Gelişmiş Arama
Ziyaret
7124
Güncellenme Tarihi: 2012/01/23
Soru Özeti
Şeytanın mı nüfuzu ve kudreti fazladır yoksa Allah’ın mı?
Soru
Şeytanın sözünün nüfuzu ve kudreti Allah’tan daha mı fazladır? Çünkü Allah insana bu meyveden yeme dedi ama insan itaat etmeyerek yedi, şeytan ye dedi ve yedi bu durumda hangisinin sözünün nüfuzu ve kudreti fazladır?
Kısa Cevap

Hiç şüphesiz Allah’ın kudreti her şeyin yaratıcısı olması yönüyle bütün işlerde şeytandan daha fazladır. Hz. Âdem’in Allah’ın buyruğuna uymayarak şeytan’ın sözünü dinlemesi şeytanın sözlerinin gücü ve nüfusu nedeniyle değildi, şeytanın vesvesesinin sonucuydu, çünkü insan muhtar(irade sahibi) bir varlıktır. Kendi seçimlerinde değişik unsurların etkisi altındadır.

Hz. Âdem’in Allah’ın yenmesini yasakladığı ağaçtan yemesi, peygamberlerin masumiyetine bir zarar getirmez, zira bu bir terki evladır. Aynı zamanda oradaki yasaklama irşadi bir yasaklama idi Mevlevi bir yasaklama değil. Buna binaen Allah’ın Mevlevi yasaklarına peygamberler hiçbir şekilde itaatsizlik edemezler.

Ayrıntılı Cevap

Asıl cevaba geçmeden önce şu üç noktaya dikkat etmemiz gerekir:

Şeytan vesveselerini, Âdem’in hayrını gözettiği ve onu sevdiği şeklinde yansıtmıştır. Bu yüzden şeytanın sözleri ne kadar güçlü olursa olsun insanın iradesini ortadan kaldırdığı düşüncesi doğru değildir. İnsan kendi gücü ve imanıyla onun karşısında durabilir. Başka bir ifadeyle şeytanın vesveseleri insanı kötü işlere mecbur etmiyor, insanın gücü ve iradesi yok etmiyor. Her ne kadar onun karşısında durmak fazla direnç gerektirse,  bazen acı ve zahmetli olsa da. Her surette bu şekil vesveseler kimsenin mesuliyetini ortadan kaldırmaz. Hz. Âdem konusunda da mesuliyet ortadan kalkmadı, şeytanın Âdem’in karşısında Allah’a itaat etmemesi için bütün teşviklere ve unsurlara rağmen Allah, Âdem’i amelinden sorumlu tutmuştur.[1]

Şia’nın görüşüne göre hiçbir peygamber günah işleyemez ve biliyoruz ki Hz. Âdem ilahi bir peygamberdir. Bu yüzden kuranda peygamberlere nispet edilen isyan her zaman için nispi bir isyandır. Yani terki evladır, mutlak bir günah değil.     Mutlak günah; yasaklanan, haram olan ve Allah’ın kesin buyruğuna muhalefet etmektir ve her türlü vacibi yerine getirme ve haramdan kaçınmayı kapsar. Nispi günah ise; büyük bir şahsın kendi büyüklüğüne ve makamına uymayan bir amel yapmasıdır. Bazı zamanlar büyük insanlar için mubah olan veya hatta müstehap olan bir şeyi yapmak uygun değildir bu şekilde olan amel nispi günah sayılır.

Örneğin: dindar ve zengin biri yardımcı olmak için küçük bir miktar para bağışlaması hiç şüphesiz ne kadar az olursa olsun haram bir iş değildir hatta müstehaptır. Ama bunu duyan herkes onu kınar sanki haram bir iş yapmış gibi bunun nedeni ise insanların gözünde dindar bir zenginin daha fazla yardım etmesi gerektiği beklentisidir. Bu yüzden dolayı büyük insanların eylemleri âlemlerin rabbinin katında kendi konumlarıyla değerlendirilir. Hatta bazen, isyan ve günah tabiri kullanılır. Örneğin: normal insanlar için bir namaz, özel olabilir ama aynı namaz gerçek evliyalar için günah sayılabilir çünkü evliyalar için ibadet halindeyken bir an bile gaflet etmeleri onlara yakışmaz, ilim ve takva konumları nazara alındığında ibadet anında Allah’ın celal ve cemal sıfatlarında gark olmaları gerekir.

