Gelişmiş Arama
Ziyaret
8872
Güncellenme Tarihi: 2012/03/14
Soru Özeti
Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir?
Soru
Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir?
Kısa Cevap

Neml suresinin 8. Ayetinde konu edilen Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Bu ayetteki konuda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Bazıları şu görüştedirler: Ateşte olan kimseden maksat (men fin-nar) Allah'tır. Anlamı da şudur: Ateşte kudreti ve sultanlığı ateşte tecelli eden mübarektir. Ağaçtan bir diyalog sesinin yükseldiği gibi, kısas suresinin ayetlerinin yaptığı şahitliğine göre etrafını ateş sarmış olduğu ağaçtır. Bazıları da şöyle demişlerdir: buradaki ateşten maksat nurdur. Ateşte olandan maksat da Allahın nurudur. Ateşin etrafında olandan maksat Hz. Musa'dır. Müfessirlerden bir diğer kısım da şöyle diyor: Ateşte olandan (men fi nardan) maksat meleklerdir ki ateşte hazır idiler. Etrafındakilerden (men hevleha) maksat da Musa (a.s.) dır. Müfessirlerden bir diğer grup bunun tersine inanmaktadırlar. Yani birinci cümleden maksat Musa, ikinci cümleden maksat Meleklerdir diyorlar.

Ayrıntılı Cevap

"Felemma caeha nudiye em burike men fin nari ve men havleha ve sübhanellahi rabbil alemin" yani: "Ateşe varınca ona şöyle seslenildi: "Ateşin başındaki de çevresindeki de kutlu olsun! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden uzaktır."  Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Konusunda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Müfessirlerin görüşlerini anlatmadan önce şu noktanın açıklanması gerekli görülmektedir: Ayetteki "burik" kelimesi fiili mazidir ve meçhül. Etimolojik olarak "b-r-k" kökünden ve mufaale babından olup mübareke anlamındadır. "mübareke" de çok hayır vermek anlamındadır. "Bareke" ve "bareke aleyhi" ve "bareke fihi" denilmektedir. Yani ona çok hayırda bulundun anlamındadır.[1]

Taha suresinde hz. Musa'nın (a.s.) hikâyesine varıldığında, ne gibi bir ses ateşten geldi cümlesinin yerinde şöyle buyuruyor: "Ateşin yanına varınca, ona şöyle seslenildi: "Ey Mûsâ!" "Şüphe yok ki, ben senin Rabbinim. Hemen ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen mukaddes vadi Tuvâ'dasın." "Ben seni (peygamber olarak) seçtim. Şimdi vahyolunacak şeyleri dinle."[2] Ateştekinden ve Ateşin Etrafındakinden Maksat nedir? Konusunda müfessirler arasında farklı görüşler var olmaktadır. Burada bir kaçına işaret edeceğiz. 

Bazıları şu görüştedirler: Ateşte olan kimseden maksat (men fin-nar) Allah'tır. Anlamı da şudur: Ateşte kudreti ve sultanlığı ateşte tecelli eden mübarektir. Ağaçtan bir diyalog sesinin yükseldiği gibi, kısas suresinin ayetlerinin yaptığı şahitliğine göre etrafını ateş sarmış olduğu ağaçtır. Buna binaen ayetin anlamı şöyle olur: kendi kelamıyla ateşten senin için tecelli eden ve sana çok hayırda bulunan o kimse mübarektir. Bu tefsir gereğince "subhanelleh-i rebi'l - alemine" cümlesinin anlamı şudur: Allah, cisim veya cismani olmaktan ve mekân onu ihate etmekten veya hadiselerin çerçevesinde karar almaktan münezzehtir.[3]   Bazıları da başka bir beyanla şöyle demişlerdir: Buradaki ateşten maksat nurdur. Ateşte olan kimseden maksat da Allahın kudretidir. Ateşin etrafında olandan maksat da Hz. Musa'dır. Bu görüşe göre ayetin anlamı şöyledir: Musa'nın ateş olarak sanmış olduğu şey nur idi ki Allah kendi kudretiyle onu icad etmişti. Onun etrafında durmuş olan Musa da mübarektir. Zira onu Allah kendi risaleti için yeryüzünde seçmiştir.[4] Müfessirlerden bir diğer kısım da şöyle diyor: Ateşte olandan (men fi nardan) maksat meleklerdir ki ateşte hazır idiler. Etrafındakilerden (men hevleha) maksat da Musa (a.s.) dır.[5] Başka bir beyanda da şöyle denilmektedir: Söz konusu olan ayette olan "men hevleha yani etrafında olanar" dan maksat ateşin etrafında olan kimsedir. Bu kimse ya Musanın kendisi ve tek başına idi ya eğer başkaları da olmuşlar ise Musa da onların içinde hazır idi. Mübarek olmaktan maksat ise onun takdisinden sonra onun seçilmesidir.[6] Müfessirlerden bir diğer grup üçüncü görüşün tersini savunmuşlardır. Yani şöyle demişlerdir: Birinci cümleden maksat Musa, ikinci cümleden maksat da Meleklerdir.[7] Daha açık bir beyanla ateşte olan kimseden maksat hazreti Musa idi. Yeşil ağacın arasından şuleleri zahir olmuş olan ateşe o kadar yaklaşmıştı ki güya onun ortasında yer almış gibiydi. Onun etrafında olan kimseden maksat da yüce rabbimize yakın meleklerdir. O has dakikada o mukaddes yerleri ihata etmişlerdi. Veya ateşte olan kimseden maksat Allahın melekleri idi ve onun etrafında olandan maksat da Hz. Musa'dır.[8]

 

[1] Ragibi İsfahani, Hüseyin b. Muhammed, "El-Müfredat Fi Garibil Kuran", Beyrut: Daru'l - İlm Eş-şamiye, c. 1, s. 119; Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "elmizanu fi tefsiri'l - kuran" tercüme: Musevi Hemedeni, Seyit Muhammed Bakır, baskı 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[2] Taha 11-13. Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "elmizanu fi tefsiri'l -  kuran" tercüme: Musevi hemedeni, seyit Muhammed Bakır, Baskı, 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[3] Taberisi, "mecmeulbeyan fi tefsiri'l - kuran", baskı, 3, Tahran: Nasır Husru, 1372, c. 7, s. 331.

[4] Müğniye, Muhammed Cevad, "Tefsiru'l - Kaşıf", baskı, 1, Tahran: Darulkutubi'l - İslamiye"1424, k., c. 6, s. 8.

[5] Mekarım Şirazi, Nasır, "Tefsiri Nümüne", baskı, 1, Taharan: Darulkutubi'l - İslamiye, 1374, c. 15, s. 407-408.

[6] Tabatabai, seyit Muhammed Hüseyin, "Elmizanu fi Tefsiri'l - kuran" tercüme: Musevi Hemedeni, Seyit Muhammed Bakır, baskı 5, Kum: Defteri İntişarati İslami, 1374, c. 15, s. 487.

[7] Alusi, seyit Mahmut, "ruhu'l - meani", Beyrut: Darulkutubul İlmiye", c. 19, s. 160.

[8] Mekarım Şirazi, Nasır, "Tefsiri Nümüne", baskı, 1, Taharan: Darulkutubi'l - İslamiye, 1374, c. 15, s. 407-408

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar