Gelişmiş Arama
Ziyaret
12332
Güncellenme Tarihi: 2010/07/24
Soru Özeti
Tanrının bir enerji olduğunu söylemekteler, bu doğru mudur?
Soru
Tanrının bir enerji olduğunu söylemekteler, bu doğru mudur?
Kısa Cevap

Yüce Tanrı zorunlu varlık, âlim ve irade sahibidir. O, her türlü ihtiyaç, sınırlılık ve eksiklikten arı ve münezzehtir. Ama enerji eksiklik, ihtiyaç ve sınırlılıkla eşdeğer olup ilim ve iradeden yoksun bir varlıktır. Enerjinin özellikleri ile Yüce Tanrının sıfatları arasında yapılan mukayeseden Tanrının enerji olmadığı aydınlanmaktadır: Enerji, işin yapılma kabiliyetini (etki ve etkileşim) belirler, çeşitli formlar taşıyabilir, bir formdan başka bir forma geçebilir ve şu özelikleri kendinde barındırır:

1-     Enerji maddenin bir türevidir ve onda yer alır.

2-     Enerjinin kaynağı vardır.

3-     Enerjinin bir takım sınırları vardır.

4-     Enerji değişime uğrama kabiliyetine sahiptir.

 Ama Yüce Tanrı maddenin bir türevi değildir ve maddede yer almaz. O’nun kaynak, neden, nicelik ve sınırlılığı yoktur. Değişim ve dönüşüme uğrama özelliğinden yoksundur. Kur’an-ı Kerim de Tanrıyı hiç ihtiyaç duymayan ve kusur, eksiklik ve sınırlılıktan münezzeh bir varlık olarak tanıtır. Düşünce ehli kimseler mezkûr mukayese ve ussal kanıt ile Tanrının enerji olmadığını anlar.

Ayrıntılı Cevap

İlkönce enerjinin sözlük manasını beyan edecek sonra da özelliklerini inceleyeceğiz. Üçüncü merhalede ise enerjinin özellikleri ile Yüce Tanrının özelliklerini mukayese edecek ve en sonda da konuları derleyerek sonlandıracağız.

Enerjinin Tanımı:

“Enerji, işin yapılma kabiliyetini belirler, çeşitli formlar taşıyabilir, bir formdan başka bir forma geçebilir.”[1]

Enerjinin Özellikleri:

Mezkûr bilimsel tanım ve bilimsel kaynaklarda belirtilen noktalar[2] ışığında enerji kavramının temel özellikleri şu şekilde beyan edilebilir:

1-     Enerji maddenin bir türevidir ve onda yer alır. (Örneğin, bazılarının madde menşeinden yoksun sandıkları güneş ışığı gerçekte maddeler arasındaki kimyasal bir etkileşimin mahsulüdür.)[3]

2-     Enerji (source) ve kaynak bir üreticiye sahiptir ve her zaman fiziksel bir süreç yahut kimyasal bir etkileşimin mahsulüdür.

3-     Enerji ölçülürdür ve niceliğe sahiptir. Her tür enerji, üreticisine bağlı olarak özel bir ölçüm (boylam)  birimi ile ölçülen bir miktar (büyüklük) taşır.

4-     Enerji belirgin bir güç boyutu ve kendine has sınırlılıklar taşır. (Örneğin, ışık fakat düz bir çizgi halinde hareket eder ve hiçbir zaman karanlık bir engelden geçemez ve…)

5-     Hepsinden daha önemlisi, enerji suretleri nitelik ve cinsleri değişecek şekilde birbirlerine dönüşme kabiliyetine sahiptir. (Örneğin, yayda birikmiş çekim enerjisi yayın bırakılmasıyla hareket enerjisine yahut baraj arkasındaki suyun potansiyel enerjisi elektrik enerjisine dönüşmektedir.) Hatta son on yıllarda başlarında Einstein’ın olduğu büyük bilginler maddenin enerjiye ve enerjinin maddeye dönüşümünün mümkün olduğunu kanıtlamışlardır.[4]

Enerjinin İlahî Sıfatlarla Mukayesesi

Bu özelliklere odaklanmayla ve Kur’an-ı Kerim ve muteber itikat kitaplarındaki[5] Yüce Tanrının sıfatlarını incelemeyle mezkûr özelliklerin Hz. Hakk’ın sıfatlarıyla çeliştiğini göreceğiz; çünkü Yüce Tanrı zorunlu varlık, âlim ve irade sahibidir. O, her türlü ihtiyaç, sınırlılık ve eksiklikten arı ve münezzehtir. Ama enerji eksiklik, ihtiyaç ve sınırlılıkla eşdeğer olup ilim ve iradeden yoksun bir varlıktır. O halde Yüce Tanrı maddenin bir türevi değildir ve maddede yer almaz. O’nun kaynak, neden, nicelik ve sınırlılığı yoktur. Değişim ve dönüşüme uğrama özelliğinden yoksundur. Kur’an-ı Kerim de Tanrıyı hiç ihtiyaç duymayan ve kusur, eksiklik ve sınırlılıktan münezzeh bir varlık olarak tanıtır. Zira bir yerde şöyle buyurur: “Allah Samed’dir.[6] (Her şey O’na muhtaçtır; O, hiçbir şeye muhtaç değildir.)” O halde muhtaç olmayan bir mabudun bir şeye ihtiyaç duyması makul değildir. Neticede Tanrı hiçbir kapsamda yer almaz; çünkü bir kapsamda yer alırsa ona muhtaç olur. Nitekim bu ayet-i şerife de Tanrının sonuç olmadığını ve bir üreticiye ihtiyaç duymadığını aksine tüm evrenin O’na ihtiyaç duyduğunu ve O’nun her şeyin nedeni olduğunu belirtmektedir. Hz. Ali (a.s) Samed kelimesinin tefsiri hakkında şöyle buyurmuştur: “Samed’in anlamı şudur: O, ne isimdir ve ne de cisim, O’nun ne bir eşi vardır ve ne de bir benzeri, ne sureti vardır ve ne de timsali, ne haddi vardır ve ne de hududu, ne bir yeri vardır ve ne de bir mekânı… ne nuranidir ve ne de karanlık, ne ruhanidir ve ne de cismani ve hiçbir bir mekan O’nu kapsayamaz.”[7] Son ayet ve onun hakkında zikredilen hadis, enerji ve Tanrı arasındaki farkı iyice beyan etmekte ve mezkûr ussal kanıta atıfta bulunmaktadır. Bir başka yerde ise şöyle buyrulmuştur:  “Allah, her şeyi kuşatıcıdır.”[8] Öyleyse hiçbir araç Tanrıyı ölçemez; zira O, her aracı kuşatıcıdır. Aynı şekilde şöyle buyrulmuştur: “Şüphesiz ki sen her şeye kadirsin.”[9] Bu ayet ile Tanrının hiçbir sınırlılığı olmadığı kanıtlanabilir. Bir diğer yerde ise “ilahî sünnetlerde hiçbir zaman bir değişiklik bulamazsın” diye belirtilmektedir; zira sabit ve dönüşken olmayan sünnetler sadece sabit ve değişken olmayan bir varlıktan kaynaklanır.

Önemli Bir Nokta

Işığın enerjinin bir türü (bir sureti) olduğu belirtildi. Öte taraftan Kur’an-ı Kerim’de ışık (nur) Allah’a isnat edilmiştir.[10] Böyleyken muteber tefsirlerin bu ayeti nasıl yorumladıklarına bakmak gerekir.

- el-Mizan Tefsiri’nde “münevver” nurundan maksadın ( göklere ve yeryüzüne ) varlık veren anlamına geldiği belirtilmiştir. “Yüce Allah’ın nuru, tüm nurların kendisinden kaynaklandığı ve O’nun genel rahmeti olan şeydir.”[11]

- Nur Tefsiri’nde şöyle yer almıştır: Nurdan maksat aydınlatmak ve hidayet ediciliktir; yani Allah sonsuz bir nur gibi evreni yönlendirmekte ve ona kılavuzluk etmektedir. Nitekim ayetin sonunda şöyle buyurmuştur: “Allah nuruyla hidayete erdirir…”[12]

- Bir başka açıklamada ise şöyle beyan edilmiştir: Varlık ışıltısıyla yer ve gökleri aydınlatan ve onlara hayat veren Allah’tır. O, lütfünü onlardan esirgerse her şey zeval, karanlık ve dağılmaya yüz tutacaktır. Hatta eğer nur “zatı zahir ve açık olan ve diğerini zahir kılan bir şeydir” tanımı ile tanımlansa bile Allah mutlak nurun örneğidir.[13]  

Netice itibariyle enerji ile Yüce tanrının sıfatlarının mukayesesi derin ve geniş bir çelişkiyi yansıtmaktadır. Enerji belirtilen sınırlılık, eksiklik ve zaaflar ile Tanrıyla ilişkilendirilemez; çünkü O, âlemlerin Rabbi ve mutlak kemal, kudret ve ilimdir. Ancak enerji bütün çeşitleriyle eksiklikleri kendinde barındırır ve onun hiçbir çeşidi evreni yaratan Tanrı ile uyuşma kabiliyetinde değildir. Eğer bir hususta bir çeşit enerji O’na isnat edilirse, belirtilen noktalar çerçevesinde açıklanması gerekir.    


[1] Encylopedia İnternational, c. 6, s. 432.

[2] R.K, Fizik-ı Halidî, s. 148-163, Kar ve Enerji.

[3] Güneşin vuran ışığı hidrojen (H) atomları arasındaki kaynama ve hidrojen molekülünün (H2) teşkilinin mahsulüdür.

[4] E=mC*C formülü gereği.

[5] Örneğin Feyz’e ait Nehcü’l-Belağa nüshasında s. 14 ve el-Esfar, c. 6, s. 139’da Hz. Ali’den nakledilen bir hadiste şöyle buyrulmuştur: Her kim Allah’ı başka bir şeyle eş bilirse, O’nu ikileştirmiş ve O’nu ikileştiren, O’nu cüzlere ayırmış ve O’nu cüzlere ayıran da cahillik etmiştir… . Ama enerji hem bileşik ve hem de eş kılınma kabiliyetindedir ve bu özellik de Tanrının özellikleriyle çelişir. Daha fazla araştırmak için şu kitaba müracaat ediniz: “el-Kavlü’l-Sedid Fi Şerhi’l-Tecrid, s. 274 sonrası”  

[6] Tevhid, 2.

[7] Biharu’l-Envar, c.3, s.330.

[8] Allah, her şeyi kuşatıcıdır – Nisa, 126.

[9] Şüphesiz ki sen her şeye kadirsin – Tahrim, 8.

[10]Allah, göklerin ve yerin nurudur…” – Nur, 35

[11] Her şeyi aydınlatan âlemin nuru O’ndan kaynaklanması nedeniyle Yüce Allah’ın nuru, genel rahmettir, el-Mizan, c. 15, s. 122.

[12] Tefsir-i Nur, c. 8, s. 185 (az bir değişiklik ile)

[13] Berguzide-i Tefsir-i Numune, c. 3, s. 297 Şerh-i Aye-i 35 Sure-i Nur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar