Gelişmiş Arama
Ziyaret
6331
Güncellenme Tarihi: 2011/08/21
Soru Özeti
Bazı Kur’an ayetlerinde beyan edilmiş olan hisselerin bileşkesi ölünün tüm varlığından fazla değil midir?
Soru
Miras bölüşümü hakkında olan Nisa suresinin on bir, on iki ve yüz yetmiş altıncı ayetlerinde varislerin hisselerinin toplanmasından sonra hisse bileşkesi tüm varlıktan fazla gelmektedir? Yani parçaların bileşkesi bütünden fazla olmaktadır. İlk ayetlerde bütün 1.125 ve son ayette ise 1.25 olmaktadır. Bu mümkün müdür?
Kısa Cevap

Miras hisseleri ve onun muhasebe şekli en girift fıkhî hükümlerdendir. Kur’an ve rivayetlerde miras taksimi hakkında dikkat edilmesi gereken önemli kanun ve buyruklar beyan edilmiştir. Belirtilen ayetlerde sadece varislerden değişik fertlerin miras hissesi açıklanmıştır ve bu, bütün bu farzların bir arada toplanabileceği anlamına gelmemektedir. Nitekim hisseler arasındaki toplama hiç işaret edilmemiştir. Elbette onlardan bir kısmının mirası toplanacak türdendir. Bazen birkaç grubun mirasta toplanması neticesinde hisselerin bileşkesi ölünün malının miktarından fazla gelmektedir ve bazen de bunun aksi ortaya çıkmaktadır. Bunun için bir çözüm kararlaştırılmıştır ve Kur’an’dan istifade edilen bir hal yolu mevcuttur: Kur’an ölü yakınlarından bazıları için iki tür hisse farz etmiştir. Mesela koca eşin evladı olması durumunda dörtte bir ve aksi takdirde ise kadının mallarının yarısını miras alır. Aynı şekilde kadın da kocasının evladı olması durumunda sekizde bir ve aksi takdirde ise erkeğin mallarının dörtte birini miras alır. Ama başka bir grup içinse sadece bir hisse belirlenmiş ve başkalarının araya girmesi halinde miras miktarları belirlenmemiştir. Mesela bir kız veya birkaç kız ve bir kız kardeş ve birkaç kız kardeş bunun bir örneğidir. Bir kız yarım ve bir kız kardeş de yarım almaktadır, ama birkaç kız ve kız kardeş olmaları durumunda ise Kur’an her grup için üçte iki hisse gözetmiştir. Bu ayetlerden anlaşıldığı kadarıyla, Kur’an-ı Kerim’in hem başkalarının olması durumunda ve hem de olmaması durumunda hisselerini beyan ettiği birinci grubun miras hisseleri mirastan fazla olursa, onların hissesinde bir eksiklik oluşmamaktadır. Ancak ikinci grupta olanlarda eksiklik meydana gelmektedir. Mirasın hisselerden çok gelmesi halinde ise artı kalan, noksanlık halinde kendilerinden eksiltilen kimselere verilir.

Ayrıntılı Cevap

Miras konusu İslam fıkhının en girift hükümlerindendir. Kur’an ve rivayetlerde miras taksimi hakkında dikkat edilmesi gereken önemli kanun ve buyruklar beyan edilmiştir. Miras taksiminin niteliği hakkında bilgi edinmek için ilkönce ayetlerin manalarını açıklıyoruz:

1. “Allah, size, çocuklarınız(ın alacağı miras) hakkında, erkeğe iki dişinin payı kadarını emreder. (Çocuklar sadece) ikiden fazla kız iseler, (ölenin geriye) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kız bir ise (mirasın) yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, geriye bıraktığı maldan, ana babasından her birinin altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da (yalnız) ana babası ona varis oluyorsa, anasına üçte bir düşer. Eğer kardeşleri varsa, anasının hissesi altıda birdir. (Bu paylaştırma, ölenin) yapacağı vasiyetten ya da borcundan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan, hangisinin size daha faydalı olduğunu bilemezsiniz. Bunlar, Allah tarafından farz kılınmıştır. Şüphesiz Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.”[1]

Bu ayette miras bölüşümü hakkında altı genel kanun ve buyruk açıklanmıştır:

A. Baba ve annenin malından her oğlan çocuğunun aldığı hisse kızın (varis kız kardeşin) hissesinin iki katıdır.

B. Eğer ölünün sadece birkaç kızı varsa ve onlar dışında başka varisi yoksa onların hissesi malın üçte ikisidir.

C. Eğer ölünün sadece bir kızı varsa, onun hissesi malın yarısıdır.

D. Ölünün evladı olması durumunda baba ve annenin her birinin hissesi malın altıda biridir.

E. Ölünün evladı ve kardeşi olmaması durumunda annenin hissesi üçte birdir ve malın kalan kısmı babanındır. Eğer ölünün evladı varsa annenin hissesi malın altı biridir.

F. Borçların verilmesi ve vasiyetin malî giderlerinin ödenmesi (vasiyet malın üçte birinden fazla olmaması durumunda) varisler arasında mirasın bölüşülmesinden önceliklidir.

2. “Eğer çocukları yoksa karılarınızın geriye bıraktıklarının yarısı sizindir. Eğer çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. (Bu paylaştırma, ölen karılarınızın) yaptıkları vasiyetlerin yerine getirilmesi yahut borçlarının ödenmesinden sonradır. Eğer sizin çocuğunuz yoksa bıraktığınızın dörtte biri onlarındır. Eğer çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. (Yine bu paylaştırma) yaptığınız vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borçlarınızın ödenmesinden sonradır. Eğer kendisine varis olunan bir erkek veya bir kadının evladı ve babası olmaz ve bir erkek veya bir kız kardeşi bulunursa, ona altıda bir düşer. Eğer (kardeşler) birden fazla olurlarsa, üçte birde ortaktırlar. (Bu paylaştırma varislere) zarar vermeksizin yapılan vasiyetin yerine getirilmesinden yahut borcun ödenmesinden sonra yapılır. (Bütün bunlar) Allah’ın emridir. Allah, hakkıyla bilendir, halîmdir (hemen cezalandırmaz, mühlet verir.)”[2]

Bu ayette de miras taksiminin dört genel kanunu açıklanmıştır:

A. Eğer ölü kadın ise ve onun evladı yoksa kocasının hissesi malın yarısıdır ve eğer evladı varsa, kocanın hissesi malın dörtte biridir.

B. Eğer ölü erkek ise ve onun bir evladı yoksa eşinin hissesi malın dörtte biridir ve eğer evladı varsa, eşinin hissesi sekizde birdir.

C. Ölünün evladı yoksa ve kendisinin sadece birkaç kız kardeşi veya erkek kardeşi (anneden olma) varsa, onun hissesi malların altıda biridir.

D. Ölünün evladı yoksa ve kendisinin birden çok kız kardeşi veya erkek kardeşi (anneden olma) varsa, malları üçte biri onlar arasında taksim edilir.

3. “Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, size “kelâle” (babasız ve çocuksuz kimse)nin mirası hakkında hükmünü açıklıyor: Çocuğu olmayan bir kişi ölür de kız kardeşi bulunursa, bıraktığı malın yarısı onundur. Eğer kız kardeşi ölür ve çocuğu da bulunmazsa, erkek kardeş ona varis olur. Eğer kız kardeşler iki iseler, (erkek kardeşin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer kardeşler erkekli kızlı iseler, o zaman (bir) erkeğe, iki kızın hissesi kadar (pay) vardır. Sapmayasınız diye Allah size (hükmünü) açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir.”[3]

Bu ayette de mirasın taksim edilmesi için üç yeni kanun açıklanmıştır:

A. Eğer ölü erkekse ve onun evladı yoksa ve de sadece bir kız kardeşi (aynı anne ve babadan veya sadece aynı babadan) varsa, onun hissesi malın yarısı olacaktır.

B. Eğer ölü kadın ise ve onun evladı yoksa ve de sadece bir erkek kardeşi (aynı anne ve babadan veya sadece aynı babadan) varsa, erkek kardeş malın tümünü miras alır.

C. Eğer ölünün evladı yoksa ve sadece iki kız kardeşi varsa, kız kardeşlerin hissesi malların üçte ikisidir.

D. Eğer ölünün varisleri sadece onun kız kardeşleri ve erkek kardeşleriyse, her erkek kardeş kız kardeşin iki mislini alır.

Açıklanan ayetlerden aşağıda işaret edilen kanunlar çıkarılmaktadır:

1. Bu ayetlerden istifade edildiği üzere; mirasın tabakaları vardır ve yukarı tabakadaki fertlerin olduğu yerde sonraki tabakada yer alan fertlere miras sırası gelmemektedir. Miras tabakaları şunlardır:

Birinci Tabaka: Anne, baba ve evlatlar.

İkinci Tabaka: Kız kardeş, erkek kardeş, dede ve nene.

Üçüncü Tabaka: Amca, hala, dayı ve teyze.

Kur’an’ın bakışına göre eğer birinci tabakadan (anne, baba ve evlatlar) bir kimse sağ olursa, ikinci tabakaya (kız kardeşler, erkek kardeşler ve atalar) sıra gelmez ve ikinci tabakadan birisinin varlığında da üçüncü tabakaya (halalar, teyzeler, dayılar ve amcalar) sıra gelmez. Elbette “eş” bu üç grubun tümüyle bir araya gelmektedir.[4] Bu şekilde Yüce Allah bu ayetlerde mirasın taksim edilmesinin bazı genel kanunlarını açıklamış ve varislerin her birinin hissesini ayrı bir şekilde belirlemiştir. Elbette bu, dışarıda bulunan tüm varis kısımlarının birbiriyle bir araya gelebileceği anlamına gelmemektedir. Bazı farzların esasen diğer farzlar ile bir araya gelmesinin mümkün olmadığı açık bir husustur; zira mirasın tabakaları vardır ve yukarı tabakadaki fertlerin varlığında sonraki tabakada bulunan fertlere miras alma sırası gelmemektedir.[5]

2. Kur’an ölü yakınlarından bazıları için iki tür hisse farz etmiştir. Mesela koca eşin evladı olması durumunda dörtte bir ve aksi takdirde ise kadının mallarının yarısını miras alır. Aynı şekilde kadın da kocasının evladı olması durumunda sekizde bir ve aksi takdirde ise erkeğin mallarının dörtte birini miras alır. Ama başka bir grup içinse sadece bir hisse belirlenmiş ve başkalarının araya girmesi halinde miras miktarları belirlenmemiştir. Mesela bir kız veya birkaç kız ve bir kız kardeş ve birkaç kız kardeş bunun bir örneğidir. Bir kız yarım ve bir kız kardeş de yarım almaktadır, ama birkaç kız ve kız kardeş olmaları durumunda ise Kur’an her grup için üçte iki hisse gözetmiştir.[6] Bu metodolojiden istifade edildiği üzere, Kur’an-ı Kerim’in hem başkalarının olması durumunda ve hem de olmaması durumunda hisselerini beyan ettiği birinci grubun miras hisseleri mirastan fazla olursa, onların hissesinde bir eksiklik oluşmamaktadır. Ancak ikinci grupta olanlarda eksiklik meydana gelmektedir. Mirasın hisselerden çok gelmesi halinde ise artı kalan, noksanlık halinde kendilerinden eksiltilen kimselere verilmektedir. Bunun çözüm yolu şudur: Eğer hisseller malın aslından çok olursa, Kur’an’da kendileri için birden çok hisse gözetilmemiş kimselerden eksiltilir. (tıpkı belirtildiği gibi) kızlar ve kız kardeşlerden eksiltilir. Bu eksiltme işlemi kendileri için iki tür hisse gözetilen baba, anne ve eş için yapılmaz.[7] Mesela ölünün geride kalan bir kızı ve aynı şekilde anne, baba ve kocası bulunmaktadır. Bu durumda hisseler birbirine engel olur; zira miras ister çok olsun ve ister az olsun, doğru rakam yukarıdaki ölçülere göre taksim edilmesi gerekendir. Birinin onun yarısını, iki şahsın her biri altıda birini ve kocanın da dört birini alması gerekir. Doğru rakam bütün bu nispetleri kapsayan değildir; zira bu üç nispetin veya parçanın toplanması bir doğru rakamdan çok değildir. Bu farzda baba, anne ve eşe bir eksiklik gelmemektedir ve tam olarak hisselerini almaktadırlar. Bunun mukabilinde eğer mal hisseden çok ise, artı miktar, Kur’an’da kendileri için sadece bir hisse belirtilmiş kimselere verilir; yani noksanlık durumunda kendilerine eksiklik gelen kimselere iade edilir. Örneğin eğer ölüden bir kız ve bir baba geride kalırsa, kız ikide bir ve baba ise altıda bir hisse alır. Kalan altıda iki hisse ise iade olarak kıza verilir. O halde bazen birkaç grubun mirasta toplanması neticesinde hisselerin bileşkesi ölünün malının miktarından fazla ve bazen de ölünün malının miktarından az gelmektedir. Belirtilen usul ve kanunlar vesilesiyle miras varisler arasında rahatlıkla taksim edilebilir ve hisselerin ölünün bıraktığı maldan çok olması durumunda ortaya çıkan sorun da bu ayetler ve Ehli Beyt (a.s) rivayetlerinden anlaşıldığı kadarıyla[8], bir sorun teşkil etmemektedir. Her halükarda bu ayetlerden istifade edilerek beyan edilen çözümler miras kanununu açıklamaktadır. Netice itibariyle bizzat kanun koyucu bazı farzlarda belirlenmiş hisselerin ölünün kalan malından çok veya az olacağını öngörmüş ve bu durumlarda ne yapılması gerektiğine dair kanun koymuştur. Bu nedenle bu ayetlere hiçbir eleştiri yöneltilemez.



[1] Nisa, 11.

[2] Nisa, 12.

[3] Nisa, 176.

[4] Bkz: Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 337, çap-ı Camia-i Müderrisin-i

 Havza-i İlmiye-i Kum; Şehid-i Sani, el-Lumetu’l-Demeşkiye (Tahriru’r-Ravza Fi Şerhi’l-Lume), Bab-ı Miras, s. 409.

[5] Dikkat edilmesi gereken nokta şudur: Nesep ve sebepten kaynaklanan akrabalıklar bazen belirli bir pay ile (ikide bir, dörtte bir, sekizde bir, üçte bir, altıda bir, üçte iki) muayyen edilmiştir. Bu paya “farz” ve bu şekilde miras alan varislere de “farz sahibi” veya “farzı alan” denmektedir. Bazen de miras hissesi belirlenmiş bir pay olmaksızın tayin edilir. Bu şekilde miras alan varise de “yakınlıktan alan” denir. Miras taksiminde ilkönce farz alanlar hisselerini alır ve sonra yakınlıktan alanlar kalan kısmı miras alır. Tevzihü’l-Mesail (el-Mahşi lil-İmam Humeyni), c. 2, s. 705.

[6] Tabatabai, Muhammed Hüseyin, Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 337, çap-ı Camia-i Müderrisin-i

 Havza-i İlmiye-i Kum.

[7] Tercüme-i Tefsirü’l-Mizan, c. 4, s. 339.

[8] Kumi, Meşhedi, Muhammed b. Rıza, Kenzu’l-Dekaik, c. 3, s. 352, Neşr-i Vezaret-i İrşad, Nuru’l-Sakaleyn, c. 1, s. 53, 54 ve 452.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hafızayı takviye etmenin yolları nelerdir?
    8761 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/04
    Peygamber efendimiz ve masum İmamlardan bizlere ulaşan rivayetlerin bir kısmı bazı bitkilerin özellikleri, ilaçlar ve yiyecekler hakkındadır. Birçok rivayette hafızayı takviye etmenin yolları ve hangi yiyecekler ve ilaçların kullanılması gerektiği açıklanmıştır. Zikri geçen rivayette İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Her kim biraz halis safranı, ayak otu ve ...
  • İnsan kıyamette bu dünyada sevdiği ve ilgi duyduğu insanlarla mı haşır olacak?
    3207 Hadis 2020/01/20
  • Hz. Fatıma Zehra (a.s) nerede toprağa verildi?
    47421 تاريخ کلام 2011/10/23
    Fatıma Zehra (a.s), İslam Peygamberinin (s.a.a) elçiliğe seçilmesinden sonra[1] ve hicretten sekiz yıl önce (peygamberliğin beşinci yılında) Mekke’de doğmuş[2] ve dokuz yaşındayken İmam Ali (a.s) ile evlenmiştir.[3] Peygamberden (s.a.a) sonra Hz. Fatıma’ya (a.s) zulüm ...
  • İslamın beşer medeniyetinin ilerlemesindeki rolü nedir?
    10791 Fıkıh Tarihi 2012/02/15
    Medeniyet her milletin yücelişi ve ilerlediğinin göstergesidir. İslami ülkelerdeki medeniyetin icat edilişinin geçmişi şu anlamdadır: Müslümanlar fikir, düşünce, servet, sermaye ve hakeza kudret üretmiş olmalarıdır. Eğer böyle bir durum olmamış olsaydı hiç bir medeniyet şekillenmezdi.Medeniyet şu anlamdadır: Şehirleşmeyi, düzen ve kanunu, ...
  • Hac ve umre giderlerini hayırlı işlerde kullanmak hac ve umrenin sevabını taşır mı?
    14834 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Tüm ömür boyunca bir defalığına Allah’ın evini ziyaret etmek gerekli şartları taşıyan herkese farzdır ve bu farzdan yüz çevirmek diğer farzlarda olduğu gibi hiçbir bahaneyle caiz değildir. Ama müstehap hac ve umre gibi müstehap amellerin tümüyle ilgili olarak genel bir kaide vardır ve bu kaide esasınca içinde ...
  • Ehlisünnetin kadınları kabirleri ziyaret etmekten men etmesinin nedeni nedir?
    8975 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/21
    Ehlisünnet kitaplarında kadınların kabir ziyaretinde bulunmasının mekruh veya haram olduğunu yansıtan bir takım rivayetler mevcuttur. Lakin böyle ziyaretlerin caiz olduğunu belirten daha güçlü hadislerin varlığı ve birinci grup hadislerin senet ve muhtevasındaki zayıflık, birçok Ehlisünnet âlimini şer’i şart ve durumlara riayet etmesi halinde kadınların da erkekler gibi ...
  • Namazda kırattan sonra rükû’a gitmeden önce azıcık beklemek gerekiyor mu? Rükû’a bitişik kıyamın hükmü nedir?
    11569 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/09/09
    Namazda kırattan sonra biraz bekleme ve rüku’a bitişik kıyamın hükmü konusunda büyük taklit mercilerinin görüşleri şöyledir: Ayetullah Uzma Hamanei’nin (Allah onun ömrünü uzun etsin) Defteri: Cevap 1: Durmak vacip değildir ve tekbirin söylenmesi de farz değil, müstehaptır. Cevap 2: Rükün olan ...
  • Hz. Ali’ye (a.s.) göre vacip nedir? Vacipten daha vacip nedir? Zor nedir? Daha zor nedir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Yakın nedir? Yakından daha yakın olan nedir?
    13965 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Allame Meclisi’nin “Biharu’l Envar” adlı kitabında da naklettiği bir rivayette: Şahsın birisi Hz Ali’den (a.s) şu sorularına cevap vermesini istedi; vacip nedir? Vacipten daha vacip hangisidir? Acayip nedir? Acayipten daha acayip nedir? Zor olan hangisidir? Zordan daha zor olan nedir? Yakın nedir? Yakından daha ...
  • Güvercin oynatmanın İslamdaki hükmü nedir?
    10378 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/29
    Bu işin kendiliğinden şer’i bir sakıncası yoktur, ancak genel olarak başkalarını ve komşuları rahatsız ve eziyet edecekse ve bazı bölgelerede bunu yapan ciddiye alınmayacaksa sakıncalı olduğu söylenebilir. Bütün bunları göz önüne alan büyük taklit merciileri şöyle fetva vermişlerdir:Hz. Ayetullah Hamanei’nin Bürosu:
  • Anne rızası olmadan Müslüman olmayan bir kızla evlenmenin hükmü nedir?
    9048 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/09/22
    İslam dini insanların bozulması ve yozlaşmasını önlemek ve ahlakî yozlaşmalardan kaynaklanan problemlerden birey ve toplumu korumak ve aynı şekilde aile müessesesini güçlendirmek için evlenmeyi çok tavsiye etmiştir. Elbette gencin hayatı ve geleceği için karar alabileceği bir erginlik ve rüşt yaşına ermesi de İslam dini tarafından önemsenen ...

En Çok Okunanlar