İbadet dışındaki amellerinde de böyledirler ve Onlar bu konumları göz önünde bulundurularak değerlendirilirler. Bu delillere binaen eğer terki evlada bulunurlarsa Allah’ın kınamasına uğrarlar.[2]

Bu nedenle Hz. Âdem’in “yasak ağaç”tan men edilme nedeni haram olduğu için değil, terki evla olduğu içindi. Ama Hz. Âdem’in konumu göz önünde bulundurulduğunda önemliydi ve buna mürtekip olduğunda(her ne kadar haram olmasa da) Allah tarafından cezalandırılmasına sebep oldu. Âdem’in yasaklanmış ağaçtan men edilmesi Mevlevi yasak değil de irşadı yasak olduğu ihtimalide mevcuttur.

Açıklama:  Allah Teâla bazen bir şeyi yasakladığında bunu insanın iradesinin sahibi unvanıyla yapar. Bütün insanlara bu emre itaat etmek gerekli olur.  Bu şekildeki yasaklamaya “Mevlevi yasaklama” denir ama bazı zamanlarda bir şeyden men ettiğinde insana sadece bu amelin menfi etkileri olduğunu söyler doktorun hastasına bazı zararlı yemeklerden perhiz etmesini istediği gibi şüphe yok ki eğer hasta doktorun tavsiyesine uymazsa doktora hakaret etmiş veya küçümsemiş olmaz. Ama doktorun tavsiyesine ve yönlendirmesine uymayarak kendini zahmete sokmuş olur.

Hz. Âdem kıssasında da Allah şöyle buyurmuştur; yasak ağaçtan yemenin neticesi cennetten çıkarılmak ve zahmete duçar olmaktır. Bu bir ferman değil irşat tır ve bu yolla Hz. Âdem isyan ve gerçek günaha mürtekip olmuş değildir sadece irşada muhalefet etmiştir.[3]

Ayrıca başka bir ayette şeytan günah ve zulmü sadece insanlara nispet edip kendinden beri kılmıştır ve kendisini tam anlamıyla tarafsız ilan etmiştir.[4] Şeytan kıyamet gününde insanlara şöyle hitap eder: Allah size gerçek olan bir söz verdi ve bense size batıl bir söz verdim, sözümde durmadım ama sizi saptırmak için mecbur etmedim, siz kendi iradenizle benim davetime icabet ettiniz öyleyse beni kınamayın kendinizi kınayın.[5]

Başka bir ayette de şöyle buyuruyor: kendi istekleriyle sana uyanlar dışında kesin olarak sen benim kulları mamusallat olamayacaksın[6]

SONUÇ: zikir ettiklerimiz dikkate alındığında şöyle diyebiliriz: şüphesiz Allah’ın kudreti şeytandan fazladır. Zira şeytan, Allah’ın mahlûkudur ve yaratılanın kudreti yaratandan daha fazla olamaz. Buna binaen Hz. Âdem(a.s)’in yasak ağaçtan yemesi şeytanın sözünün gücü ve nüfuzundan değildir. Vesveselerin sonucunda muvaffak olmuştur. Belirtildiği üzere bu sadece bir terki evladır ve kıyamet gününde de insanlar kendi iradeleriyle itaatsizlik ettikleri için hesaba çekileceklerdir.

Bu söylenilenler ışığında şeytanın ve Allah’ın kelamının gücünü kıyaslamamız yanlıştır. Allah’ın kudreti bütün kudretlerin üzerindedir. Ama insan kendi iradesiyle fiili gerçekleştirir.



[1]Mekarim şirazi, Nasır, Numune tefsiri, 6.c, 120.s.

[2] Terki evla dan maksat insanın en iyi olanı bırakıp iyi olana veya mubah olana yönelmesidir.

[3] Mekarim şirazi, Nasır, Numune tefsiri, 6.c, 123-124-125.s.

[4] Tabatabayi, Muhammet Hüseyin, El-mizan tevsiri, Tercüme: Musevi Hemedani, 8.c, s.48.

[5] İbrahim suresi:22.

[6] Hicr suresi:24.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar