Gelişmiş Arama
Ziyaret
12806
Güncellenme Tarihi: 2011/04/11
Soru Özeti
Kur’an meclislerinde veya namaz esnasında Kur’an okunurken susmak mı yoksa okumaya eşlik etmek mi daha iyidir?
Soru
Kur’an okunurken susmayı belirten Mushaf-ı şerifin açık buyruğu bulunmaktadır. Bunu da göz önünde bulundurarak Kur’an okunurken diğer insanların vazifesinin Kur’an okumaya eşlik etmek mi yoksa susmak mı olduğunu lütfen belirtir misiniz? Bir insan mescitte bazı müstehap namazları yüksek sesle kılarken orada bulunan diğer insanların vazifesi susmak mıdır, değil midir? Örneğin Gufeyle namazı esnasında Hamd’tan sonra Yunusiye zikri yüksek sesle söylenmektedir. Bu durumda diğerlerinin susmaları mı gerekmektedir? Kendileri ayeti okuyabilirler mi veyahut kendi zikirleriyle meşgul olabilirler mi? Ayrıca Kur’an’ın radyo ve televizyondan veya banttan yayınlandığı durumlarda İslamî vazifenin ne olduğunu lütfen belirtir misiniz?
Kısa Cevap

Kur’an okumanın adaplarından birisi, manasını anlamada dikkat ve özen göstermek için Kur’an ayetlerine kulak vermektir. Ayetin zahiri bu hükmün genel ve kuşatıcı olduğunu yansıtmaktadır. Ama değişik rivayetler ve âlimlerin görüş birliğinden anlaşıldığı üzere bu hüküm genel anlamda müstehap bir hükümdür. Kur’an’ın okunduğu her yer ve durumda diğer insanların Kur’an’a saygı göstererek susması, can kulağıyla dinlemesi, Allah’ın mesajını işitmesi ve yaşamında ondan ilham alması en güzel olanıdır. Çünkü Kur’an sadece okunan bir kitap değildir. Anlama, idrak etme ve sonra da amel etme kitabıdır da. Elbette Kur’an okuma meclislerinde ayetleri birlikte okumak ve okuyan şâhısa eşlik etmek Kur’an’a saygı göstermek ile çelişmez, aksine bu Kur’an’a saygı göstermenin ideal bir numunesidir. Karinin okumasına kulak vermemiz ve bir söz söylememiz gereken tek yer, karinin cemaat imamı olduğu yerdir. Bu durumda imama tabi olma babından tabi olan kimsenin susması ve imamın okumasına kulak vermesi farzdır.

Ayrıntılı Cevap

Kur’an-ı Mecid, Kur’an okumanın adaplarından birisini şöyle dile getirmektedir: “Kur’an okunduğu zaman ona kulak verip dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.”[1] Bazı müfessirler, İbn. Abbas’ın bu ayetin nüzul sebebi hakkında söylediği sözü göz önünde bulundurarak şöyle demişlerdir: Müslümanlar başlangıçta namazdayken bazen sohbet ediyorlardı ve bazen yeni birisi namaza başlarken diğerlerinden kaç rekât namaz kıldınız diye sormaktaydı ve onlar da şu kadar diye cevap verirdi. Bunun üzerine ayet nazil oldu ve onları bu işten men etti. Aynı şekilde Zöhri’den de şöyle nakledilmiştir: Peygamber (s.a.a) Kur’an okuduğunda Ensar’dan bir şahıs onunla birlikte yüksek sesle Kur’an okuyordu. Bunun üzerine ayet nazil oldu ve bu işi yasakladı. Ayetin zahiri, bu hükmün genel ve kuşatıcı olduğunu ve belirli bir duruma özgü olmadığını yansıtmaktadır. Ama âlimlerin görüş birliğine ek olarak İslam önderlerinden nakledilen değişik rivayetler bunun genel anlamda müstehap bir hüküm olduğunu göstermektedir. Yani bir insanın Kur’an okuduğu her yer ve halde diğer insanların Kur’an’a saygı duyarak susması, can kulağıyla dinlemesi ve yaşamında ondan ilham alması en güzel ve müstehap olanıdır; zira Kur’an sadece bir okuma kitabı değildir. Anlama, idrak etme ve amel kitabıdır da aynı zamanda. Bu müstehap hüküm o kadar vurgulanmıştır ki bazı rivayetlerde kendisinden farz diye söz edilmiştir. İmam Sadık’tan (a.s) nakledilen bir hadiste şöyle okumaktayız: “Namaz ve namaz dışında Kur’an duyduğunda susman ve dinlemen farzdır. Yanında Kur’an okunduğunda susmak ve dinlemek gerekir.”[2] Hatta bazı rivayetlerden istifade edildiği üzere cemaat imamı namaz kılarken başka bir fert Kur’an’dan bir ayet okursa, müstehap olan onun ayeti sonlandırması için imamın susması ve sonra namazı sürdürmesidir. Nitekim İmam Sadık’tan şöyle nakledilmiştir: İmam Ali (a.s) sabah namazını kılıyordu, İbn Kuva (yüreğinde kin bulunan bir münafık) İmamın arkasında namazla meşguldü ve aniden şu ayeti okudu: “Andolsun, sana ve senden önceki peygamberlere şöyle vahyedildi: Eğer Allah’a ortak koşarsan elbette amelin boşa çıkar ve elbette ziyana uğrayanlardan olursun.” Bu ayeti okumaktan maksadı, Ali’ye (a.s) “Sıffin” meydanında hakemliği kabul etmesinden dolayı kinayeli bir şekilde muhtemelen itiraz etmekti. Ama bununla birlikte İmam Ali (a.s) Kur’an’a duyduğu saygıdan ötürü kendisinin ayeti bitirmesi için sustu. Sonra Hz. Ali (a.s) namaz kıraatine döndü. İbn. Kuva bu işi ikinci defa tekrar etti ve İmam tekrar sustu. Üçüncü defa tekrar etti ve Ali (a.s) tekrar Kur’an’a duyduğu saygı nedeniyle sustu ve sonra ise şu ayeti okudu: “Sabret. Şüphesiz, Allah’ın va’di gerçektir. Kesin imana sahip olmayanlar sakın seni gevşekliğe (ve tedirginliğe) sürüklemesinler” (ayet, ilahi elem verici bir cezanın münafık ve imansız fertleri beklediğine ve onlar karşısında tahammül ve direnç gösterilmesi gerektiğine işaret etmektedir). En sonunda İmam sureyi tamamladı ve rükua gitti.[3] Bu konuların bütününden Kur’an ayetleri işitildiğinde susmanın ve dinlemenin çok güzel bir davranış olduğu ama genel anlamıyla farz olmadığı anlaşılmaktadır. İcma ve rivayetlere ek olarak “umulur ki merhamet edilirsiniz” cümlesi de bu hükmün müstehap oluşuna bir işaret olabilir. Bu ilahi hükmün farz hale geldiği tek yer cemaat namazıdır; imama tabi olan cemaat imamın kıraatini duyduğunda susmalı ve ona kulak vermelidir. Hatta bir grup fakih bu ayetin cemaatin Hamd ve sureyi okumaması gerektiğinin delili olduğunu belirtmiştir. Böyle bir mecliste Kur’an okunurken susmanın emredilmesi, insanın Kur’an ayetlerine dikkat etmesi içindir.[4] O halde eğer bir mecliste Kur’an okunursa ve diğer tarafta da birkaç şahıs kendi işleriyle ilgili sohbet etmeyle meşgul olursa ve Kur’an’a aldırmazlarsa, bu ayet susup Kur’an ayetlerine kulak vermeniz en iyisidir diye kendilerine hitap eder. Ama bir mecliste aynı anda Kur’an okunuyorsa ve hepsi Kur’an karisiyse ve diğer şahıslar da susuyorlarsa veya bir şahıs öğrenmek için kariyle birlikte Kur’an okuyorsa, bu gibi şeyler Kur’an’a saygı duymakla çelişmez. Aksine Kur’an’a saygı duymanın en güzel örneği sayılır. Elbette Kur’an okunurken susmanın iyiliği bağlamında yayının naklen veya banttan olması arasında herhangi bir fark yoktur. Lakin banttan yayında secde ayetleri duyulduğunda bazı taklit mercileri secde etmeyi farz bilmemektedir.[5] Elbette secdeyi yerine getirmek sakıncasızdır.



[1] Araf, 204, وَ إِذا قُرِئَ الْقُرْآنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَ أَنْصِتُوا لَعَلَّکُمْ تُرْحَمُونَ

[2] Tefsir-i Burhan, c. 2, s. 57, یجب الانصات للقرآن فى الصلاة و فى غیرها و اذا قرء عندک القرآن وجب علیک الانصات و الاستماع

[3] Tefsir-i Burhan, c. 2, s. 56.

[4] Tefsir-i Numune, c. 7, s. 71.

[5] Tevzihü’l-Mesail, (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 1, s. 593,mesele. 1096, Eğer insan Kur’an okuma niyeti olmayan birinden secde ayetini duyarsa veya gramofon gibi bir şeyden secde ayetini işitirse, secde etmesi gerekmez. Lakin insan sesini (naklen) ileten bir aygıttan duyarsa, secde etmesi farz olur.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17011 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    5973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11448 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • İnsan olağan üstü işler yapabilir mi? Bu tür işleri yapmanın faydası nedir?
    10290 Teorik İrfan 2009/09/07
    Sizin işaret ettiğiniz şey, insanın ruhi güç kazanmasının sayesinde gerçekleşir; bu ruhi güç bazen dinin emirlerine uyarak ve şer’i riyazetler çekerek kazanılır; yani insan Allah’a yakınlaşarak İsm-i A’zama sahip olur. Bu güç sayesinde maddi alem üzerinde etkili olabilir ve iradesiyle bir takım işler yapar. Ancak bazen de ...
  • Musa (a.s.) Kısasının Kuranda Tekrar Edilmesinin hikmeti nedir?
    10556 Tefsir 2015/05/20
    Hazreti Musa’nın (a.s.) kur’anı kerimde tekrar edilmesinin hikmeti için hatırlatmalıyız; evvelen; Anlamsız ve lağviyete (boş) neden olacak kâmilen bir tekrar söz konusu değildir. Belki her surede, o surede zikir edilenin muhteva ve içeriğe uygun olan kıssanın kısmına işaret edilmiştir. Saniyen; kuranı kerimde hazreti Musa’nın (a.s.) hayatının diğer ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8976 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6091 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Ziyaret-i Aşura’da ki ‘Beri’tu ilellah ve ileykum minhum’ (Önce Allah’a sonra size onlardan dolayı beri oluyorum) cümlesinde Allah’a ve masumlara beri olmak ne demektir?
    6433 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Beraet lügatte birinden veya bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak manasına gelmektedir. Bu manalar eğer ‘İla’ ile birlikte olmazsa beraet için kullanılır. Ama ‘İla’ ile birlikte olursa bizarlık manasının yanı sıra sığınma manası da vermektedir. Buna göre ziyaretteki sığınma cümlesinin manası şöyle olur: Hak Teala’ya ve siz Ehl-i Beyt’e (a.s) ...
  • Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
    19729 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. ...
  • Derslerimin Cuma namazına denk gelmesi nedeniyle Cuma namazını kılamamaktayım. Bunu telafi etmek için ne yapmalıyım?
    9607 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/11/17
    Değerli kullanıcı! İmam Zaman’ın (a.c.f) gıyabı döneminde Cuma namazı taklit mercilerinin çoğunluğunun fetvasına göre seçimli bir farzdır; yani yükümlü Cuma gününde şartlar mevcut ise Cuma namazını veya öğle namazını kılmada özgürdür. O halde eğer bir kimse Cuma namazını kılarsa, öğle namazını kılmasına gerek kalmaz. Elbette ...

En Çok Okunanlar