefsine tasallutunun tahakkuku için uygun bir yöntem ve nefsanî heveslerle mücadeledir. Oruç, ferdi ve içtimai iki boyutta olmak üzere, insanın bedensel boyutta bıraktığı eserlerin yanı sıra insanın ruhi boyutunda da eğitici ...
  • Acaba Allame Meclisi Safeviye hükümetinin övücüsü müydü? Yoksa dinin tebliğcisi miydi?
    8163 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Şia âlimlerinin Safeviye hâkimleri ya da diğer yöneticilerle işbirliği içinde olmaları bu hâkimlere meşruiyet vermek veya onları teyit etmek cihetiyle değil, Şia Mezhebi ve Şia camiası için son derece olumlu faydaları olan toplumsal ve dini maslahatları dikkate almaları cihetiyledir.Allame Meclisinin siyasi kimliği ve siyasi faaliyetlerine yapılan eleştiriler onun Safevi ...
  • İnsanın bilgisi nispî midir yoksa mutlak mıdır?
    7603 Yeni Kelam İlmi 2011/08/17
    Göründüğü kadarıyla nispî bilgi ve mutlak bilgi hakkında hissî ve tecrübî örnekler ile aklî örnekler arasına fark koymamız gerekmektedir; zira hissî ve tecrübî örneklerde bilgimizin nispî ve sadece özel hususların tecrübe edilmiş olması mümkündür. Bazı hususlarda his ve tecrübenin hata yapması muhtemeldir. Ama aklî hususlar böyle değildir; zira aklî ...
  • Ebu Süfyan zorlamayla mı Müslüman oldu?
    7411 Tarih 2014/05/28
    Hiçbir muteber tarihi kaynakta Mekke fethinden önce Ebu Süfyan’ın Müslüman olması nakledilmemiştir. Ancak Ebu Süfyan önderliğindeki Kureyş kâfirlerinin merkezi karargâhı ve siyasi başkentinin düşmesinden sonra o ve kendisi gibi düşünenler Müslüman olduklarını ilan etmişlerdir. Doğal olarak bu, onların Müslümanlığının bir tür mecburiyetten kaynaklandığına delalet etmektedir. Kendilerinin sonraki ...

En Çok Okunanlar