Gelişmiş Arama
Ziyaret
11451
Güncellenme Tarihi: 2010/12/29
Soru Özeti
Kafi’deki sahih hadislerin sayısı, ondaki hadislerin beşte biri kadar mıdır?
Soru
Bazıları ‘Kafideki rivayetlerin çoğu, itibarsız ve kabul edilebilir türden değildirler, bu yüzden Masum İmamlar (a.s) için ilm-i gayb vb. gibi insanüstü faziletleri Kafi’deki rivayetlerle ispat edemeyiz’ demekteler. Bunun delili, Şeyh Hasan b. Zeynuddin’in sözüdür. Ona göre Kafi’deki hadislerin ancak beşte biri sahihtir. Böyle bir şey doğru mudur?
Kısa Cevap

Muteber hadislerin sayısını söyleyen bu grup alimler konuya Rical ilmi ıstılahları açısından baktıklarından, fıkhi ve istidlali konulara sınırlama getirmek gibi bir amaçları yoktur. Çünkü onlara ve günümüzdeki araştırmacılarına göre hadisin itibarının ölçüsü, bir tek ravinin güvenilir olması değildir. Ölçü daha geniştir ve rivayete güven doğuracak her şey ölçü sayılmaktadır. Tıpkı ilk dönem alimlerin söylendiğine emin oldukları rivayete sahih dedikleri gibi. Yani onlar bir rivayetin senet ve metnini inceleme sonucunda onu Masum İmam’ın (a.s) söylediğine itminan etseydiler ona sahih diyorlardı.

Ayrıntılı Cevap

Böyle bir istatistiğin ne derece doğru olduğunu bilmek için önce birkaç noktaya dikkat çekmek gerekmektedir:

a) İlk dönem alimler, hadisleri muteber ve gayrı muteber diye ikiye ayırırladı ve muteber ve sahih hadisten amaçları, dahili (ravinin güvenirliği...) ve harici (muteber aslın varlığı...) karineleri olan hadistir. Dahili ve harici karineleri olmayan hadis muteber değildi.[1] Ama Merhum Seyyid Ahmed b. Tavus’un zamanından bu yana hadis dört kısıma ayrılmıştır. Bu kısımlandırmanın nedeni, muteber olmayan hadise zayıf, muteber olanınada sahih, hasan ve muvassak diye kısımlara ayırmalarından dolayıdır:

1-Bir hadisin ravilerinin tümü imamiyye, övülmüş ve adil iseler ona ‘sahih’ diyorlardı.

2-Ravi imamiyye ve övülmüştür, ama adaletine nass yoktur, böyle bir ravi veya onun rivayetine ‘hasan’ denir.

3-Hadisin ravileri güvenilir ama imami değillerse ona ‘muvassak’ denmektedir.[2]

Bu şekilde bölümlere ayırma hicri 7. y.y’dan itibaren başlamıştır. Ama merhum Kuleyni, Kafi’de ilk dönem alimlerin ıstılahına göre kendi muteber bildiği hadisleri toplamıştır. Ona göre, bu hadislerin muteber olmalarının birkaç delili vardır. Örneğin, onun doğruluğuna karine vardır veya çeşitli yollar ve değişik senetlerle beraber eline ulaşan Usul-u Erbaa Mie’nin birkaç aslı vardır yahut yazarının tesadüfi tasdik ettiği bir asıl vardır, vb. şeyler.[3]

b) Günümüz araştırmacılarına göre hadisin muteber olmasının delil, yalnızca ravinin güvenirliği değil, rivayete güvende gereklidir. Nitekim ilk dönem alimleri, söylendiğine itminan ettikleri rivayeti sahih kabul ediyorlardı.[4] Yani bir hadisin senet ve metnini incelemenin neticesinde Masumun (a.s) ağzından çıktığına itminan edilmişse ona sahih diyorlardı. İşte muteber hadislerin sayısını söyleyen alimlerin amacı Rical ilmi ıstılahları açısından olup, fıkhi ve istidlali konulara sınırlama getirmek değildir.

Bu nedenle ‘Kafi’deki hadislerin ancak beşte biri sahihtir’ diye söylediği nakledilen Şeyh Hasan b. Zeynuddin’in kendisi şöyle diyor: ‘Bizim yazdığımız muteber hadislerin karineleri vardır. Allamenin zamanına kadar olan ilk dönem alimleri ondan sonra çıkan bu meşhur ıstılahlara göre değil karinelere göre amel ederlerdi. Sonraki dönem alimleri de bazen buna amel ediyorlar.[5]

c) Bu sözlerin önemli sorunu onlardan yanlış sonuç alınmasıdır. Başka bir deyişle bu sözler küçük önerme (suğra-mineure) (Kafi’nin rivayetlerinin çoğusunun muteber olmadığı) yönünden kabul edilebilir şeyler değillerdir. Büyük önerme (kübra-majeure) yönündende (Masumların (a.s) özellikle ilimleri konusunda insan üstü faziletlerini inkarı da) kabul edilemezler. Çünkü: 1) İtikadi meselelerin çoğu akli ve burhani ilimlere dayalıdır. Rivayetler onlara birer teyit edici olarak getirilmekteler. 2) Bu itikadi meselelerin çoğunun dayanağı çeşitli muhtevalarla gelen rivayetler bütünüdür. Örneğin Bidayet-ul Maarif-il İlahiyye ve Rahnemaşinasi adlı iki kitapta gelen hadislerle muhtevası aynı olan birçok hadis vardır. Mesela: ‘Masumlar (a.s) gaybi sözleri duyarlar.’[6] veya ‘İlimleri ledunnidir.’[7] gibi.    



[1] -Cafer Subhani, Kulliyatun Fi İlm-ir Rical, s.358-359, Müessese-i Neşr-i İslami.

[2] -Cafer Subhani, Usul-ul Hadis ve Ahkamuhu, s.50, Müessese-i Neşr-i İslami.

[3] -Feyzi Kaşaini, Vafi, s.11-12.

[4] -Ali Ekber Seyfi Mazenderani, Mikyas-ur Rivaye Fi İlm-id Diraye, s.44; daha fazla

ilgi için bkz:

[5] -Vesail-uş Şia, c.20, s.71.

[6] -Kuleyni, Kafi, c.1, s.532.

[7] -Meclisi, Mir’at-ul Ukul, c.3, s.54.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar