Gelişmiş Arama
Ziyaret
6150
Güncellenme Tarihi: 2012/02/18
Soru Özeti
Allah’ın benzeri kimdir ki O’nun gibi değildir?
Soru
"لیس کمثله شیء" O’nun benzerinin benzeri bulunmamaktadır anlamına gelmektedir. O halde Allah’ın benzeri bulunmayan bir benzeri vardır. Benim sorum şudur: Allah’ın eşsiz olan benzeri kimdir?
Kısa Cevap

Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinin açıkça bildirdiği üzere ve aklın yargısıyla Allah’ın bir benzer ve eşi yoktur [i] ve Arap edebiyatına dikkat edildiği takdirde sizin bu ayet hakkında yaptığınız tercüme doğru değildir. Bu yüzden Allah’ın benzerinin benzerini incelemenin bir anlamı bulunmamaktadır. Bu ayetteki “ کمثله ” tabirinde bulunan misil (benzer) kavramı, sadece vurgu içindir ve Kur’an’ın başka yerlerinde ve Arap edebiyatında benzer örnekler mevcut olup belirtilen kavramdan bu şekilde yararlanılmıştır. Elbette bazı müfessirler vurguyu Kur’an-ı Kerim’de bulunmaması gereken bir tür eklenti saymış ve bu ayet hakkında başka bir açıklamada bulunmuştur. Ama vurgu tabirinin eklenti olmadığı göz önünde bulundurulduğunda bu açıklamalara gerek kalmamaktadır.

Ayrıntılı Cevap

Cevaba başlarken şu noktaya dikkat ediniz: Kur’an-ı Kerim’in açık bildirimiyle bazı ayetler “muhkem” veya açıktır ve Arap edebiyatına aşina olan herkes için bu tür ayetlerin manası açık ve belirgindir. Bu ayetler Kur’an’ın asıl çerçevesini oluşturmakta ve “kitabın anası” olarak adlandırılmaktadır. Ama “müteşabih” olarak adlandırılan başka ayetler de vardır ve bazı zarif lâfzî ve manasal noktalar ilgili ayetler hakkında bir takım fertlerin şüphe ve iphamlar öne sürmesine neden olmuştur.[1] Bu tür durumlarda doğru yol diğer ayetlere başvurmak ve mevcut karine ve delillerden yararlanarak ayetin doğru anlamını bulmamızdır. Belirtilen ön açıklamaları göz önünde bulundurarak, sizin sorunuzu incelemeye koyuluyoruz. Allah için her tür benzer ve ortağı reddeden “muhkem” ve kuşku bırakmaz ayetlerin bulunduğunu belirtmemiz gerekir. Örneğin:

1. “De ki: O, Allah’tır, bir tektir.”[2]

2. “Hamd, çocuk edinmeyen, mülkte ortağı olmayan, zillet ve acizliğin gerektirdiği bir yardımcıya ihtiyacı bulunmayan Allah’a mahsustur.”[3]

3. “(Allah) üçtür” demeyin. Kendi iyiliğiniz için buna son verin. Allah, ancak bir tek ilâhtır.”[4]

Bu esas uyarınca, Allah’ın eşsiz olduğu birçok muhkem ayetten anlaşılabilir. Ama “کمثله” kelimesinin belirttiğiniz ayetteki manası nedir?! Bu, başka birçok Kur’an okuyucusu için de sorulan bir iphamdır! Bunun yanıtı olarak “kaf” harfinin ek oluşuna istinatta bulunulmuştur! Tefsirlerin birinde şöyle okumaktayız:

"لیس کمثله شیء" cümlesindeki “kaf” harfi, teşbih harfi olduğundan ve benzer manasına geldiğinden cümle şöyle bir mana vermektedir: “O’nun benzeri gibi bir şey yoktur.” Bu tekrar, birçok müfessirin genellikle vurgu için gelen ve edebiyatçıların literatüründe çok kullanılan “kaf” harfini ek bilmesine neden olmuştur.”[5] Başka bir tefsirde ise Arap şairlerinin şiirlerine istinatta bulunulmuş ve onların da şiirlerinde “کمثله” tabirini kullandıklarına ve de onların sadece “benzer” manasını güttüklerini ve benzerinin benzeri gibi bir mana gütmediklerine işaret edilmiştir.”! Örneğin Evs b. Hacer şöyle bir şiir okumuştur:

و قتلی کمثل جذوع النخیل             یغشاهم سبل منهمر

Hurma dalları gibi ölüler ki kavurucu bir sel onları kuşatmıştır.

Bir başka şairin şiirinde ise şöyle yer almaktadır:

سعد بن زید إذا أبصرت فضلهم           ما إن کمثلهم فی الناس من أحد

Eğer Saad’ın kabilesine dikkat ile bakacak olursan, halk arasında onlar gibi kimseyi bulamazsın.[6]

Kur’an-ı Kerim’in Arap ırkının istifade ettiği tarz ve üslupla nazil olduğu hususu da apaçıktır.[7] Nitekim diğer peygamberler de kendi kitabını içinden çıktığı kavmin diliyle sunmaktaydı.[8] Bu nedenle, Kur’an kelimelerini idrak etmek için Arap halkının sözlerine ve özellikle de onların ediplerine özel bir dikkat gösterilmelidir. Eğer onların kendi sözlerinde “کمثله” kavramından yararlandıklarını ve vurgu dışında başka bir manayı kastettiklerini gözlemlersek ve de kendilerinin hiçbir sözünde bu kavramı “benzerinin benzeri” manasında kullandıklarını bulmazsak, bu durumda "لیس کمثله شیء" ayetinin en doğru tefsiri, Arapların sözleri esasınca onu tercüme ve tefsir etmemiz ve vurgu dışında başka bir anlam öne sürmememiz olacaktır. Öte taraftan bu ayetin bir benzerini de Kur’an’ın bir başka yerinde şöyle okumaktayız: [9] "فإن آمنوا بمثل ما آمنتم به فقد اهتدوا"”Eğer onlar böyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gerçekten doğru yolu bulmuş olurlar.” Dikkat ederseniz ayetin manası müminlerin iman ettiği şeye iman etmektir, onun benzeri bir şeye iman etmek değildir! Bu esas uyarınca bu ayette bulunan “بمثل ما آمنتم به فقد اهتدو” tabirinin manasından rahat bir şekilde "لیس کمثله " ayeti de belirtilen ayetle benzerlik taşımaktadır, bu örneklerdeki “misil” kavramının bağımsız bir konumu bulunmamaktadır ve sadece vurgu göstergesidir. Elbette vurguyu sözde eklenti ile eş bilen bazı müfessirlerin sözü eleştiriye açıktır; zira Yüce Allah’ın kelamı her türlü eksiklik ve eklentiden münezzeh olmalıdır. Belki de Kur’an’da artı kelimelerin kullanılmaması zorunluluğu meselesi, bu müfessirlerin ayet hakkında ne Arapların sözleri ve ne de mevcut delillerle bağdaşmayan başka tefsirler ileri sürmesine neden olmuştur. Örneğin şöyle tefsir etmişlerdir: “Eğer muhal farza göre, Allah’ın bir benzeri olsaydı bile, O’nun benzeri için bir benzer ve eş olmazdı. Bir başka tefsirde ise misil sıfat olarak alınmış, bir ek saklı bilinmiş ve şöyle denmiştir: Allah’ın sıfatının sahibinin benzeri bir şey yoktur ve bildiğimiz gibi Allah’ın sıfatının sahibi Allah’tır, o halde Allah’ın misli mevcut değildir![10] Veya şöyle bir tefsir yapılmıştır: “Bazen “senin gibi meydandan kaçmamaktadır” diye söylenmektedir. Bu, senin gibi bu cesaret, akıl, zekâ ve dirayet ile meydandan kaçmamalıdır anlamına gelmektedir. (Özetle senin özelliklerini taşıyan kimse böyle ve şöyle olmalıdır). Sözü edilen ayetin manası da şöyle olur: Belirtilen bu sonsuz ilim, azim ve sonsuz kudret vb. sıfatlar ile Allah’ın benzeri mevcut değildir.”[11] Ama göründüğü kadarıyla akla pek yatkın olmayan bu tefsirlere gerek yoktur. Bu gibi yerlerde Araplar tarafından kullanılan vurgu manasının burada da kullanıldığını ve vurgunun sözde eklenti olmadığını söylemek gerekir. Dolayısıyla ondan endişe duymamalı ve başka açıklamalar peşine düşmemeliyiz. Çünkü vurguyu eklenti bilirsek, bunun neticesinde hatta bu örneği açıklasak bile, daha fazla bir sorunla karşılaşacak ve “en”, “innema” ve “lam” gibi Kur’an’da bulunan birçok vurgu kelimesini ve fasıl zamiri “ve” sözcüğünü eklenti bilmek zorunda kalacağız. Hâlbuki Kur’an bu sözcüklerden yararlanmıştır ve hiçbir müfessir bunu kabul etmeyecektir. Bu ayette kullanılan vurgunun hiçbir şekilde Allah’ın benzerini ispat etmenin ve O’nun benzerinin benzerini reddetmenin göstergesi olmadığının en açık delili, her zaman Hz. Peygamber (s.a.a) ve Kur’an’ın bir açığını bulma ve onlara itiraz etme hedefi güden cahili Arapların hiçbir zaman bu hususu dile getirmemeleridir; çünkü onlar bu ayetten vurgu dışında bir şeyin anlaşılmayacağını bilmekteydiler.



[1] Âli İmran, 7, "و الذی أنزل علیک الکتاب منه آیات محکمات هن ام الکتاب و أخر متشابهات..."

[2] İhlâs, 4,  "و لم یکن له کفوا احد"

[3] İsra, 111; Furkan, 2, "لم یکن له شریک فی الملک"

[4] Nisa, 171, "لا تقولوا ثلاثة انتهوا خیرا لکم إنما الله إله واحد..."

[5] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 20, s. 371, Daru’l-Kütübi’l-İslamiye, Tahran, 1374 h.ş.

[6] Tabersi, Mecmeu’l-Beyan, c. 9, s. 37, İntişarat-ı Nasır Hosrov, Tahran, 1372 h.ş.

[7] Şuara, 195; Yusuf, 2; Rad, 37; Taha, 113 ve …

[8] İbrahim, 4, "و ما أرسلنا من رسول إلا بلسان قومه..."

[9] Bakara, 137.

[10] Tabersi, Mecmeu’l-beyan, c. 9, s. 38.

[11] Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Numune, c. 20, s. 372.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hz. İsa Ve Suyun Üzerinde Yürüme
    13286 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Peygamberleri tanımanın yollarından birisi mucizedir. Mucize ıstılah olarak öğretilecek ve öğrenilecek türden olmayan ve insanların yapmaya güç yetiremeyeceği olağanüstü işlere denir.[1] Hz. İsa (a.s) bazı mucizelere sahipti. Ölüleri diriltmek, doğuştan kör olanlara şifa vermek ve hastaları iyileştirmek bu mucizelerin bazılarıdır. Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: “…
  • Zina zade hakkında rivayet edilen hadisler hangileridir?
    8914 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/14
    Zina sonucu doğan çocuğun (zina zade) İslam nazarında Peygamber Efendimiz (s.a.a) ve masum İmamlarımızın (a.s.) rivayetlerinde beyan edilmiş, özel hükümleri vardır. O, hadislerden bazılarının adresleri şunlardır:1-   Zina zadenin mirası: “Vesailuş-Şia”, c.26, ...
  • Cenabet guslü alınmazsa namaz ve orucun kazasını yerine getirmek farz olur mu?
    11948 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/07/30
    Bu konuda kendi taklit merciinizin fetvasına göre amel etmelisiniz. Büyük taklit merciilerinin ‘Yıllarca cenabetli olarak namaz kıldım, oruç tuttum. Ama cenabetlinin gusül alması gerektiğini bilmiyordum. Bu durumda görevim nedir?’ sorusuna verdikleri cevaplar şöyledir:Ayetullah Humeyni, Behcet, Tebrizi, Hamanei, Mekarim, Vahid:
  • Ahzap suresinin 37. ayetinin nüzul sebebi nedir?
    28705 تاريخ بزرگان 2011/04/13
    Ahzap suresinin 37. ayeti Peygamber’le (s.a.a) Cahş’ın kızı Zeynep’in evliliği hakkında olup şöyle buyuruyor: ‘An o zamanı ki Allah'ın, kendisine nimet verdiği ve senin de nimetler verdiğin kişiye ‘eşini bırakma ve çekin Allah'tan’ diyordun.’Zeyd bin. Harise azad edilmiş bir köle olup, Peygamber (s.a.a) onu kendisine ...
  • Ehl-i Sünnetin abdest alma şekli dikkate alındığında abdest ayetindeki 'ila' kelimesi ne manaya gelmektedir?
    9549 Sire 2009/04/08
    Abdestayetinde ki 'ila' kelimesi için demek gerekir ki, ayet yıkamanın şekliyle ilgili değildir, yalnızca yıkamanın haddi ve miktarı beyan edilmektedir ve 'ila' ğayet (son sınır) manasını taşımaktadır. Ama bu ğayet (son sınır) magsul'ün (yıkanılan yerin) ğayet'ini belirtmektedir, guslün (yıkamanın) değil. Birine 'ellerini yıka' dendiğinde ...
  • Meni sıvısı kemiğin imik sıvısının üretimi ve bedenin diğer işleri için faydalıdır. Böyleyken evlenirsem bu sıvı heder olmaz mı ve bunu korumam gerekmez mi?
    27622 Pratik Ahlak 2010/09/22
    Yanıtın açıklığa kavuşması için ilkönce mastürbasyon günahının bazı manevî ve cismanî zararlarını hatırlatıyoruz:1- Manevî Zararlar1-1- Mastürbasyon günahı insanın Allah’tan uzaklaşmasına neden olur; öyle ki diriliş gününde Yüce Allah bu günahı işleyenlere ne bakacak ve ne de ...
  • Mevcudat nasıl Allahu Teâlâ nın ayet ve nişaneleridir?
    7057 Teorik İrfan 2011/08/20
    Mevcudat hem zati olarak hem de sıfat yönüyle Allahu Teâlâ'nın vücudunun nişaneleridir.  Bu konunun açıklaması şu şekildedir: Mevcudat zat ve mahiyet açısından mümkünü'l-vücutturlar. Vücut bulabilmeleri için vacipu'l- vücut olan Allaha muhtaçtırlar. İşte bu yüzden onların vücutları ve varoluşları vacipu'l-vücut olan Allahın varlığına delildir. Dahası Hikmet-i Mütealiye göre mümkünü'l- vücut ...
  • Acaba Nebiyi ekrem (s.a.a) ezanda kendi nübüvvetine ve hazreti Ali’nin (a.s.) velayetine şehadet veriyor muydu? Neden zamanımızın imametine şehadet vermiyoruz?
    8512 Fıkıh Tarihi 2015/05/20
    Rivayetler esasınca şu müsellemdir ki İslam Peygamberi (s.a.a.) ezanda kendi nübüvvetine şehadet veriyordu. Zira nebiyi ekrem (s.a.a.) diğer insanlar gibi şer’i hükümlere ve tekliflere amel etmeye mükellef olmadığını ispatlayan has bir delil var olmadığı sürece mükellefti. Ezan bağlamında müstesna kılındığına dair hiçbir delilimiz yok iken mükellef olduğuna ...
  • Allahın sıfatları hakkında bilgi sahibi olduğumuz halde neden günah işliyoruz?
    9927 Pratik Ahlak 2010/11/09
    Allah amellerinizden haberdar ve Onun kadir ve hekim olduğunu bilmek insanı itaat yapmaya sürüklemez. Şeytan Allahın sıfatlarını biliyordu, ama Onun emrine sırt çevirdi.İlahi sıfatlar hakkındaki ilim, itikat ve iman ile birlikte olunca, insanı amele sevk eder. Ama heva ve ...
  • Neden İmam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir?
    9862 تاريخ بزرگان 2012/05/16
    İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik ve imamet ...

En Çok Okunanlar