Gelişmiş Arama
Ziyaret
9357
Güncellenme Tarihi: 2011/07/04
Soru Özeti
Neden Allah u Teâlâ insanlara vermiş olduğu nimetten dolayı minnet ediyor ve vermiş olduğu nimetlere karşı şükretmeyenleri kıyamet âleminde cezalandırıyor?
Soru
Allah u Teâlâ birisine her hangi bir şey verdiğinizde ona karşı minnet etmeyin dediği halde neden kendisi insanlara vermiş olduğu manevi ve maddi nimetlerden dolayı minnet ediyor ve bu nimetlere karşı şükranlarını yerine getirmeyenleri kıyamet gününde cezalandırıyor?
Kısa Cevap

Terminolojik olarak minnet büyük ve ağır nimetlere deniliyor. Allahın insanlara karşı olan minneti onlara bağışta bulunmuş olduğu büyük nimetlerdir. Minnet ameli ve sözsel olmak özere iki kısımdır. Allahın insanlara karşı olan minneti birinci kısımdan olup çok güzel ve övülecek bir durumdur. İnsanlar arasında revaçta ve yaygın olan minnet ise ikinci türden olan sözsel ve dilseldir. Toplum bu türden olan minneti kabul etmez ve kötü olduğunu kabul eder. Bu anlamdaki minnet Allah tarafından değil başkaları tarafından yapıldığı takdirde tahkir ve küçümsemeyi içeriyor. Bu nedenle bu türden olan minnet kötülenmiştir. Allah u Teâlâ ise mutlak gani ve mutlak kadirdir. Onun minneti kesinlikle mutlak fakra sahip olan insanları tahkir ve küçümseme hedefini gütmüyor. Bilakis Onun yapmış olduğu minnetten güttüğü hedef insanları kedilerine verilen nimetlerden ve değerliliğinden haberdar ederek onları hidayet etmektir.

Ayrıntılı Cevap

Etimolojik olarak “minnet” kelimesi “m-n-n” kökünden alınmış ve kendisiyle cisimler tartılan bir taştır. Terminolojik olarak büyük ve ağır nimetlere denilmektedir. Lügatte ve kuranda ise birinci anlamı da (ağır de büyük nimetlerin bağışı) kapsayarak geniş bir anlamı var. Eğer minnetin ameli bir yanı (tahkir değil insanın faydasını) ve bu yönde bir etkisi var olursa övülecek bir durumdur. Ama eğer tahkir içeren sadece dilsel ve sözsel bir yana sahipse kesinlikle kötüdür ve beğenilir bir tarafı katiyen olamaz. İnsanların dilinde dolaşan minnet ikinci anlamı taşıyan minnet türüdür. Allahın minnetini içeren ayetler okunduğunda insanların zihnine ilk olarak hutur eden olumsuz olan bu ikinci manadır.[1] Oysaki Allah tarafından yapılan minnet toplum arasında yaygın ve olumsuz anlam taşıyan mana değildir. Bilakis verilen büyük nimet anlamındadır.

Şöyle diyebilirsiniz: Bağışlanan büyük nimetlerin Allah tarafından kur’anı kerimin ayetlerinde açıklanması bile sözseldir ve dolayısıyla kötü ve övülecek olmayan minnet anlamına gelebilir.

Cevaben şöyle denilmesi gerekir: ilkin: nimetlerin anlatılmasıyla birlikte kınama ve tahkir ve eziyet etme anlamlar söz konusu olursa kesinlikle kötü ve övülecek bir yanı kesinlikle söz konusu olamaz. Ancak bu durum yaratık ve her birisi farklı zaaflara ve güçsüzlüklere sahip olan iki kişinin bir diğerine bağışlamış olduğu değersiz şeyi dile getirdiklerinde ve bir diğerine karşı minnet etiklerinde söz konusu olur. Kuranı kerimde de yasaklanmış minnetin yanı sıra minnetin içermiş olduğu tahkir ve eziyeti de beyan ederek hatırlatıyor. Bazen de insanlara, “her hakgi birisine bir nimet verdiğinizde veya infakta bulunduğunuzda” kardeşlerinize minnet etmeyiniz denilmektedir. Örneğin kuranı kerimde şöyle buyrulmaktadır: “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının peşinden (bunları) başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rab’leri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de”. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Onlar kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler. Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez”. [2]

Ama Allah hakkında böyle bir şey imkânsızdır. Zira O kadiri mutlak (sonsuzca güçlü) ve ganiyi alal-italk (sonsuzca zengin)dir. Dolayısıyla onun beyanı kesinlikle zayıf olan kullarını tahkir eder amacını gütmüyor.

İkinci olarak: Her çeşit açıklama başa kakmak (minnettir) anlamını taşımıyor ta kötü olsun. Bilakis nimetin türüne, nimetin sahibine ve sahibinin amacına göre birçok haletlere ve hükümlere sahip olabiliyor. Örneğin; kendi ana babasının kıymetini bilmeyen ve onların kendisi hakkında çekmiş olduğu zahmetleri hiçe sayan bir çocuğu düşününüz. Anne ve baba tarafından tahmmül edilmiş olan bu zorluklar kendileri tarafından bu çocuğa hatırlatılması gerekmiyor mu? Kesinlikle gerekiyor. Zira bu hatırlatma çocuğun kendi rüştü ve tekâmülü için ortam oluşturuyor. Dolayısıyla bu hatırlatma çok güzeldir.

Bazen insan Allahın kendisine vermiş olduğu büyük nimetlerden gafil kalır ve onları hesaba katmıyor bir duruma geliyor. Dolayısıyla onların kıymetini bilmiyor. Oysaki Allah u Teâlâ kendisine vermiş olduğu bu nimetlerden ve onun yaratılışından üstün ve değerli hedefler gözetlemiştir. Herkes bu hedeflerin farkında ve onları gerçekleştirmek için uğraş içinde olması gerekir. Nimetlerin beyan edilmesi ve hatırlatması şunun içindir ki yaratılışımızın boşa olmadığını, peygamberlerin gönderilişi, aklın verilişi, göklerin, yerlerin, dağların, güneşin, ayın, yağmurun ve bütün bunların yaratılışı bir anlam taşıyor olduğunu bilmem gerekiyor. Zira bütün bunlar gafletten kurtulup kendime gelemem içindir. Bu bağlamda Allah u Teâlâ şöyle buyuruyor: “İnsanların hangisinin daha güzel amel yaptığını deneyelim diye şüphesiz biz yeryüzündeki şeyleri ona bir zinet yaptık”.[3] Allah tarafından insanlara verilen nimetler iki hedefi güymektedirler: birisi onlardan yararlanmlarıdır diğeri onlarla insanların imtihana tabi tutulmalarıdır. Bu imtihan vesilesiyle insan kendi ihtiyarıyla onu saadetine ve mutluluğuna kavuşturan yolu seçmış olacak ve bu yolla kendini Allah’ın ebedi nimetlerinin bulunduğu cennet vadisine ulaştıracaktır.

İşte Allah u Teâlâ bu nimetleri beyan etmekten insanları bu nimetlerden ve değerlerinden haberdar etmek istiyor.

Üçüncü olarak: Allah u Teâlâ insana vermiş olduğu; büyük ve küçük, nimetleri açıklarken hiçbirisinde minnet kelimesinden istifade etmemiş değildir. Eğer minnet sözcüğünü her hangi bir nimet için beyan etmişse kesinlikle o nimetin değerinin çok üstün ve yüce olduğu içindir. Bu önemli olan nimetlerden bazıları şunlardır:

1-  İlahi Peygamberlerin gönderilişi: Kuranı kerimde şöyle buyrulmuştur: “Andolsun, Allah, mü’minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir minnette bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler”.[4] Gerçekten beşeriyetin eğiticisi ve öğreticisi unvanıyla gönderilen resullerden gaflet edilmemesi gereken çok büyük ve değerli bir nimettir. Aksi takdirde yaratılış hikmeti ve hedefi eksik kalacaktır.

2-                Hidayet: kuran şöyle buyurmaktadır: “Daha önce siz de öyle (kâfir) idiniz de Allah size minnet etti (hidayet buldunuz). Dolayısıyla Onun için iyice araştırın. Çünkü Allah, yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır”.[5]

3-   Mustadafların (Zaafa uğratılmışların) küresel hükümeti: “Biz ise, istiyorduk ki yeryüzünde ezilmekte olanlara minnet ederek, onları önderler yapalım ve onları varisler kılalım”.[6]

Zikredilen konuların her birisinin kendi başına çok büyük bir nimet olduğu çok açıktır. Öyle ki bunlardan birisi insanın yaşamından silinirse insaniyet yok olmaya yüz tutacaktır. Bu nedenle bu nimetler tekitle hatırlatılması gerekir. Ta bunların bağışlamasından güdülen ilahi hedefler tahakkuk bulsun.

İlahi nimetlerinin şükrünü yerine getirmek, değerini bilmek ve onlara karşı saygılı olmanın asıl anlamı; verilen nimetleri kendilerine has ve doğru mecrasında yani yaratılışın güttüğü hedef doğrultusunda kullanmaktır. Sadece dille teşekkür etmek değildir. Kufran-i nimetin anlamı ise verilen nimetleri kendilerine has ve doğru olan mecrada; yani yaratılışın güttüğü hedef doğrultusunda kullanmamaktır, onları zayi etmektir. Tabi olarak böyleli insanlar cezalandırılmayı ve uyarılmayı hak etmiş olurlar.

Daha fazla bilgi edinmek için bkz. Aya hudayı muteal vaidhayi hudra der ahret ameli mikoned?



[1]Tefsir-i nümüne” c. 19, s. 133. (hulasa edilmiş); “kamus-i kuran”, c. 6, s. 291.

[2] Bakara, 262- 264.

[3] Kehf, 7.

[4] Ali İmran, 164.

[5] Nisa, 94.

[6] Kasas, 5.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar