Gelişmiş Arama
Ziyaret
48204
Güncellenme Tarihi: 2010/10/12
Soru Özeti
Kur’an’ın nazil olan son ayeti hangisidir ve vahyin çoğalmasının imkanı var mıydı?
Soru
Sizden ricam Peygamber’e (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında bilgi vermenizdir. Bu ayetler ne zaman ve Peygamberimiz (s.a.a) hangi yaşta iken nazil olmuştur? Acaba Peygamberimiz (s.a.a) mesela yetmiş yaşına kadar yaşasaydı başka ayetlerde nazil olur muydu?
Kısa Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler vardır. Bütün rivayetleri göz önüne aldığımızda diyebiliriz ki, Peygamber’e (s.a.a) Mekke’nin fethinde ya da o yıl içinde nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetleri yönünden nazil olan son sure, hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada nazil olan Tevbe suresidir. Ama anlaşıldığı kadarıyla ayet olarak Peygambere (s.a.a) nazil olan son ayet ikmal ayeti (Maide/3)’dir. Çünkü bu ayet dinin kamil olmasını bildirmekte ve vahyin sona erdiğine dair bir uyarıdır. Bu ayet hicretin 10. yılının zilhicce ayının 18’inde veda haccından dönülürken nazil olmuştur. Ancak dinin ikmali ayeti, ahkam ayetlerinin son ayeti olduğuda söylenebilir. Bakara suresinin 281. ayeti Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce  nazil olan son ayettir.

Sorunuzun ikinci bölümünün cevabı için diyoruz ki, nübüvvetin hatminin kesin delilleri ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) Allah’ın gönderdiği son peygamber olduğu göz önüne alındığında, Peygamberimizin (s.a.a) ömrünün daha uzun olması halinde dahi Kur’an’ın ayetlerinin çoğalmasının bir manası olmadığı görülecektir. Çünkü eğer çoğalırsa bundan Allah’ın son kitabını eksik bıraktığı ve sona ulaştırmadığı sonucu ortaya çıkar ki, bu da açıkca bir çelişkidir.
Ayrıntılı Cevap

Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetler hakkında çeşitli rivayetler olduğundan müfessirlerinde bu konudaki görüşleri farklıdır:

1-Şia ve Ehl-i Sünnet’in bir çok hadisinde, Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son surenin ‘Nasr’ suresi olduğu söylenmiştir.[1]

2- Başka rivayetlerde Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin hicretin 9. yılında Mekke’nin fethinden sonra ‘Tebük Seferi’nden dönüldüğü sırada, Tevbe suresinin ilk ayetleri olduğu söylenmiştir.[2]
3- Bir çok rivayette son nazil olan ayetin ‘Sakının o günden ki dönüp Allah'a ulaşacaksınız, sonra da herkese kazancının karşılığı verilecek ve onlara zulmedilmeyecek.’[3] ayeti olduğu buyurulmuştur. Ayet nazil olduktan sonra Cebrail, onun Bakara’nın 280. ayetinin başına konulmasını söylemiştir. Bu olay Peygamber’in (s.a.a) vefatından 21, 9 veya 7 gün önce olmuştur.[4]

4- İbn-i Vazih Yakubi’ye göre sahih ve açık rivayetler Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayetin ‘Bugün dininizi ikmal ettim, size verdiğim nimetimi tamamladım, size din olarak Müslümanlığı verdim de hoşnut oldum.’[5] ayeti olduğunu göstermektedir. Bu ayet Ğadir-i Hum’da Emir-ul Müminin Ali b. Ebi Talib halifeliğe seçildiği zaman nazil olmuştur.[6]

Merhum Ayetullah Marifet diyor ki: Nasr suresinin Tevbe suresinden (ilk ayetlerinden) önce nazil olduğunda şüphe yoktur. Çünkü Nasr suresi Mekke’nin fethini müjdelemektedir; öyleyse Mekke’nin fethinden önce veya o yıl Mekke’de nazil olmuştur.[7] Halbu ki, Tevbe suresi Mekke’nin fethinden bir yıl sonra nazil olmuştur. Buna göre rivayetleri şu şekilde toparlayabiliriz:

a)Son sure: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son tam sure ‘Nasr’ suresidir. Başlangıç ayetlerine göre ise nazil olan son sure Tevbe suresidir.

b)Son ayet: Peygamberimize (s.a.a) nazil olan son ayet hakkında Yakubi’nin görüşü tercih edilebilecek bir görüştür. O, dinin ikmali ayetinin son ayet olduğunu söylüyor. Çünkü bu ayet dinin kamil olduğunu gösteren ve vahyin sona erdiği konusunda uyarıcı niteliğinde bir ayettir.

Bakara suresinin 281. ayeti hakkında iki görüş vardır:

1-Bu ayet veda haccında, kurban bayramı günü Peygambere (s.a.a) nazil olmuştur.[8]  Bu rivayet doğru ise son ayet dinin ikmali ayetidir. Zira dinin ikmali ayeti 18 zilhicce’de veda haccından dönülürken nazil olmuştur.
2-Rivayet sahihse bu ayetin son ayet olması gerekir; o zamanda dinin ikmali ayeti ahkam ayetlerinin sonuncusu olacaktır. Bakara’nın 281. ayeti ise Peygamber’e (s.a.a) vahyolan son ayettir.[9]

Sorunuzun ‘Eğer Peygamber (s.a.a) daha fazla yaşasaydı Kur’an’ın ayetlerinin çoğalma imkanı var mıydı?’ olan ikinci bölümünün cevabında diyoruz ki: Kesin delillerle Resul-ü Ekrem (s.a.a) hatem-ul enbiya, Kur’an ise Allah’ın son mesajıdır. Bu esasa göre Allah-u Teala tam ve son mesajını Peygamberiyle insanlara ulaştırmıştır. Hatta eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha kısa olsaydı, bu mesajların tümü o kısa dönemde inerdi. Eğer Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı, o zaman onların tümü o uzun zamanda Peygambere (s.a.a) nazil olacaktı. Dolayısıyla nübüvvet hatminin kesin delillerine dayanarak diyoruz ki, ‘Peygamberin (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı ayetlerde çoğalacaktı’ sözünün bir manası kalmıyor; çünkü böyle olmazsa o zaman Allah son mesajını eksik bırakmış ve sonlardırmamış olacaktı; bu da açık bir şekilde çelişkidir.

Konu hakkında daha fazla bilgi için Üstad Hadevi Tahrani’nin şu sözlerine yer veriyoruz:

Kur’an ve Tarih

Kur’an, kendi zamanının hakikat ve gerçeklerine bağlı mıdır? Peygamber (s.a.a) başka bir zaman ve mekanda gönderilmiş olsaydı ayetler yinede bu dilde mi nazil olurdu? Kısacası Kur’an’ın tarihi bir yönü mü var?

Bazıları bu tür sorulara cevap verirken belli bir açıdan bakıp şöyle diyorlar: ‘Kur’an’ın ayetleri vahye dayalı olup zaman ve mekanın ötesindedirler. Tarih ve tarihe ait hiçbir şeyle ilgileri yoktur.’ Onların zannına göre Peygamber (s.a.a) herhangi bir zaman ve mekanda Peygamber olsaydı yine aynı ayetler nazil olacak, dil veya Kur’an’ın konularında hiç bir değişiklik olmayacaktı.

Diğer bir grup ise tamamen göreceli bir şekilde cevap veriyor ve diyor ki: ‘Kur’an’ın konularının hepsi nazil olduğu özel şartlara bağlıdır. Zaman ve mekan değişseydi sadece dili değil, aynı zamanda Kur’an’ın konularıda farklı olurdu.’ Onlara göre Resul-ü Ekrem’in (s.a.a) ömrü daha uzun olsaydı veya daha erken peygamberliğe gelseydi ve peygamberlik süresi daha uzun olsaydı, Kur’an’ın ayetleride çoğalır ve hacmi şimdikinin belkide kat kat fazlası olurdu.’

Bu konuyu doğru bir şekilde değerlendirebilmek ve doğru cevaba ulaşabilmek için bir kaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:

1-Daha öncede işaret edildiği gibi, insanın yaşamında değişen şey yaşamın dış yüzeyine ait olan şeylerdir ve insanın aslı ve öz hüviyeti bu değişikliklerle değişime uğramaz. Bu yüzden tarihi konumların değişik olması, bu konumlarda bulunan insanın özünü değiştirmez.

2- Din, insanın değişmeyen ve sabit olan zatına ve özüne bakar. Dinler sadece tarihsel süreçlerinde, insanların dini gerçekleri kavramadaki kabiliyetlerine uygun şekilde kemale doğru hareket etmişlerdir. Bu tekamüli hareket son dinde sona ulaşmış ve en kamili ortaya çıkmıştır. Öyle bir din ki, vahiy yoluyla açıklanması gereken herşeyi kapsıyor ve tahriftende korunmuştur.

3- İnsanlara armağan olarak bir din getiren peygamberin, kendi zamanındaki insanların maarifi gerçekleri ve diliyle onlarla konuşmalı ki birbirleriyle anlaşabilsin ve onlar Onun mesajını alabilsinler. Peygamber, İbranice konuşan halkın içinde peygamberliğe gönderilseydi, o zaman sözlerinin anlaşılması için ibranice konuşması gerekirdi. Öte yandan mesajının temsillerinde ve açıklamalarında onların anlayabileceği kavramları kullanmalıydı. Demek ki, peygamberliğe geldiği zamanın tarihi hakikatı, onun dil kalıbı ve mesajının içeriğinde etki etmektedir. Bu şeklide değişken unsurlar, dindeki sabit unsurların yanında kendilerini göstermektedirler.

Buna göre, eğer Resul-ü Ekrem (s.a.a), İngilizce konuşulan bir yerde peygamber olsaydı, Kur’an’da  İngilizce nazil olacaktı. Ve o bölgede insanlar deve yerine penguen yetiştirselerdi, devenin sahip olduğu acaipliklerin yerine penguenin yaratılış acaipliklerine işaret edilecekti.

Bu durum Kur’an’ın konularının kutsiyet ve değerinin düşmesine neden olmaz. Zira birincisi, bu farklılıklar eğer ortaya çıkmışsa, yalnızca insanın yaşamının dış yüzeyine ait olan değişken unsurlara aittir ve insanın hakikatına ait olan sabit unsurlar alanına girmez. Başka bir deyişle son dinin ebedi mesajı, değişik bir zaman ve mekanda ortaya çıksaydı dil, kalıp ve içeriğinin değişikliğe uğrama imkanı olsaydı dahi yinede her yer ve zamanda aynı olacaktı.

İkincisi, bir peygamberin nerede ve ne zaman seçileceği ilahi ilim ve hikmet göre olup tesdüfi değildir. Allah Resulü’nün (s.a.a) Arap yarımadasında, o belli zaman aralığında peygamber olması hikmetsiz ve nedensiz değildi. Kur’an’ın Arapça nazil olmasını gerektiren böyle bir ortam, ilahi hikmette bu dilin son dinin mefhumlarını sunmada en uygun dil olduğunu göstermektedir. İslamın, Arap cahiliyetinin kültür ortamında ortaya çıkması, İslamın kalıcı mefhumlarının açıklanması için en iyi şartların bu ortamda olduğu hakikatını ortaya koymaktadır. Bu yüzden eğer Kur’an’da deve örnek olarak getirilmişse muhatapların bu hayvanı tanıdıklarından dolayıdır. Bu muhatapların bu tür marifetle Kur’anî hakikatın beyanı için seçilmesi, o konu için en iyi örneğin deve’nin olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla ilahi hikmet, son dinin mesajını ulaştırmada en iyi yolun, bu sayıdaki ayetlerle, bu Arapçayla, bu örnek ve özelliklerde olmasını gerektirmiştir. Bu yüzden, Peygamberin (s.a.a) nübüvvet süresi uzamış olsaydı, ayetlerin sayı ve içeriğinde bir değişiklik olmayacaktı.

Peygamberimizin nübüvvetinin hatemliği konusunda daha fazla bilgi için 386. sorunun (site:399) cevabı olan ‘İslam Dininde Hatemiyetin Sırrı.’ yazısına bakınız.    


[1] -Tabersi, Mecma-ul Beyan, c.10, s.554; Bahrani, Tefsir-i Burhan, c.1, s.29; Suyuti, el-İtkan, s.27

[2] -Feyz-i Kaşani, Tefsir-i Safi, c.1, s.680

[3] -Bakara/281.

[4] -Tefsir-i Şubber, s.83

[5] -Maide/3              

[6] -Tarih-i Yakubi, c.2, s.35

[7] -Esbab-un Nüzul, el-Celaliyyin haşiyesi, c.2, s.145.

[8] -Zerkeşi, Burhan, c.1, s.187

[9] -Ayetullah Muhammed Hadi Marifet, Telhis-ul Temhid, c.1, s.80-81

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hıristiyanlar Hz. Hızır’ın varlığını kabul ediyor mu?
    13114 تاريخ بزرگان 2012/01/18
    İncil’de Hz. Hızır’ın (a.s) ismi geçmemektedir ve Hıristiyanlığın diğer kitaplarının da onun hakkında bir bilgi içereceği uzak bir ihtimaldir. Elbette Kur’an’da da “Hızır” adı geçmemektedir ve ondan sadece kendisinin ubudiyet makamını ve özel ilim ve bilgisini yansıtan kullardan bir kul sıfatıyla söz edilmiştir.
  • Hol’ boşanmasının kanun ve şartları nedir?
    6955 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/19
    Hol’ Boşanması, Özellikleri Ve ŞartlarıKocasına ilgi duymayan ve kendisini boşaması için kocasına mehir veya başka bir malını veren kadının boşanmasına hol’ denir.[1] Daha açık bir ifadeyle hol’ boşanması, kadının herhangi bir nedenden ötürü kocasıyla yaşamayı sürdürmek istememesi ve ...
  • Yabancı şirketlere yapılan yatırımların kazançının hükmü nedir?
    12501 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/06/24
    Yabancı şirketlerde yatırım yapmak eğer müslümanların izzetine, bağımsızlığına zarar vermiyor ve Müslümanların onlara bağlanmalarına ve derin bağlar kurmalarına yol açmıyorsa sakıncası yoktur. Bu bağlamda Müslüman olmayan birinden faiz almak Taklit Mercilerin kahir çoğunluğunun fetvasına göre caizdir. ...
  • Hz Zeyneb’in (s.a) defnedildiği mekân hangi ülkededir?
    35332 تاريخ بزرگان 2012/06/16
    Hz Zeynep’in (s.a) temiz kabrinin mekânı hakkında üç ihtimal mevcuttur[i]: Medine, Şam ve Kahire. Bu üç ihtimalden her birinin taraftarları mevcuttur ve onlar kendi görüşlerini ispatlamak için bir takım deliller getirmişlerdir. Kesin bir şekilde Hz. Zeyneb’in (s.a) kabrinin nerede olduğu belli olmasa bile, bu ...
  • Dini öğreti ve ayinlere üstten bakmayı açıklar mısınız?
    8086 Yeni Kelam İlmi 2012/06/23
    Dinsel öğretilere yukarıdan bakmak, amel ve ibadetlerin ilahi rızayı kazanmak için vesile ve araç ve de manevi yetkinlikleri elde etmek için bir merdiven olması anlamına gelir. Birçok ibadetin felsefe ve hikmetinden bu anlam elde edilmektedir. Nitekim dünyanın sınanma yeri ve durak olduğu, kalınacak bir yer olmadığı, araç ...
  • Acaba düzgün örtünmeyen kadınların fotoğrafını dergilerde bu amelin kötü olduğuna işaret etmek için yayımlanması doğru mudur?
    5399 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/07
    Taklidi Mercii’lerin Defterlerinden alınan cevap şöyledir: Ayetül-Uzma Hameyei (yüze gölgesi devam etsin): Fesada veya şehvani duyguların tahrik edilmesine neden oluyorsa caiz değildir. Ayetul uzma Safi Gülpaygani (yüze gölgesi devam etsin):
  • Neden Şiiler namazı eli açık olarak ve Sünniler de eli bağlı olarak kılmaktadırlar? Peygamber (s.a.a.) namazı nasıl kılmaktaydı? Bu hususta deliliniz var mı?
    94036 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2008/04/09
    On iki İmam’a bağlı olan Şia, Peygamber (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt İmamları’nın sünnetine göre amel etmek için namazı eli açık olarak kılmaktadırlar. Onların delili, Peygamber (s.a.a.) ve Ehl-i Beyt İmamlarının namaz kılarken ellerini açıp normal şekilde namaz kıldıkları ve namaz esnasında elleri bağlamayı Mecusilere benzemeyi ifade eden rivayetlerdir. Aynı şekil ...
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50379 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba Şia mezhebinden Sünni mezhebine geçmek caiz mi?
    4794 Diğer Konular 2018/12/08
    Esasen din ve inanç insanın akıl ve mantık yoluyla hakikati araştırması ve araması sonucu kendi seçimiyledir. İnsan temel inançlarında araştırma yapmalı ve hakikate ulaştıktan sonra onu seçmelidir. Din ve mezhep insana büyüklerinden miras kalmaz. Buna binaen dinin temel inançlarında taklit caiz değildir.[1] Zira din, ...
  • Habil ve Kabil kimle evlendiler?
    82241 Tefsir 2009/06/17
    Tarih ve hadis kaynaklarına göre bugünkü insan soyu ne Habil nede Kabil’in soyundandır. Bu günkü insanlar Hz. Adem’in diğer oğlu olan Şeys veya Hibetu’llah’ın soyundandır.Ancak, Hz. Adem’in çocuklarının evlenmesine gelince Müslüman bilginler bu konuda farklı görüşlere sahiptirler ve genelde şu iki görüşten birini ...

En Çok Okunanlar