Gelişmiş Arama
Ziyaret
10183
Güncellenme Tarihi: 2011/06/12
Soru Özeti
Kur'an'ın tafsili ile tefsiri arasındaki fark nedir?
Soru
Kur'an: "Biz bilerek onu "tefsil ettik" diye buyurmuştur. Bu tefsil Kur'an'ın hangi bölümünde yer alır. Eğer Kur'an'da var ise o zaman Kur'an'ın tefsiri edilmesinin anlamı nedir? Tefsilden maksat nedir?
Kısa Cevap

"Fasallana" lügatte bir şeyi bölümlere ayırmaya ve düzenlemeye denir. Buna göre A'raf suresinin 52. ayetinde yer alan "Fassalna" cümlesinden maksadın Kur'an'ın tedrici olarak indirilişidir. Kur'an toplu halde Kadir gecesinde nazil olduktan sonra tedrici olarak tekrar indirilmiştir.

Ama tefsir, Kur'an ayetlerinin manalarını açıklamak ve ayetlerden maksadı belirlemek anlamındadır. Buna göre ayetlerin tefsıli ve tefsiri arasında bir ayrılık ve çelişki söz konusu değildir.

Ayrıntılı Cevap

"Fassalna" tef'il babından ve tefsıl kökünden türemiştir. Bir şeyi fasıllara bölmek ve düzenlemek anlamındadır.[1]

Buna göre:

"وَ لَقَدْ جِئْناهُمْ بِکِتابٍ فَصَّلْناهُ عَلى‏ عِلْمٍ هُدىً وَ رَحْمَةً لِقَوْمٍ یؤْمِنُون

"Gerçekten biz onlara bilerek bölümlere, (ayetler ve sureler olarak ve muhteva olarak muhkem müteşabih ve çeşitli ilimleri içeren bilgilere) ayırdığımız, iman eden topluluk için hidayet ve rahmet kaynağı olan bir kitap getirdik." [2]

Şöyle ki bizim Kur'an'ı hakkınca anlamamız ayetleri üzerinde ayrı ayrı olarak düşünmemize bağlıdır. Bu da Kur'an'ın tedrici olarak inmesinin sebeplerinden sayılır. Gerçi Kur'an'ın tedrici olmayan ve bize gizli olan bir gerçeği de vardır. O gerçek toplu halde inmiştir.

Kur'an'ın bu iki yöne yani birlik ve tefsıl makamına sahip olduğunu Kur'an ayetlerinden anmamak mümkündür. Nitekim bir ayette şöyle diyor: "O bir kitaptır ki ayetleri sağlamlaştırıldı sonra bölümlere ayrıldı. O hikmet sahibi ve her şeyden hakkınca haberdar olan Allah katındadır."[3]

"Sağlamlaştırıldı" ve "bölümlere ayrıldı" cümlelerinden maksadın ne olduğu hakkında çeşitli görüşler müfessirler tarafında söz konusu edilmiştir. Ancak ayetin anlamına en yakın ihtimal şu ki birinci cümlede Kur'an'ın tam bölümleri birbirine bağlı sağlam bir bina olarak tek bir bütün olduğu ifade edilmiştir. Buna göre onun bölümleri arasında hiçbir ihtilaf ve çelişki bulunmamaktadır. Ama ikinci cümle de bu kitabın insanların bütün ruhi ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde bölümlere sahip olduğu açıklanmıştır. Yani birlik içinde çeşitlidir ve çeşitliliğin yanı sıra birdir.[4]

Buna göre tefsılden maksadın bölümlere ve kıtalara ayırmaktır. Buna göre ihkam bir şeyin toplu ve parçalarının birbirinde seçkin olmayışını ifade eder çünkü hepsi aynı gerçeği ifade eder ve o gerçek bir şeydir ve bölümleri yoktur.

Bizim kaynaklarda İmam Cafer Sadık (a.s)'dan ve diğer müfessirlerin İbn-i Abbas'tan naklettikleri rivayetlerde bu tefsiri teyit etmektedir.

Bu rivayetlerin ifade farkları bir yana hulasa olarak şu gerçeği ifade etmekteler: Kur'an toplu olarak Kadır gecesinde beytu'l-mamurdan veya levhu mahfuzdan birinci göğe veya dünyanın göğüne inmiş sonra oradan bölümler halinde yere inmiştir.[5]

Ama tefsir Kur'an ayetlerinin manalarını açığa çıkarmak ve maksatları ortaya koymak anlamındadır.[6] Bu yüzden ayetlerin tefsıli ve tefsiri arasında hiçbir çelişki yoktur. Elbette bu ayetin anlamı hakkında diğer ihtimaller de söz konusudur ki bu ihtimallere göre de tefsil ve tefsirin bir çelişkisi söz konusu değildir.

Tefsirin anlamı:

Konunun açıklık kazanması için ilk önce şu noktaya dikkat etmek gerekir ki tefsir Kur'an ayetlerinin manalarını açığa çıkarmak ve maksatları ortaya koymak anlamındadır. Bu saha Müslüman bilginleri öteden beri kendine meşgul etmiş ve tefsir olarak isimlendirilen bu çaba Kur'an'ın nüzul döneminden başlamıştır. Bu nokta

"کَما أَرْسَلْنا فِیکُمْ رَسُولًا مِنْکُمْ، یتْلُوا عَلَیکُمْ آیاتِنا، وَ یزَکِّیکُمْ وَ یعَلِّمُکُمُ الْکِتابَ وَ الْحِکْمَةَ"

"Nitekim (nimetimi size tamamlamak için) ayetlerimizi okuyan, sizi arıtan, size kitabı ve hikmeti öğreten ve yine size bilmediklerinizi öğreten, kendinizden bir peygamber de gönderdik."[7]ayetinden iyice anlaşılmaktadır.

Kur'an hakkındaki ilk araştırmalar ayetlerin edebi yönleri ve nuzül sebepleri bazen de ayetlerin tefsirinde diğer ayetlerden ve az da olsa kıssalar, yaratıcı ve kıyamet hakkındaki hadislerden yararlanmak şeklinde idi. Tabiin döneminde de durum bu minval üzere devam etti. Bu dönemde tek değişen şey eskilerden daha fazla hadislere yer vermekti. (Ne yazık ki bu sahada başvurulan hadisler arasında yahudiler tarafından uydurulan hadislerde yer alıyordu. Bu tür hadisler yaratılışın başlangıcı, Şeddad'ın cenneti, peygamberlerin hata işlemeleri ve Kur'an'ın tahrifi gibi konularda düşmanlar tarafında uydurulmuş ve doğru hadislerin içine yerleştirilmişti.

Halifeler döneminde İslami fetihler dönemi başladı. Müslümanlar fethedilen ülkelerde yeni fırkalar ve ümmetlerle karşı karşıya geliyor ve diğer dinlerin bilginleri ile tanışıyorlardı. Bu ilişki kelemi tartışmaların müslümanların arasında başlamasına yol açtı.

Diğer yandan Emevillerin son dönemlerinde ve Abbasilerin başa geçmelerinin başlangıcında yani Hicri birinici asrın sonlarında Yunan Felsefesi Arapça diline tercüme edildi ve Müslüman bilginler arasında yayılmaya başladı. Her yerde artık akli konular konuşulmaya başlandı.

Diğer yandan felsefi konuların yayılmasıyla paralel olarak irfani ve tasavvufi konularda İslam alemine sızdı ve halktan bir grup bu konulara ilgi duydu. Bunlar delil ve burhan yerine dini konuları nefsi riyazetler yoluyla anladıklarını ileri sürüyordular.

Diğer yandan da halktan bir grup da İslam'ın ilk döneminde var olan sırf itaatkarlık ilkesi üzere konulara yaklaşıyor konular hakkında her türlü akli ve fikri çabayı reddediyordular. Bu grup ayetlerin anlamını belirlemede hadislerle yetiniyor ve hadisleri de anlamada her türlü müdahaleden çekiniyordular hadisin zahirini bir ilahi düstur olarak görüp kabul ediyordular. Eğer Kur'an hakkında da bir inceleme yapsalar sadece edebi yönüyle yetiniyordular. Bu dört etken bilginlerin tefsirdeki yöntemlerinin farklı olmasına yol açtı. Bu dört faktör dışında tefsirde farklılığın oluşmasında etkili olan en önemli etken mezhep farklılığı idi. Mezhepler konusundaki ihtilaflar müslümanlar arasında öylesine ihtilafa yol açmıştı ki Lailahe illellah ve Muhammedun resulullah kelimeleri dışında her şey hakkında ihtilaf meydana geldi.[8]

Sonuç şu ki toplumun fikri ve ameli ihtiyaçlarını gidermek için sürekli tefsire ihtiyacımız vardır ve bunun Kur'an'ın tefsili ile bir tezadı yoktur.



[1] Sözlük kitapları

[2] A'raf: 52

[3] Hud: 1

[4] Tefsir-i Nümune c. 9, s. 9

[5] Talaıkanı, Seyyid Mahmut, Pertuvi ez Kur'an, c. 4 s. 194, Şirket-i Sehami yay. 4. baskı

[6] Hadevi Tehrani, Mehdi, Mebani Kelami İçtihat, s. 107-117

[7] Bakara: 151

[8] El-Mizan, c. 1 s. 8

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Eğer Ehlibeyt (a.s) «خُزّان العلم» ilmin madeni iseler neden kumeyl duasını Hz. Hızır İmam Ali (a.s)’a öğretmiştir?
    6102 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2019/04/07
    Kumeyl duası Şeyh Tusi’nin “Misbah’ul-Muteheccid”[1] ve Seyit ibn. Tavus’un “İkbal’ul-Emal” adlı eserlerinde nakledilmiştir. Seyit ibn. Tavus bu duayı eserinde naklederken şöyle açıklama yapmaktadır: Şeyh Tusi’nin naklettiği rivayetten başka bir rivayette gördüm ki Kumeyl ibn. Ziyad Neğei diyor ki: Basra mescidinde İmam Ali (a.s)’ın yanında ...
  • Şia neden abdeste ayaların yıkanmasını terk ederek farzı terk ediyor?
    20362 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Her fırka ve gurubun kendisini fırka-i Naciye (kurtuluşa eren fırka) bilmeleri gayet doğaldır ama biz, sizin aksinize kendi teklifimize boyun eğdiğimizi, farzı yerine getirdiğimizi ve Ehl-i Sünnet kardeşlerimizin farzdan uzaklaştıklarını kabul ediyoruz ve bu iddiamızın delillerini Kur'an ve rivayetlerle ortaya koyacağız. Şia; ...
  • Mehdiliği tehdit eden şeyler nelerdir?
    7147 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Mehdiliği tehdit eden hususlar çoktur. Biz burada sadece üç önemli şeye işaret edeceğiz: 1. Eğer en üstün kanunlar ehil olmayan uygulayıcıları eline düşerse veya eğer en pahalı şeyler ehil olmayan insanların elinde bulunursa, ne kanundan ve ne de belirtilen değerli şeyden bir sonuç alınamaz. Mehdilik ...
  • Müslümanlar neden biribirleriyle musafaha ederler?
    9443 Pratik Ahlak 2011/07/14
    Müfaala kipinden olup iki kişi arasında gerçekleşen musafaha, el vermek manasına gelmektedir. Birisi ‘Safehtuhu’ derse bu ‘Elimin içi onun elinin içine değdi’ anlamına gelir. Musafahatun, birbirine el vermek, ellerin içini biribirine değdirmek, demektir. Selam vermek ve tokalaşmak güzel davranışın örneğidir. İslam Peygamberi (s.a.a) ve Masum ...
  • Niçin bazıları ölülerin kabirlerini yarıp araştırma yapıyorlar? Acaba bu iş haram mıdır?
    5503 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/04/09
    Büyük taklit mercilerinin bu soruya cevapları şöyledir: Müminin kabrinin açılması haramdır. Ama aşağıda zikredilen konularda kabrin açılmasının sakıncası yoktur: 1. Cenaze gasbi yere defnedilmiş olursa ve yerin sahibi, cenazenin orada kalmasına razı olmazsa. 2. Cenazeyle birlikte defnedilen kefen veya başka bir ...
  • Alkol kullanmaktan nasıl uzak kalınabilir ve bundan tövbe etmenin yolu nedir?
    22117 Teorik Ahlak 2011/10/23
    Her günahtan tövbe etmenin dayanağı, şahsın gerçekten kabul ettiği inanç ve değerlerdir. Eğer insan Allah’a ve diriliş gününe iman ederse, diğer bir dünyada amellerinin neticesini göreceğini bilirse ve kendisini gafletten kurtarmak gerektiğine kanaat getirirse, rahatlıkla günahlardan el çekebilir. Eğer insan haram işlerin kendisini nasıl bir bedbahtlığa ve ...
  • Türkiye bankalarında yatan paramla devlete ait borç bonosu satın alıp karından yararlanabilir miyim?
    5422 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/03/02
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (Ömrü uzun olsun) Bürosu:Orası İslam ülkesi olması nedeniyle onlardan kar almak sakıncalıdır. Elbette orada şubesi olan İslamî olmayan bankalar veya gerçekten katılım bonosu olması müstesnadır.  Hz. Ayetullah Uzma Mekarim Şirazi’nin (Ömrü uzun olsun) Bürosu:
  • Namazda âmin söylemenin yasaklanmasının felsefesi nedir?
    9495 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/16
    Ehlibeyt rivayetleri esasınca namazda âmin sözünü söylemek caiz değildir ve bunu söylemek namazın geçersiz olmasına neden olur. Artı, caiz olmaması delile ihtiyaç duymaz; yani namaz ibadetsel bir fiil olduğundan ve insanın kendi tarafından namaza bir şey eklenemeyeceğinden, eğer şeriat tarafından bir şeyin caiz oluşu ispatlanmazsa, bunun kendi ...
  • Bahaîlerin düşüncelerinin yanlış oluşu, necis olmalarının nedeni ve onların inançlarını saflıkla kabul edenlerin durumu hakkında açıklamada bulununuz.
    11426 Eski Kelam İlmi 2008/02/17
    Bab adıyla tanınan Alimuhammed, ilk olarak 1847 yıllarında çok farklı inanç ve kurallar ortaya çıkarmaya başlamıştır. Sonraları onun düşüncelerini kabul eden ve daha da genişleterek Bahaîliği kuran Mirza Hüseyinali Baha'dır. Bu şahıs kitaplarında; kendisinin ve Alimuhammed Bab'ın gelmesiyle İslam dinin geçerliliğini yitirdiğini, İslami hükümlerin yürürlükten kalktığını ve Hz. Muhammed'in risaletinin ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7033 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar