Gelişmiş Arama
Ziyaret
7267
Güncellenme Tarihi: 2011/07/14
Soru Özeti
İlahi vahiyde lafızların yeri nedir?
Soru
Kur’an’ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu belirtir misiniz? Kur’an’ın lafızdan soyut olduğu bir merhale var mıdır?
Kısa Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir. Örneğin, Kur’an’ın dışsal varlığı hakkında şöyle demekteyiz: Bu lafızlar ile vahiy kanalıyla Peygamber tarafından algılanan bu Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Daha iyi anlamak için şu örnekten istifade edilebilir: Tükenmez kalem mürekkeple dolduğunda bu ipham, hükümler ve özet merhalesidir. Detay merhalesi ise mürekkeple dolan kalemin kelime ve lafızlar şekline bürünmesidir. Kadir gecesinde hükümler, yalınlık ve birlik halini taşıyan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül bulur ve had, şekil ve özellikler kalıbına bürünür. Bu yüzden Kur’an bu gecede detaylı bir şekilde lafızlar kalıbında ve bir bütün olarak Peygamberin (s.a.a) kalbine nazil olmuştur. O halde Kur’an’ın nüzul mertebeleri hükümler, anlık detay ve tedricî detay merhalelerine sahiptir. Kur’an’ın yazımsal varlığı elimizde bulunan yazılardır. Lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır ve ayrıntılı cevapta buna işaret edilecektir.

Ayrıntılı Cevap

Her şeyin lâfzî varlık, yazımsal varlık, zihnî varlık ve dışsal varlığı olmak üzere dört varlık türü vardır. Vahiy de bu dört varlık türüne sahiptir:

A. Kur’an’ın yazımsal varlığı zahir ve aşikâr olan şeydir.

B. Kur’an’ın lâfzî varlığı masumlar, melekler ve halkın genelinin onu okumasıdır.

C. Kur’an’ın zihnî ve ilmî varlığı ise birkaç kısımdır: Bir varlığı nefis sayfasındadır; emir âleminden Hak Teâlâ’nın emriyle Peygamberin (s.a.a) kalbine tenezzül eden varlıktır. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “Uyarıcılardan olasın diye onu güvenilir Ruh (Cebrail) senin kalbine indirmiştir.”[1] Veya okurken okuyanın kalbine gelen gaybî manadır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık ayetlerdir.”[2]

D. Kur’an ve onun hakikatinin aslı olan ve ahadî celal kaynağından gelen özet görüngen varlıktır. Nitekim şöyle buyuruyor: “Elif, Lam, Ra. (Bu) Ayetleri muhkem kılınmış, sonra hüküm ve hikmet sahibi ve her şeyden haberdar olan (Tanrı) tarafından birer birer (bölüm bölüm) açıklanmış bir Kitap'tır.”[3] Kur’an’ın bu görüngen varlığı kabirde müminin iyi bir arkadaşı olarak tezahür eden, ahirette tecessüm eden ve şefaatte bulunan şeydir. Banuy-i İsfahanî eleştirel bir bakışla şöyle demektedir: Kur’an’ın şefaatini ve diğer hususları yansıtan haberlerin deyim olduğunu ve onu tevil etmen ve de zahiri dışında başka bir anlama yüklemen gerektiğini zannetme; zira Kur’an’ın varlık mertebelerindeki her mertebesi bir şekilde zahir olur, varlık âlemi yerinde ispatlandığı üzere birbirinin boylamında yer alır, her alt mertebe kendinden yüksek mertebenin bir görüngen ve zuhurudur ve onun ışığıyla gelişip büyümektedir. Bizim halihazırda içinde gelişip büyüdüğümüz dünya, varlıklar alemlerindeki mertebelerin en alçak ve düşüğüdür. Bu mecaz ve kabuk âlemidir. Bu âlemdeki varlıklar yukarı âlemdeki varlıkların bir görüngen ve zuhurundan başka bir şey değildir. Bu âlemin yukarısında ise bizim yükseliş yayımızda yer alan ve dünya âlemi ile kıyamet âlemi arasında vasıta olan berzah âlemi bulunmaktadır. Berzah âlemi suret ve mana âlemidir. Onun yukarısında ise beşer bazında toplanma, hakikat ve hayat âlemi olan ve de beşerin yolculuğunun son durağı sayılan kıyamet âlemi yer alır. Kıyametin isimlerinden biriside (el-hakke)dir; yani hakikatin ve gerçeğin ta kendisidir. Her şeyin batın ve sırlarının aşikâr olacağı gündür. Kıyamet batınların zahir olacağı gündür. Aynı şekilde hayat âlemidir. “Ahiret yurduna gelince, işte gerçek hayat odur. Keşke bilselerdi!”[4] O halde buradan anlaşıldığı üzere suret ve mana âlemi olan kabir ve berzah âleminde Kur’an’ın manevi suretiyle iyi bir arkadaş suretine bürünmesi uzak değildir. Aynı şekilde hakikat âlemi ve tam gerçeklik olan kıyamete de hakikat âleminden tenezzül eden ve bu âlemde harf ve kelime suretine bürünen Kur’an’ın görüngen ve hakiki varlığının da konuşması, şefaat etmesi ve kendisine hakaret edenlere hakaret etmesi gerçektir. Kıyamet toplanma ve hakikat âlemi olduğu için bu âlemde arazlardan sayılan şeyler orada özsel gerçekliğiyle aşikâr olur. Örneğin bu âlemdeki insan amel ve fiilleri arazlar kabilinden sayılmaktadır, lakin berzah âleminde uygun bir surette zahir ve kıyamette de özsel görünümüyle aşikâr olacak ve de onlardan özsel eserler meydana gelecektir. Bunun delili bazı ayet ve hadislerdir ve bu delillerin bütününden anlaşıldığı üzere insanın amelleri kabirde şekil bulmaktadır. Eğer amel iyiyse iyi bir surete bürünecektir, kötüyse kötü ve eziyet edecek bir surete bürünecek ve böylece kıyamete dek amel sahibine eziyet edecektir. Peygamberler ve öncülerin haber verdiği şeyleri aklî deliller de teyit etmektedir.[5] O halde Kur’an’ın görüngen ve hülasa varlığı sayılan bir aslı ve hakikati vardır. Bu tür varlık kelime, harf ve ayetten soyuttur. Bu hakikat detay merhalesine geldiğinde ise lafız, had ve şekillere bürünmektedir. Bu detay merhalesi iki şekildedir: Birincisi “Kadir Gecesinde” bir bütün halinde gerçekleşmiş ve ikincisi ise tedricî olarak İslam Peygamberinin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde vuku bulmuştur. Bunun açıklaması şudur: İşler ilahi kazaya göre iki merhale taşımaktadır. Birincisi hükümler, ikincisi ise detay merhalesidir. Hüküm verilmiş işlerin Kadir Gecesinde detay merhalesine geldiğine dikkat etmek gerekir.[6] Bu işlerden birisi de Kadir Gecesinde hükümler merhalesinden çıkan, nazil olan ve insanın anlayacağı düzeye gelen Kur’an’dır; yani Kur’an detaylıca iki merhalede nazil olmuştur. Bir defa Kadir Gecesinde bir bütün olarak ve bir defasında da tedricî surette yirmi üç yılda değişik vesilelerle nazil olmuştur. Detaylıca nazil olduğu her defasında bu lafızlar ile vahiy aracılığıyla Peygamber (s.a.a) tarafından algılanmıştır. Özet ve ipham merhalesi olan hükümler merhalesinde[7] ise kelime, harf ve ayet bulunmamaktadır. Bu merhale bir tükenmez kalemin mürekkeple dolması gibidir. Ama detay merhalesine gelindiğinde ise bu doldurulmuş mürekkep kelime ve lafızlara bürünür. Kadir Gecesi hüküm, yalınlık ve birlik halinde olan şeyler birbirlerinden ayrılır, tenezzül eder ve had, şekil ve özellikler suretine bürünür.[8] Belirtilenlerden Kur’an’ın nüzul mertebelerinin hükümler mertebesi, anlık detay mertebesi ve tedricî detay merhalesinden ibaret olduğu anlaşılmaktadır. Elbette bazı müfessirlerin başka bir açıklaması vardır ve buna da bakmak faydalı olacaktır. Onlar şöyle demektedir: Birinci mertebede Kur’an’ın bu lafızlarının aynısı bismillahın b harfinden “ennas”’ın s harfine kadar Hak Teâlâ’nın icat etmesiyle yaratılmış ve kelamullah adını almıştır. Sonra kalem tarafından lavh-i mahfuza yazılmıştır. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Hayır, hayır! Kur’ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuzda olan pek şerefli bir Kur’an’dır.”[9] Üçüncü mertebe nurlar âleminde Peygamberin (s.a.a) mukaddes nuruyla ilintilidir. Nitekim şöyle buyurmaktadır: “O, elbette değerli bir Kur’an’dır. Korunmuş bir kitaptadır. Ona, ancak tertemiz olanlar dokunabilir.”[10] Sonra melekler Kadir Gecesinde Beytü’l-Me’mur veya birinci göğe onu indirdi. Ardından da Cebrail Hz. Peygamberin (s.a.a) yirmi üç yıllık elçilik döneminde sure sure ve ayet ayet onun temiz kalbine nazil etti. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Gerçekten o (Kur'an), âlemlerin Rabbinin (bir) indirmesidir. Onu Ruhu'l-emin indirdi. Uyarıcılardan olman için, senin kalbinin üzerine (indirmiştir).”[11]         



[1] Şuara, 193.

[2] Ankebut, 49.

[3] Hud, 1. Bkz: Daver Penah Ebu’l-Fazl, Envaru’l-İrfan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 1, s. 13, Naşır İntişarat-ı Sadr, Tahran, 1375 ş, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[4] Ankebut, 64.

[5] Banuy-ı İsfahanî, Seyyide Nusret Emin, Mahzenü’l-İrfan Der Tefsir-i Kur’an, c. 1, s. 15-17, naşır: Nehzet-i Zenan-i Müselman, Tahran, 1361, birinci baskı, az bir değişiklik ile.

[6] فیها یُفْرَقُ کُلُّ أَمْرٍ حَکیمٍ؛ دخان (Duhan, 4). (Hikmetli iş, lafızları birbirinden ayrı olmayan iş anlamındadır).

[7] Hud, 1.

[8] Bu hususta bkz: Mutahhari, Mürteza, Aşinay-i Ba Kur’an, c. 5, s. 101-105; el-Mizan (tercüme-i Farsi), c. 20, s. 559-569; a.g.e. c. 18, s. 196 ve sonrası.

[9] Büruc, 21-22.

[10] Vakıa, 76-79.

[11] Şuera, 192-194. Bkz: Tayyib Seyid Abdulhüseyin, Etibu’l-Beyan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 13, s. 177; a.g.e. c. 1, s. 68-70, Naşır: İntişarat-ı İslam, Tahran, 1378 ş, çap-ı dovvom.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hangi bakışlar haram ve günah sayılıyor?
    19004 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/20
    Allahu Teala kuranı kerimde namahreme bakmak hakkında şöyle buyurmaktadır: “kul lil müminine yeguddu min ebsarihim yani Müminlere deki; namahreme bakmaktan gözlerini sakınsınlar[1] Ve kul lil mü'minati yağdudne min ebsarihinne” yani “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar”[2]İmam ...
  • Neden özellikle bir mercii taklit etmek gerekmektedir? Bu mesele hadisler aracılığıyla nasıl ispat edilmektedir?
    9874 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2011/04/11
    Eğer müçtehitlerden her birinin fıkhın bir kısmında diğerlerinden daha bilgili olduğu veya onlar ile eşit bulunduğundan eminseniz birkaç şahsı taklit etmenin bir engeli yoktur. ...
  • Abdest alırken ve zorunlu bir durum yokken bir başka şahıs elimize su dökerse, bu bir sakınca ifade eder mi?
    36267 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Abdestin bir takım şartları vardır ve onlardan her birine riayet etmeme durumunda abdest geçersizdir. Abdestin şartlarından birisi, bizzat insanın yüzünü ve ellerini yıkması ve de baş ve ayaklarını mesh etmesidir. Eğer bir başkası insana abdest aldıracak olursa veya yüz ve ellere su ulaştırmada ve baş ve ayakları ...
  • Ahlâkla ahlâk ilminin farkı nedir?
    10932 Teorik Ahlak 2012/02/04
    Ahlâk kelimesi, Hulk kelimesinin çoğulu olup -ister iyi olsun ister kötü- huy, yapı, karakter ve alışkanlık demektir. Ahlâk ilminin alim ve filozofları, ahlâk için çeşitli tarifler yapmışlardır. Bütün bu tariflerden yola çıkarak ahlâkı şöyle tarif edebiliriz: ‘Ahlâk, insan nefsindeki keyfiyet olup, insanın ona ...
  • İbn-i Meysem Bahrani’nin kişiliği ve yaşamı hakkında bilgi verebilir misiniz?
    8002 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2013/04/23
    HK. 697-699’da vefat eden ve İbn-i Meysem diye meşhur olan Kemaleddin Meysem b. Ali b. Meysem Bahrani, 7. yüzyılın başlarında Bahreyn’de dünyaya gelmiştir. İlim ve fakihliğin beşiğinde, köklü ve meşhur bir ailede yetişmiştir. İlim tahsiline kendi ülkesinde başladı. Sonra daha yüksek tahsil için Bağdat’a gitti. İbn-i Meysem ...
  • Fahişe bir bayanla geçici nikâh yapılabiliniyor mu?
    7545 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/05/04
    Fahişe bayanlarla geçici veya daimi evlilik haram değildir. Ama farklı delillerden ötürü böyleli bir evlilikten sakınmanız hem dininiz için ve hem de dünyanız için daha hayırlıdır. ...
  • Başkasının bostanından izinsiz meyve ve bitki toplamanın hükmü nedir?
    15931 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/08/20
    Söz konusu sorunun cevabında ilk önce fakihlerin bu konu hakkında görüşlerini genel olarak açıkladıktan sonra Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tehrani nin görüşünü takdim edeceğiz.  Fakihlerin genel görüşleri:Bir başkasının malından faydalanmak her şekilde olursa olsun mutlaka bu tasarruf o malın sahibinin izni ile olmalıdır. Yalnızca ...
  • Resul-i Ekrem’e (s.a.a) ve İslamî kutsallara hakaret edilmesinin fıkhî hükmü ve buna karşı koymanın yolu nedir?
    11560 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/05/21
    Yüce İslam Peygamberine hakaret eden ve bu çirkin davranışıyla milyonlarca insanı üzen kimse idama müstahaktır. İslam düşmanları Müslümanlar arasında tefrika yaratmak, İslam’ın yayılmasının önünü almak ve yolları üzerinde din adındaki engeli kaldırmak gibi utanç verici hedeflerine ulaşmak için İslamî kutsallara hakaret etmeye ve sövmeye yönelmişlerdir. Vahdeti korumak, kendi İslamî ...
  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45726 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Ayetullah Hamenei’nin Amerika Müslümanlarına mesajı (öğüt ve nasihati) nedir?
    5932 Eski Kelam İlmi 2009/08/20
    Ayetullah Hamenei’nin kaleminin bu soruya cevabı: “Selamu’n Aleykum,Ayetullah Hamenei’nin genele hitap eden konuşma ve mesajlarında yer alan açıklamalarının dışında özel bir mesajları yoktu. (Bu konuşma ve mesajların metni Ayetullah Hamenei’nin ...

En Çok Okunanlar