Gelişmiş Arama
Ziyaret
51864
Güncellenme Tarihi: 2010/04/07
Soru Özeti
İbn-i Arabi’nin Zamanın İmamı Hz. Mehdi (a.s) hakkında ki görüşü nedir?
Soru
Muhyiddin Arabi’nin Hz. Mehdi’ye (a.s) inandığı şeklinde yaygın bir görüş var. Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Kısa Cevap

İbn-i Arabi’nin eserlerini incelediğimizde onun Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki inancı ortaya çıkar. Ahir-uz zamanda zuhur edecek Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında şöyle yazar: “Allah’ın yeryüzünde yaşayan ve zuhur edecek halifesi vardır. Onun zuhuru dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve O dünyayı adaletle dolduracaktır. Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa da Allah o günü öyle uzatacak ki o halife hüküm sürecektir. O, Resulullah’ın (s.a.a) öz soyundan ve İmam Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) torunlarındandır.”

İbn-i Arabi’nin el-Via-ul Mahtum Ala’s Sırr-il Mektum adlı kitabı İmam Mehdi’nin (a.s) mutlak velayeti hakkında olup Onun (a.s) zuhur şeklini anlatmaktadır.

İbn-i Arabi’nin Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki görüşü Şianın görüşü gibidir. O diyor ki: ‘Mehdi (a.s), İmam Hasan Askeri’nin (a.s) oğludur. Hicri 255 yılının Şaban ayının yarsında (15’inde) dünyaya gelmiştir. İsa b. Meryem Onunla buluşuncaya kadar baki kalacaktır.’

İbn-i Arabi, İmam Mehdi’nin (a.s) ismetini ve ilmini ilahi tenzilden (Kur’an’dan) aldığına inanır.

Ayrıntılı Cevap

Asıl adı Muhammed b. Ali. b. Muhammed b. Ahmed b. Abdullah Hatem Tai olan İbn-i Arabi (h.k. 560-638) Muhyiddin diye meşhur olmuş, künyesi İbn-i Arabi, lakabı Şeyh-i Ekber’dir.

Muhyiddin Arabi, büyük ariflerdendir. İrfani ilimlerin ve teorik irfanın temellerini atmıştır. İslam dünyasının en çalışkan bilginlerinden biridir. O irfancıların içinde eşsiz biridir. İrfanla uğraşanların içinde şimdiye kadar kimse onun gibi olamamıştır. Eserlerinin asıl konuları irfan, haller, kazanımlar ve kalbi tecrübelerdir. Aynı zamanda hadis, tefsir, siret, fıkıh, simya, cifr, astronomi, hesap, cümel ve şiir alanlarında da eserleri vardır. Şimdiye kadar beş yüzden fazla eseri belirlenmiştir.[1]

Çok boyutlu kişiliği ve derin düşünceleriyle asırlarca bir çok ilim ve din adamını kendine çekmiştir.

Mihrap şehidi Ayetullah Kadı, Enis-ul Muvahhidin adlı eserinin dip notunda şöyle yazar: Şii ve Sünni alimlerinin içinde onun hakkında üç görüş vardır. Bazıları -Allame Taftazani gibi- onu tekfir ettiler, bazıları evliyanın büyüklerinden hatta kamillerin arifi ve müçtehitlerin a’zamı sayıyor, bazıları da onun veli olduğuna inanmış, ama kitaplarını okumayı haram etmişlerdir.[2]

Ayetullah Cevadi Amuli şöyle diyor: İbn-i Arabi meşhur olduğu zamandan günümüze kadar muhtelif mezhep ve fırkalar tarafından hakkında çeşitli hükümler verilmiştir. Herkes kendi zannına dayanarak onu sevmiş ya da reddetmiştir… Kimileri onu en üst derecede ve ismet haddinde görürken, kimileride zındık olduğunu söylüyor.[3]

Allame Şehid Mutahhari’de şöyle yazıyor: Muhyiddin Arabi, Endülüs’lüdür. Endülüs halkı Sünni’ydi ve Şia’ya karşı inatları vardı. Onlardan nasibi kokusu geliyor. Ehl-i Sünnet alimlerinden nasibi olanlar Endülüslüdürler. Endülüs’te Şia yoktur, olsa da çok azdır. Muhyiddin, Endülüslüdür, ama irfani yönü olduğu için yeryüzünün veli ve hüccetsiz olamayacağı inancına sahiptir. O Şianın görüşünü kabul ediyor. Masum İmamlarla (a.s) Hz. Zehra’nın isimlerini saygı ile anmış ve on iki İmam’ı Hz. Mehdi’ye (a.s) kadar saymıştır ve altı yüz küsur senesinde Onu (a.s) gördüğünü iddia ediyor.[4]

Allame Hasanzade Amuli şöyle yazar: İbn-i Arabi, ed-Dürr-ül Meknun ve’s Sırrul Mektum adlı kitabında yazıyor ki: ‘Kur’an’ın sırları Peygamberden sonra Emir-ul Müminin’de idi.’ Sonra Masum İmamların (a.s) isimlerini tek tek sayarak Hz. Mehdi Bakiyetullah’a kadar geliyor.[5]

İbn-i Arabi, Ankau Mağribin Fi Hatmi-l Evliya ve Şems-ul Mağrib adlı eserinde Hatem-ul Velayet’in özellik, şart ve kemallerini anlatmaktadır; bunlar Hz. Hüccet ve Şiilerin on ikinci imamının (a.f) dışında kimsede yoktur. O bu kitabın sonlarında Hatem-ul Evliya’yı açıkça belirleyerek şöyle diyor: ‘Kuşkusuz İmam Mehdi, Resul-u Ekremin soyundandır.’[6]

Fütuhat-ı Mekkiyye’nin 366. babında ahir-uz zamanda gelecek olan Hz. Mehdi’nin (a.s) asker ve komutanları hakkında da şöyle diyor: ‘Allah’ın sonradan zuhur edecek yeryüzünde yaşayan halifesi vardır. Onun zuhuru, dünya zulüm ve kötülükle dolduğu zaman gerçekleşecek ve O dünyayı adaletle dolduracaktır. Dünyanın ömründen bir günden fazla kalmasa da Allah o günü öyle uzatacak ki o halife veli ve yönetici olacak. Mehdi, Resulullah’ın (s.a.a) ıtratından ve İmam Hüseyin b. Ali b. Ebi Talib’in (a.s) soyundandır.’

Şeyh-i Ekber İbn-i Arabi’nin el-Via-ul Mahtum Ala’s Sırr-il Mektum adlı risalesi vaat edilmiş Mehdi’nin (a.f) mutlak velayetinin işleri ve zuhurunun ne şekilde olacağı hakkındadır.[7]

İbn-i Arabi’nin Hz. Mehdi (a.s) hakkındaki görüşü Şianın görüşü gibidir. O bu konuda diyor ki: ‘Mehdi (a.s), İmam Hasan Askeri’nin (a.s) oğludur. Hicri 255 yılının Şaban ayının yarısında (15’inde) dünyaya gelmiştir. İsa b. Meryem Onunla buluşuncaya kadar baki kalacaktır.’[8]

Yine O, İmam Mehdi’nin (a.s) ismetine ve ilmini ilahi tenzilden (Kur’an’dan) aldığına inanır.[9]

Hatırlatmak gerekir ki birçok büyük Şii alimi kitaplarında Muhyiddin Arabi’nin sözlerinden deliller getirmiştir. Örneğin, Allame Emini el-Gadir adlı eserinde Nebevi hadisler başlığı altında İmam Ali’nin (a.s) faziletleri bölümünde Ehl-i Sünnet kaynaklarında gelen ‘Ben ilmin şehriyim Ali’de kapısıdır.’ hadisini İbn-i Arabi’nin ed-Dürr-ül Meknun kitabından nakletmiştir.[10]



[1] - Bkz: Muhyiddin Arabi, s.572-576

[2] - Mehdi Neraki, Enis-ul Muvahhidin, (Dipnot), s.170

[3] - Abdullah Cevadi Amuli, Avay-ı Tevhid, s.83-84

[4] - Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.4, s.944

[5] - Muhammed Bedii, Goftegu Ba Allame Hasanzade, s.202

[6] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.25

[7] - Seyyid Celaluddin Aştiyani, Tefsir-u Fatihat-il Kitap, Mukaddime.

[8] - Muhyiddin Arabi, Hidayet-ul Ümem, Mukaddime, s.24

[9] - Muhyiddin Arabi, Futuhat-il Mekkiyye, c.6, s.50-66

[10] - Allame Emini, el-Gadir, c.6, s.93

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar