Gelişmiş Arama
Ziyaret
9643
Güncellenme Tarihi: 2011/12/18
Soru Özeti
Eğer Yüce Allah Peygamber ve kullarına iyyake nabudu ve iyyake nestain demelerini buyurmuşsa, neden “kul” (söyle) kelimesi zikredilmemiştir?
Soru
Benim sorum “iyyake nabudu ve iyyake nestain” (yalnız sana ibadet eder ve yalnız senden yardım dileriz” ayeti hakkındadır. Bu sorunun cevabını daha önce başka bir siteden aldım, ama ikna olmadım. Yüce Allah bu ayeti kime söylemiştir? Eğer Allah elçisine veya kullarına söylemişse, “kul” kelimesi neden zikredilmemiştir? Lütfen cevabı özetle verir misiniz?
Kısa Cevap

Kuşkusuz Yüce Allah ibadet ve namazlarında istifade etmeleri için bu ayeti kullarına nazil etmiştir. Elbette benzer durumlarda genel olarak “kul” (söyle) ve “kulu” (söyleyiniz) gibi kelimler de cümle başında yer almaktadır. Ama Arap edebiyatını ve tüm dillerdeki mevcut diyalogları incelemeyle, kesin karine ve delillerin bulunması ve onların yardımı vasıtasıyla bazı kelimeler silinebiliyorsa ve böyle bir durumda ifade edilmek istenen manaya bir halel gelmiyorsa, böyle bir işin yapılmasının bir sakıncası olmaz. Öte taraftan, böyle silinmeler Kur’an’ın diğer yerlerinde de göze çarpmaktadır ve bu Kur’an’ın fesahat ve belagati ile de çelişmemektedir. Esasen değişik üsluplar ile söz söylemek sözün akıcılık ve güzelliğini artırır.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuzdaki ipham, diyalog halinde ve iki taraflı olan Kur’an metinlerinin aşağıdaki gruplardan birinin kategorisine girmesiyle ilintilidir:

1. Birinci kategori, özel bir ameli yapmaları için Allah tarafından Peygamber ve diğer kullara bildirilen buyruklardır. Mesela “Ey peygamber! Rabbinden sana vahyedileni insanlara bildir”[1] ayeti veya “ey inananlar Allah’tan sakının”[2] ayeti buna örneklik teşkil eder.

2. İkinci kategori, Allah tarafından hazırlanmış ve Peygamber (s.a.a) ile diğer kullara bildirilmiş ve de Allah ile diyaloga girmeleri için onların istifade ettiği metinlerdir. Felak ve Nas sureleri ve birçok başka ayet bu kategoride yer alır. “De ki: “Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı”[3] ayeti veya “deyin ki: “Biz Allah’a, bize indirilene (Kur’an’a), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakub oğullarına indirilene, Musa ve İsa’ya verilen (Tevrat ve İncil) ile bütün diğer peygamberlere Rab’lerinden verilene iman ettik”[4] ayeti bunun örnekleridir. İşaret edilen bu iki grup ayet, olağan suretiyle “kul” (de ki) ve “kulu” (deyiniz ki) gibi tabirler ile başlamış ve Yüce Allah bu yöntemle Peygamber ve mümin bireylere bazı özel davranışlarda bulunmayı ve sözler söylemeyi tavsiye etmiştir.

3. Üçüncü kategori, Allah tarafından da teyit edilmiş başkalarından nakledilmiş sözlerdir. Bu nedenle, diğer mümin bireyler de onlardan istifade edebilir. Örneğin “onların sözleri ancak, “Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et” demekten ibaretti”[5] ayeti bu kabildendir.

Görünüşe göre dördüncü bir kategori olmayacaktır! Ama sizin iphamınız, Hamd suresindeki mevcut metnin ve bu cümleden olmak üzere işaret ettiğiniz ayetin belirtilen hangi kategoride yer aldığıdır? Ayetin manası göz önünde bulundurulduğunda onu birinci gruptan bilmek ve özel bir davranışı yapmak için emir vermek olarak algılamak mümkün değildir. Öte taraftan, başında “de ki” gibi hiçbir tabirin bulunmayışını da göz önünde bulundurarak onu ikinci grup ayetlerden saymak ve insanlara bildirilen hazırlanmış bir metin olarak algılamak olanaksızdır. Netice itibariyle metinde onu başka şahısların sözlerine isnat eden ve onaylama gayesinde olan hiçbir işaret de bulunmamaktadır! O halde Hamd suresi, kimin tarafındandır ve kime hitap etmektedir?! Yanıt bazında özet olarak şöyle söylemek gerekir: Açıkça veya karinelerden yararlanarak manayı muhataba aktarabilen her açıklama, Allah tarafından kullanılabilir. Hamd suresindeki işaret edilen ayetle ilgili olarak da, karinelerin varlığından hareketle, bu ayetin Allah tarafından hazırlanmış ve insanların istifade etmesi için kendilerine bildirilen metinlerden (işaret edilen ikinci grup) saymak gerektiği ve her namazda okunmasının elzem olduğu açıklığa kavuşmaktadır. Onun başında birçok benzer örnekte olduğu gibi “de ki” veya “deyiniz ki” gibi tabirlerinin bulunmayışın nedeni ise, bu kelimelerden istifade etmeden de istenen mefhumun muhataba aktarılabileceğidir. Çünkü:

1. Fatiha suresinin Kur’an’ın bir bölümü ve Allah tarafından olduğu hususunda hiçbir şüphe bulunmamaktadır ve bu surenin “ummu’l-kitab” (kitabın annesi) olarak adlandırılması onun ayrıcalıklı oluşunu belirtmeye yeterlidir.

2. Kur’an-ı Kerim’de birçok ayette Allah’tan başkasına tapmak, açıkça yasak kılınmış ve dışlanmıştır.[6] Bu nedenle, ayetinin muhatının Allah’tan başkası olması hiçbir şekilde düşünülemez.

3. “De ki” ve “deyiniz ki” kelimeleri bu iki ayete özgü değildir. Kur’an-ı Kerim’de, metinde bulunan karineler nedeniyle, bazı kelimelerin silindiği başka örnekler de mevcuttur. Bunun açık numunesini nesne olan bitişik zamirlerin silinmesinde görmek mümkündür.[7] Yukarıdaki hususlar göz önünde bulundurulduğunda, Yüce Allah’ın “iyyake nabudu ve iyyake nestain” ayetini kulların yararlanması için nazil ettiği ve “de ki” veya “deyiniz ki” kelimesinin zikredilmemesinin ona bir halel getirmeyeceği konusunda bir şüphe kalmamaktadır. Bu kelimenin manası kendisi zikredilmeksizin bireyler tarafından rahatça anlaşılmakta ve esasen onun için başka bir anlam düşünülmemektedir.[8] Böyle bir tarzda söz söylemeyi günlük diyalog ve eğitimlerde de gözlemleyebilirsiniz. Örneğin, evlatlarına kelimeleri öğretmeye çalışan bir anne bazen onlara baba “söyle” veya anne “söyle” diye hitap etmekte ve bazen de “söyle” tabirini kullanmaksızın sadece evlatlarına öğretmek istediği kelimeleri dile getirmektedir. Böyle bir durumda eğitici sözlerinin başında neden “söyle” kelimesi kullanmadın diye bir itiraza maruz kalmaz. Bu husustaki iphamlarınız giderdiğimizi ümit ediyoruz.



[1] Maide, 67 "یا أیها الرسول بلغ ما أنزل إلیک من ربک"

[2] Bakara, 278 ve …

[3] İsra, 24 "قل رب ارحمهما کما ربیانی صغیرا"

[4] Bakara, 136 "قولوا آمنا بالله و ما أنزل إلینا و ..."

[5] Âli İmran, 147.

[6] Bakara, 83, Âli İmran, 64, Hud, 2 ve …

[7] Örnek: Alak, 14; Necm, 12 ve 35; Naziat, 36 ayetlerindeki “yerahu” yerine “yera” kelimesinin kullanılması ve Duha suresindeki 3, 6 ve 10. Ayetlerindeki kelimeler bu kabildendir.

[8] Yapılan açıklamalardan, eğer bu tabirleri kullanma gereği yok idiyse neden diğer ayetlerde onlardan istifade edilmiştir ve Kur’an’da artı sözler mi kullanılmıştır diye bir şüphe zihne gelmemelidir. Çünkü akıcı ve güzel sözün üstünlüklerinden birisinin sözde çeşitlilik (renklilik) olduğunu bilmeliyiz. Kur’an’daki birçok ayette de bu fesahat ve belagat sanatını net olarak görmekteyiz.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam Peygamberinin berzah yaşamı, ilmi ve bu dünyayı görmesi hakkındaki görüşünüz nedir?
    9078 Eski Kelam İlmi 2011/11/21
    Şii inancına göre Peygamber Efendimizin (s.a.a), vefat ettikten sonra fiziki olarak maddi alemle irtibat kurmasının ve onu müşahede etmesinin imkanı yoktur, ama Allah’ın bu büyük elçisinin takipçileriyle manevi irtibat kurması mümkündür. Peygamberimizin şu anda dünyadan ve onda olup bitenlerden haberi vardır; Efendimiz selam ve ziyaretlerimizi kesinlikle duymakta ve bunlar birçok ...
  • Huzurun hakikatı nedir ve ona hangi yollarla ulaşılır?
    21790 Pratik Ahlak 2010/12/04
    Yaşamda sakinlik ve düşüncenin rahatlığı demek olan huzur, İslam’ın övdüğü güzel bir hakikattır. İslam ona ulaşmak için yollar koymuştur. İslamın öngördüğü huzura ulaşmanın yollarından bazıları şunlardır: Allah’ı anmak, hüsn-ü zan, kendine güven, uzun arzulara kapılmamak, evlenmek, yaşamda ve işlerde programlı olmak, geceden istirahat etmek için faydalanmak, siyah üzüm ...
  • Bedenin hangi bölgelerine gusül vermek lazım ve hangi bölgelerine gusül vermek lazım değildir?
    3143 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/25
    Gusülde bedenin bütün dış yüzeyine gusül vermek gerekir. İğnenin ucu kadar yer yıkanmazsa gusül batıl olur. Elbette insanı vesveseye düşürecek şüphelere itina edilmemelidir. Lakin bedenin kulak içi, burun içi, ve ağız içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak caiz değildir. Aynı şekilde bedenin görünen veya görünmeyen yeri olduğu hakkında ...
  • Fizik ve metafizik (doğaötesi) arasındaki fark nedir? Eğer doğaötesi doğa için had ve sınır ise, bunu nasıl açıklıyorsunuz?
    18855 İslam Felsefesi 2011/08/21
    Fizik ilahiyat ve riyaziyatın karşısında olup doğa anlamını taşır. Metafizik bugünkü felsefî manasıyla varlıktan salt varlık olması hasebiyle bahseden disipline denmektedir. Trans fizik veya doğaötesi ise Allah ve maveradaki varlıklardan söz eden disipline denmektedir. Fizik ile metafizik arasındaki ilişki de cüz ile külün arasındaki ilişkidir. Onun ile trans fizik ...
  • Bir genç hac ya da umreye gitmeden önce nasıl tezkiye yapmalıdır?
    26144 Pratik Ahlak 2009/07/08
    Manevi hac yolculuğuna çıkan birisi, aşağıdaki tavsiyelerimize uyarsa, inşallah faydalı olur:1-       İnsan her şeyden önce niyetini Allah rızası için ihlâslı etmeli ki, Allahtan başka kimse kalbinde olmasın.
  • Acaba benim bu dünyada vücut bulmam zorunlu olmuş mudur?
    7930 Eski Kelam İlmi 2012/03/10
    Görünür ve zahiri alemde insanların çoğu ilahi fıtratlarındaki misakı ve sözleşmeyi unuturlar. Allah tarafından kendilerine bağışlanan vücudu ve varlığı kabul ettiklerini hatırlamıyorlar. Kendilerine yönelik olan kendi yaşamlarının zorunlu olduğunu sanırlar. Oysaki gafletin perdelerinin kenara itilmesi, kendi vücudunun bütün boyutlarına yönelik marifetinin ve bilgisinin fazlalaşmasıyla tedrici olarak ...
  • Acaba İmam-ı Zaman (a.s) Bermuda Üçgeninde mi yaşıyor?
    8830 تاريخ بزرگان 2012/02/14
    Bir takım insanların “Bermuda Üçgeni”ni İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olarak zannetmelerinin sebebi şudur: Bu insanlar “Bermuda Üçgeni”ni “Hazra Adası” olarak bilmişler ve “Hazra Adası”nın İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olduğu ön kabulüyle şöyle demişlerdir: “Bermuda Üçgeni” İmam-ı Zaman (a.s)’ın yaşadığı yer olması hasebiyle bir takım özelliklere sahiptir.”İmam-ı Zaman ...
  • Ölüm tehlikesi olduğunda kutsal türbelere gitmek haram olmaz mı?
    6654 Fıkıh 2010/07/17
    Masum İmamların (a.s) pak ve nurlu kabirlerini ziyaret etmek için o kutsal mekanlara gitmek güzel ve Masum İmamlarında (a.s) tavsiyeleridir. Zira bu ziyaretlere gitmek, Masum İmamların (a.s) adını, hatırasını ve eserlerini yaşatmak demek olup, insan bundan sevapta almaktadır. Böyle ziyaretlere gidildiğinde can tehlikesi söz ...
  • İmam Rıza (a.s)’ın kısa biyografisini beyan eder misiniz?
    3262 تاريخ بزرگان 2020/01/20
  • Kur’an’da ‘Leyl’ (gece) kelimesi neden hep ‘Nehar’ (gündüz) kelimesinden önce gelmiştir?
    10973 Tefsir 2012/04/04
    Kur’an’da ‘gece’ kelimesinin ‘gündüz’ kelimesinden önce gelmesi konusunda müfessirlerin öne sürdüğü görüşlerin önemlileri şunlardır: 1- Bazılarına göre gecenin gündüzden önce gelmesinin nedeni Hak Teala’nın geceyi gündüzden önce yaratmasından dolayıdır.[1] 2- Bazılarına göre ‘gece’ kelimesinden sonra ve ‘gündüz’ kelimesinden önce gelen ...

En Çok Okunanlar