Gelişmiş Arama
Ziyaret
7294
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Şeytanın mı nüfuzu ve kudreti fazladır yoksa Allah’ın mı?
Soru
Şeytanın sözünün nüfuzu ve kudreti Allah’tan daha mı fazladır? Çünkü Allah insana bu meyveden yeme dedi ama insan itaat etmeyerek yedi, şeytan ye dedi ve yedi bu durumda hangisinin sözünün nüfuzu ve kudreti fazladır?
Kısa Cevap

Hiç şüphesiz Allah’ın kudreti her şeyin yaratıcısı olması yönüyle bütün işlerde şeytandan daha fazladır. Hz. Âdem’in Allah’ın buyruğuna uymayarak şeytan’ın sözünü dinlemesi şeytanın sözlerinin gücü ve nüfusu nedeniyle değildi, şeytanın vesvesesinin sonucuydu, çünkü insan muhtar(irade sahibi) bir varlıktır. Kendi seçimlerinde değişik unsurların etkisi altındadır.

Hz. Âdem’in Allah’ın yenmesini yasakladığı ağaçtan yemesi, peygamberlerin masumiyetine bir zarar getirmez, zira bu bir terki evladır. Aynı zamanda oradaki yasaklama irşadi bir yasaklama idi Mevlevi bir yasaklama değil. Buna binaen Allah’ın Mevlevi yasaklarına peygamberler hiçbir şekilde itaatsizlik edemezler.

Ayrıntılı Cevap

Asıl cevaba geçmeden önce şu üç noktaya dikkat etmemiz gerekir:

Şeytan vesveselerini, Âdem’in hayrını gözettiği ve onu sevdiği şeklinde yansıtmıştır. Bu yüzden şeytanın sözleri ne kadar güçlü olursa olsun insanın iradesini ortadan kaldırdığı düşüncesi doğru değildir. İnsan kendi gücü ve imanıyla onun karşısında durabilir. Başka bir ifadeyle şeytanın vesveseleri insanı kötü işlere mecbur etmiyor, insanın gücü ve iradesi yok etmiyor. Her ne kadar onun karşısında durmak fazla direnç gerektirse,  bazen acı ve zahmetli olsa da. Her surette bu şekil vesveseler kimsenin mesuliyetini ortadan kaldırmaz. Hz. Âdem konusunda da mesuliyet ortadan kalkmadı, şeytanın Âdem’in karşısında Allah’a itaat etmemesi için bütün teşviklere ve unsurlara rağmen Allah, Âdem’i amelinden sorumlu tutmuştur.[1]

Şia’nın görüşüne göre hiçbir peygamber günah işleyemez ve biliyoruz ki Hz. Âdem ilahi bir peygamberdir. Bu yüzden kuranda peygamberlere nispet edilen isyan her zaman için nispi bir isyandır. Yani terki evladır, mutlak bir günah değil.     Mutlak günah; yasaklanan, haram olan ve Allah’ın kesin buyruğuna muhalefet etmektir ve her türlü vacibi yerine getirme ve haramdan kaçınmayı kapsar. Nispi günah ise; büyük bir şahsın kendi büyüklüğüne ve makamına uymayan bir amel yapmasıdır. Bazı zamanlar büyük insanlar için mubah olan veya hatta müstehap olan bir şeyi yapmak uygun değildir bu şekilde olan amel nispi günah sayılır.

Örneğin: dindar ve zengin biri yardımcı olmak için küçük bir miktar para bağışlaması hiç şüphesiz ne kadar az olursa olsun haram bir iş değildir hatta müstehaptır. Ama bunu duyan herkes onu kınar sanki haram bir iş yapmış gibi bunun nedeni ise insanların gözünde dindar bir zenginin daha fazla yardım etmesi gerektiği beklentisidir. Bu yüzden dolayı büyük insanların eylemleri âlemlerin rabbinin katında kendi konumlarıyla değerlendirilir. Hatta bazen, isyan ve günah tabiri kullanılır. Örneğin: normal insanlar için bir namaz, özel olabilir ama aynı namaz gerçek evliyalar için günah sayılabilir çünkü evliyalar için ibadet halindeyken bir an bile gaflet etmeleri onlara yakışmaz, ilim ve takva konumları nazara alındığında ibadet anında Allah’ın celal ve cemal sıfatlarında gark olmaları gerekir.

İbadet dışındaki amellerinde de böyledirler ve Onlar bu konumları göz önünde bulundurularak değerlendirilirler. Bu delillere binaen eğer terki evlada bulunurlarsa Allah’ın kınamasına uğrarlar.[2]

Bu nedenle Hz. Âdem’in “yasak ağaç”tan men edilme nedeni haram olduğu için değil, terki evla olduğu içindi. Ama Hz. Âdem’in konumu göz önünde bulundurulduğunda önemliydi ve buna mürtekip olduğunda(her ne kadar haram olmasa da) Allah tarafından cezalandırılmasına sebep oldu. Âdem’in yasaklanmış ağaçtan men edilmesi Mevlevi yasak değil de irşadı yasak olduğu ihtimalide mevcuttur.

Açıklama:  Allah Teâla bazen bir şeyi yasakladığında bunu insanın iradesinin sahibi unvanıyla yapar. Bütün insanlara bu emre itaat etmek gerekli olur.  Bu şekildeki yasaklamaya “Mevlevi yasaklama” denir ama bazı zamanlarda bir şeyden men ettiğinde insana sadece bu amelin menfi etkileri olduğunu söyler doktorun hastasına bazı zararlı yemeklerden perhiz etmesini istediği gibi şüphe yok ki eğer hasta doktorun tavsiyesine uymazsa doktora hakaret etmiş veya küçümsemiş olmaz. Ama doktorun tavsiyesine ve yönlendirmesine uymayarak kendini zahmete sokmuş olur.

Hz. Âdem kıssasında da Allah şöyle buyurmuştur; yasak ağaçtan yemenin neticesi cennetten çıkarılmak ve zahmete duçar olmaktır. Bu bir ferman değil irşat tır ve bu yolla Hz. Âdem isyan ve gerçek günaha mürtekip olmuş değildir sadece irşada muhalefet etmiştir.[3]

Ayrıca başka bir ayette şeytan günah ve zulmü sadece insanlara nispet edip kendinden beri kılmıştır ve kendisini tam anlamıyla tarafsız ilan etmiştir.[4] Şeytan kıyamet gününde insanlara şöyle hitap eder: Allah size gerçek olan bir söz verdi ve bense size batıl bir söz verdim, sözümde durmadım ama sizi saptırmak için mecbur etmedim, siz kendi iradenizle benim davetime icabet ettiniz öyleyse beni kınamayın kendinizi kınayın.[5]

Başka bir ayette de şöyle buyuruyor: kendi istekleriyle sana uyanlar dışında kesin olarak sen benim kulları mamusallat olamayacaksın[6]

SONUÇ: zikir ettiklerimiz dikkate alındığında şöyle diyebiliriz: şüphesiz Allah’ın kudreti şeytandan fazladır. Zira şeytan, Allah’ın mahlûkudur ve yaratılanın kudreti yaratandan daha fazla olamaz. Buna binaen Hz. Âdem(a.s)’in yasak ağaçtan yemesi şeytanın sözünün gücü ve nüfuzundan değildir. Vesveselerin sonucunda muvaffak olmuştur. Belirtildiği üzere bu sadece bir terki evladır ve kıyamet gününde de insanlar kendi iradeleriyle itaatsizlik ettikleri için hesaba çekileceklerdir.

Bu söylenilenler ışığında şeytanın ve Allah’ın kelamının gücünü kıyaslamamız yanlıştır. Allah’ın kudreti bütün kudretlerin üzerindedir. Ama insan kendi iradesiyle fiili gerçekleştirir.



[1]Mekarim şirazi, Nasır, Numune tefsiri, 6.c, 120.s.

[2] Terki evla dan maksat insanın en iyi olanı bırakıp iyi olana veya mubah olana yönelmesidir.

[3] Mekarim şirazi, Nasır, Numune tefsiri, 6.c, 123-124-125.s.

[4] Tabatabayi, Muhammet Hüseyin, El-mizan tevsiri, Tercüme: Musevi Hemedani, 8.c, s.48.

[5] İbrahim suresi:22.

[6] Hicr suresi:24.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Şia düşüncesine göre imam nasıl her yerde hazırda bulunuyor?
    6341 Eski Kelam İlmi 2010/11/22
    İmam peygamberin (s.a.a.) yerine geçen halifedir. Peygamberin uhdesinde bulunan (vahiy almak hariç) bütün vazifeler imamın da uhdesindedir. Peygamber (s.a.a.) kendi uhdesinde bulunan vazifeleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek olmadığı gibi, imam da kendi uhdesinde bulunan teklifleri yerine getirmek için fiziksel olarak her yerde bulunmasına gerek yoktur. ...
  • Kur’an’ın adlarını nedir?
    27212 Kur’anî İlimler 2009/07/11
    Kur’an için birçok isim zikredilmiştir, elbette sadece bunlardan bazıları müslümanlar arasında meşhurdur. Ayrıca Kur’an için zikredilen isimlerden bazıları Kur’an’da, Kur’an’ın ismi değil vasfı olarak gelmiştir. Kur’an’ın isim ve vasıflarını birbirinden ayırmak konusundaki ihtilaf yüzünden Kur’an’ın isim ve vasıflarının sayısı konusunda farklı görüşler ortaya çıkmıştır.
  • Nübüvvetin felsefesi ve Peygamberlerin görevleri nelerdir?
    4598 Kelam İmi 2020/08/31
    Hem akli hem de nakli deliller ışığında Peygamberlerin varoluş zarureti kanıtlandıktan sonra görev, yetki ve vazifeleri açıklığa kavuşmalıdır.Özetle Allah Teala insanoğlunun dünyevi ve uhrevi saadete ve kemale ulaşması için peygamberleri insanlara kılavuzluk ve rehberlik etmesi için göndermiştir.Konuyu insanoğlu açısından tahlil edecek ...
  • Sorunun Özeti: Acaba “Ebu Mihnef ve bazı eserlerini ezcümle “Vakatu Taf” kitabını tanıtabilir misiniz?
    7128 Varie 2015/06/18
    Ebu Mihnef Kimdir? Lut b. Yahya b. Said ki Ebu Mihnef ile meşhurdur, imam Sadık’ın (a.s.) değerli ashaplarından birisidir. Şia ve güvenilir bir şahıstır.[1] O birinci asrın ikinci yarısında Şii bir ailede, belki de Küfe’nın en büyük Şii ailelerinden birsinde dünyaya geldi. Dedesi nebiyi ...
  • Masum İmamlar da iktidar savaşına girişirler miydi? Onlar da verasete dayalı iktidar mı istiyorlardı?
    5719 Eski Kelam İlmi 2012/03/04
    Birincisi, İmamların siretine baktığınızda Onların iktidar için savaşım vermediklerini gördüğümüz gibi asla iktidar peşinde olmadıklarını da görmekteyiz. Bazı zamanlar haklarını savundularsa bunun nedeni görevlerini yerine getirmek içindi. İmam Ali’nin (a.s) ‘Beni bırakın ve başkalarının yanına gidin.’ sözü bu iddiaya en güzel delildir. İkincisi, başkalarından daha üstün ...
  • Babam bir spor salonunda çalışıyor. Salonun beyazcamından kendi evimizden şahsi olarak istifade etmenin hükmü nedir?
    5369 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/10/22
    Halk elinde olan malların ya hakiki yönü ya da hukuksal yönü vardır; yani bunlar ya şahsi mallardır ya da devlete bağlı kurumlara ve özel şirketlere aittir. Başkasının (şahsi veya şahsi olmayan) mallarından izin ve müsaade alınmaksızın istifade etmek kesinlikle caiz değildir ve gasp hükmünü taşımaktadır.
  • Eğer bir kadın zinadan hamile kalır ve çocuğu düşürmediği takdirde büyük bir sıkıntıya girerse, ruh girmeden (dört aylık olmadan) onu düşürmesi caiz midir?
    50300 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/31
    İmam Humeyni ve diğer merciler şöyle demişlerdir: Eğer bir kadın zinadan hamile kalır. Eğer o kadın veya onunla zina eden erkek müslüman iseler o zaman kadının çocuğu düşürmesi caiz değildir.[1] Bu çocuk onun çocuğu sayılır ama miras almaz.
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11457 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Mukaddes Zebur hangi peygamberin ve hangi dinin kitabıdır?
    120199 Tefsir 2014/06/23
    Zebur Hazreti Davut’un (a.s.) kitabıdır. Allame Tabatabai “Andolsun, Zikir'den (Tevrat'tan) sonra Zebûr'da da, "Yere muhakkak benim iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık”[1] ayeti kerimenin tefsirinde şöyle diyor: zahiren Zebur’dan maksat Hazreti Davut’a verilen kitaptır. Zira kur’an’nın başka bir yerinde Allah Teala şöyle buyuruyor: “Davut’a ...
  • İmam Muhammed Bakır (a.s)‘ın biyografisini beyan eder misiniz?
    3060 Masumların Siresi 2020/01/19

En Çok Okunanlar