Gelişmiş Arama
Ziyaret
4024
Güncellenme Tarihi: 2014/10/07
Soru Özeti
İslami vahdetin gerçek manası nedir?
Soru
Şia ve Ehlisünnet arasında korunması gereken vahdeti açıklar mısınız? Bu vahdetin gerçek anlamı nedir? Bu vahdetten kasıt Ehlisünnetle Şia arasında inanç ve dini konularda farklar olmadığı anlamında mıdır?
Kısa Cevap

İslami vahdetten kasıt mezheplerin ezcümle Şia ve Ehlisünnetin bir olması anlamında değildir. Çeşitli İslam mezheplerinin Müslümanların birlik ve beraberliğini kurmaları ve korumaları anlamındadır. Bütün Müslümanlar farklılıklara rağmen sahip oldukları birçok ortak noktadan yola çıkarak İslam düşmanları karşısında tek saf olmaları ve yabancı güçlerin Müslümanlara sulta kurmasının önüne geçmeleri anlamındadır. Bunun yanında birbirlerine karşı Müslüman olmanın gerektirdiği saygı, sevgi ve hukuku riayet ederek Müslümanların kendi arasında siyasal ve toplumsal sorunlar yaşamasının önüne geçmektir.

Ayrıntılı Cevap

 İslami Vahdet

İslami vahdetten kasıt Müslümanların bir mezhebe tabii olmaları değildir. Böyle bir vahdet günümüzde ne mümkündür nede İslami vahdeti kurmak isteyen kanaat önderlerinin  böyle bir hedefi vardır. İslami vahdetten kasıt bütün görüş farklılıklarını  bir kenara bırakıp bir Ehlisünnetin Şia olması veya bir Şia’nın Ehlisünnet olması da değildir.

İslami vahdetten kasıt bütün İslam mezheplerinin birlik ve beraberlik içinde ihtilaflarını bir kenara bırakıp İslam düşmanları karşısında tek saf olmalarıdır. İslam dininin yücelmesi için el ele vermeleri bunun yanında da Müslümanların sorunlarında birbirlerine hemdert olmalarıdır.

Şia ve Ehlisünnet vahdetinin gerçek manası: İki mezhebin sahip olduğu birçok ortak nokta üzerinden İslam’ın yüceltilmesi ve korunması için birbirlerine yakınlaşması,  yardımlaşması ve dayanışma içinde olmalarıdır. Zira her iki mezhebinde kökü olan İslam’ın düşmanları doğal olarak ikisinin de düşmanlarıdır. Bu ortak düşmanın karşısında düşmanın iki mezhebin arasında bulunan ihtilaflardan su istifade etmemesi için ortak noktalar üzerinden tek saf oluşturulmalıdır. Ancak bu şekilde İslam düşmanlarına karşı durulabilir ve ancak bu sayede hem Şia hem de Ehlisünnet kendisini koruyabilir.

Yüzyıllardır Şia ve Ehlisünnet çeşitli konularda görüş farklılıkları ihtilafları bulunmaktadır. Bu durum tarihte kimi vakit fitneciler tarafından iki mezhep arasında kırılmalara hatta çatışmalara yol açmıştır. Hiç şüphesiz günümüzde Müslümanların batı emperyalizmi (istimarı)   karşısında zayıf düşmesindeki önemli sebeplerden biri bu çatışmalardır.

Şia ve Ehlisünnet her ikisi Müslüman  ve aynı zamanda İnanç , Ahkam ve ahlak alanlarında kayda değer derecede ortak noktaları bulunan iki mezheptir. Elbette inkar edilemeyecek ihtilaflarda söz konusudur. Lakin bu ihtilaflar düşmanlığa husumete yol açmamalı ve İslam kardeşliği ve İslam birliğine darbe indirmesine izin verilmemelidir.

Şia ulemasının öne çıkan isimlerinden biri olan Allame Şerafettin şöyle bir tahlilde bulunmaktadır:

“Siyaset Şia ve Ehlisünnetin birbirinden uzaklaşmasına sebep olmuştur. Şimdi ise siyasetin kendisi Şia ve Ehlisünnetin birlik ve beraberliğini sağlayan sebep olmalıdır.”[1]  Bu ifadeden kasıt İslami mezheplerin ezcümle Şia ve Ehlisünnetin birbirinden uzaklaşmasına sömürge düzenlerini kurmak isteyen zamanın İslam düşmanları, kafirler ve münafıklar yol açtığıdır. Doğal olarak İslam’ın siyaseti ise tam olarak ortak düşmana karşı birlik ve beraberliği tesis etmek olmalıdır.

Vahdet ve İlmi Münazara

Vahdetten kasıt bu iki mezhep arasında söz konusu olan ilmi bahisleri ve münazaraları tatil etmek değildir. Vahdeti ve birlik, beraberliği koruyarak İslam düşmanlarının su istifade edemeyeceği şekilde  ilmi ortamlarda ilmi tartışmalar yapılabilir. Açıktır ki birlik ve beraberliğe ulaşmak için öncelikle bölücü faktörler ve birliğin önündeki engeller ortadan kaldırılmalıdır. Taraflar birbirlerinin inanç ve düşünceleri hakkında doğru ve sahih bilgilere sahip olmalıdırlar. Bu ise ulemanın karşılıklı ilmi bahisler ve münazaralar yapmadan mümkün olabilecek bir şey değildir.

‘İttihat’ ve vahdet düşünce özgürlüğünün, araştırmanın, hakikati aramanın ve adalet istemenin engellenmesi değildir.  Ancak bu ulvi değerlerin yaşatıldığı vahdet ve ittihat değerlidir.

Eğer  ilmi bahislerde ve münazaalarda bilimsel metotlar ve münazara adabı[2] riayet edilecek olursa; bu münazaralar iki mezhep arasında ayrışmalara ve tefrikaya yol açmayacağı gibi tarafların birbirlerini daha doğru ve sahih bir şekilde tanımasına yol açacaktır. Bu ise yakınlaşmaya ve vahdete yol açacaktır. İşte bu yüzden doğru bir şekilde ve doğru niyetlerle yapılan münazaralar tefrikaya yol açmayacağı gibi vahdeti ve beraberliği  sağlayan unsuru da doğuracaktır.

Tarih sayfasında Vahdet

İslam tarihini dakik bir şekilde inceleyecek olursak İslami vahdetin ve birlik, beraberliğin birçok örneğini ve semeresini müşahede edebiliriz. İslam toplumuna bu örnek ve numuneleri tanıtabiliriz.

Hz. Ali (a.s)’ın tutumu İslami vahdeti ve kardeşliği kurmada  olgu ve örnek alınabilecek en iyi numunedir.  Hazret Müslümanların kafirler karşısında vahdetini korumak için kendi hakkından geçmekle kalmayıp muhaliflerine yardım etmekte tereddüt dahi etmemiştir.

Hem Şia hem de Ehlisünnet büyükleri tarih boyunca İslami vahdetin oluşması için çaba göstermiştir. Ezcümle Şia ulemasından Ayetullah Burucerdi, İmam Humeyni, Allame Şerafettin, Seyit Cemalettin Esedabadi (Afgani), İmam Musa Sadr; Ehlisünnet ulemasından Şeyh Mahmud Şaltun, Hasan El-benna, Şeyh Muhammed Gazali ve aynı çizgide birçok ehlisünnet alimini İslami vahdetin oluşması için çok çaba sarf etmiş ve kayda değer adımlar atmıştır.

Tarih sayfalarına müracaat edecek olursak Şia ve Ehlisünnet dayanışma ve yardımlaşmasına birçok şahit ve örnek bulabiliriz. Örnek olarak Abbasiler döneminde vezir olan Şia mezhebine mensup Sahib bin. Abad  başkadı olarak Ehlisünnetin büyüklerinden olan Gazi abd’ul-Cabbar  atamış ve uyum içinde çalışmışlar ve bir anlamda birlik ve beraberlik sağlanmıştır.

Müslümanlar arasında vahdeti meydana getirecek birçok ortak değer ve altyapı mevcuttur. Bu ortak değerler üzerinden İslami vahdeti oluşturup güçlendirmek mümkündür. Tevhit, Kuran, Resul Ekrem (s.a.a), Hz. Ali (a.s), Mehdi inancı, Ehlibeyt sevgisi, mazlum Müslüman halkları savunmak özelikle Filistin meselesi, bütün İslam alemini tehdit eden ve Müslümanlarla alenen savaşan İsrail ve Amerika’ya karşı tek saf olma İslami vahdeti oluşturacak ortak değerlere verilebilecek örneklerdir.

Her şeyden öte Müslümanlar sadece şu ayeti ihya etse İslami vahdet en güzel şekliyle cilve eder ve en kısa sürede Müslümanlar yeniden her alanda insanoğlunun öncüleri olurlar:

“وَاعْتَصِمُوا بِحَبْلِ اللّٰهِ جَمٖيعًا وَلَا تَفَرَّقُوا” ‘Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin.’[3]

 

[1] Şerafettin, Abdulhuseyin, İctihad der mukabil nas, 8.s, 2.bk, kitabhane’yi bozorg İslami, 1396.h.

[2] Kod:3652, site: 4080.

[3] Ali-imran/103.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müçtehitlerin makamı konusunda bir ayet veya hadis var mı?
    10426 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...
  • Kumar aleti olmaktan çıkmış olan oyun kâğıtlarıyla kumar amacını gütmeksizin oyun oynamanın hükmü nedir, sakıncalı ve işkâlı var mıdır?
    8387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Zikredilen sorunun cevabı bağlamında imma Humeyni (kuddise sırruh) ve diğer taklidi mercileri şöyle buyurmuşlardı: Örfün nezdinde kumar aleti olarak bilinen oyun kâğıtlarıyla oyun oynamak kesinlikle caiz değildir. (İster kazanmak ve kazanmamak amacını gütsün ister gütmesin). Ama örf nezdinde kumar aletlerinden sayılmayan; örneğin bir anlamda fikri geliştiren ve dini ve ilmi ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    11792 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    7021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah, bizi ölümden sonra tekrar bu dünyaya döndürecek olursa biz iyi işler yapar mıyız?
    11185 Eski Kelam İlmi 2010/07/07
    Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70480 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10619 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    14340 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15018 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...

En Çok Okunanlar