Gelişmiş Arama
Ziyaret
15917
Güncellenme Tarihi: 2011/08/16
Soru Özeti
Hz. Fatıma (s.a) Mushaf’ı nedir? Acaba Peygamber (s.a.a) ve Ehlibeyt’in (a.s) ondan haberdar idiler mi?
Soru
Kuleyni kitabında (Kâfi, 1.c, 239.s) diyor ki: “Ashabımızdan bir kısım Ahmet b. Muhammed’den, O da Abdullah b. Huccal’dan, Ahmet b. Ömer Halebî ve O da Ebu Basir’den naklederek şöyle diyor: “İmam Sadık’ın (a.s) huzuruna vardım ve Ona arz ettim: Canım sana feda olsun! Senden bir şey sormak istiyorum. Burada sesimi duyabilecek birisi var mı?” O sırada Ebu Abdullah (a.s) iki ev arasındaki perdeyi aralayarak baktı ve şöyle buyurdu: Her ne istersen sorabilirsin. …(Ben Hz. Fatma'nın mushafı ile ilgili soruyu sorunca) İmam sükût etti ve sonra : “Fatıma’nın (s.a) Mushaf’ı bizim yanımızdadır. Halk Fatıma (s.a) Mushaf’ının ne olduğunu bilmezler.” diye buyurdu. Dedim ki: “Fatıma (s.a) Mushaf’ı nedir?” Buyurdular ki: “Sizin elinizde bulunan Kuran’ın üç katı büyüklüğünde bir Mushaf'tır. Allah’a ant olsun sizin elinizdeki Kuran’ın bir harfi bile onda yoktur.” Dedim ki: “Allah’a ant olsun kâmil ilim budur.” İmam (a.s): “Bu da bir ilimdir ama kâmil ilim değil.” diye buyurdu.”
Acaba Peygamber (s.a.a) ve ashabı, Fatıma’nın (s.a) Mushafından haberdarlar mıydı? Eğer Allah Resulü (s.a.a), peygamber olmasına rağmen onu bilmiyor ve haberdar değildiyse, nasıl olur da Ehlibeyt’in (a.s) ondan haberi olur? Eğer ondan haberdardıysa neden onu ümmetten sakladı? Oysaki Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
“Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni ilet. Eğer bunu yapmazsan, O’nun mesajını iletmemiş olursun.”
Kısa Cevap

Fatıma (s.a) Mushaf’ı, Fatıma Zehra (s.a) zamanında Ali’nin (a.s) eliyle yazılmış olan bir kitaptır. Bu kitabın içeriği özel bir melek veya Cebrail (a.s) vasıtasıyla Hazreti Fatıma’ya (s.a) öğretilmiştir. Bu kitap, gaybî olayları ve Âli Muhammed’in (s.a) sırlarını içerir. Aynı zamanda İmametin bir nişanesi olup imamların birinden diğerine geçmiştir. Şu anda ise zamanın imamı Hazreti Mehdi’nin (a.f) elindedir. Birçok rivayete dayanarak bu kitabın Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonra yazılmasından ötürü, Allah Resulü’nden onun hakkında bir rivayet nakledilmemiştir. Ama bu, Peygamber’in (s.a.a) ondan haberdar olmadığı anlamını taşımaz. Zira bizler Peygamber’in (s.a.a) Allah’ın izniyle gelecekten de haberdar olduğuna inanmaktayız. Bu Mushaf’ın, imametin nişanelerinden olması ve Onlara has olması sebebiyle muhtevası halka bildirilmemiş ve umum için karar kılınmamıştır.

Ayrıntılı Cevap

Hz. Fatıma Mushaf’ı

Ciltlenmiş olarak yani iki kapak arasında toplanan her yazıma, Mushaf denir. Bu yüzden her kitaba Mushaf demek mümkündür. İslam’ın ilk yıllarında Kuran’a da Mushaf denmiştir.[i]

İslam kaynaklarında Masumlara (a.s) has kılınan kitaplar zikredilmiştir ve onlar bu kitapların muhtevasından haberdardılar. Örneğin Ali’nin (a.s) kitabı, Ali (a.s) Mushaf’ı ve Fatıma (s.a) Mushaf’ı…

Bu kaynaklarda zikrettiğimiz son kitap için Fatıma (s.a) Mushaf’ı, Sahife-i Fatıma (s.a) ve Fatıma’nın (s.a) Kitabı gibi unvanlar kullanılmıştır.[ii] Bu konu ile ilgili birçok rivayet mevcuttur. Bu hadislerden bazıları senet yönünden zayıftır ama bazıları ise senet yönünden sahihtir. Bu nedenle, her ne kadar bu hadislerin teferruatlarında farklılık olsa da böyle bir kitabın varlığı hususu kesindir.

Fatıma Mushaf’ının Yazılması

Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra, mübarek kızı babasını kaybetmesinden ötürü çok üzülüyordu. Fatıma Zehra (s.a)’nın babasının ayrılığının tahammülü çok zordu.

Muteber bir rivayette Peygamber’in (s.a.a) vefatından Hazreti Zehra’nın şahadetine kadar olan süreçte, Allah tarafından görevli bir melek teselli vermek için Peygamber’in (s.a.a) kızına nazil oluyordu. Bazı rivayetlerde bu meleğin Cebrail (a.s) olduğu söylenir.[iii] O, Zehra’yı (s.a) babasının berzah âlemindeki durumundan ve gelecekteki olaylardan haberdar ediyordu.

İmam Sadık’tan (a.s) şöyle naklediliyor:“Allah Resulü (s.a.a) vefat ettiğinde Fatıma (s.a) babasının vefatından dolayı o kadar mahzun olmuştu ki bu gam ve hüznün şiddetini sadece Allah bilir. Bu yüzden Allah-u Teâlâ, Ona (s.a) teselli vermesi ve kederini gidermesi için bir melek gönderdi. Fatıma (s.a), Ali’yi (a.s) bu konuda bilgilendirdi ve Ali (a.s) meleğin Hz. Fatma'ya ilettiği tüm o sözleri yazdı. Fatıma Mushaf’ı bu şekilde yazılmış oldu.”[iv]

Bu ve buna benzer başka rivayetlerden bu Mushaf’ın, Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra İmam Ali’nin (a.s) tarafından yazıldığı ve bir meleğin Hz. Fatma Zehra’ya (s.a.) aktarmış olduğu bilgi ve sözlerden oluştuğu anlaşılmaktadır. Elbette önceki rivayetlere nispet daha az olan bazı rivayetlerde bu Mushaf’ın, Allah Resulü (s.a.a) zamanında yazıldığı nakledilmiştir. Seyit Cafer Murtaza Amili ( tarih alanında tanınmış muasır Şii âlimi) farklılıkların ortadan kalkması ve rivayetleri bir araya getirmek amacıyla şöyle diyor: Mushaf, Allah Resulü (s.a.a) zamanında yazılmaya başladı ve bir kısmı Peygamber'in hayatı döneminde yazıldı. Devamı ise Peygamber’in (s.a.a) vefatından sonra yazıldı.[v]

İlahi bir meleğin Hazreti Fatıma (s.a) ile konuşması uzak bir görüş değildir. Zira Kur'an'da seçkin kadınların meleklerle konuştukları açıkça beyan edilmiştir. Bu konuda Kur'an şöyle buyuruyor: “Hani melekler, “Ey Meryem! Allah seni seçti, arındırdı ve seni âlemlerin kadınlarına üstün kıldı.” dediler.”[vi] Oysaki Hazreti Meryem (s.a) sadece kendi zamanının kadınlarından üstündü ama Fatıma (s.a) tüm zamanlardaki kadınlardan daha üstündür.

Mushaf’ın Muhtevası

Rivayetlerin incelenmesiyle bu kitapta şu konuların işlendiğini görüyoruz:

1-     Gelecekteki olaylardan haberler.[vii]

2-     Hazret-i Fatma Zehra’nın (s.a) vasiyeti.[viii]

3-     Kıyamet gününe kadar, hüküm sürecek olan emirler.[ix]

4-     Hazret-i Fatma Zehra’nın (s.a) soyunun başına gelecek olanlar.[x]

5-     Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonraki berzah alemindeki durumu hakkında bilgi.[xi]

Burada örnek olarak bir rivayete değineceğiz: İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: “Şüphesiz Fatıma (s.a), Peygamber’den (s.a.a) sonra yetmiş beş gün yaşadı. Bu müddette babasını kaybetmesinden dolayı çok kedere büründü. Bu sırada Cebrail (a.s) O’nun yanına geliyor ve Zehra’ya (s.a) teselli veriyordu. Onu sakinleştiriyor ve babasının durumundan ve yerinden haberdar ediyordu. Çocuklarının geleceği konusunda bilgiler veriyordu. Ali (a.s) ise tüm bunları yazıyordu ve Mushaf bu şekilde yazılmış oldu.”[xii]

İmamların (a.s) Söz konusu Mushaf’ın Kuran’la Farklılığına Tekitleri

Bazı kimseler bu mushaf konusunu bahane ederek Şia'ya Kuran’da tahrif olduğunu ve bir takım ayetlerin bu Mushaf'ta olduğuna inandıkları isnat edebilirler. Bu yüzden İmamlar (a.s) bu Mushaf'ta herhangi bir Kuran ayetinin olmadığı vurgusunu yapmışlardır.[xiii] Allame Askeri şöyle yazıyor: “Bazı Ehli Sünnet yazarları, Ehlibeyt mektebi mensuplarına töhmet atıyor ve diyorlar ki: Onların Fatıma Mushaf'ı adında başka bir Kuranları var. Çünkü Fatıma’nın (s.a) kitabının adı Mushaf'tır ve İslam’ın ilk yıllarında beri bazı Müslümanlar Kuran’a Mushaf da demişlerdir.”[xiv] Bu şüphenin ortadan kalkması için Ehl-i Beyt'en gelen hadislere dikkat etmek yeterlidir. Onlar açıkça Fatıma'nın mushafının Kur'an'la bir alakasının olmadığını beyan buyurmuşlardır. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle diyor: “Allah’a ant olsun Fatıma Mushaf’ı bizim yanımızdadır ve onda Kuran’dan bir ayet dahi yoktur.”[xv]

İmamet Nişanesi

Uzunca bir hadiste İmam Rıza (a.s) imamın nişanelerini sayıyor ve buyuruyor ki: “İmamın alametlerinden birisi de Fatıma Mushaf’ının onun yanında olmasıdır.”[xvi] Ayrıca İmam Sadık (a.s) buyuruyor ki: “İmam Bakır (a.s) şehit olmadan önce Fatıma Mushaf’ını bana teslim etti.”[xvii]

Bu Mushaf, yazılışından sonra İmamların elindeydi ve imamlar arasında elden ele geçmiştir. Şu anda ise bu Mushaf zamanın imamı Hazreti Mehdi'nin (a.f) yanındadır.

Peygamberin (s.a.a) Mushaf Hakkındaki Bilgisi

Birçok rivayete dayanarak Mushaf’ın Allah Resulü’nün (s.a.a) vefatından sonra yazıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre, Peygamber (s.a.a) bu Mushaf’a hiç işarette bulunmamıştır, ama bu Allah Resulü’nün (s.a.a) o Mushaf'tan haberdar olmadığı anlamına gelmez. Bizler, Peygamber’in (s.a.a) Allah’ın izni ile gelecekten haberdar olduğuna inanmaktayız. Hazret Resulullah (s.a.a), şu anda bile Kuran ayetinin de buyurduğu gibi bütün amellere ve olaylara şahitlik etmektedir. Elbette bu kitap İmamlara özel olup İmametin nişanelerinden olduğu için halkına geneline açıklanmamıştır.

Daha önce de söylediğimiz gibi, hatta bazı rivayetlere göre Mushaf’ın bir kısmı Peygamber'in (s.a.a) zamanında yazılmıştır.

Buna ilaveten Fatıma Mushaf’ı, Kuran’ın bir bölümü değildi ki Peygamber (s.a.a) onu beyan etmede vazifeli olsun. Diğer taraftan İslam Peygamberi (s.a.a) teferruatla ilgili bir çok hükmü veya Kur'an'ın gelecekle ilgili ayetlerinin tefsirini zamanı gelmediği için beyan etmemiş ve bunları İmamlara bırakmıştır.[xviii] Çünkü kendisinden sonraki masum olan mercileri yani Ehl-i Beyt imamlarını tanıtmakla gerçekte dinin her yönünün anlaşılmasını sağlamış ve her şeyi genel anlamda açıklamıştır. Buna binaen, Efendimizin bir konuda haber vermemesi ondan habersiz olduğuna delil sayılmaz.



[i] Lisan’ul-Arap, 9.c, 186.s

[ii] İbni Babeveyh Kummi, El-İmametu vet-Tebsire, 12.s

[iii] Kâfi, 1.c, 241.s

[iv] Kâfi, 1.c, 238.s

[v] Seyit Cafer Murtaza, Halfiyyatu Kitabi Me’setuz-Zehra, 6.c, 57-58.s

[vi] Âli İmran Suresi, 42. Ayet

[vii] El-İhticac, 2.c,134.s

[viii] El-İhticac, 1.c,241.s

[ix] El-İhticac, 2.c, 134.s

[x] Kâfi, 1.c, 241.s

[xi] Kâfi, 1.c, 241.s

[xii] Kâfi, 1.c, 241.s

[xiii] Muğniye, Muhammed Cevad, Eş-Şiatu fil-Mizan, 61.s

[xiv] Mealim’ul-Medreseteyn, 2.c, 32.s

[xv] Kafi, 1.c, 238.s

[xvi] Men La Yehzuruhul-Fakih, 4.c, 419.s

[xvii] Bihar’ul-Envar, 26.c, 47.s

[xviii] Mutevatir hadis olan Sakaleyn Hadisi’nde belirttiği gibi:  إِنِّی تَارِکٌ فِیکُمُ الثَّقَلَیْنِ مَا إِنْ تَمَسَّکْتُمْ بِهِمَا لَنْ تَضِلُّوا کِتَابَ اللَّهِ وَ عِتْرَتِی أَهْلَ بَیْتِی وَ إِنَّهُمَا لَنْ یَفْتَرِقَا حَتَّى یَرِدَا عَلَیَّ الْحَوْضَ Vesail’uş-Şia, 27.c, 33.s

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17011 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    5973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11448 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • İnsan olağan üstü işler yapabilir mi? Bu tür işleri yapmanın faydası nedir?
    10290 Teorik İrfan 2009/09/07
    Sizin işaret ettiğiniz şey, insanın ruhi güç kazanmasının sayesinde gerçekleşir; bu ruhi güç bazen dinin emirlerine uyarak ve şer’i riyazetler çekerek kazanılır; yani insan Allah’a yakınlaşarak İsm-i A’zama sahip olur. Bu güç sayesinde maddi alem üzerinde etkili olabilir ve iradesiyle bir takım işler yapar. Ancak bazen de ...
  • Musa (a.s.) Kısasının Kuranda Tekrar Edilmesinin hikmeti nedir?
    10556 Tefsir 2015/05/20
    Hazreti Musa’nın (a.s.) kur’anı kerimde tekrar edilmesinin hikmeti için hatırlatmalıyız; evvelen; Anlamsız ve lağviyete (boş) neden olacak kâmilen bir tekrar söz konusu değildir. Belki her surede, o surede zikir edilenin muhteva ve içeriğe uygun olan kıssanın kısmına işaret edilmiştir. Saniyen; kuranı kerimde hazreti Musa’nın (a.s.) hayatının diğer ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8976 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6091 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Ziyaret-i Aşura’da ki ‘Beri’tu ilellah ve ileykum minhum’ (Önce Allah’a sonra size onlardan dolayı beri oluyorum) cümlesinde Allah’a ve masumlara beri olmak ne demektir?
    6433 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Beraet lügatte birinden veya bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak manasına gelmektedir. Bu manalar eğer ‘İla’ ile birlikte olmazsa beraet için kullanılır. Ama ‘İla’ ile birlikte olursa bizarlık manasının yanı sıra sığınma manası da vermektedir. Buna göre ziyaretteki sığınma cümlesinin manası şöyle olur: Hak Teala’ya ve siz Ehl-i Beyt’e (a.s) ...
  • Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
    19729 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. ...
  • Derslerimin Cuma namazına denk gelmesi nedeniyle Cuma namazını kılamamaktayım. Bunu telafi etmek için ne yapmalıyım?
    9607 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/11/17
    Değerli kullanıcı! İmam Zaman’ın (a.c.f) gıyabı döneminde Cuma namazı taklit mercilerinin çoğunluğunun fetvasına göre seçimli bir farzdır; yani yükümlü Cuma gününde şartlar mevcut ise Cuma namazını veya öğle namazını kılmada özgürdür. O halde eğer bir kimse Cuma namazını kılarsa, öğle namazını kılmasına gerek kalmaz. Elbette ...

En Çok Okunanlar