Gelişmiş Arama
Ziyaret
6383
Güncellenme Tarihi: 2010/04/11
Soru Özeti
Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
Soru
Ömer b. Hanzala hadisinde raviler kelimesi çoğul olarak belirtilmiştir, bu husus veliyy-i fakihin bir olmasıyla nasıl bağdaşmaktadır?
Kısa Cevap

Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne geçmek için anayasanın yeniden gözden geçirilmesiyle (1990) önderliğin birliği yönünde karar alınmıştır ve İran ulusu da kendi olumlu oyuyla bunu onaylamıştır. Neticede bu birlik rivayetlere isnat edilmemiştir. Dolayısıyla onun aksini ispat etmek istememiz gereksizdir. Bu, İran ulusunun oy verdiği ve şeriatın da muhalif olmadığı bir seçenektir. Hz Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) yanıtı, ayrıntılı cevap bölümünde belirtilmiştir.

Ayrıntılı Cevap

İlk önce Ömer b. Hanzala hadisinde“raviler” tabirinin kullanılmadığını, aksine bu tabirle eşanlamlı başka bir tabirin kullanıldığını belirtmeliyiz; zira            bu rivayette şöyle belirtilmiştir: "يَنْظُرَانِ إِلَى مَنْ كَانَ مِنْكُمْ مِمَّنْ قَدْ رَوَى حَدِيثَنَا...‏".[1] Elbette zamanın imamına mensup edilen bir deyişte “hadislerimizi aktaranlar” tabiri kullanılmıştır.[2] Her halükarda ihtilaf ortaya çıktığında ve hak ve hakikati tanımada inanan bireylere dinsel bilginlere müracaat etmeyi tavsiye eden rivayetler sadece itaat edilmesi gereken bir çerçeve sunmaktadırlar. Böyle rivayetler olmasaydı bile insan aklı kendi başına dini tanımak için dini uzmanlara müracaat etmenin gerekliliğini anlardı. İçinde çoğul veya eşanlamlı tabirlerin kullanıldığı rivayetler hâkim ve veliyy-i fakihin bir şahıs olduğuna mı yoksa bir grup din uzmanının böyle bir velayet taşıdığına mı delalet eder? Bu soruya cevap olarak şöyle söylemek gerekir: Bu tür metinlerden direkt olarak ne veliyy-i fakihin bir oluşu ve ne de onun birden fazla oluşunu anlamak mümkün değildir. Belirtilen bu metinler sadece örnekleri belirlemek için değil, gerekli kriterleri tanımak içindir. Benzeri durumlarda Kur’an-ı Kerim şöyle buyurmaktadır: Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.[3] Siz bu ayet uyarınca sadece bir bilginden mi yoksa bir grup bilginden mi soru sorulması gerektiğini anlayabilir misiniz?! Apaçık olduğu üzere bu soruya bir cevap verilemez; zira bu ayet soru sorulacak bireylerin sayısını belirtme hedefi taşımamaktadır. Neticede veliyy-i fakihin bir veya birden çok oluşu bu rivayetlerden anlaşılmamaktadır. Bu konu, başka teorik delillere dayanmaktadır. Bu bağlamda aşağıdaki hususlara dikkat ediniz:

1. Masum önderlerin tavsiyesi esasınca imamlara ulaşmama durumunda onların öğretilerini bilenlerden yararlanmak ve ihtilaflarda onlara müracaat etmek gerekir.

2. İslam, toplumda kaos ve düzensizliğe karşıdır ve hakimiyetin varlığını gerekli görmektedir. Yanı sıra İslam başında dini tanıyan ve onunla amel eden bireylerin bulunduğu bir hâkimiyeti meşru bilir.

3. Toplumu yönetmede egemen usulleri göz önünde bulundurmayla ve mevcut devletsel sistemlerin tümünü incelemeyle şu neticeye ulaşırız: Egemenliği giriş ve çıkışları sürekli artan ve azalan bir grubun inisiyatifine bırakmak, neticede İslam’ın karşı olduğu düzensizlik ve kaosa neden olacaktır.

4. Bu bağlamda toplumda birçok dini bilgin olabileceğinden ve zamanın geçmesiyle onların sayısı artabileceğinden, onların tümünün velayet taşıdıklarına inansak bile, onların tümü özellikle ahlaki hususlarda velayetlerini icra etmeye yeltenmeleri durumunda bu kaosun ve hakimiyetin dağılması neticesini ortaya çıkaracaktır.

5. Bu nedenle potansiyel olarak İslam toplumunun önderliğini üstlenebilecek birçok birey arasından bir şahsın veya sınırlı bir topluluğun seçilmesi ve veliyy-i fakih sıfatıyla tanıtılması gerekir. Her iki varsayımda da seçilmeyen fakihler kendi velayetlerini uygulayamazlar.

6. Sadece bir şahsın veliyy-i fakih sıfatıyla görevini yerine getirmesi veya bir grup fakihin şura şeklinde bu mesuliyeti üstlenmesi bağlamında masum önderlerin açıkça bu iki yöntemden birini ilan ettiği söylenemez. Kendi maslahatlarını göz önünde bulundurarak bu iki seçenekten birini seçmesi gereken dini toplumdur.

7. 1980 yılında tasvip edilen anayasanın 107. maddesi esasınca veliyy-i fakihin bir kişi veya şura şeklinde üç veya beş kişi olarak velayeti üstlenmesi mümkün idi. Lakin 1990 yılında anayasanın gözden geçirilmesiyle rehberliğin şura modeli iptal edildi. Rehberliğin şura modelinin iptal edilmesi, onun şer’i olmadığı anlamına gelmediğini bilmek gerekir. Sadece bu modelin müspet ve menfi noktaları incelenerek rehberliğin bireysel bir şekilde olmasına karar verildi ve bu karar İran ulusuna sunuldu ve onaylandı.

Netice itibari ile şeriat tarafından veliyy-i fakihin bir oluşu tek seçenek olarak ilan edilmemiştir ve rivayetlerden bunu çıkarmamız olanaksızdır. Sadece İran ulusu bu yöntemi iki mümkün yoldan biri olarak seçmiştir.

Hz Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin (ömrü uzun olsun) belirtilen soru hakkındaki cevabı şudur:

1. “Raviler” tabiri senet açısından muteber olan değerli haberde geçmektedir, Ömer b. Hanzala’nın hadisinde bulunmamaktadır.

2. Velayet-i fakih, büyük gıyap döneminde İslam toplumunda fıkhın önderliğidir.

3. Her adil ve yetenekli (rehberlik için gerekli ilmi, ameli ve yöneticilik liyakatini taşıyan fakih) fakih, büyük gıyap döneminde şeriat açısından velayet sahibidir. Lakin bu liyakati taşıyan bireyler arasından bir şahıs halkın kendisine yönelmesi neticesinde velayeti uygulama olanağına ulaşırsa, onun önderliği üstlendiği bir alanda hiç kimsenin kendisine muhalefet etme hakkı bulunmaz ve onun hükmü herkes ve hatta kendisi için geçerlidir. Hiç kimsenin ameli olarak ona muhalefet etme hakkı bulunmaz ve hatta kendisi bile kendisine muhalefet edemez. 

Daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki başlıklara müracaat ediniz.

1. İndeks: Veliyy-i fakihin belirlenmesi, Soru 786, (Site: 845).

2. İndeks: Veliyy-i fakihi seçmenin en iyi yolu, Soru 4453, (Site: 4687).

3. İndeks: Velayet-i fakihin yönetim boyutları, Soru 2121, (Site: 2262).

 


[1] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, c. 1, s. 67, hadis 10, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran ,1365 h.ş.

[2] Şeyh Saduk, Kemalu’d Din, c. 2, s. 484, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Kum ,1395 h.k.

[3] Nahl Suresi, 43. ayet; Enbiya Suresi, 7. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • geçici nikahın aktı için kullanılan lafızlar nelerdir? Şartları ve Hükümleri nasıldır?
    7192 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/03
    Geçici nikâhın aktini okumak için birkaç şart gereklidir: Aktin sıgasını okumak; şöyle ki süreli akitte bayan ve erkek’in rızası tek başına yeterli değildir. Belki bunun yanı sıra akit için okunan has lafızların okunması şarttır. İhtiyati vacip gereğince aktin sıgası sahih Arapça ile ...
  • Yaşayan anne ve babaya yönelik yapılan hayırlar doğru mudur?
    19582 Pratik Ahlak 2011/04/11
    Her insan iyi işler yapıp sevabını başkalarına ve bu cümleden olmak üzere anne ve babasına bağışlayabilir. Böyle bir durumda bu hayırlı amelin sevabı onlara ulaşacak ve buna ek olarak aynı sevabın benzeri veya hatta ondan daha fazlası ameli bağışlayan için de göz önünde bulundurulacaktır. ...
  • Hamd, medh ve şükür’ün farkı nedir?
    12760 Eski Kelam İlmi 2012/02/14
    Lügatte ve Istılahta Hamd, Medh ve Şükür1- Hamd lügatte sena ve övgü manasına gelmektedir.[1] Istılahta ise iradeyle yapılan güzel iş ve sıfata denir.[2] 2- Medh ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5215 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Domuzun parçaları gibi necasetlerin bazı kısımları Müslüman olmayan kimselere satılabilinir mi?
    5962 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah’el - Uzma Mekarim Şirazi (Allah ömrünü uzun etsin): Eğer bu konu hakkında yakininiz varsa onun alınıp satılması sakıncalıdır. Hz. Ayetullah’el - Uzma Safi Gülpeygani (Allah ömrünü uzun etsin): Soruda gelen konu hakkında bilgim yok ama eğer söz konusu maddeler ...
  • Yasin Suresi’nin altıncı ayetiyle İsra Suresi’nin on beşinci ayeti arasında bir uyuşmazlık mı var?
    10831 Tefsir 2008/08/12
    Bu iki ayet arasında herhangi bir uyuşmazlık söz konusu değildir. Çünkü ikinci ayette (İsra Suresi, on beşinci ayet) bir peygamber göndermedikçe azap olmadığını söylüyor ancak birinci ayette (Yasin Suresi, altıncı ayet) “ataları uyarılmamış” diyor ve herhangi bir azaptan bahsetmiyor. ...
  • Sürmeyle abdest veya gusül alınabilir mi?
    38418 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/02/14
    Abdest ve gusül alırken bedende, suyun deri ve uzuvlarına ulaşmasına engel olacak herhangi bir şeyin olmaması gerekir. Buna göre sürme, gözün içine çekilirse abdest ve guslün doğruluğuna zarar vermez. Ama gözün etrafına veya kaşlara çekilirse bakılmalıdır, abdest veya gusül uzuvlarına suyun ulaşmasına engel midir, değil midir?
  • Kızla oğlanın doğru bir şekilde (günaha düşmeden) cinsel ilişkiye girmelerinin bir yolu var mı?
    51581 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/11/10
    İslama göre kadın ve erkek birbirlerinin tamamlayıcısıdırlar. Hekim olan Allah bu ikisini sükunet bulsun, duygusal, ruhsal ve cinsel ihtiyaçlarını karşılasınlar diye birbirleri için yaratmıştır. İslam iki tarafında ihtiyaçlarının giderilmesi ve kadınla erkeğin her türlü ilişkisinin belli bir sınır ...
  • Neden Peygamber (s.a.a) Talha ve Zübeyir’e İslam’ın kılıcı lakabını vermiştir?
    11310 تاريخ بزرگان 2011/01/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Ayat namazı nasıl kılınır?
    10355 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/28
    Konuyu iki bölümde ele alacağız: a) Ayat namazına neden olan şeyler.b) Ayat namazının nasıl kılındığı.a) Ayat namazı şu olaylardan biri vuku bulduğunda farz olur: Güneş tutulması, Ay tutulması (tutulmalar kısmi de olsa), deprem ve halkın genelini korkutan şimşek çakması, ...

En Çok Okunanlar