Gelişmiş Arama
Ziyaret
12866
Güncellenme Tarihi: 2011/05/23
Soru Özeti
Neden Hz. Ali, Ömer’in tayin ettiği altı kişilik şurada hilafet hakkının kendisinin olduğunu belirten nasslara ve delillere istinat etmedi?
Soru
Ömer vefat etmeden önce altı kişilik şura tayin etti. Sonra onlardan üç kişi geri çekildi. Daha sonra Abdurrahman b. Avf’da kenara çekildi Osman ile hz. Ali kaldılar. Neden hazreti Ali ilk baştan hilafet hakkının kendisinin ve peygamber tarafından bu hakkın kendisine verildiğini söylemedi? Acaba hz. Ali, Ömer’den sonra kendilerinden korktuğu bazı kimseler mi vardi?!
Kısa Cevap

İlkin; Hz. Ali (a.s.) şuranın üyesi olan altı kişi için Peygamberin (s.a.a.) kendisi hakkında söylemiş olduğu tavsiyeleri hatırlattı. Sahip olduğu faziletleri ve bu makama liyakatli olduğunu onlar için açıkladı. İkinci olarak; Hz. Ali (a.s.) eğer bazı zamanlarda ve bazı yerlerde sükût ediyor ve konuşmuyordu ise bu her hangi kimseden korktuğu için değil, bilakis İslam'ın korunması içindi. İmam Ali’nin (a.s.) Peygamber Ekrem’in (s.a.a.) ve İslam dinin en cesur yardımcısı ve savunucusu olduğu hem dostları tarafından hem düşmanları tarafından kabul edilmiş bir gerçektir. Bu yolda Allah hariç hiç kimseden ve hiçbir şeyden çekinmiyor ve korkmuyordu. İslam'ın yararına ve maslahatına sükût edilmemesi gereken yerlerde kesinlikle bir saniye bile sükût etmiyordu.  

Ayrıntılı Cevap

İmam Ali’nin (a.s.) Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a.) ve İslam’ın en cesur yardımcısı ve savuncusu olduğu hem dostları tarafından hem düşmanları tarafından itiraf edilmiş bir konudur. Bu yolda Allah hariç hiç kimseden ve hiçbir şeyden çekinmiyor ve korkmuyordu. İslam'ın yararı ve maslahatı için sükût edilmemesi gereken yerlerde kesinlikle bir saniye bile sükût etmezdi. Hz. Ali nin cesaretini ve leyletül mebit (Peygamber (s.a.a.) hicret ettiği gecede Onun yatağında yattığı geceye işarettir) ve İslam ın ilk döneminde gerçekleşen savaşlarda göstermiş olduğu olağan üstü fedakârlıklarını hangi insaf sahibi inkâr edebilir? İslam ın faydası ve maslahatı iktiza ettiği her yerde imam Ali kesinlikle sükût yapmazdı, miskali zerre kadar taviz vermez ve hemen harekete geçerdi. Peygamberin halifeliğini korumak için, kendisinden hariç hiç kimsenin bu makama layık olmadığını açık bir şekilde sahip olduğu nüfuzlu hitabetiyle açıklamıştı. Kendisinin Peygamberin (s.a.a.) vefatından hemen sonra ve kimsenin araya girmemek suretiyle Peygamberin halifesi olduğunu delille açıklamış ve böylelikle herkes için hüccet tamamlamıştı. İkinci halife tarafından tayin edilen altı kişilik şurada da sahip olduğu özellikleri ve bu makama daha layık olduğunu söylemişti. Bu şuranın geçmişi ve tarihçesiyle ilişkin tarih kitaplarında şöyle yazılmaktadır: "Ömer'in vefatı yaklaştığı zaman kendi halifesini tayin etmek için bir şura kurmaya karar verdi. Bu doğrultuda kendi elçisini Kureyşlilerden olan aşağıdaki şahısların yanına gönderdi; (Ali b. Ebi Talip, Osman b. Affan, Zübeyr b. Avvam, Talha b. Ubeydullah, Abdurrahman b. Avf ve Sad b. Ebi vakkas). İkinci halife bu şahısları topladı ve vefatinden sonra bir evde toplanıp bu altı kişi kedi aralarından birisini seçip ona biat etmeleri gerekir ve biat yapmadan toplandıkları evden çıkmamalarını emretti ve devam ederek şöyle dedi: Bu altı kişiden dördü birisine biat eder birsi muhalefet ederse muhalefet edeni öldürün. Üç kişi biat eder ikisi muhalefet ederse ikisini öldürün."[1]

Hem Şia[2] hem ehlisünnet kaynakları Hz. Ali bu Şurada kendi faziletlerini anlatığını, hakkaniyetini ve bu makama daha liyakatli olduğunu şura üyeleri için tespit ettiğini nakletmişlerdir.

İbni Hacer Heysemi "es-sevaiku el-muhrike" adlı eserinde şöyle yazıyor: "Ali altı kişilik şurada uzun bir sohbet yaptı. Bu sohbetin bir bölümü bu şura öyelerine yönelik idi, bu bölümde şöyle buyuruyor: "Allah aşkına ben hariç içinizde peygamber hakkında bu sözü; "sen kıyamet gününde cennet ile cehennem (ehlini) bir birinden ayıran bir kimsesin" söylemiş olduğu bir kimse var mıdır? Elbette ki yok".[3]

İbni Ebil-Hadid hz. Ali detaylı bir şekilde onlarla konuştuğunu ehlisünnet arasında meşhur olduğunu kabul ediyor ve olayı daha geniş bir şekilde naklederek şöyle yazıyor: "Ali (a.s.) altı kişilik toplantıda şöyle komuştu: " Allah Resulü Müslümanlar arasında kardeşlik akdini kurduğu sırada içinizden birisini kendisi için kardeş seçti ve onu kendi kardeşi olarak içinizde ilan etti. Allah aşkına kendisi için kardeş olak seçtiği o kimse benden başka birisi miydi?" Onlar hayır dediler!. Ali dedi: Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu; "ben kimin mevlasıyım ise Ali de onun mevlasıdır" Peygamberin (s.a.a.) bu sözü hakkında söylemiş olduğu o kimse benden başka birisi miydi? Onlar hayır dediler!. Ali dedi: "Peygamber (s.a.a.) şöyle buyurdu:; "Harun Musaya oranla konumu ne idi ise sen de bana oranla aynı konumdasin. Ancak benden sonra peygamber yoktur" Peygamberin (s.a.a.) bu sözü hakkında söylemiş olduğu o kimse benden başka birisi miydi? Onlar hayır dediler!. Ali dedi: Peygamber (s.a.a) beraat süresinin iblağ edilmesi hakkında şöyle buyurdu:"bu süreyi ben ya benden olan bir kimse iblağ etmelidir" Peygamberin (s.a.a.) bu sözü hakkında söylemiş olduğu o kimse benden başka birisi miydi? Onlar hayır dediler!. Ali dedi: "Acaba Sahabe Peygamberi savaş'ın en kritik ve zor durumlarında terk edip Onu yanlız bıraktıklarında, benim ise hiçbir zaman Onu terk etmediğimi ve bırakmadığımı bilmiyor musunuz?" Onlar yine Hz. Ali'nin sözünü teyit ederek biliyoruz dediler!. Ali buyurdu: "ilk Müslüman olduğumu, Peygambere en yakın olduğumu bilmiyor musunuz?" Cevaben evet dediler!"[4]

Ehlisünnetin büyük şaysiyetlerinden bir kısım Amır b. Vasıle'den şöyla nakletmişlerdir: "Amır şöyle diyor: "ben şuranın öyesi olanların sözlerini kapının arkasından dinliyordum Ali şöyle buyurdu: "Halk Ebu Bekir'e biat etti oysa Allah'a yemin ederim ki ben ona oranla bu makama daha layıktim. Ancak ben, halk tekrar cahiliye ve küfür dönemine dönmesin ve Müslümanların arasında çekişmeler ve savaşlar çıkmasın diye sessiz kaldım...daha sonra halk Ömer'e biat etti, oysa ona oranla ben bu makama daha layık idim, ancak yine İslam dinin korunması için sessiz kaldım".[5]

Bu rivayet biraz farklıklarla ehlisünnetin diğer kaynak kitaplarında da nakledilmiştir.[6]

Şiilerin kaynak ve rivayetlerinde şöyle nakledilmiştir: "Hz. Ali'nin sohbeti bittikten sonra şura öyeleri kendi aralarında istişare etti ve şöyle dediler: biz Onun daha faziletli olduğunu, Onun hilafete daha layık olduğunu biliyoruz. Ancak Ali beytulmal ve diğer imkânları bölme noktasında hiç kimseyi başka bir kimseye tercih etmez. Onu halife seçersek diğer insanlarla yaptığı muamelenin aynısını bizimle de yapacaktır"[7]

Dolayısıyla şunu söylemek lazım: şuranın öyeleri Ali'ye (a.s.) tuttukları tek işkâl Onun sahip olmuş olduğu adaletli olma yönüdür. Sakife olayında da Aliyi, Ali'nin şakacı ve gülümser yüzlü olduğunu bahane ederek hilafet makamından uzaklaştırdılar.[8] Dolayısıyla onlar hakikatı bildikleri halde Hz. Ali onlara durumu çok açık bir şekilde hatırlatmıştır. Hz. Ali, bu makama tayin edildiğini belirten naslara isnat etmediğini savunun anlayış ve algı katiyen doğrudeğildir.



[1] TABERİSİ, Ahmet b. Ali, "ihticac", İran: Meşhed, neşri murtaza, b. t. 1403 h .k., c. 1, s. 147.

[2] HEYSEMİ, Ahmet b. Hacer, "es – sevaiku'l - muhrike fi reddi ala ehli' l - bidei ve ez-zendika", baskı 2, mektebetu el-kahire, 1385 h.k., s. 24.

[3] İbni ebi el-hadid, "şerhi nehcü'l - balaga", tahkik: Muhammed ebulfazl ibrahim, 1. Baskı, daru el-ihyai el-kutubi el-arabiye, 1378 h.k., c. 2, s. 61.

[4] 

[5] HİNDİ, Muttaki, "kenzu' l- ummal", Bayrut: müessesei er-resul, 1409 h.k., c. 5, s. 724; İBNİ ASAKİR, "tarih-i medinei dımışk", tahkik: ŞİRİ, Ali, Berut: daru el-fikr, 1415 h.k., c. 42, s. 434.

[6] HAREZMİ, Muvaffak b. Ahmet, "menakibi Harezmi", Kum: müessesei en – neşri el- İslam, 1414 h. k., s. 217.   

[7] TABERİSİ, Ahmet b. Ali, "ihticac", İran: Meşhed, neşri murtaza, b. t. 1403 h .k., c. 1, s. 210.

[8] TABARİ, Muhammed b. Cerir, "tarih-i el-ümemi ve el- mülük", Tahkik: Muhammed ebulfazl İbrahim, Lübnan / Beyrut: daru et – turas, c. 4, s. 229.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar