Gelişmiş Arama
Ziyaret
9613
Güncellenme Tarihi: 2012/10/09
Soru Özeti
Kur’an-ı Kerim’de bir canlının canını almanın günah olduğu belirtilmiştir. O halde İslam neden savaşlar ve insanların canını almayla yayılmıştır?
Soru
Kur’an-ı Kerim’de bir canlının canını almanın günah olduğu belirtilmiştir; lakin İslam kılıçlar, savaşlar ve insanların canını almayla yayılmıştır. Her ne zaman bu soruyu sordumsa, “bu bir gaye ve hedef doğrultusunda idi” cevabını almışımdır; acaba bu cevap mantık dışı bir cevap değil midir? Kur’an-ı Kerim’de belirtildiği gibi kılıç yerine iyi davranış ve hareketlerde bulunarak mesele çözülemez miydi? Biz Türkler de kılıç yoluyla Müslüman olduk; yani bir grup Curcan ve Talkan halkının öldürülmesiyle bu gerçekleşti. Bu konuları sadece araştırıp öğrenenler mi bilecek ve diğer insanlar koyun gibi mi olacak?
Kısa Cevap

Hz. Peygamberin (s.a.a) hayat tarzını incelediğimizde onun İslam dininin yayılması için gösterdiği birçok teşebbüsün kültürel olduğunu kavrarız. İslami konular uzmanı tarihçiler ve analistler yüce İslam dininin Arap yarımadasında ve sonra da diğer ülkelerde hızlı bir şekilde yayılması hakkında bazı etkenleri dile getirmişlerdir:

1. İslam dininin muhtevasının zengin olması, insancıl bir kültür taşıması, ayrımcılık karşıtı olması ve adalet ekseninde yer alması.

2. Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a.a) büyük sahabelerinin savaş ve fetihlerde yer alması ve değişik bölgelerde komutanlık görevini üstlenmeleri.

3. Gayri Müslimlerin İslam toplumu ile irtibat kurmaları ve bu sayede aristokrasisiz bir devlet ve sınıfsız bir toplum yapısıyla tanışmaları.

Yanı sıra Hz. Peygamber (s.a.a) hiç kimseye herhangi bir yere saldırma ve fetih emri vermemiştir. Hz. Peygamberin (s.a.a) savaşları savunma eksenliydi ve belirtilen fetihler Hz. Peygamberin (s.a.a)  vefatından sonra gerçekleşmiştir.

Ayrıntılı Cevap

1. İslam salt insanların canını değil, hayvanların canını bile değerli saymış ve onların nedensiz bir şekilde öldürülmesini yasaklamıştır. Bununla birlikte İslam eziyet verici hayvanların ortadan kaldırılmasını caiz görmektedir.[1] İnsana zarar verme kasti güden bir yılan ve akrebin ortadan kaldırılması bu kabildendir. Aynı şekilde İslam bireylerin can, namus veya inançlarına saldıran insanların ortadan kaldırılmasını da caiz bilir ve böyle kimselerin canları için bir değer gözetmez.[2]

2. İslam’ın ilk yıllarındaki Hz. Peygamberin (s.a.a) savaş ve gazvelerinin nedeni hakkında bu sitede yer alan “cihadın insanların inanç özgürlüğü ile bağdaşması” (soru: 6858) ve “Ukbe b. Ebi Muhit’in şahsiyeti ve cezaları” (soru: 23890) başlıklarına müracaat edebilirsiniz.

3. Kuşkusuz yüce İslam dininin Arap yarımadası ve ardından da diğer ülkelerde hızlı bir şekilde yayılmasının nedeni, bir sebebe özgü değildir. Bilakis İslami konular üzerine araştırma yapan tarihçiler ve analistler bu hususta işaret edeceğimiz bir takım etkenleri dile getirmişlerdir. Lakin Kur’an-ı Kerim insanların Hz. Peygambere (s.a.a) yönelmesi ve ardından da İslam’ı kabul etmelerinin nedenlerinden biri olarak Hz. Peygamberin (s.a.a) güzel ahlakını dile getirmekte ve şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın rahmeti sayesinde sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar senin etrafından dağılıp giderlerdi. Artık sen onları affet. Onlar için Allah’tan bağışlama dile. İş konusunda onlarla müşavere et. Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah’a tevekkül et, (ona dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever.”[3] Dolayısıyla Hz. Peygamberin (s.a.a) hayat tarzına incelendiği vakit, İslam dininin yayılması için onun yaptığı birçok teşebbüsün (sınırlı askeri ve savunmaya ait durumlar hariç) kültürel girişimler olduğunu kavrarız.[4] Diğer ülkeler bağlamında da Hz. Peygamberin (s.a.a) davranışı, kendisinin evrensel misyonu[5] ve onları mektuplar aracılığıyla İslam’a çağırma çerçevesinde şekillenmiş idi. Bu mektupların muhtevası, Hz. Peygamberin (s.a.a) programlarında kültürel işlerin eksende yer aldığının göstergesidir.[6] Bu şekilde Hz. Peygamber (s.a.a) kısa bir müddet zarfında cahiliye toplumunda[7] kültürel devrim ile İslam’ın yayılması yolunda özveride bulunan ve manevi yüce derecelere nail olan bireyler yetiştirebilmiştir.

4. Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a.a) vefat etmesinden sonra Müslümanlar İslam’ı korumak ve dünyaya İslam kültürünü yaymak için İslam kültür ve öğretilerine engel teşkil eden coğrafi sınırları ortadan kaldırdılar ve diğer ülkelerde İslam’ın yayılmasının altyapısını oluşturdular. Bu husus, söz konusu ülke haklarının tedricen İslam’a yönelmesine neden oldu. Elbette ilgili ülkelerde İslam din ve inancının kabul edilmesi, kılıç yoluyla gerçekleşmedi. Bunun başka nedenleri vardı ve bu yazıda fırsat el verdiğince bu nedenlerin bazılarına işaret edilecektir:

A. İslam dininin muhtevasının zengin olması, insancıl bir kültür taşıması, ayrımcılık karşıtı olması ve insan fıtratıyla bağdaşan adaleti eksen alması belirtilen nedenlerden sayılır. Örneğin İran’ın fethedilmesinden sonra bir Arap komutan bir cemaat imamı ve müezzininin kırbaçlanması emrini verdi. Bunun nedeni onların Zerdüşt dini mabetlerinden birini yıkmaları ve onun taşlarını mescit yapımında kullanmaları idi. İran’ın fethedilmesinden yüzyıllarca sonra ateş tapınaklarının varlığı bu iddianın başka bir delilidir. Öyle ki Zerdüşt dini mensuplarının ateş tapınakları onuncu yüzyılda yani İran fethedildikten üç asır sonra Erak, Fars, Kirman, Sistan ve tüm İran’da yerinde durmaktaydı.[8] Zerdüşt dini takipçileri tedrici olarak ve kendi seçimleri ile İslam dinine yöneldiler. Zerdüşt dini takipçilerinin içinde bulunduğumuz yüzyıla kadar İran’da bulunması ve dinsel merasimleri uygulamada taşıdıkları özgürlük, İslam dinini kabul etmede dayatma ve zorlamanın olmadığının en açık delilidir.[9]

B. Hz. Peygamberi Ekrem’in (s.a.a) büyük sahabelerinin savaş ve fetihlerde yer alması ve değişik bölgelerde yöneticilik sorumluluğunu üstlenmeleri de İslam’ın yayılmasında etkide bulunan önemli etkenlerdendir. Örneğin Selman-ı Farsi halife tarafından Medain’in yöneticiliğini üstlenmek üzere gönderildiği vakit, bölge halkı onun özel protokoller ile şehre gireceğini beklemekteydi, lakin Salman bölge halkının işlerini idare etmek için çıplak bir merkep üzerinde bu şehre girdi ve halka değerli hizmetlerde bulundu. Bizzat bu husus bu bölgede İslam’ın yayılmasının en önemli etkenlerinden biri oldu.[10]

C. Ülkelerin sınırlarının açılmasından sonra halkların Müslümanlar ile ilişkileri sıkılaştı. Bu ilişki İslam dininin bir tür yayılmasında etkili oldu. Onlar, Müslüman toplumu yakından gözlemlediler ve Müslümanların eski aristokrat devlet ve sınıfsal toplum ile farklılık taşıdığını gördüler.[11] Örneğin İranlılar asırlar boyunca Sasani şahlarının aristokrat yaşamına tanıklık etmişti, toplumun mahrum sınıfları sadece çok az imkânlar ile yaşam sürmekteydi. Onlar; İslam halifeleri, bu cümleden olmak üzere Müminlerin Önderi (a.s) ve onların en yoksul sınıfların yaşadığı İran şehirlerine gönderdikleri valilerinin sade yaşamlarını gözlemleyince, İslam dinini kabul etmeye eğilim kaydettiler.[12]

5. Her ne kadar başlangıç cihadı (savunma eksenli olmayan cihat) İslam’ın kesin hükümlerinden olsa da başlangıç cihadının mahiyeti inancı dayatmak için savaşmak değildir. Esasen İslam’da inanç dayatılır bir husus değildir. Tarih boyunca da ne Hz. Peygamberin (s.a.a) ve ne de ondan sonraki halifelerin savaşlarında bireyler İslam’ı kabul etmeye mecbur kılınmamıştır. Esasen başlangıç cihadı şiddet ve zorbalık karşısında hakkın sesinin ve halka tavsiye etmenin önünde engel olan diktatör ve bozguncu düzenler ile mücadele etme gayesiyle yapılan kurtuluş savaşıdır. Başka bir ifadeyle başlangıç cihadı bir tür savunmadır, ancak bu savunma bir şahsın veya milletin haklarını savunmak değil, insaniyetin haklarını savunmaktır. Başlangıç cihadı araştırma özgürlüğünü, hakikati öğrenmeyi ve hakkın sesinin insanlara ulaşmasını engelleyen etmenleri kaldırmayı savunur. Bu nedenle Allame Tabatabai cihat ayetlerini inceldikten sonra şöyle söylemektedir: “Savaş ister İslam ve Müslümanları savunma yolunda ve ister başlangıç cihadı şeklinde olsun gerçekte insaniyet hakikatini savunmak içindir.”[13]

6. Son olarak Hz. Peygamberin (s.a.a) kendi döneminde bir yere saldırması ve fetihte bulunması için hiç kimseye bir emirde bulunmadığını hatırlatmalıyız. Hz. Peygamberin (s.a.a) savaşları savunma eksenli idi ve belirtilen fetihler Hz. Peygamberin (s.a.a) vefatından sonra gerçekleşmiştir. O halde Müslümanların savaşları sırasında bir yerde herhangi bir zülüm ve adaletsizlik gerçekleştiği varsayılsa bile, Müslüman hâkim ve komutanların davranış ve hareketleri İslam’ın hesabına yazılamaz. Bu hâkimler arasında değişik hileler ile komutanlığa ulaşan veya hilafet elbisesini giyen, İslam’ın zahirine uyarak ve hükümlerin zahirini icra ederek kendi makam, taç ve tahtlarını korumak için çabalayan zalim bireyler de var olmuştur. Bazı Emevi ve Abbasi halifelerine bu tür hâkimlerin birer örneği sıfatıyla işaret edilebilir.

 


[1] Bkz: “Hayvanlara Eziyet Etmek”, Soru: 16361; “İlahi Mahlûklar Ve Haklar”, Soru: 17159; “Kedi Öldürmek”, Soru: 9319.

[2] Bkz: “Mürtetlik Hükmünün Uygulanması”, Soru:8703; “İslam’ın Bakışında Kısasın Felsefesi”, Soru: 13138; “Evli Zinasında Had Uygulanması Ve Tövbe”, Soru: 7159.

[3] A’li İmran Suresi, 159. ayet.

