Gelişmiş Arama
Ziyaret
9008
Güncellenme Tarihi: 2011/05/31
Soru Özeti
Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
Soru
Fikhi açıdan had cezasının uygulanması niçin yargıcın sorumluluğundadır?
Kısa Cevap

Beşeri toplumların örfünde suçluların cezalandırılması, hükümetin sorumluluğundadır ve devlet dışında biri, bunu uygulayamaz. Bu ilke, İslam fıkhı tarafından da teyit edilmiştir. Müslüman fakihler hadlerin uygulamasını İmam’ın (a.s) var olduğu dönemde, Masum İmam’ın (a.s) ve onun tarafından atanan kimseler tarafından uygulanacağına inanırlar. Ancak gaybet döneminde, haddin uygulanması, gerekli tüm şartları üstünde bulunduran velayeti fakihin sorumluluğundadır, zira onlar, imamın naipleridirler. Müslümanlara haddin uygulanmasını emreden ayet ve rivayetler, Müslümanların her birinin haddi uygulamasının caiz olduğu anlamı değil, bilakis Müslüman toplumu kastedilmiştir. Hadlerin İslam hâkimi tarafından uygulanması gerekliliğinin delillerini aşağıdaki konularda özetlemek mümkündür:

1. Masumların (a.s) pratik yaşamları, 2. Rivayetler, 3. Düzenin korunması ve toplumun güvenliği, 4. Müslümanların icması, 5. Konunun uzmanlık alanını içermesi.

Ayrıntılı Cevap

Had; zina edene yüz kırbaç vurulması[1] örneğinde olduğu gibi ölçüsü Kur’an ve sünnette belirlenmiş akıbettir ve böyle bir kimsenin cezasını belirlemek şer’i hâkimin sorumluluğundadır. Had ve kırbaç cezaları, İslam’da kanuna muhalefet eden kimse için kararlaştırılmıştır ve bu cezaların uygulama yargısı, hükümlerin sorumluluğu dâhilindedir. Nitekim diğer hükümetler de ceza kanunlarının uygulanmasında bu rolü ifa eder.

İslam’da had cezasının icra edilmesine pek çok tavsiye edilmiştir. Birçok rivayette “Had, kırk gün (veya kırk gün kırk gece) yağmurdan daha faydalıdır” buyruğu, bunun bir örneğidir. Elbette had cezasının dikkatle ve yakin üzere uygulanmasına tekit edilmiştir.[2] Yargı kararından sonra hadlerin uygulanması ve suçluların cezalandırılması, onların mal ve kendileri üzerinde başkalarının bir tür sulta ve velayetleri vardır. Asıl ve birincil kural, bir şahsın diğer bir şahıs üzerinde sultasının olmamasıdır. Bunun için bir kimse üzerinde böyle bir sulta ve velayetin ispatı, delili ve kuşku götürmez ayet ve rivayetleri gerektirir ve yargı makamına sahip olmanın yanında had cezalarının uygulanmasına da hakları olan yalnızca Peygamber (s.a.a) ve Masum İmamlardır (a.s). Had cezalarının uygulanmasında Peygamberler ve Masum İmamların (a.s) pratik yaşamları da onların böyle bir haklarının olduğuna tanıklık eder. Ancak Masumun (a.s) izni olmaksızın başkası üzerinde sulta hakkına sahip olmanın sübutu şek ve kuşku konusudur ve asıl olan, böyle bir hakkın olmamasıdır, ama onların izniyle bu hak başkalarına taşınabilir, ni tekim yargı velayeti de böyledir. Ancak şu noktaya dikkat edilmesi gerekir ki; apaçık bir iznin olmaması – özel olarak – ve Masum İmama (a.s) ulaşma imkânı olmaması durumunda, ülke düzeni ve toplumun güvenliğinin korunması için böyle bir hak yalnızca tüm şartları üzerinde bulunduran fakih için sabittir.[3]

Hadlerin uygulanmasının Masumlara (a.s) has oluşu konusunda Şey Müfit’in (r.a) söylemi bu anlamı içerir:

“Hadlerin ikamesi, Allah tarafından atanmış İslam hâkimiyle alakalıdır ve bunlar, hidayet kılavuzları ve Ehli Beyt (a.s) imamları ve onların emirliğe ve yargı makamına seçtiği kimselerdir; Masumlar, imkânları olması durumunda bu yetkiyi Şia fakihlerine bırakmamışlardır.”[4]

“Havs b. Gıyas” hadisinde bu konuda şöyle gelmiştir: “Ben, İmam Sadık’a (a.s), kimin hadleri ikame edebileceğini; sultanın mı yoksa yargıcın mı? diye sorduğumda, İmam şöyle buyurdu: Hükümet kimin elindeyse.”[5]

Aynı şekilde “Eş’asiyyat” kitabında İmam Sadık’ın (a.s) şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “İmamın (a.s) varlığına rağmen hüküm (kada/yargı), hadlerin icrası ve Cuma namazının ikamesi meşru değildir”.[6]

Bu hadislerin toplamından hadlerin ve kırbaç cezalarının ilk merhalede Masum İmamlara (a.s) has olduğu anlaşılır.[7]

Daha açık söylersek: Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun”.[8] Ve Yaptıklarına bir karşılık ve Allah’tan caydırıcı bir müeyyide olmak üzere hırsız erkek ile hırsız kadının ellerini kesin”.[9] Ayetlerinin had cezaları hakkındaki hitabı, genel ve mutlak olsa da; yani toplum fertlerinin tamamının uygulayabileceği anlaşılsa da, ancak kesinlikle ve yakinen ayetler hercümerci gerekli kılacak geneli(umumu istiğrai)  kastetmemiştir. Aksine tüm fertlerin – namaz gibi – bunun uygulanmasıyla sorumlu olmadığını, İslam toplumunun had cezalarını uygulamakla yükümlü olduğunu yani bu işin sorumlusunun icra edebileceğini ve halkında bu konuda İslam hükümetine yardım edip onu desteklemesi gerektiğini kastetmiştir.

İslam hükümeti tarafında hükmün icra edilmesinin delilleri şunlardan ibarettir:

  1. Düzenin korunması: Şer’i hadler, fertlerin tamamının eliyle uygulanırsa ve fertler, kendi belirlemeleri doğrultusunda had cezası uygularsa toplum; hercümerce, güvensizliğe, namusun çiğnenmesine, kan dökülmesine ve başka toplumsal fesatlara duçar olacaktır. Bunun için toplumun güvenliğiyle alakalı bu türden işlerin, hükümet aracılığıyla ve özel fertlerin yoluyla yerine getirilmesi gerekir.
  2. Meselenin uzmanlık isteyen bir konu olması: Suçun ispatı, hükmünün teşhisi ve had cezasının doğru icra edilmesi kolay bir iş olmayıp özellikle söz konusu bu mesele, fertlerin haysiyetleriyle alakalı olması hasebiyle, uzmanlığı gerektirir.
  3. Sire: Resulü Ekrem (s.a.a) zamanında Müslümanların ilmi yöntemleri ve bu dönem sonrası İslam hâkimlerinin de üslubu aşağıdaki şekilde idi: Suçlu ve günahkârların cezalandırılması, İslam hükümetinin ve Veliy-i Emrin veya yargıçların gözetimi altında uygulanıyordu. Fertlerin  doğrudan bu işlere karışma hakları yoktu ve tarih de bunun dışında bir nakilde bulunmamıştır.
  4. Hadisler: Bu konuda masumlardan hadisler gelmiştir ve biz, bunların bazılarını açıkladık.
  5. İcma: Fakihler topluluğunun sözlerinde[10] açıkça bu konuda Müslümanların umumunun icması nakledilmiş olup konu Şia’ya has değildir. Ehli Sünnet âlimleri de bu meselede ittifak etmişlerdir örneğin; “Fıkhu’s-Sünne” kitabının müellifi şöyle der: “Fakihlerin umumunun, hâkim (İslam hâkimi) veya onun tarafından atanan birinin hadleri ikame (ve icra) edebileceği ve fertlerin kendi başlarına amel edemeyecekleri konusunda görüş ittifakı vardır. Tahavi’nin Müslim b. Yesar’dan rivayet ettiğine göre; Allah Resulü’nün (s.a.v) ashabından birisi şöyle diyordu: Zekât, hudut, fey’ ve Cuma namazı, sultanın işidir. Bu şahıs şöyle devam ediyor: Bu konuda hiçbir sahabenin muhalefet ettiğini hatırlamıyordum.”[11]

 


[1] -Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek vurun.”Nur, 2.

[2] -Humeyni, Seyit Ruhullah Musevi, Tevzihu’l Mesail (Mahşi-İmam Humeyni), Kum 1424 h. k, Defteri İntişarati İslami, c. 2, s. 815.

[3] -Daha fazla bilgilenmek için bakınız: Meşruiyeti İcrai Velayeti Fakih ve Nazariyeyi İntisab, 9957; Nispeti Velayeti Fakih ba Velayeti Peyamber ve İmaman, 9294(Site: 9467).

[4] -Âmuli, Muhammed Hasan, Vesailü’ş-Şia, Kum 1409 k, Müessesetü Alü’l Beyt, c. 18, s. 338, hadis no: 2.

[5] -Vesailü’ş-Şia c. 18, s. 338, hadis no: 1.

[6] -Muhaddis Nuri, Müstedrekü’l Vesail, Kum 1408 k, Müessesetü Âlü’l Beyt, c. 3, s. 220, hadis no: 1.

[7] -Halhali, Seyit Muhammed Mehdi, El-Hakimiyetü fi’l İslamiye, s. 433.

[8] -Nur, 2.

[9] -Maide, 38.

[10] -Bakınız: Necefi Muhammed Hasan, “Cevahiru’l Kelam”, Beyrut, Bi ta, Daru İhyai’t-Turas, c. 21, s. 386.

[11] -“Fıkhu’s-Sünne”, c. 2, s. 362 nakleden: Halhali, Seyit Muhammed Mehdi, “Hâkimiyet der İslam ya Velayeti Fakih”, Mütercim: Cafer El-Hadi, Kum 1422 k, Defteri İntişarati İslami, Birinci baskı, s. 115-118.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İkinci iş yapma hakkında fetva var mıdır? Veya ikinci işten elde edilen mal, dünyaya düşkünlük sayılır mı?
    6377 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    İslam açısından iş sahibi veya ikinci bir işe sahip olmanın hiçbir sakıncası yoktur. İslam dini açısından beğenilmeyen, kınanan şey dünyaya düşkünlük, ona bağlanmak, maneviyat ve ahiretten uzaklaşmaktır ki bunlar bir işe sahibi olanlarda da görülebilir. Bir işi ve az bir geliri olanların içinde de dünayaya daha fazla ...
  • Eğer meseleyi bilmemeden ötürü ölüyü tahnit etmeksizin toprağa gömerlerse ne yapılmalıdır?
    7445 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/15
    Gusül aldırıldıktan sonra ölüyü tahnit etmek farzdır; yani ölünün alnı, el avuçları, diz kapakları ve ayaklarının büyük parmaklarının ucuna kâfur sürülmelidir.[1] Ama defin işleminden sonra ölünün tahnit edilmediğinin farkına varılırsa, beden kabirde kokmamış ve dağılmamışsa, kabrin açılıp kabirde tahnit işleminin yapılması fazdır ve onun ...
  • Namaz dinin direği ise neden fürû-u din’den sayılmıştır?
    9745 Eski Kelam İlmi 2010/10/12
    Usul-u din, insanın akıl ve idrakıyla kabul ederek İslam’a girdiği inançlar topluluğuna denir. İslam’agirildikten sonra insanın üzerine bir takım bireysel ve toplumsal vazifeler farz olur ki, onlardan biri namazdır. Namaz, ahkamın içinde çok önemli ...
  • İslam’ın intihar hakkındaki hükmü nedir?
    9073 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/17
    Kesinlikle her insanın hayatında dünyayı gözünde karanlık ve boş kılan rahatsızlıklar ve yenilgiler meydana gelmektedir. Bu durumda insanlar iki türlüdür: Bir grup bu sorunlar yumağından başı dik çıkmakta, tüm zorluklara göğüs germekte ve Allah’a tevekkül ederek yeniden yapılanmaya başlamaktadır. Bunun karşısında yer alan diğer grup ise eğilmekte, inzivaya çekilmekte ...
  • İslam dininin büyük ve görkemli evler hakkındaki görüşü nedir? Nasıl insanları ev yaparken ölçülü olmaya davet edebiliriz?
    2804 Hadis 2020/01/19
  • Neden biz Şiiler Hamd suresinden sonra “elhamdülillahi rabbi’l-âlemin diye söylemekteyiz?
    8783 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/23
    Bizim ile Ehli Sünnet arasında bir takım şekilsel ihtilaflar mevcuttur. Ehli Sünnet mensuplarının el bağlayarak namaz kılması, onların abdest alma şekli ve bunun Şia ile farklılığı, fıkıh konularındaki bazı şekilsel ihtilaf noktaları olarak adlandırılabilir. Bu ihtilafların nedeni, bu sitedeki diğer sorularda detaylıca işlenen daha genel konulara dönmektedir. (1523, 248 ...
  • Gıybeti dinleyen gıybet edenin günahına ortak mıdır?
    3852 Gıybet, Hakaret Ve Gözetleme 2020/01/20
  • Acaba “aşura gününde insan kedisi için dua yapmamalıdır” şeklindeki iddia doğru mudur?
    6103 Pratik Ahlak 2012/09/15
    Dua kulun fakirane bir şekilde hak Teâlâ’yla irtibat kurup dünyevi ve uhrevi ihtiyacını gidermek için dilekte bulunmaktır. Her durumda kendine ve başkalarına dua yapmak beğenilmekte ve oldukça fazla fazileti ve sevabı vardır. Aşura gününde kedin için dua yapmanın hiçbir işkâlı yoktur. Bilakis aşura gününde yapılması ...
  • Hz. İsa’nın evlenmemesinin özel bir nedeni mi vardı?
    26719 Eski Kelam İlmi 2012/05/30
    Hz. İsa’nın evlenmesi konusunda dini öğretilerde işaret edilen bazı meselelere bakıldığında ilk anda Hz. İsa’nın evliliğe karşı olduğu düşüncesini doğurmaktadır. Ancak Kur’an ve rivayetlerin önemle yaptıkları tavsiyeler göz önüne alındığında ve Hz. İsa’nın (a.s) yaşamı incelediğinde Onun evliliğe karşı olmadığı görülecektir. Onun evlenmemesinin nedeni kendi özel yaşamının ...
  • Cabir b. Efleh kimdir?
    5567 تاريخ بزرگان 2011/08/17
    Cabir b. Efleh-i İsmailî beş ve altıncı asırdaki İspanyalı gökbilimcilerinden olup “Kitabu’l-Hayat Fi Islahi’l-Mucesta” kitabının yazarıdır. O, muhtemelen Sivil’de (İşbiliye) dünyaya gelmiştir; zira bazı yazarlar ve özellikle de Cabir’in oğluyla tanışık olduğunu belirten Musa b.Meymun (529-600) ve Betruci onu İşbilî olarak adlandırmışlardır. Bazen Cabir b. Efleh’in adı başka şahıslar ...

En Çok Okunanlar