Gelişmiş Arama
Ziyaret
12300
Güncellenme Tarihi: 2007/10/25
Soru Özeti
“Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
Soru
“Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
Kısa Cevap

Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ise muhayyer ve seçme gücüne sahip bir kuldur. Bu ayet aynı zamanda cebrilere karşı açık bir ret sayılır. Çünkü onlar “İnsanın İslam ya da küfrü kabul etmede ibadet ya da günah işlemede ve diğer işlerinde mecbur olduğunu” söylüyorlar.

Yine ayetin sonu sonraki ayetle birlikte tefviz görüşüne inanlara karşı apaçık bir delil sayılır. Tefviz görüşüne inanlar insan yaratıldıktan sonra bütün işlerin kendi irade ve yetkisine bırakıldığını ve Allah’ın bir kenara çekilip kıyamet günün gelişini beklediğini ileri sürmekteler. Çünkü bu ayetin sonu ve sonrası Allah’ın ve ilahi sünnetlerin egemenliğini açıklamaktadır. Şöyle ki hiçbir şey O’nu irade ve hâkimiyetinin dışarısında değildir.

Ayrıntılı Cevap

Ayetin tam meali şöyledir: “Dinde zorlama yoktur. Gerçekten olgunluk, eğrilikten ayrılmış, belli olmuştur. Öyleyse kim tağutu[1]

(Allah’tan başka tapılan şeyleri) inkâr eder ve Allah’a inanırsa, kırılması olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah işitendir ve bilendir.[2]

Ayetin anlamı ile ilgili açıklamaya geçmeden önce mukaddime olarak bir kaç noktaya işaret edelim:

1- Ayetteki Sözcüklerin anlamı:

“İkrah,” zorla bir işi birisine yaptırmaya denir. “Rüşt;” hidayet, kurtuluş, salah ve kemal anlamındadır.[3] “Gayy” ise helak edici yolu gitmeye denir.[4] Allame Tabatabi, “rüşt” bir şeyin gerçeğine ulaşmak ve orta yola varmak anlamında olduğunu ve “gayy”in de bunun karşıtı olduğunu söylemiş ve rüşd ile gayyin hidayet ve sapıklıktan daha geniş bir anlam ifade ettiğini bildirmiştir.[5]

2- Müfessirlerin Görüşleri:

“Dinde zorlama yoktur” ayetinin ifade etmek istediği anlam hakkında beş görüş vardır:

A. Ayet şunu ifade etmek istiyor: “Savaştan sonra Müslüman olan birisine, İslam’ı zorla kabul etmiştir,” demeyin.[6]

B. Ayet kitap ehli hakkındadır ve şu hükmü bildirmek istiyor: “Onlar cizye vermeyi kabul ettikleri takdirde onları İslam’ı kabul etmeğe zorlamayın.”[7]

C. Bu ayetten maksat bütün kafirlerdir; ancak sonradan inen savaş[8] ve cihat[9] ayetleri bu ayetteki hükmü neshetmiştir (kaldırmıştır.)[10]

D. Ayetten maksat Ensar’dan olan belli bir gruptur.[11] Bu görüş çerçevesinde ayetin iniş sebebi hakkında birkaç rivayet nakledilmiştir. Bu rivayetlerden birine göre Ensar’dan olan bir Müslüman kendi zenci kölesini İslam’ı kabul etmek hususunda baskı altına alarak onu bu işe zorluyordu. Bu olay üzerine bu ayet inmiştir.

E. Müfessirlerden bir gruba göre de bu ayet belli bir kişi veya özel bir kesim hakkında inmiş değildir. Ayetin mesajı bütün insanlığı içine alan evrensel ve insani bir mesajdır. Bunlara göre din inançla ilgili olan kalbe ait bir konudur. Böyle bir yapıya sahip olduğu için onda zorlama yapılması mümkün değildir. İnsan muhtar ve irade sahibi bir yaratıktır. Bu görüşü çağımızın müfessirleri benimsemiş ve bu hususta çeşitli açıklamalar sunmuşlardır.[12]

Bize göre son görüş diğer görüşlere göre daha isabetli ve daha doğru bir görüştür. Bu görüşe göre ayetten şu sonucu çıkarabiliriz:

Kur’an’ın mantığının özeti şudur: Din, istek dışı ve zorlamayla gerçekleşmesi mümkün olan bir şey değildir. Çünkü din apaçık bir gerçektir; apaçık hidayet ve olgunluk yoludur. Buna karşı sapıklık ve eğrilik yolu da besbellidir. İnsan bu iki yoldan birini seçmede yani iman ya da küfürden birini benimsemede serbesttir. İsteyen iman yolunu ve isteyen de küfür ve eğrilik yolunu seçer.

Ayetin öncesi ve sonrasını dikkate alarak temelde kelamı bir yapıya sahip olan ama aynı zamanda siyaset ve iktisat bilimlerinde de kullanılabilen bir ilkeyi çıkarmak mümkündür. Bu ilke Ehl-i Beyt İmamlarının dilinde “Ne cebir (insanın irade sahibi olmadığı) ne de tefviz (insanın kendi başına bırakıldığı) ilkesi diye ifade edilir. Çünkü önceki ayet, tevhit hakkında apaçık bir tasvir ortaya koyuyor. İnsan bozulmamış fitratının yanı sıra az bir tefekkür ve dikkatle gerçeği anlayabilir. Ancak eğri düşünen kimselerin, tevhit ilkesini yanlış yorumlamaları mümkün olduğu için bu ayet ve sonraki ayet genel bir ilkeyi açıklamakla onların önünü almıştır. Bu çerçevede bu ayet, kişinin İslam’ı veya küfrü kabul etmede, Allah’a kulluk yoluna gelme ya da günah yolunu seçmede mecbur olduğunu savunan cebirciler karşı açık bir rettir. Oysa cebir görüşü yanlıştır[13] ve Allah kimseyi bir işi yapmaya zorlamaz. Diğer yandan “Mufevvize” başka bir yanılgıya saplanarak insanın yaratılmasına müteakip her işin kendisine bırakıldığı ve Allah’ın bir kenara çekilip kıyamet oluncaya kadar beklediğine inanmışlardır. Nitekim Mütezile’den olan Ebu Muslim ve Kaffal bu ayetin anlamı hakkında şöyle demişlerdir:

“Allah Teala iman işini cebir ve zorlama üzerine değil insanın ihtiyar ve iradesi üzerine temellendirmiştir. Allah tevhidin delillerini her kesin bahanesini kesecek şekilde açık seçik bir şekilde ortaya koymuş ve yeterince açıklamıştır. Buna göre de kâfirin küfrü üzere kalmasında bir mazeret ve tutanağı yoktur. Küfrü üzere kalırsa tek yol onu imana zorlamaktır. Ancak bu ayet “dinde zorlama yoktur” diyerek onları imana zorlamayı yasaklamıştır. Çünkü dünya imtihan yurdudur ve zorlama ise imtihan ile bağdaşmaz.”[14] Ama bu ayet-i kerime bunların reddi konusunda açık bir delildir. Zira ayet-i kerime cebir düşüncesini - yukarıda açıklandığı şekilde reddettikten sonra - hemen şöyle demektedir: “Kim tağutu inkâr eder ve Allah’a iman ederse kırılması olmayan, sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah işitendir ve bilendir.” Allah’ın velayetine dikkati çeken sonraki ayeti de dikkate alarak, bu ayet hiçbir şeyin Allah’ın egemenliğinin dışında olmadığını ifade etmektedir. Başka bir ifade ile insanların iman etmelerinde zorlamanın olmaması Allah’ın egemenliğinden çıkmalarının mümkün olduğu anlamına değildir. Değişmez ilahi sünnetler, yasalar gereği küfür ve tağuttan uzak durup Allah’a iman eden kimseler neden- sonuç ilkesi gereği kırılması olmayan sağlam bir kulpa sarılmışlardır. Bu da onların ileri aşamadaki hidayetlere kavuşmalarına ve karanlıklardan kurtulup nura çıkmaları için zemin hazırlar. Buna karşılık bunca açık delillere rağmen küfür ve inkâr yolunu seçenler ilahi sünnetler gereği karanlıklara sürüklenir. Demek ki insan seçim ve irade gücüne sahip olmasıyla ve bu seçimini kullanmada serbest olmasına rağmen seçiminin sonucuna katlanmada hiçbir karşı koyma gücüne sahip değildir. Ve ilahi sünnete uymak zorundadır.

Sonuç: Yapılan açıklamalara göre ayetin başlangıcında yer alan “dinde zorlama yoktur” ifadesinden cebirciliğin doğru olmadığı anlaşılıyor. Ayetin sonunda yer alan “Kim tağutu inkar ederse…” ifadesinden de tefvizin (kendi başına bırakılmışlığın) doru olmadığı belli olur.



[1] Aslı teğeyut veya teyeğut olan bu kelime, haddi aşma ve taşkınlık anlamına gelen tuğyan kökünden alınmıştır. Şeytana, büyücüye, puta ve sapıklıkta baş olan herkese ve yine Allah’a ibadete etmeye engel olan ve O’ndan başka tapılan her şeye denir. (Bkz. Şerh-i Usul- Kafi Molla Salih Mazenderani c. 9, s. 345.) Ehl-i Beyt İmamlarından gelen hadislerde, hükümdarlık ve yargı mesnedini haksız yere işgal eden kimseler için de bu tabir kullanılmıştır.

[2] Bakara suresi, ayet 256.

[3] Kureşi, Seyyid Ali Ekber, Kamus-i Kur’an, c. 3, s. 100.

[4] Aynı kaynak, c. 5, s. 131.

[5] Tabatabi, Seyyid Muhammed, Elmizan Tefsiri c. 3. s. 342.

[6] Allame Tabarsi, Tefsir-i Mecmeu’l-Beyan, c. 2, s. 126; Şeyh Ebu’l-Futuh Razi, Tefsir-i Razi, c. 2, s. 330.

[7] Amuli, İbrahim, Tefsir-i Amuli, c. 1. s. 515- 516. Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126. Tenviru’l-Mikyas, Mısır baskısı, s. 309. Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487.

[8] Tevbe Suresi, ayet, 5.

[9] Tevbe Suresi, ayet 73.

[10] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487; Amuli Tefsiri, c. 1. s. 515- 516.

[11] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Keşşaf Tefsiri, c. 1, s. 487; Nasir Mekarim, Numune Tefsiri, c. 2, s. 279 ve s. 280.

[12] Mecmeu’l-Beyan, c. 2. s. 126; Elmizan Tefsiri c. 3. s. 342, Numune Tefsiri, c. 2, s. 279

[13] Teyyib, Seyyid Abdu’l-Huseyn, Etyebu’l-Beyan der tefsir-i Kur’an, c. 3. s. 18.

[14] Fehr-i Razi, Tefsir-i Kabir, c. 11, s. 15.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar