Gelişmiş Arama
Ziyaret
7031
Güncellenme Tarihi: 2009/11/28
Soru Özeti
Acaba İslam’da kozmopolitiz ıstılahının ifade ettiği anlama benze bir anlayış var mıdır?
Soru
Acaba İslam’da kozmopolitiz ıstılahının ifade ettiği anlama benze bir anlayış var mıdır?
Kısa Cevap

Kozmopolitizim (Cihan Vatan) mektebi evrendeki tüm insanlar, kendilerini bir diğerinin memleketlisi ve aynı vatanın insanı bilmeleri gerektiğine inanan bir anlayıştır. Bu anlayışın hedefi milliyetçiliği ve ırksal farlılıkları kenara iterek global bir edebiyata ve kültüre ulaşmaktır. İslam’da böyle bir düşüncenin olup olmadığı bağlamında kısaca şunu söylemek gerekir. İslam dinin insanın ilişkileri noktasında nihai armanı bir tek ümmetin oluşumuna varmaktır. Toprak bağlamında da bütün coğrafi sınırları kaldırıp ilahi tek kanunun gölgesinde tek global bir ülkenin vücuda gelmesi de isalam dininin nihai hedefidir. Kur’anı kerimin bir çok ayetleri, imamlardan (a.s.) nakledilen bir çok rivayetler, İslam peygamberinin Fars imparatoruna göndermiş olduğu mektup ve mehdeviyet meselesi İslam’da “Cihan Vatan” (kozmopolitizim) anlayışının var olduğuna delalet eden dililer olarak gösterebiliriz. Elbette İslam’ın ön görmüş olduğu şartlar ve programlara uygun bir Kozmopolitizim anlayışı maksattır.   

Ayrıntılı Cevap

Cihan vatan (kozmopolitizim) mektebi evrendeki tüm insanlar kendilerini, bir diğerinin memleketlisi ve aynı vatanın insanı bilmeleri gerektiğine inanan bir anlayıştır. Bu anlayışın hedefi milliyetçiliği ve ırksal farlılıkları kenara iterek global bir edebiyata ve kültüre ulaşmaktır. Bu mektebin şiarlarından ve hedefinden anlaşılan şu ki bu mektebi tesis edenler şunu istemektedirler: Dünyadaki tüm insanlar ortak bir edebiyat ve kültürle tek bir toplum haline gelmeliler. Bu mektep her ne kadar bir ıstılah olup yirminci asırda bazı Batı yazarları tarafından dünya edebiyatına sokuldu ve asıl itibariyle on sekizinci asrın ikinci yarısından itibaren bir grup yazarlar tarafından bazı milliyetçi düşüncesinin aleyhine temeli atıldı. Ama böyleli bir anlayış has program, hukuksal asar ve yöntemle İslam dininin nihai hedefidir. Aşağıdaki deliller bu iddiayı gerekçelendirebilen gerek ve hakikatlerdir:

  1. İslamın insanlar arasındaki insani irtibat ve ilişkiler bağlamındaki nihai armanı insanların tek bir ümmete kavuşmalarıdır.  Toprak bağlamında da bütün coğrafi sınırları kaldırıp ilahi kanunun gölgesinde tek global bir ülkenin vücuda gelmesi de İslam dininin nihai olarak varmak istediği bir hedeftir. Peygamberin (s.a.a.) cihani (global) risalesinin hedeflerinden birisi beşeri toplumu bu değerli ve nihai merhaleye vara bilmesi için tekamüle doğru hareket etmesine hız kazandırmaktı.

Kur’an’ı kerim İslam peygamberinin risalesinin kapsamı bağlamında açık bir şekilde bu konuya değiniyor ve peygamberin risalesi has bir toprağın milletiyle sınırlı olmadığını diyor. Bilakis Onun mesajı ve daveti cihanşümuldur. O bütün insanları her çeşit ırk, renk ve dil gözetmeksizin İslam’a davet etmekle mükelleftir. Bu konuyu ispatlamak için aşağıdaki ayetlerden istifade etmek mümkündür:

  1. Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler”.[1]
  2. “(Ey Muhammed!) De ki: “Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah’ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah’a ve O’nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız”.[2]
  3. Furkan suresinin başında şöyle bir ayeti okuyoruz: “Âlemlere bir uyarıcı olsun diye kuluna Furkân’ı indiren Allah’ın şanı yücedir”. (Furkan, 1).
  4. De ki: “Şahitlik bakımından hangi şey daha büyüktür?” De ki: “Allah benimle sizin aranızda şahittir. İşte bu Kur’an bana, onunla sizi ve eriştiği herkesi uyarayım diye vahyolundu. Gerçekten siz mi Allah ile beraber başka ilâhlar olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmem”.[3] Bu gibi ayetler ve kuranın bir diğer çok ayetleri peygamberin (s.a) davetinin cihanşümul olduğuna delalet eden açık delillerdir. Peygamberlerin takipçilerini tek ümmet şeklinde olduğunu tabir eden bu konuya delalet eden bir diğer sınıf ayetler şunlardır:
  1. “İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler…”.[4]
  2. Şüphesiz bu (İslâm), tek ümmet (din) olarak sizin ümmetiniz (dininiz)dir. Ben de Rabbinizim. Onun için sadece bana kulluk edin”.[5]
  3. Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının”.[6] Bu ayetler açık bir şekilde şu noktayı beyan etmektedir ki ilahi mesajı getiren resullerin yöntemleri ve şeriatları, her ne kadar zamanın ve mekanın farklılığından dolayı bir birinden farklı idi ise de ama tek ve ortak hedefe sahip idiler.  O da dünya insanlarını tevhide, adelete ve şirkle mücadeleye davet etmekti.
  4. Peygamberin daveti cihanşümul olduğuna delalet eden imam Müçteba’dan (a.s.) nakledilen bir hadiste şöyle okuyoruz: Yahudilerden bir kısım insanlar Peygamberin (s.a.a) yanına geldiler ve şöyle dediler: Ey Muhammed kendisine vahiy yapıldığını ve Musa (a.s.) gibi sana vahiy geldiğini sanan kişi sen misin? Peygamber (s.a.a.) biraz sukut ettikten sonra şöyle buyurdu: evet! Ademin çocuklarının seyidi benim, elbette bununla böbürlenmiyorum. Ben peygamberlerin sonuncusu, muttakilerin rehberi ve alemin rabbi olan Allahın resulüyüm”. Sonra onlar kimler için gönderildin diye sordular? Araplara mı, acemlere mi yoksa bize mi gönderildin? Bu esnada sebe suresinin 28. ayeti nazil oldu: “Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler”.[7] Bu bağlamda bir çok rivayet, hadis kaynaklarında zikredilmiştir. Biz bu makalede birisine örnek olsun diye işaret etmekle yetindik. 
  1. Kur’an ayetleri ve var olan rivayetlerin yanı sıra Peygamber (s.a.a.) tarafından Fars imparatoruna mektup göndermesi, Müslümanlardan bir grubu Habeşistana gönderip oranın padişahını İslama davet etmeleri ve… iddiamızı ispatlayan diğer delillerdir. Peygamber (s.a.a.) İran’ın Kesra’sına (Hosru Perviz)  göndermiş olduğu mektupta kendisini ve risaletini şu şekilde beyan ediyor: “fe inni resulüllah ilan-nasi kaffeten”, yani ben Allahın resulüyüm ve bütün insanlara gönderilmişim.
  2. Konuya delalet eden delillerden başka bir delil cihanı taksim etmek bağlamında var olan fakihlerin görüşüdür. Fakihler genellikle cihanı iki kısma taksim ediyorlar: Onlar, islamın hakimiyeti altında olan yerleri “Daru’s-Selam” ve islamı kabul etmeye karşı olumsuz tavır takınan yerleri de “Daru’l-Küfür” olarak isimlendirmişlerdir. İslam hakimiyetini kabul etme karşısında olumsuz tavır takınan milletlerin ve devletlerin tümü İslama karşı takındıkları bu olumsuz tavırdan dolayı tek bir anlayışa sahip oldukları için onların bütünü İslam ve İslam milletine karşı bir millet olarak muhalif sayılmaktadır. Her ne kadar ideoloji, sosyal sistem ve hükümet bakımından aralarında ihtilaf var olsun. Bu bir şeyi değiştiremez. Buna göre İslam dünyası (Daru’s-Selam) İslami ilkelere inanan tüm insanları kapsıyor ve İslama girmiş olan tüm milletlere şamil geliyor. Her ne kadar toprak (coğrafaya), etnik, renk, dil ve… bakımından bir birinden farklı iseler de. Muhalif cephe de bu şekildedir.[8] Allame Tabatabai “tefsiri el-mizan” adlı tefsir kitabında “İslami Ülkelerin Sınırları” başlığında şöyle diyor: İslami ülkelerin sınırı akidedir coğrafi sınırlar değildir. o şöyle diyor: “İslami ülkenin sınırı coğrafi, tabii veya ıstılah-i anlamda değildir. Bilakis İslami coğrafyanın sınırı itikattır. İslam, islam toplumunun oluşumunda etnik ve kavmi şubeler meselesinin etkinli olmasını iptal etmiştir. (Yani İslam bir etniğe sahip olan bir kavmin bir toplumun, etnik olarak bir olduğu için diğer etniklerden ayrı bir toplum haline gelmesine, farklı bir sınır çizmesine ve kendileri için bir ayrı coğrafya belirlemesine izin vermiyor).[9]
  3. Tüm dinlerin kabul ettiği imam zaman (a.f.) ve tüm Müslümanların inandıkları mehdeviyet unvanını taşıyan bir kimsenin vesilesiyle adalet temeline dayalı kurulacak cihanşümul bir tek hükümet anlayışı iddiamıza delalet eden bir diğer delil olabilir.
  4. Bütün bunların ötesinde “cihan vatan” ıstılahı bütün dinler, mektepler ve mezheplerin savunduğu ve istedikleri bir şeydir ve kendi bu mesajını bütün insanların kulağına duyurmak için uğraşıyorlar. Bir gün düşünceleri ve ideleri bütün dünyayı tashir edip (güdümüne alıp) kendilerinin sunacakları program ve şiarlarıyla bütün insanları tek bir ide ve düşünce etrafında toplamak, tek bir milleti tek bir arman ve kültürü meydana getirmek ümidindedirler. Çok açıktır ki böyle bir şey İslam dininin nihai hedefi ve Müslümanların arzuladığı nihai arzudur. O günün ümidiyle.

Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kitaptan yararlanabilirsiniz. AMİD-İ ZENCANİ, Abbas Ali, “Vatan ve Serzemin ve Aasar-i Hukuki An Ez Didgah-i İslam”. Ayrıca ilgili indekse bakabilirsiniz:

 


[1] Sebe, 28.

[2] Ar’af, 158.

[3] Enam, 19.

[4] Yunus, 19.

[5] Enbiya, 92.

[6] Müminün, 52.

[7] Macilevey amcasından o da Barkiden, o da ebil-Hasan Ali b. El-Hüseyin el-Berkiden o da Abdullah b. Cebelete’den o da Muaviye b. Ammardan O da el-Hasan b. Abdullahtan o da Babasından o da ceddi el-Hasan b. Ali b. Ebu Taliten (a.s.) naklen şöyle diyor: Yahudilerden bir topluluk Allahın resulüne geldi ve şöyle dediler: Ey Muhammed kendisine vahiy olunduğunu ve Musa (a.s.) gibi sana vahiy geldiğini sanan sen misin? Peygamber (s.a.a.) biraz sukut ettikten sonra şöyle buyurdu: evet! Ademin çocuklarının seyidi benim, elbette bununla böbürlenmiyorum. Ben peygamberlerin sonuncusu, muttakilerin rehberi ve alemin rabbi olan Allahın resulüyüm”. Sonra onlar kimler için gönderildin diye sorudular? Araplara mı, acemlere mi yoksa bize mi gönderildin? Bu esnada sebe suresinin 28. ayeti nazil oldu: “Biz, seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Fakat insanların çoğu bilmezler”. (ALLAME MECLİSİ, “Biharu’l-Envar”, c. 9, s. 294.

[8] Bu konu hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki kitaptan yararlanabilirsiniz. AMİD-İ ZENCANİ, Abbas Ali, “Vatan ve Serzemin ve Aasar-i Hukuki An Ez Didgah-i İslam”. Ayrıca ilgili indekse bakabilirsiniz.

[9] “el-Miazanın farsça tercümesi, c. 4, s. 197.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7765 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15910 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • Erkek altın saat kullanabilir mi?
    32339 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/11/27
    Boyna altın zincir asmak, altın yüzük takmak ve ele altın kaplama saat takmak gibi altınla süslenmek[1] erkeğe haramdır ve bunlarla namaz kılmak da namazı bozar.[2] Elbette altın saat ve altın zincir sadece ...
  • Erkek karısını dışarıda çalışmaya mecbur edebilir mi?
    12865 Pratik Ahlak 2011/01/17
    Aile düzeninde masrafların karşılanması erkeğin vazifesi olup, erkek bu konuda karısını çalışmaya zorlayamaz. Ama kadın kocasının rızasını kazanmak için yapacağı her işin karşılığında çok sevap alır, ancak yapacağı iş dini kural ve ölçülerle çelişmemelidir. ...
  • Melekler her yıl kadir gecesinde amel defterlerimizi İmam Mehdi’nin (a.s) huzuruna takdim ediyorlar mı? İmam (a.s) onları imzalıyor mu?
    12233 Tefsir 2011/07/28
    Muteber rivayetlere göre kulların bütün işleri Peygambere (s.a.a) ve Masum İmam’a (ilahi hüccete) nazil olmaktadır. Bu yüzden şu anda zamanın İmam’ı (a.f) yaşadığından kulların işlerinin takdiri ona sunulmaktadır. Soruların cevabına gelince:1- Geçmiş ümmetlerde kadir gecesi yoktu.
  • Muhammed b. Hanefiye’nin naklettiği rivayette zikredilen “hucze” kelimesinin anlamı nedir?
    7388 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/15
    Rivayette zikredilen “hucze” kelimesinden maksat, dünyada bizim ile Allah, Resulüllah (s.a.a.) ve imamlar (a.s.) arasında var olan sebeplerdir. Yani o sebeplere temessük etmek ve bağlamak anlamındadır. Söz konusu olan sebepler şunlardan ibarettir: din, ahlak ve güzel amellerdir. Eğer insanlar İslam dinini takip ederler, güzel ahlak ve Salih ameller işlerler onların ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    8039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...
  • Allah Teala’nın kimsenin bilmediği saklı ve müste'ser isimlerinden maksat nedir?
    24486 Teorik İrfan 2010/09/04
    Ehlibeyt (a.s) kaynaklı dua ve onlardan bizlere ulaşan hadislerden anlaşıldığı üzere Allah Teala, kendine seçtiği bazı özel isimlere sahiptir. Kimse bu isimlerden haberdar değildir. Bu isimler, Esma-i Müste'ser olarak meşhur olmuştur. Hadislerden anlaşıldığı üzere bu isimler İsmi Azam'ın gayb mertebelerindendir ve ilk İlahi isimin batın ve gayp yönüdürler. ...
  • Bir Avrupalı için, İslam’ı ve Şia’yı nasıl tanıtmak mümkündür?
    9039 Eski Kelam İlmi 2009/08/23
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Eğer tırnaktaki ojeyi temizleme imkânı yoksa vazife cebire abdesti almak mıdır yoksa teyemmüm mü?
    21026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/21
    Belirtilen soruyu büyük mercilerin bürolarından sorduk ve alınan yanıtları aşağıda açıklıyoruz: Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Sorudaki durumda cebire abdesti alması gerekir.Hz. Ayetullah Uzma Safi Gülpaygani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Eğer abdest ve gusül yerine bir şey yapışmışsa ve bunu kaldırmak mümkün ...

En Çok Okunanlar