Gelişmiş Arama
Ziyaret
7459
Güncellenme Tarihi: 2013/08/27
Soru Özeti
Lezzet kısımları nelerdir? Üstün lezzete nasıl ulaşılabilir?
Soru
Lezzet kısımlarını sayar mısınız? En yüksek ve en kalıcı lezzet türü nedir? Üstün ve kalıcı lezzet türüne nasıl ulaşılabilir?
Kısa Cevap

İnsan lezzet ve dertsiz değildir. Bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Bu hususları tanzim etmede ahlakın önemli bir payı vardır. Ahlakî konular sayesinde gerçek lezzet ve dert, gerçek dışı olandan ayırt edilmekte ve böylece insan gerçek lezzete yönelebilmekte ve gerçek olmayandan da uzaklaşabilmektedir. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri hissî lezzet, hayalî lezzet, aklî lezzet ve manevî lezzet diye dört kısma ayrılmaktadır. Hangi lezzetin üstün olduğu bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin birey cismanî elemlerle birlikte olsa bile Allah’ın rızasını kazanma makamına ulaşmayı en üstün lezzet bilir. Üstün lezzete ulaşmanın yolu, insanın kendi ruhunu cisim ve bedenine hâkim kılmasıdır.

 

Ayrıntılı Cevap

Lezzetin hakikati, insan doğa ve ruhuyla uyuşan ve mülayim bir şeyi idrak etmekten ibarettir; yani böyle şeyleri idrak etmek insana lezzet vermekte ve onun sevinmesi ve ferahlamasına neden olmaktadır. Bunun mukabilinde, insan doğası ve ahlakına aykırı ve tatsız olan şeyleri idrak etmek ve duyumsamak da acı vermekte ve ruhun katılaşmasına ve rahatsızlığa neden olmaktadır. Bu esas uyarınca her insan bazı hususlardan lezzet almakta ve bazı hususlardan da rahatsız olmaktadır. Ama hangi hususlardan lezzet alması ve hangi hususlardan endişe duyması konusu kendisinin ahlakî terbiyesine kalmıştır. İnsan doğası gereği lezzet talibidir ve işlerini bir lezzete ulaşmak için yapmakta veya en azından bir şeye doğru yöneldiğinde onu motive eden şey, o şeydeki lezzettir. Bazı insanlar lezzetlerin hissî ve hayvanî lezzetler (mide ve şehvet) ile sınırlı olduğunu ve hissî lezzetlerini sınırladıkları ve Allah için haram lezzetler veya şanlarına yakışmayan lezzetlerden vazgeçtikleri takdirde zor bir yaşamları olacağını sanmakta ve gerçek müminler ve Allah’ın buyruklarına uyan kulların hiçbir şeyden lezzet almadıklarını ve yaşamın onlar için acı geçtiğini düşünmektedirler. Oysaki bu doğru değildir; zira lezzetler, hissî lezzetler ile sınırlı değildir. Aksine maddî ve hayvanî lezzetlerden çok üstün olan başka lezzetler de vardır. Lezzet değişik bakışlar ve muhtelif açılardan tanımlanabilir, ama genel bir sınıflandırmayla lezzet türleri dört kısma ayrılmaktadır:

 

1. Hissi Lezzetler: Beden uzuvları ve beş zahiri duyu organı yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir.

 

2. Hayalî Lezzetler: Hayal yoluyla insana nasip olan lezzetlerdir. Rüyadaki lezzet, güzel bir yerde olmayı düşleyerek elde edilen lezzet ve hoş bir hatıradan alınan lezzet bu kabildendir.

 

3. Aklî Lezzet: Aklî hakikatleri idrak etmekten alınan lezzettir. Matematik ve fizik formüllerini keşfetmek alınan lezzet ve bilimsel hususları öğrenmekten kaynaklanan lezzet bu türdendir.

 

4. Manevî ve Ruhî Lezzet: İnsanın manevî hususlardan ve Allah’a kulluk etmekten aldığı lezzetler gibidir. Elbette kulun manevî ve ibadete ait hususlardaki hedefi lezzet almak olmamalıdır; çünkü ibadet ile ilgili hususlar Allah için halis bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Ama maneviyat ve ibadet ehli kimseler doğal olarak bir tür lezzet de tatmaktadırlar. Bu lezzet maddî lezzetlerden daha aşağı değildir ve hatta birçok insan için ondan daha üstündür. Allame Caferî lezzet ve elem türlerini cismanî (maddî) lezzet ve elemler ile ruhî (manevî) lezzet ve elemler diye iki kısma ayırmıştır. Maddî lezzet; yemek, içmek ve giyinmek gibi direkt maddî lezzetleri ve maharet, sevilmek, başkalarına egemen olmak, düşünsel huzur ve özgürlük gibi endirekt maddî lezzetleri içermektedir. Ruhî lezzetler ise sorumluluğu yerine getirme ve Yüce Allah’a yakınlaşma gibidir.[1] Hangi lezzetin üstün olduğu konusu ise bireyin bakış ve dünya görüşüne bağlıdır. Mümin ve ilahî bir insanın perspektifinde Allah’ın rızasını elde etme makamından daha üstün bir lezzet yoktur. Bundan ötürü, onu Allah rızasına yakın kılan her iş üstün bir lezzet taşır. Mümin her zaman hayırlı bir iş yapmanın peşindedir, hissî lezzet ve dünyevî kârın peşinde değildir. Elbette bu iş, bazen lezzetli ve faydalı ve bazen de acı ve zararlıdır ve eğer insan his ve doğasına göre incelenecek olursa, tadım ve maddî menfaatler açısından lezzetli ve kârlı değildir. Ama akıl onu iyi görmektedir. Hatta bazen bir takım işler tadım, his, lezzet ve maddî açılardan bir getiri taşımamakla birlikte akıl tarafından iyi oluşları da tespit edilememektedir, ama aklın üstünde olan, öğretmeni sayılan, onu yetişkin kılan ve hazinelerini açığa çıkaran vahiy ona filan işin iyi olduğunu bildirmekte ve sonra da akıl onun iyi olduğunu anlamakta, kabul etmekte ve onu yapma emrini bedene vermektedir. Kur’an-ı Kerim’de işlerin ölçüsünün zahirî lezzet ve fayda değil, hayır olması ve hayrın da vahiy tarafında beyan edilmesi gerektiği belirtilmiştir. “Olur ki, bir şey sizin için hayırlı iken, siz onu hoş görmezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin için kötü iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”[2] Bu ayet-i kerimeden bizim hakikatimizi ruh ve fıtratın temin ettiği, beden ve beden menfaatlerinin ise bir araçtan öteye bir şey olmadığı ortaya çıkmaktadır.

 

Üstün Lezzete Ulaşmanın Yolu:

 

Üstat Cevadî Amulî bu hususta şöyle demektedir: “Akil, arif, abid ve Allah’ın kulu olan kimseler makam hazzını iyice tatmışlardır. Onlar toplumsal, siyasal vb. meselelerde söz etmeden önce kendi ruhlarındaki dâhili muhitte yöneten ve yönetilenin hükmünü belirler ve ruhun emir vermesi ve bedenin de itaat etmesi gerektiğini söylerler. Ancak böyle bir yönetim lezzet vericidir. Örneğin ruh size oruç tutmanızı emreder, ama beden acı çeker ve itaat eder. Ruh, bedene olan bu egemenliğinden lezzet duyar. Yahut ruh yabancılara karşı savunmada bulunmak, cihad etmek ve savaşmak için bedene emir verir ve beden itaat ederek bir yerden başka bir yere hareket eder, cihadı başlatır, düşmanın ok ve hançerinin acısına tahammül eder ve yaralanır. Burada ruh ben emir verdim ve beden itaat etti diye Allah’a şükreder. Namahreme bakmamak, haram müzikleri dinlememek, haram mal yememek ve diğer yüzlerce dinî buyruk da bu kabildendir. Cahil kimse ise bedeni ruha egemen kılar, onu emir ve reis yapar, yönetim makamına oturtur ve ilahî ruhu bedenin esaretine verir.”[3]                 

 

 

[1] Bkz: Caferî, Muhammed Taki, Aferineş Ve İnsan.

2] Bakara, 216.

[3] Cevadî Amulî, Abdullah, Mebadi-i Ahlak Der Kur’an, s. 241.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17221 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Hz. Muhammed (s.a.a) Nerede Toprağa Verilmiştir?
    8777 تاريخ بزرگان 2011/10/23
    İslam Peygamberi, Ebrehe’nin askerleriyle[1] Allah’ın evine hücum ettiği yılda doğmuş ve kırk yaşındayken Hira mağarasında ibadetle meşgulken Allah tarafından peygamberliğe seçilmiştir. Hz. Muhammed (s.a.a) çağrısını ilkönce gizli olarak başlatmış ve Allah’ın emriyle açık çağrısına da yakınlarından başlamıştır.[2] Hz. Peygamberin ...
  • Astıma müptela olan oruçlu bir şahsın sprey kullanmasının hükmü nedir?
    7095 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/12/18
    Mercilerin çoğu, ilaç yerine istifade edilen iğne ve serum gibi şeylerin kullanımını caiz bilmektedir. Elbette belirtilen hususların yemek yerine istifade edildiği yerde onlardan sakınmak gerekir.[1] Aynı şekilde nefes darlığı için kullanılan sprey eğer ilacı sadece akciğere aktarırsa, orucu bozmaz.
  • Gönüllerine göre eş bulamayan, evlilik zamanı gelmiş kızların duası hangisidir?
    18099 Pratik Ahlak 2012/07/21
    Saygıdeğer okuyucumuz; Sizin nazarınızdaki dua Şeyh Abbas Kummi’nin “Mefatihu’l Cinan” kitabında zikredilmiştir ve o dua şöyledir: Şeyh ve Seyyid, Mufazzal bin Ömer’den şöyle rivayet etmektedir: Bir gün İmam Cefer-i Sadık’ı (a.s) Cafer-i Tayyar namazını kılarken gördüm ve namazı kıldıktan sonra ellerini kaldırarak nefesi ...
  • İslami düşüncenin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir proje sunmak mümkün müdür?
    8247 Eski Kelam İlmi 2007/08/23
    İslam, gönderilmiş olan son ve en mükemmel dindir. Bundan dolayı insan hayatını ilgilendiren bütün toplumsal ve ferdi alanlarda bu dinin yol gösterici olması beklentisi içerisindeyiz. “İslam’da sistematik düşünce teorisi “ İslam dininin kapsamlılığıyla ilgili dengeli bir teoridir. ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13833 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12435 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...
  • Abdest ve teyemmümün felsefesi nedir?
    10117 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/12
    Banyo yapıldığı zaman ortaya çıkan şey dış temizliktir. Dış temizliğin yanı sıra, manevi temizlikte namazın şartlarındandır. Bu da ancak abdest ve gusülle gerçekleşir. Su kullanma imkanı yoksa, manevi ve batıni taharet için, abdest ve guslün yerine teyemmüm alınır. Ama bu, teyemmümün dış temizliğe faydası olmadığı ...
  • Biz bütün âlemde Müslüman ya da Şia olmayan insanları görmekteyiz...
    10641 Eski Kelam İlmi 2007/09/18
    İslam dinine inanmayan insanlar iki grupturlar:Diğer bir ibaretle İslam dinine iman etmeyen insanlar iki gruptur:1- Terim olarak cahil-i mukassir ve inatçi kâfir olan grup. Yani İslam onlara ulaşmış ve onun hak olduğunu anlamışlar ama inat ve isyancılıkları yüzünden hakkı kabul etmemişlerdir. Bu grup, azabı ve ...
  • Niçin insan (intihar ederek) hayatı kendinden selb edemiyor?
    7274 Ahlak 2010/11/09
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...

En Çok Okunanlar