Gelişmiş Arama
Ziyaret
8071
Güncellenme Tarihi: 2011/09/21
Soru Özeti
Gök hakkındaki elli yedinci suredeki yirmi birinci ayet ile üçüncü suredeki yüz otuz üçüncü ayet arasında bulunan çelişki nasıl halledilebilir?
Soru
Lütfen aşağıdaki konu hakkında bir açıklamada bulunur musunuz? Kur’an’ın cennetin yüzeyi hakkında yaptığı niteleme açık bir çelişki taşımaktadır. Kur’an üçüncü surenin yüz otuz üçüncü ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” Burada gökler denilerek çoğul kipi kullanılmıştır. Oysaki elli yedinci surenin yirmi birinci ayetinde şöyle buyurmaktadır: “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun.” Burada da gök tekil kipiyle kullanılmıştır. Gök ve gökler arasında fark olduğu apaçıktır. Bu iki ayet uyarınca cennetin yüzeyi hem yer ile gök arası ve hem de yer ile gökler arası kadardır. Bu nedenle, bu Kur’an’da bulunan açık bir çelişki ve tersliktir. “Rabbinizin bağışına, genişliği göklerle yer arası kadar olan ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun.” (Âli İmran, 133) “Rabbinizden bir bağışlanmaya ve eni, gökle yerin genişliği kadar olan, Allah’a ve Resulüne inananlar için hazırlanan cennete yarışırcasına koşun. İşte bu, Allah’ın lütfüdür. Onu dilediğine verir. Allah, büyük lütuf sahibidir.” (Hadid, 21). Bu iki ayet birbiriyle çelişmiyor mu?
Kısa Cevap

Bu ayetlerin çelişik addedilmesine neden olan nokta, es-sema (gök) kelimesinin bir gök olarak tercüme edilmesidir. Oysaki kelimenin gerçek tercümesi göktür, bir gök değildir. Hatta dilimizdeki tercümede de gök ile gökler arasında bir çelişki ve farklılık bulunmamaktadır; tıpkı “gökte bulut gördüm” ya da “göklerde bulutlar gördüm” dememize benzer. Bu iki cümle bir mana ve mefhumu yansıtmaktadır. Ne “bulutlar” ile “bulut” arasında ve ne de “gökler” ile “gök” arasında bir çelişki mevcuttur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunuza cevap verirken çelişkinin tüm şartlarını taşıdıkları zaman ancak iki cümlenin çelişik olarak değerlendirilebileceğini ilkönce bilmeliyiz. Örneğin eğer bir şahıs bir defa “ben namazımı mescitte kılıyorum” ve başka bir defa da “ben birçok mescidin cemaat namazında hazır bulunmaktayım” derse, birisinde tekil kelimeler ve diğerinde ise çoğul kelimeler kullanması nedeniyle, biz bu iki cümlenin çelişkili olduğunu iddia edemeyiz. Bu şekilde Arap dilinde ve bunun başında Kur’an-ı Kerim’de kavramların kullanımına dikkat etmek suretiyle, es-sema kelimesinin gök anlamında olduğunu ve gökler ile arasında pek bir fark bulunmadığını ve “semavat” (gökler) ile çelişkili olacak “bir sema” manasında olmadığını idrak edeceğiz. Bu kavramı kullanan Kur’an’daki onlarca ayetin hepsi, bu manayı kastetmiştir. Örneğin eğer Allah Kur’an’da [1]"و ما خلقنا السماء و الأرض و ما بینهما باطلا" diye buyurmuşsa, bunun manası “biz göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” demektir. Elbette sorunuzda “es-sema” kelimesine dönük yaptığınız tercüme uyarınca yukarıdaki ayetin manası şöyle olmalıdır: “biz bir göğü, yeri ve ikisi arasındakileri boş yere yaratmadık” ve bu tercümeye göre, diğer gökler boş yere yaratılmış olmalıdır!!). Veya  [2]"ما یخفی علی الله من شیء فی الارض و لا فی السماء" diye buyrulursa, onu “yerde ve sadece “bir gökte” olan şeyler Allah’ın bakışından gizli değildir” (ama Allah diğer göklerde olanları bilmeyebilir!!), diye tercüme edeceksiniz. Arap diline aşina olan hiçbir kimsenin böyle tercümeleri kabul etmeyeceği apaçıktır. Bu esas uyarınca, Hadid suresinin yirmi birinci ayetindeki “es-sema” kelimesinin “bir gök” manasında olmadığı ve dolaysıyla Âli İmran suresinin yüz otuz üçüncü ayetiyle bir çelişki arz etmediğinden emin olunuz. Bu, gökler ile pek bir farklılık arz etmeyen gök manasına gelmektedir. Kur’an mutlak anlamda gök hakkında olmayan ve özellikle bazı gökler bağlamında bir konuyu beyan etmek istediğinde, “es-sema” (gök) kavramından istifade etmemiş, “en aşağı gök” anlamında “es-semau’d-dünya”[3] ve “göklerin her biri” anlamında “küllü sema”[4] gibi kelimeler kullanmıştır. Evet, mesela ayette "جنة عرضها کعرض السماء الدنیا" yani eni en düşük gök kadar olan cennete koşun, diye buyrulsaydı, cennetin enini tüm gökler kadar bilen diğer ayetler ile çelişki arz etme ihtimali mevcut olabilirdi. Ama böyle bir ayet mevcut değildir.  



[1] Sad, 27.

[2] İbrahim, 38.

[3] Saffat, 7; Fussilet, 12; Mülk, 5.

[4] Fussilet, 12.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar