Gelişmiş Arama
Ziyaret
6460
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
İslam’ın doğuşunda Allah tarafından tesis edilen ya da imzalanan siyasal-toplumsal hüküm ve kanunlar, ebedi kanunlar sunulması anlamına mı gelmektedir?
Soru
Bazıları şöyle inanmaktadır: İslam’ın doğuşundan önce aile ilişkileri ve de yargı ve hâkimiyet gibi toplumsal konularda bir takım kanunlar bulunmaktaydı ve İslam’ın doğuşuyla onların tümü ya da bir kısmı İslam’da yer edinmiştir. İslam onlara müdahale ederek bazılarını ıslah etmiş, bunlar kitap ve sünnette yer almış ve yasalar sıfatıyla kendilerine uyulmuştur. Bu teori sahibine göre, İslam’ın bu tür örneklere olan müdahalesi ve ilk asırda onlar ile amel etmek kanun oluşturmak için değildi, bilakis İslam Peygamberi böyle örnekleri ıslah ve onlarla amel ederek o asırdaki halkın insanî üstünlüğü ve tevhide dayalı ilerleyişini koruma hedefini gütmekteydi. Bu nedenle kitap ve sünnette ailevî ve de devlet ve yargı gibi toplumsal ilişkiler hakkında yer alan ve teyit edilen şeyler, ebedi kanunlar sunmak hedefini gütmemekteydi. Bu hususta ebedi olan şey, sadece her çağın halkının istekleriyle mutabık olması gereken ve zamanın geçmesiyle değişen değersel usullerdir. Bu teorinin sahibi şöyle demektedir: “… Kitap ve sünnette müdahalesiz imzalar veya ıslah edilmiş ve dengelenmiş imzalar sıfatıyla yer alan ailevî ilişkiler, toplumsal ilişkiler, devlet, yargı, cezalar, muamelat ve bunlara benzer şeyler, ailenin hukukî bağları veya toplumun hukukî ilişkileri yahut devlet veyahut buna benzeri hususlar için, ebedi kanunlar tayin etmek hedefiyle kitap ve sünnet tarafından yaratılan şeyler değildir… Belirttiğimiz usul ve neticeler bizi şu temel konuya ulaştırmaktadır: Her çağda Müslüman toplumda amel edilen ve istinatta bulunulan aile ve toplumun hukuksal ilişkileri, devlet, devlet şekli, hadler, diyetler, kısas, muamelat ve buna benzer hususlar ile ilgili kanun ve kurumlar, halkın tevhide dayalı hareketiyle ne kadar uyuştuğu veya uyuşmadığı ölçüsüyle incelenmelidir.”
Kısa Cevap
Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız.
Ayrıntılı Cevap

1. Belirtilen teorinin sahibi bu bakışla İslam’ı sadece ibadet hükümleriyle sınırlamaktadır. Bu teori kuşatıcılık ve kemali reddetmek gibi menfi neticeler ortaya çıkarabilir. Oysaki İslam dininin kuşatıcı ve kâmil bir din olduğu hakkında detaylıca açıklama yapıldı.[1]

2. Teori sahibi İslam’ın kanunlarının geçici ve sadece değersel usullerin ebedi olduğuna dair naklî ve din içinden hiçbir delil getirmemektedir. Her asırda insanın ilahi kanunları zedeleyebileceği iddiasına dönük hiçbir delil öne sürülmemiştir. Gerçekte öne sürülmesi de mümkün değildir. Bilakis bu iddianın aksine delil mevcuttur; yani herkes İslam Peygamberi (s.a.a) ne diyorsa onu almakla mükelleftir:

"ما اتاکم الرسول فخذوه ما نهاکم عنه فانتهوا و اتقوا الله ان الله شدید العقاب"[2]Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.” Allame Tabataba bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Taşıdığı siyaka bakmaksızın bu ayet Allah Resulü’nün (a.s) tüm emir ve yasaklarını kapsamaktadır, sadece elde edilen malları vermek ve vermemekle sınırlı değildir. Onun belirttiği tüm emir ve yasakları içermektedir.”[3] Ayetin sonundaki “Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir” ifadesi Müslümanları aziz İslam Peygamberinin emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakındırmaktadır.[4] Peygamberin (s.a.a) emir ve yasaklarına uymayı vurgulayan emri nadide addetmek, İslam kanunlarını zamanlık ve asrî telaki etmek ve her asırda yeni kanunlar yapmak nasıl mümkün olabilir?

3. Bu teorinin sahibi, İslam kanunlarının her asırdaki halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşması gerektiğine inanmaktadır.[5] Her asırda halkın tevhide dayalı hareketinin değişmesiyle ilahi kanunlar da değişmelidir. Cevap olarak şöyle söylemek gerekir: İslamî kanunların halkın tevhide dayalı hareketiyle bağdaşmadığı nereden anlaşılmaktadır? Bazı İslam kanunlarının halkın tevhide dayalı hareketiyle uyuşmadığı sadece akıl ile tespit edilebilir mi? Bu şekilde İslam kanunları değiştirilebilir mi? Eğer insan akıl ile İslam kanunlarını aşabiliyorduysa, dine ne ihtiyaç vardı? Çünkü İslam’ın açık kanunlarını aşabilecek bir akıl din yerine insanın hidayet edicisi de olabilir. Oysaki durum böyle değildir. Akıl, dinin kaynağı olan vahyin karşısında eğitime ihtiyaç duyan bir ilkokul çocuğu gibidir. Belirtilen hususlar esasınca şu neticeye ulaşılabilir: İslam’ın nihaî hedefi Allah’a tapmak ve tağuttan uzak durmaktır[6], lakin vahiy metinlerinden anlaşıldığı üzere ilahi peygamberler nihaî hedefe ek olarak bir takım ön hedefler de taşımaktadır ve bu ön hedeflere ulaşmadan nihaî hedeflere ulaşmak müyesser olmayacaktır. Toplumsal adalet, devlet ve yargı meseleleri ve de bunlarla ilgili detaylar tümüyle gerçek tevhide ulaşmanın ve tağuttan uzak durmanın altyapısını hazırlayan ön hedeflerdendir. Bu nedenle toplumsal ilişkiler, devlet, yargı ve hadler ile ilgili kanunlar hiçbir zaman zamanın değişmesi ve halkın tevhide dayalı hareketiyle aşınamayacaktır.[7]



[1] Bu hususta şu adrese müracaat edebilirsiniz: !7. Soru (Site: 217) ve 386 (Site: 399).

[2] Haşr, 7.

[3] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tefsirü’l-Mizan, Musevi Hemedani, Seyid Muhammed Bakır, c. 19, s. 353 ve 354, Naşir: Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum, Kum, çap-ı pencom, 1374 ş.

[4] Bkz: a.g.e., s. 354.

[5] Müçtehid Şebisteri, Muhammed, İman Ve Azadi, s. 87.

[6] Nahl, 36: "لقد بعثنا فی کل امة رسولاً ان اعبدوا الله و اجتنبوا الطاغوت"

[7] Bkz: Hadevi Tahranî, Velayet-i Fakih, s. 30.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi ayet tevhidin kısımlarını içermektedir? Tevhidin kısımları nelerdir?
    16882 Eski Kelam İlmi 2011/08/14
     Tevhit konusu, Kuranî ve dinî kavramlar içinde en derin ve geniş konulardandır. Çünkü tevhidin çeşitleri ve mertebeleri vardır. Bu yüzden Kuran’da tevhit konusu birçok sure ve ayette genişçe ve derin olarak işlenmiştir. Kuran’ın bu üslup ve tarzı temel kavramlardadır. Bugün bu üslup, Kuran’ın konusal ...
  • Genetik düzeltmenin hükmü ve bu yöntemle dünyaya gelen çocuğun hükmü nedir?
    7251 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/07/11
    Genetik düzeltmeler yapmanın birçok çeşidi söz konusudur bu yüzden tabii olarak hükümleri de farklıdır.Ancak genel olarak söylemek gerekir ki genetik düzeltme karı kocanın (eşlerin) sperm ve yumurtalığı üzerinde yapılır ve maksat dünyaya gelecek çocuğun genler ve kalıtımla geçen hastalıklara karşı bağışıklık kazanması olursa ...
  • Niçin bizim mektepte imamlık makamı babadan oğla irsi olarak geçmektedir?
    8827 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    İmamet makamı masum olmak ve bol ilim gibi vasıflara sahip olan kişiye verilir. Bu vasıflara kimin sahip olduğunu yalnız Allah Teala bilir. Bu yüzden imamlar dünyaya gelmeden önce onların isimleri ve özellikleri Allah tarafından Peygambere bildirilmiştir. Ama imamlık veya peygamberlik makamının gereken liyakati taşıdığı için önceki peygamberin soyunda yer ...
  • Acaba İmam Hüseyin(a.s) bir hadisinde, Arap ve Acem arasında fark koymuş ve Acemleri kınamış mıdır?
    9935 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2010/09/04
    Dile getirdiğiniz rivayet Ebu Ebdillah (a.s)'dandır. Yani İmam Sadık (a.s)'tan, İmam Hüseyin (a.s)'den değildir. Şöyle buyurmuşlardır: “Biz Kureyşteniz ve bizim Şialarımız da Araptırlar, acem değil”. Bu rivayetin zahir anlamı dikkate alındığında Arap, acem ve Kureyş'ten maksat bilinen meşhur ırklardır. Ama bu rivayet senet açısından zayıftır. ...
  • Müslüman kadınlar camiasından ilmi havzalarda içtihat derecesine ulaşanlar var mı?
    10122 تاريخ بزرگان 2010/06/08
    İslam’ın ilime önem vermesi ve ilimi kadın erkek herkese farz kılması sonucu bazı kadınlar ilim öğrenimine iştigal edip sonunda içtihat derecesine ulaşmışlardır.Örneğin, H. K. 1403 yılında vefat etmiş olan Bayan Müçtehit Emin ve şimdi kadınların ilmi havzalarının değerli üstatlarından ...
  • Ailenin duyarsılığından dolayı tutumadığım oruçları kaza etmek zorunda mıyım?
    5608 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/14
    Hz. Ayetullahi’l-uzma Sistaninin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Eğer itminanla orucun vacip olmadığına inanarak oruç tutmamışsa (kefaret yoktur ve) kaza yeterlidir.Hz. Ayetullahi’l-uzma Mekarım-i Şirazinin (allah yüce gölgesini dahada uaztsın) defteri:Namaz ve oruçları tedrici bir şekilde kaza ediniz. Kefaretin ile ilgili (niteliği hakkında) tevzihu’l-mesailimizdeki 1301-1402 numaralı meselelerdeki ...
  • Ağzı temizleyen maddelerin içinde genellikle az miktarda alkol bulunur. Bunun hükmü nedir?
    6519 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/12
    Sarhoş edici[1] sıvılardan olup olmadığı belli olmayan alkoller temiz hükmündedirler. Onların karıştırıldığı sıvıların alınıp satılması ve kullanılmasının herhangi bir sakıncası yoktur.[2]
  • Ahmet ismi İncil’in neresinde gelmiştir?
    27338 Eski Kelam İlmi 2011/11/12
    Bu konuda dikkat edilmesi gereken önemli nokta şudur: Kur’an, İncil’de İslam Peygamber’inin (s.a.a) müjdeleyici olduğunu söylüyorsa, tahrif edilmiş İncil’i değil, Hz. İsa’nın (a.s) getirdiği incili kastetmektedir. Elbette tahrif edilmiş hali hazırdaki İncil’de de, bu meseleye işaret edilmesi dikkate değer bir konudur.Hz. Mesih (a.s), “Farkilit”ın geleceği müjdesini vermişti. Bu kelime ...
  • el-Muttali ve el-Mulakkan sıfatlar kemaliye mi yoksa veya cemaliye sıfatlardan mıdırlar?
    7183 Eski Kelam İlmi 2012/05/15
    İster Allah’ın lütfunu, ister kahrını vs. yansıtsın bir sıfatın Allah’ta olduğunu ispat eden bütün sübuti sıfatlar kelam ilminde cemal sıfatları diye bilinmekte ve varlık açısından aralarında herhangi bir fark yoktur. Soruda gelen el-Muttali (Telkin edici) ve el-Mulakkan (Bilen)’da bunlardandır. ...
  • Şia imamlarının Son Peygamber Hz. Muhammed dışında diğer peygamberlerden daha faziletli ve üstün oluşunun sebebi nedir?
    17757 Eski Kelam İlmi 2010/10/05
    Bizim dini öğretilerimizde geldiğine göre Hz. Muhammed dışında hiçbir peygamber, peygamberlik vasfı dışında imamlardan üstün değildir.Yine bazı hadislere göre ism-i azam 73 harften ibarettir ki önceki peygamberler bu harflerin hepsine vakıf değildiler. Örneğin Hz. İbrahim'e yalnız sekiz harf verilmiştir ancak İslam Peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a)'e 72 harf verilmiştir ...

En Çok Okunanlar