Gelişmiş Arama
Ziyaret
9068
Güncellenme Tarihi: 2011/05/21
Soru Özeti
Gök, yer ve erzakın yaratılması altı günde mi yoksa sekiz günde mi gerçekleşmiştir!?
Soru
Kur’an şöyle buyurmaktadır: Muhakkak Rabbiniz, o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. (Araf, 54) Muhakkak ki Rabbiniz o Allah Teâlâ'dır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı. (Yunus, 3) O gökleri, yeryüzünü ve ikisi arasındaki tüm varlıkları altı günde yarattı. (Furkan, 59) Ve O, O'dur ki (o Hâlik-ı Azîm'dir ki) gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. (Hud, 7) Yukarıdaki ayetler açıkça Allah’ın gökleri ve yeri altı günde yarattığını belirtmektedir. Ama aşağıdaki ayetlerde ise şöyle buyrulmaktadır: De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.” (Fussilet, 9) O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. (Fussilet, 110) Sonra duman hâlinde bulunan göğe yöneldi; ona ve yeryüzüne, “İsteyerek veya istemeyerek gelin” dedi. İkisi de, “İsteyerek geldik” dediler. Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. (Fussilet, 11 ve 12)
Şimdi bunları hesaplayalım: İki gün (yerin yaratılması) artı dört gün (bereketlerin yaratılması) artı iki gün (göklerin yaratılması): Toplam gün sayısı altı değil, sekiz gün olmaktadır. Altı mı yoksa sekiz mi?! Sorun nerdedir? Muhammed b. Abdullah’ın mucizesinde mi yoksa matematikte mi?
Kısa Cevap

Yüce Allah rızık ve azık hakkında “kaddere” (takdir etti), gök ve yerin yaratılması hakkında ise “halake” (yarattı) kavramını kullanmıştır. Yani bu dört gün yaratılışın değil, erzakın takdiridir. Bu açıklamayla bu eleştiri temelden geçersiz olmaktadır; zira (kullanıcının yaptığı gibi) rızkın takdir günlerini yaratma kategorisinde ele aldığımız vakit ancak bu eleştiri geçerli olabilir. Aksi takdirde eleştiri temelden geçersiz olmaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Cevabın başında tartışmaya konu ayetlere bir göz atmamız uygun olacaktır:

(Araf, 54)     Muhakkak Rabbiniz, o Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı günde yarattı.

Fussilet, 9: De ki: “Siz mi yeri iki günde (iki evrede) yaratanı inkâr ediyor ve O’na ortaklar koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir.”

Fussilet, 110: O, dört gün içinde (dört evrede), yeryüzünde yükselen sabit dağlar yarattı, orada bolluk ve bereket meydana getirdi ve orada rızık arayanların ihtiyaçlarına uygun olarak rızıklar takdir etti. (Fussilet, 110)

Fussilet, 12: Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı[1].

Kur’an’ın Bakışında Gün

Bahse konu ayetlerdeki “gün” kelimesinden maksat bir zaman dilimidir, normal ve zihnimizdeki gün manası maksat değildir. Çünkü bizim bakışımızda gün yeryüzü küresinin güneş etrafındaki bir miktar hareketinden ibarettir. Onun bir dönüşünü bir gün veya başka bir ifadeyle bir gece ve gündüz olarak adlandırmaktayız. Günün zamanın bir dilimi olarak kullanılması oldukça yaygındır. Bu cümleden olmak üzere Allah şöyle buyurmaktadır: “İşte (iyi veya kötü) günleri insanlar arasında (böyle) döndürür dururuz.”[2] Aynı şekilde şöyle buyurmaktadır: “Onlar sadece, kendilerinden önce gelip geçenlerin başlarına gelen (azap dolu) günlerin benzerini mi bekliyorlar?”[3] Bu gibi örneklerde gün bir zaman dilimi olarak kullanılmıştır.[4] Her ne kadar gün bu manada olsa da bu eleştiri geçersiz kılınmamaktadır. Bu yüzden bu soruya cevap verilmesi gerekmektedir.

Yerin Rızkının Dört Günde Takdir Edilmesi

Soru şudur: Yukarıdaki ayetlerde (Fussilet suresi) yerin iki günde, dağların, bereketlerin ve yiyeceklerin dört günde ve bu ayetlerin ardından göklerin de iki günde yaratıldığı belirtilmektedir. Bu, toplam sekiz gün etmektedir. Oysaki Kur’an-ı Mecid’teki birçok ayet göklerin ve yerin toplam altı günde veya başka bir ifadeyle altı evrede yaratıldığını belirtmektedir.[5] Bu çelişki nasıl açıklanabilir?

Müfessirler bu soruyu yanıtlamak için bir takım yollara başvurmuşlardır:

Bilinen ve meşhur olan birinci yol şundan ibarettir: Dört gün diye belirtilen yerde dört günün devamı kastedilmektedir. Bu tertiple bu dört günün ilk iki gününde yer ve sonraki iki günde de yerin diğer özellikleri yaratılmıştır. Göklerin de iki günde yaratılması da eklenmesiyle toplam altı gün (devre) oluvermektedir. Bu tabirin benzeri Arap ve Fars dilinde de mevcuttur; mesela şöyle söylenmektedir: Buradan Mekke’ye kadar on gün yol çekmektedir ve Medine’ye kadar on beş gün yol çekmektedir. Yani Mekke ve Medine arası beş gündür ve on gün de burasıyla Mekke arasındaki uzaklıktır. Elbette yaratılışın altı günde olduğunu bildiren değişik ayetler olmasaydı, böyle bir yorum kabul edilmezdi. Ama Kur’an ayetleri birbirlerini tefsir ettiğinden ve birbirlerinin karineleri olduğundan, yukarıdaki tefsir rahat bir şekilde kabul edilebilir.

Müfessirlerin az bir kesiminin kabul ettiği diğer yol ise şudur:

Dört gün yaratılışın başlangıcıyla ilgili değildir, sadece rızıkların ortaya çıkmasının ve de insan ve hayvanların gıda maddelerinin yetiştiği dört mevsime işarettir.[6]

Üçüncü yol:

Rızık ve azık hakkında “kaddere” kavramı kullanılmıştır, oysaki gök ve yerin yaratılması hakkında ise “halake” kavramı kullanılmıştır. Yani bu dört gün yaratılışın değil, rızkın takdiridir. Bu açıklamayla eleştiri temelden geçersiz olmaktadır; zira (kullanıcının yaptığı gibi) rızkın takdir günlerini yaratma kategorisinde ele aldığımız vakit ancak bu eleştiri geçerli olabilir. Aksi takdirde eleştiri temelden geçersiz olmaktadır.

Belirtilen hususlara binaen “bu ayetlerde göklerin ve yerin yaratılması hakkında belirtilen günler dört gündür. İki gün yerin yaratılması için ve iki gün de duman olduktan sonra yedi göğü tesis etmek içindir. Rızıkların var olduğu günler ise onların takdir günleridir, rızıkların yaratılma günleri değildir. Mükerrer bir şekilde Allah’ın kelamında yer alan husus, Allah’ın tüm yaratılış ve rızık takdirini değil, sadece gökleri ve yeri altı günde yarattığıdır. O halde gerçek şudur ki belirtilen dilim sadece son cümle içindir. Artık ne bir silme ve ne de bir takdire gerek kalmaktadır ve maksat yerin erzakının yılın dört mevsiminde takdir edildiğini açıklamaktır.”[7] Bundan dolayı ne Peygamberin (s.a.a) mucizesinde bir sorun vardır ve ne de matematikte!! Sorun, bir ilimde uzman olmaksızın ve uzmana müracaat etmeksizin onun hakkında yargıda bulunmamızdır.



[1] Mekarim Şirazi, Nasır, Tercüme-i Kur’an (Mekarim), Daru’l-Kur’an (Defter-i Mutalaat-ı Tarih Ve Maarif-i İslamî)- Kum, çap-ı dovvom, 1373 ş.

[2] Ali İmran, 140.

[3] Yunus, 102.

[4] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, c. 17, s. 362 ve 363, Defter-i İntişarat-ı İslamî Camia-i Müderrisin-i Havza-i İlmiye-i Kum-Kum, çap-ı pencom, 1417 k.

[5] Araf, 54.

[6] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 20, s. 225.

[7] Tabatabai, Seyid Muhammed Hüseyin, el-Mizan Fi Tefsiri’l-Kur’an, a.g.e., s. 363 ve 364.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Cenabet guslü alması gereken biri namaz kılabilmek için guslün yanı sıra abdestte alması gerekir mi?
    26159 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/08/11
    Cenabet guslü yerine getirmiş olan kimse normal şartlarda abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı takdirde (tuvalete çıkma, yellenme gibi…)aldığı cenabet guslü ile namaz kılabilir ve namaz için abdest almaması gerekir. Eğer abdesti bozan bir durumla karşılaşmadığı halde gusülden sonra namaz için abdest alırsa haram olan(yapmaması gereken ) bir ...
  • İmam niçin masum olmalıdır ve imamın masum olduğu nasıl belirlenmelidir?
    13092 Eski Kelam İlmi 2008/06/18
    Şia, Ehl-i Sünnet’in aksine, imamın, da masumiyet konusunda peygamberler (s.a.a.) gibi olduğuna inanmaktadır. Bu yüzden İslam Peygamberi ve diğer ilahi peygamberlerin de masum oldukları gibi, imam da hata ve yanlıştan masum olmalıdır.Ama Ehl-i Sünnet, peygamberden sonraki halifeliği, ilahi değil, toplumsal bir makam olarak görmektedirler onlara göre bu makam halk ...
  • Rehberliğin görüşüne göre “bilerek” namazı bozmanın hükmü nedir?
    30111 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    İradi olarak farz namazı bozmak ve kesmek haramdır ama bir kefareti yoktur. Eğer insan namazını doğru kılıp kılmadığına dair şüphe ederse şüphesine itina etmemeli, namazını doğru kıldığına hükmetmeli ve namazı bozmamalıdır. Ama namazını bozarsa bunun bir kefareti yoktur. Elbette farz namazı iradi olarak bozmak haramdır ama ...
  • Eğer namaz kılan bir insan namaz esnasında mescidin necis olduğunu veya olacağını anlarsa ne yapmalıdır?
    6070 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/09/12
    Tevzihü’l-Mesail’de şöyle belirtilmiştir: “Eğer namaz kılan şahıs namaz esnasında mescidin necis olduğunu anlarsa ve namaz vakti dar ise namazın tümünü kılmalıdır. Eğer vakti varsa ve mescidi temizlemek namazı bozmaya neden olmazsa namaz esnasında temizlemeli ve sonra namaz kılmalıdır. Lakin bu namazı bozacaksa, namazı bozmalı, mescidi temizlemeli ve sonra namaz ...
  • Ümmü'l Mü'minin deyimi nasıl ortaya çıktı?
    11752 Tefsir 2009/06/16
    Ümmü'l Mü'minin deyimi ilk olarak Peygamber (s.a.a)'in zamanında Ahzap suresinin 6. ayetinin nazil olmasıyla deyimleşti. Ayet, Peygamber (s.a.a)'in eşlerinin mü'minlere göre durumunu ortaya ...
  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    7032 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Eğer Ayşe müminlerin annesiyse ve Kur’an onun temiz olduğunu ilan etmişse, Cemel savaşında İmam Ali’yle (a.s) nasıl savaştı?
    9578 Eski Kelam İlmi 2011/09/21
    Sorudaki temizlikten kastedilen temizlik, tathir ayetinin içeriği olan tüm yönleriyle ve mutlak temizlikse, tathir ayeti sadece aziz Peygamber (s.a.a), İmam Ali (a.s), Fatıma (a.s), İmam Hasan (a.s) ve İmam Hüseyin ile ilgilidir ve Peygamberin eşlerini kapsamamaktadır. Ama iffet ile çelişen bir ameli yapma ithamından (ifk hadisesi) temizlenmek ise, bu ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    9969 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Hz. Meryem’in makamının yükselmesine neden olan şey nedir?
    15584 Tefsir 2012/06/26
    Kur’an ve hadislerden anlaşılan şu ki; İmran’ın kızı Meryem, mali bakımından iaşesini idare edebilecek bir güce sahip değil ve böyle fakir bir ailede (zira o doğmadan önce babası vefat etmişti) dünyaya gelmiştir. Bu neden dolayı onun sorumluluğunu Hz. Zekeriya (Meryem’in teyzesinin kocası) üstlenmişti. Bu değerli ...
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6741 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...

En Çok Okunanlar