Gelişmiş Arama
Ziyaret
12931
Güncellenme Tarihi: 2009/12/20
Soru Özeti
Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
Soru
Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
Kısa Cevap

Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve insanın yücelmesi gibi manevi feyizleri belli bir düzen üzerine kurulu olup belli başlı sebeplerle insana ulaşmaktadır. Ve bu vesileler olmadan insanın bu inayetlere nail olması ve ilahi yakınlaşmaya (kurb) ulaşması mümkün değildir. Çeşitli ayet ve hadislerde bu sebeplerin neler olduğu açıklanmıştır. İlahi dergâha ulaşmak (kurb) bunlar olmaksızın mümkün değildir.

Ayrıntılı Cevap

Bu soruya cevap verebilmek için önce vesile ve vasıtanın manasına bakmak lazım.

Allame Tabatabai, 'Ey iman edenler! Allah'tan çekinin ve Ona vesile edinin[1] ayet-i kerimesinde geçen Allah katında vesilenin manası hakkında şöyle buyuruyor: 'Allah katında vesilenin hakikati Allah'ın gösterdiği yoldan gitmektir. Şöyle ki: 1- Onun ahkamını bilmek gerekir. 2- Ona ibadet etmek gerekir. 3 Ahlak erdemlerini bulmaya çalışmak ve müstehaplara amel etmek gerekir… Vesile bir çeşit vuslattır. Vuslat ise mekan ve cismaniyyetten münezzeh olan Allah-u Teala konusunda Allah'la kul arasında irtibat kurmak için manevi vuslat ve irtibattır. [2] Allah'la kul arasında bu bağ kişinin kendi sunacağı amelleri ve kulluğu olacağı gibi Allah’a kullukta en yüksek mertebelere gelmiş Peygamberlerin ve onların vasilerinin muhabbet ve bağlılığı da olabilir. Çünkü bu muhabbet ve bağ insanı kötülüklerden ve şirkten kurtarıp onun Allah’a yönelmesini sağlar Nitekim Allah’ın kesin iradesi kullarının bu mukaddes insanlar vasıtasıyla hidayet edilmelerine onlara boyun eğip onların muhabbetini kalplerinde canlı tutmalarına yöneliktir.'

 

Tefsir-i Nümune'de ise söz konusu ayet hakkında şöyle yazılmaktadır:

'Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Onların en önemlisi Allah'a ve Peygambere (s.a.a) iman etmek, cihad etmek ve namaz, zekat, oruç gibi ibadetler, Allah'ın evini ziyaret, sıla-i rahim, gizlide ya da açıkta Allah yolunda infak ve her güzel ve hayırlı iştir… Yine Peygamberlerin, İmamların ve Allah'ın salih kullarının şefaatleri de Kur'an'ın açık buyruğuyla Allah'a yakınlaşmaya neden olduklarından tevessül kavramının geniş kapsamına girmektedirler. Peygamber ve İmam'ı takip etmek, Onların izinden gitmekte tevessüldür. Zira bunların tümü, hatta Allah'ı Peygamber, İmam ve Salih insanların makamlarına yemin verdirmek insanı Allah'a yakınlaştırmaktadırlar…'[3]

 

Bütün bunlar gösteriyor ki, Kur'an'ın Allah'a yakınlaşmak için muttakilere emrettiği vesile ve tevessülden maksadı böyle bir manadır.

 

Yukarıda ki ayetin yanı sıra Yusuf suresinin 97. ayetinde de şöyle buyruluyor: '(Yusuf'un kardeşleri) dediler ki: Ey babamız! Allah'tan suçlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten yanlış bir harekette bulunduk.'

 

Tövbe suresinde de Hz. İbrahim (a.s)'ın babası (amcası) hakkında yaptığı istiğfar konusu Peygamberlerin (s.a.a.) dualarının başkalarının günahlarının bağışlanması hakkında ki önemini ortaya koymaktadır.[4]

 

Şii ve Sünni kaynaklarında gelen birçok rivayette tevessülün lüzum ve önemi belirtilmiştir.

 

Ehl-i Sünnet yazarlarından Semhudi 'Vefa-ul Vefa' adlı eserinde şöyle yazıyor: 'Resul-u Ekrem (s.a.a)'den , Onun makam ve şahsiyetinden hem yaratılmadan önce, hem doğduktan sonra, hem ölmeden önce, hem de öldükten sonra berzah aleminde ve kıyamette yardım ve şefaat istemek caizdir.'[5] Semhudi bunları söyledikten sonra Hz. Adem (a.s)'ın Resul-u Ekrem (s.a.a)'e yaptığı tevessülü Ömer b. Hattap'tan şöyle rivayet ediyor: 'Adem, İslam Peygamberinin gelecekte yaratılacağını bildiğinden Allah'a şöyle arzetti: Allahım! Muhammed'in hatırı/hakkı için senden beni bağışlamanı diliyorum.'[6] Yine aralarında Nesai ve Tirmizi gibi bir grup sünni raviden şu hadisi naklediyor: 'Gözleri görrmeyen biri hastalığının iyileşmesi için Allah Resulünden (s.a.a) kendisine dua etmesini istedi. Allah Resulü de (s.a.a), ona şöyle dua etmesini emretti: Allahım! Senden rahmet peygamberinin hatırına dilekte bulunuyor ve sana yöneliyorum getiriyorum. Ey Muhammed! Ben Allah'ın karşısında dileğimin yerine gelmesi için seninle Allah’a yöneliyorum. Allahım! Peygamberini bana şefatçi kıl.'[7]

Beyhaki'den de şöyle nakleder: İkinci halife döneminde iki yıl kuraklık oldu. Bilal bir grup sahabeyle Peygamberin kabrinin yanına gidip şöyle dedi: 'Ey Peygamber! Ümmetin için yağmur iste, zira (susuzluktan) helak olacaklar[8]... '[9]

 

Burada şöyle bir soru çıkıyor karşımıza: Neden vesileye ihtiyaç duyuyoruz? Bunun cevabı şudur: Dünya, insanların hidayeti ve tekamülü için sebep ve sonuçlar ilişkisi üzerine kurulmuştur. İnsanın ihtiyaç duyduğu şeyler maddi, hatta maddi olmayan sebeplerle karşılanmaktadır. Vesileler gerçekte Allah'a yakınlaşmanın sebepleri sayılmaktadır, zira Allah-u Teala'nın hidayet, mağfiret, bağışlama gibi manevi inayetleri de belli bir düzen içinde insanlara nazil olmaktadır. Allah'ın hikmetli iradesi bunların sebeplerle insanlara ulaşmasını gerektirmektedir. Dolayısıyla nasıl ki maddi alemde, neden Allah dünyayı güneşin vasıtasıyla aydınlatıyor, neden insanların susuzluğunu su vasıtasıyla gideriyor, neden vasıtalar olmadan yaratıklarının bu ve diğer ihtiyaçlarını kendisi gidermiyor gibi sorular yersiz ise mana aleminde de Allah-u Teala mağfiret, yakınlık ve hidayetini neden vesilesiz olarak kullarına ulaştırmıyor diyemeyiz. Kısacası bitki, eğer su, toprak, ışık vb. vesileler olmadan yeşeremezse insane da ilahi inayetin vesileleri olmadan güzel hedeflere ulaşamaz.

 

Şehid Mutahhari diyor ki: Allah'ın fiili bir düzen üzeredir. Yaratılış düzenine itina etmeyen kimse sapmıştır. Bu yüzden Allah-u Teala günahkarları Resulünün (s.a.a) yanına gitmeye yönlendirmiştir. Bu şekilde kendileri mağfiret diledikleri gibi Allah Resulü (s.a.a)'den de kendileri için mağfiret dilemelerini istiyorlar. Kur'an- Kerim buyuruyor: “Nefislerine zulmettikten sonra sana gelerek Allah'tan bağışlanmayı dileselerdi, Resul de onlar için istiğfar dileseydi, elbette Allah'ın tövbeleri kabul edici rahim olduğunu görür, anlarlardı.”[10]'[11]

 

Bu ilahi sünnet gereğince ayet ve rivayetlerde (sünnette) vesile edinmek, bağışlanma ve yakınlaşma vasıtalarına tevessül etmek konusu üzerinde çok durulmuştur.

 

Allah-u Teala buyuruyor: 'Ey İman edenler! Allah'tan çekinin ve Onun için vesile edinin.'[12]

 

Allame Tabatabai, şefaat konusunda şefi'nin (ilahi şefaatin vasıtaları) önemini şöyle açıklıyor: 'Şafi'e tevessül eden kimsenin gücü yalnız başına hedefine ulaşması için yeterli değildir. Bu yüzden kendi gücünü Şefi'ininkiyle birleştiriyor. Ve sonuçta gücü bir kaç katına çıkararak istediğine ulaşmaktadır. Eğer bu işi yapmasaydı ve yanlız kendi gücüyle bunu yapmaya kalksaydı maksadına ulaşamazdı; çünkü kendi gücü yanlız başına eksik, zayıf ve yetersizdir. Şefaat sebebi tamamlamak için bir vesiledir...[13]

 

Son olarak belirtmek gerekir ki:

1-     İnsanın maddi ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılanır. Ancak bu, dua ve tevessül gibi manevi sebeplerlerin ihtiyaçlarının karşılanmasında herhangi bir rolü olmayacağı anlamına gelmez. Manevi sebepler bazen sebepleri oluştururlar bazen de sebepleri yok ederler. Yani kimi zaman hacetin yerine gelmesi maddi sebeplerden dolayı olsa da bu sebepleri sağlayan[14] şey yine dua, tevessül vb. şeylerdir. Kimi zamanda dua vb. şeyler maddi sebeplerin etkisini ortadan kaldırmaktadır. Örneğin ateşin özelliği yakmak iken bu özellik gideriliyor ve soğuk bir hale gelerek gül bahçesine dönüşüyor. Kısacası sebeplerin müsebbibi Allah'tır ve O, ilaca verdiği etkiyi manevi sebeplerede verebilir.

2-     Peygamber (s.a.a)'e İmamlar (a.s)'a veya Allah dostlarına tevessülden maksat O yüce zatların Allah katında ki makamlarına tevessül etmektir. Yani o zatın Allah'a olan yakınlık makamından yararlanarak kullarını da bu makamın hatırına kurb makamına ulaştırması istenmektedir.



[1] -Mide/35

[2] - el-Mizan, tercüme, c.5, s.535

3] -Tefsir-i Nümune, c.4, s.364-367

[4] -Tövbe/114

[5] - Vefa-ul Vefa, c.3, s.1371, (Tefsir-i Nümune c.4, s.367'den naklen)

[6] -a.g.e.

7] -a.g.e. c.2, s.1372, (Tefsir-i Nümune)

[8] -et-Tevsil ila Hakikati'l Tevvesül, s.329, (Tefsir-i Nümune, c.4, s.368 ve 369'dan naklen)

[9] -Tefsir-i Nümune, c.4, s.368 ve 369

[10] -Nisa/64

[11] -Murtaza Mutahhari, Mecmuay-ı Asar, c.1, s.264

12] -Maide/35

[13] -el-Mizan (Tercüme), c.1, s.239 ve 240

[14] -Bkz: Tefsir-i Nümune, c.4, s.172-167; el-Mizan, c.1, s.239 -246

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Göğe ne kadar çok çıkılsa oksijenin o oranda azaldığı bilimsel bir gerçektir. Kur’an’da bu gerçeğe işaret eden bir ayet var mı?
    13874 Tefsir 2010/12/28
    ‘Kur’an’ın kapsamlılığı’ hakkında görüş bildiren alim ve müfessirler, Kur’an’ın, pozitif bilimlerin bütün mesele ve ayrıntılarını ele alıp almadığı konusunda aralarında görüş birliği yoktur.Kimileri Kur’an’ın -bir ansiklopedi gibi- bilimsel konuların bütün detaylarını içerdiğini söylemekte, kimileri Kur’an, hiç bir bilimsel konuya değinmemiştir demekte, ...
  • Hazreti Muhammed’in (s.a.a) dokuz yaşında eşimi vardı?
    3807 پیامبر اکرم ص 2018/11/14
    İslam peygamberinin hayatını, eşlerinin özeliklerini ve peygamberin onlar ile olan ilişkilerini incelemek şu noktayı açığa çıkarır: Eğer Peygamber müteaddit eş edinmiş ise bu eylemin çeşitli hikmetleri bulunmaktadır. Burada onlardan bazılarına işaret edeceğiz. Öncelikle Peygamberin Ayşe ile olan evliliğinde şunu bilmemiz gerekir ki bu evlilik Ayşe’nin ...
  • Acaba din bir tane midir yoksa çeşitli midir?
    7115 Yeni Kelam İlmi 2010/01/02
    Dinden kasıt, Allah tarafından gönderilen ve Peygamberler (a.s.)'ın vasıtasıyla tebliğ edilen akaid, ahlak, kanunlar topluluğu ise bu durumda din tektir. Dinler arasında ki fark sadece hükümler arasında ki küçük ayrıntılardır ki, bireysel ...
  • Yüksek düzeyde kârla muzarebe yapmak doğru mudur?
    5646 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/29
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Peygamberin buyruğuna göre Kur’an’ın batın ve tefsirini açıklayan kimdir?
    9396 Eski Kelam İlmi 2011/08/17
    Bu içerik değişik tabirlerle imamlar (a.s) hakkında zikredilmiştir. Oların imanın temsilcileri, Kur’an’ın gerçek müfessirleri, konuşan Kur’an ve Kur’an’ın emirlerini aşikâr kılanlar oldukları ve başlarında da İmam Ali’nin (a.s) yer aldığı belirtilmiştir. Elbette bu hususun İslam inançlarında kanıtsal bir desteği de mevcuttur. Buna örnek teşkil edecek rivayetler vardır. Bu cümleden ...
  • Ehl-i kitap, meadın cismani olduğuna inanıyor mu? Lütfen bu alanda bir kaç kitap tanıtır mısınız?
    7999 Tefsir 2010/12/28
    Cevabın daha iyi anlaşılabilmesi için birkaç noktaya dikkat çekmek gerekiyor:1-Ehl-i kitabın (ister Yahudi olsun, ister Hıristiyan, ister Zerdüşt) öğretilerinde cismani mead adı altında bir konudan özel olarak bahsedilmemiştir. Bu yüzden bu konuda söyleyeceğimiz şeyler Ehl-i kitabın dini kitaplarından mead inancı hakkında anladıklarımızdır.
  • Berzah âleminde ilmî tekâmül gerçekleşebilmektedir, ama amelî tekâmül mümkün değildir. Bu konu felsefî açıdan ispat edilebilir mİ?
    11767 İslam Felsefesi 2012/01/23
    Kur’an ve rivayet açısından berzah eksenli tekâmül kabul edilmiş bir konudur. Felsefe de buna değinmiş ve onun hakkında değişik bahisler dile getirilmiştir. İnsanın berzah âleminde farzları yerine getirerek ve haramlardan sakınarak daha yüksek bir tekâmüle ulaşması anlamında olan ilmî tekâmülün mümkün olmadığını ilkönce hatırlatmak gerekir; çünkü berzah âlemi yükümlülük ...
  • Şia’daki adaletin Mutezile ile farkı nedir?
    10518 Eski Kelam İlmi 2012/01/23
    Şia ve Mutezile’den ibaret her iki okul da adaleti kendi mezhep usullerinden biri olarak ilan etmekte ve her ikisi de aklî iyi ve çirkine inanmaktadır; yani bir takım konular hakkında hatta mukaddes şeriat tarafından bir hüküm belirtilmemişse dahi, insan aklı yalnız başına onların iyi veya kötü olduğunu ...
  • Ölümden sonra ruhun, dünyanın işleri ve olaylarından haberi olabilir mi?
    39809 Eski Kelam İlmi 2010/06/12
    Kur’an-ı Kerim’den ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden, öldükten sonra ruhların dünyaya gelebildikleri, yakınlarının, eş ve dostlarının vs. durumlarından haberdar oldukları anlaşılmaktadır. Meleklerinde bu işteki rolü reddedilmediği gibi buna açıkca değinilmiştirde.Rivayetlerde bu konuda şöyle buyurulmaktadır:1- ‘Şüphe yok ...
  • İkinci Halife, Hz. Ali (a.s)’ın damadı mıydı?
    12708 تاريخ بزرگان 2010/01/16
    İkinci halifenin Hz. Ali (a.s)’ın kızı Ümmü Kulsümle evlendiği konusu hem Şii, hem de Sünni rivayetlerde gelmiştir. Ama bu olayı anlatan rivayetler aynı olmayıp, birbirlerinden farklıdırlar. Sünni ve Şii rivayetlerde ortak olan nokta ikinci halifenin Ümmü Kulsüm’ü istediği, ama ...

En Çok Okunanlar