[4] İbn. Hişam, Siyretu’n-Nebeviye, s. 358, Tahran, Neşri İslamiye, çapı çaharum, 1368 h.ş; Yakubi, Tarih, Tercüme Ayeti, c. 1, s. 442, Tahran, İntişaratı İlmi ve Ferhengi, çapı heftum, 1374 h.ş;  Ayeti, Tarihi Peyamberi İslam, Tahran, İntişaratıDanişgah, çapı şeşum, 1378 h.ş, s. 390; Caferiyan, Resul, Tarihi Siyasi İslam, c. 1, s. 91 – 377 ve 430, Kum, İntişaratı Delil Ma, çapı dovvum, 1382 h.ş. Hz. Peygamber (s.a.a) Medine’de dinsel azınlıklar ve esir müşrikleri cizye verme ile İslam’ı kabul etmeyi seçme arasında serbest bırakırdı. Bunlar, Hz. Peygamberin İslam dinini kabul ettirmek için zora ve icbara başvurmadığının en açık delilidir.

[5] A’raf Suresi, 158. ayet; Sebe Suresi, 28. ayet; Kalem Suresi, 52. ayet.

[6] AhmediMeyanici, Ali, Mekatibu’r-Resul (s.a.a), c. 2, s. 315 – 705, Daru’l-Hadis, Kum, çapı evvel, 1419 h.k.

[7] Nehcü’l-Belaga, Hutbe 2, 93, 95 ve 192.

[8] Mes’udi, Ebu’l-Hasan Ali b. el-Hüseyin, Murucu’z-Zeheb ve Meadini’i-Cuher, c. 2, s. 242 – 257, Tahkik Dagır, Es’ad, Daru’l-Hicret, çapı dovvum, Kum, 1409 h.k.

[9] Zerrin Kup, Abdu’l-Hüseyin, Tarihi Merdumu İran pes ez İslam, s. 535, İntişaratı Emir Kebir, Tahran, çapı sevvum, 1371 h.ş.

[10] Muhaddis Nuri, Nefsi’r-Rahman fi Fazileti’s-Salman, s. 551, İntişaratı Afak, Tahran, çapı evvel, 1369 h.ş.

[11] Zerrin Kup, Abdu’l-Hüseyin, Bamdadı İslam, s. 87, İntişaratı Emir Kebir, Tahran, çapı şeşum, 1369 h.ş; WillDorant, Tarihi Temeddün, c. 4, s. 169 – 181, İntişaratı İlmi Ferhengi, Tahran, çapı çaharum, bi ta; Christian San, Arthur, İran der zamanı Sasaniyan, Tercüme Reşit Yasimi, s. 138 ve 638 – 666, Tahran, Dünyayı Kitap, çapı nohum, 1374 h.ş.

[12] İbrahim, Hasan, Tarihi Siyasiyi İslam, s. 269, Dünyayı Kitap, çapı şeşum, 1378h.ş.

[13] Tabatabai, Seyit Muhammed Hüseyin, el-Mizan fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 2, s. 68, Defteri intişaratı İslami, çapı pencum, Kum, 1417 h.k.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Müçtehitlerin makamı konusunda bir ayet veya hadis var mı?
    10426 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bu devirde temizliğe riayet etmemize rağmen, adet görme guslünün felsefesi nedir?
    6929 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2012/05/16
    İslam’ın tüm hüküm ve buyrukları insanların maddi ve manevi maslahat ve menfaatleri korumak için oluşturulmuş ve bundan başka hiçbir hedef gözetilmemiştir. Yüce Allah bu hükümler ile insanlar için hem manevi hem de cismani taharet ve temizliğin sağlanmasını istemektedir. Esasen guslün ve adet guslünün hikmet ve sırları, zahiri ...
  • Kumar aleti olmaktan çıkmış olan oyun kâğıtlarıyla kumar amacını gütmeksizin oyun oynamanın hükmü nedir, sakıncalı ve işkâlı var mıdır?
    8387 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/20
    Zikredilen sorunun cevabı bağlamında imma Humeyni (kuddise sırruh) ve diğer taklidi mercileri şöyle buyurmuşlardı: Örfün nezdinde kumar aleti olarak bilinen oyun kâğıtlarıyla oyun oynamak kesinlikle caiz değildir. (İster kazanmak ve kazanmamak amacını gütsün ister gütmesin). Ama örf nezdinde kumar aletlerinden sayılmayan; örneğin bir anlamda fikri geliştiren ve dini ve ilmi ...
  • Kadın zarif bir varlık mıdır yoksa zayıf bir insan mı?
    11792 Eski Kelam İlmi 2010/12/05
    Kur’an’a göre kadının makamı çok yüksektir. Kur’an yaratılış yönünden kadın ve erkeği aynı cinsten olduğunu söylemekte ve insanlıkta bir bilmektedir. Bu semavi kitap özel ilahi lütufa nail olan, vahiyin rububi makamınaçıkan ve meleklerin konuştuğu kadınlardan bahsetmiş, iman ve Allah yolunda mukavemetin örnekleri olan ...
  • İmamlara ait resimlerin şer’i hükmü nedir?
    7021 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/09/07
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah, bizi ölümden sonra tekrar bu dünyaya döndürecek olursa biz iyi işler yapar mıyız?
    11185 Eski Kelam İlmi 2010/07/07
    Birincisi, kişilerin isteğine bağlı olarak dünyaya dönebilmelerinin mümkün oluşu yaratılış nizamının bozulmasına ve Peygamberlerin gönderilişinin abes olmasına yol açar. İkincisi, bu kişilerin dünyaya dönmeleri farz-i mahal gerçekleşse bile onların iyi işler yapacakları belli değildir. Çünkü dünya aynı dünyadır ve onlar da aynı istek ve heveslere sahiptirler. Nitekim dünyada da ...
  • Allah’ın fertlere evlat verme ve vermemedeki hikmeti nedir?
    70480 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Yüce Allah âlim ve hikmet sahibidir. İlahi sünnet her işin sebepler kanalıyla gerçekleşmesini gerektirir. İlahi sünnetlerden bir tanesi de kendine has nedenler aracılığıyla neslin üremesidir. Tarih boyunca evlendikten sonra veya genel olarak veyahut uzun bir müddet süresince evlat sahibi olmayan birçok insan vardır. Bu fertler arasında ömründe hiçbir günaha ...
  • İranda ne kadar Yahudi var ve İran devletinin onlara davranışı nasıldır?
    10619 Düzenler 2011/10/23
    İran İslam Cumhuriyetinde dini azınlıklar (Yahudi, Hıristiyan, Zerdüşt...) Müslümanlarla beraber yaşamaktalar. İran Yahudilerinin kendi istatistiklerine göre İranda şu anda 20 bin civarında Yahudi (Kelimi) vardır.[1] Onlarda diğer İran vatandaşlarının sahip olduğu tüm hak ve hukuka sahiptirler. Ekonomi, ibadet, sosyal ...
  • imamların makamı enbiyaların makamindan daha mi üstün?
    14340 Eski Kelam İlmi 2011/02/14
    İmamların ilmi makamları nebilerinkinden daha üstün olduğu meselesi birçok rivayetlerde konu edilmiş. Bunun asıl delili imamların (a.s.) nurani olan batini boyutlarının peygamber (s.a.a.) ile bir olmalarıdır. Peygamber (s.a.a.) diğer peygamberlerden üstün olduğu gibi, bu kaynaktan yararlanan imamların ilmi makamı da diğer tüm peygamberlerden ...
  • Hangi imam ferec duasını şahsen okumaktaydı?
    15018 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Ferec kavramı, (Arapça) sözlükte “gam ve hüzünden kurtulmak ve ferahlanmak” anlamına gelir.[1] Hadis kitaplarında ferec ve ferahlanmanın hâsıl olması için zikredilen dua ve ameller bu sözlük anlamını taşımaktadır. Burada “Ferec Duası” olarak adlandırılan üç dua ve de “Ferec Namazı” olarak isimlendirilen bir namazı zikretmekle ...

En Çok Okunanlar