Gelişmiş Arama
Ziyaret
9574
Güncellenme Tarihi: 2010/03/09
Soru Özeti
Lütfen imameti ispatlayan akli delilleri ve imamın varlılığın gerekliliğini açıklar mısınız?
Soru
Lütfen bir imamın olmasının gerekliliğini ve imameti ispatlayan akli delilleri açıklayın.
Kısa Cevap

İmamet meselesi İslam’da çok önemli bir yere sahiptir. İmamet insanın tekamül yolundaki son durağıdır.

Bu makam, Hz. İbrahim (a.s) ve İslam Peygamberinde (s.a.a) olduğu gibi bazen nübüvvet ve risalet makamıyla beraber olmuş, bazen de Masum İmamlarda (a.s) olduğu gibi nübüvvet olmadan tek başına da olmuştur.

Nasıl ki, insanın gelişip ilerlemesi için peygamberlere ihtiyaç varsa dinin korunması ve Peygamberlerin yolunun devam etmesi içinde imama ihtiyaç vardır.

Bütün zamanlarda masum bir insan ve ilahi bir hüccetin olmasının gerekliliği birçok akli delillere dayanmaktadır. O delillerden biri imamet ve nübüvvetin Allah-u Teala tarafından manevi bir feyiz olduğudur. Lütuf kaidesine göre böyle bir feyiz hep olmalıdır.

Burhan-ı mazhar-ı cami, burhan-ı imkan-ı eşref, illet-i gai vb. deliller de imamın gerekliliğini ortaya koymaktalar.

Ayrıntılı Cevap

İmamet İslam’da önemli bir yere sahiptir. Kur’an-ı Kerim onu yalnızca büyük peygamberlerin ulaştığı insanın tekamül yolculuğunun son merhalesi olarak kabul ediyor ve Hz. İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyuruyor: ‘Hani Rabbi İbrahim’i bir takım kelimelerle denemiş, o da tam olarak onları yerine getirmişti. (İşte o zaman Allah,) ‘Ben seni insanlara imam (önder) kılacağım.’ dedi. (İbrahim,) ‘Benim soyumdan da.’ dedi. (Allah,) ‘Benim ahdim (imamet makamı) zalimlere erişmez.’ dedi.’[1] (pak ve masum evlatlarından başka, kimse bu makama layık değildir).

Ayetten, bu makamın çok yüksek bir makam olduğu anlaşılmaktadır. Zira Hz. İbrahim (a.s) nübüvvet ve risalet makamına sahip olmasına rağmen ömrünün sonuna doğru ve zor imtihanları geçtikten sonra ona ulaşmıştır.

İmamet makamı bir çok yerde nübüvvet makamıyla beraberdir. Hz. İbrahim (a.s) gibi ulu’l azm peygamberlerin imamet makamları vardı. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.a) de hem imam, hem resul, hem de nebi idi. Bazı yerlerde ise imamet ve nübüvvet birbirlerinden ayrılabilirler. Masum İmamlar (a.s) kendilerine vahiy nazil olmayan yalnızca imam olan kimselerdeler.

Bütün zamanlardaki genel imametin akli delilleri şöyledir:

a) Burhan-ı Lütuf: Nübüvvet ve imamet İnsanı yaratılış gayesine yakınlaştıran Allah tarafından verilmiş manevi bir feyizdir ve lütuf kaidesine göre bu feyiz devamlı olmalıdır. Lütuf kaidesi İslam toplumunda hakkın merkezi olacak ve toplumu mutlak hatadan koruyacak bir imamın olmasını gerektirmektedir.

Gaybetteki imamın varlığının faydalarını şöyle sıralayabiliriz:

1-             Allah’ın dinini genel manada korumak.[2]

2-             Eğitime müsait nefisleri eğitmek manevi feyiz yetiştirmek.

3-             Mezhebin varlığını sürdürmek.

4-             İnsanların örnek alabilecekleri yaşayan bir örneğin varlığını bilerek ona bağlanmaları.[3]

b) Burhan-ı İllet-i Gai: Kelam ilminde Allah-u Teala’nın fiillerinde bir hedef ve amaç olduğu ispatlanmıştır. Ancak bu gaye Allah’a ait değil bizzat yaratığın kendisine aittir; çünkü Allah-u Teala mutlak kemaldir ve onda her hangi bir eksiklik yoktur. Allah’ın fiillerinin gayesi kullarına/yaratıklarına dönmektedir. İnsanın var olmasının gayesi insan-ı kamil olmasıdır; yani insan bir ağaç gibidir, meyvesi ise insan-ı kamildir.[4]

 

c) Burhan-ı İmkan-ı Eşref: Felsefede eşref imkanı kuralı diye bilinen kural uyarınca eşref varlik, (en üstün ve şerefli varlık) varlık mertebelerinde, düşük mertebelerden daha önce olmalıdır.[5]  

Varlık âleminde insan eşref-ul mahlukattır. Varlık, hayat, ilim, kudret, cemal vb. şeyler yeryüzünün hücceti olan insan-ı kâmile ulaşmadan önce normal insanlara ulaşması imkânsızdır.

d) Burhan-ı Mazhar-ı Cami’: Zuhur makamında Allah’ın mutlak hüviyetine vahdet ahkamının galebesi vardır ve zati vahdette ayrıntılı isimlere yer yoktur. Öte yandan dış alemde kendini gösteren ayrıntılı mazharlarda çokluk ahkamı vahdete galiptir. İşte burada, zati vahdet veya çokluk imkânının ayrıntılı isimleri hakiki vahdet yönünden hakka mazhar olabilmesi için birbirine galip gelmediği ilahi ferman, itidali bir sureti gerektirmektedir. O itidali surette insan-ı kâmildir.[6]

Allame Hilli (r.a) Nasıruddin Tusi’nin imamın gerekliliği konusunda getirdiği delillerin açıklamasında şöyle buyuruyor:

1-             İnsan aklı, kavrayışının yükselmesi için, nakli beyanlarla takviye edebilecek, bir peygamberin varlığına ihtiyacı vardır; zira insana aklıyla dinin bir çok usul ve furu’unu anlamak mümkün olsa da ona güvenme, onları yerine getirme konusunda bazen kalbinin derinliklerinde vesvese ve sarsıntılar meydana gelebilir. Ama bu akli hükümler ilahi bir önder tarafından güçlendirilirse her türlü şüphe ve ikilem giderilecek ve insanın kalbi daha güçlü bir şekilde akli bulgularının peşinden gidecektir.

2-             Bir çok şey var ki akıl onların iyi ve kötü olduğunu anlayamıyor. Onların iyi ve kötü olduğunu anlayabilmesi için ilahi önderlere ihtiyaç vardır.

3-             Bir çok şey faydalı, bazı şeyler de zararlıdır. İnsan yalnızca kendi aklıyla onların fayda ve zararını kavrayamaz. İşte burada ona faydalı ve zararlı olan şeyleri açıklayacak birine ihtiyacı vardır. O kimse de ancak vahiy kaynağıyla beslenen ilahi önderlerdir.

4-             İnsan toplumsal bir varlıktır; bütün bireylerin haklarını koruyacak ve onları doğru bir kanala yönlendirecek kanunlar olmadıkça arzu edilen kemal düzeyine ulaşamayacaktır. Böyle kanunların doğru tespiti ve icrası pak, masum ve bilgin rehberlerden başkasından taraf gerçekleştirilemez.

5-             İnsanlar kemali derk etmekte, ilim ve maarif öğrenmekte ve faziletler kazanmakta farklıdırlar. Bazıları bu yolda gitme gücüne sahipken, bazıları da bundan acizdir. İlahi önderler mümkün olan kemale ulaşmak için birinci grubu takviye ederken ikinci gruba da yardımcı olurlar.

6-             İnsanların ahlaki yapıları farklı olduğundan faziletlerin eğitilmesinin tek yolu pak ve masum önderlerdir.

7-             İlahi önderler, itaat ve günahların karşılığı olan sevap ve cezaları tam olarak bilmekteler; bunları başkalarına söylediklerinde onlarda vazifelerini daha bir azimle yerine getirirler.[7]

İmametin nübüvvetin devamı olmaktan başka bir şey olmadığı göz önüne alındığında bu felsefelerin çoğu Masum İmamlar (a.s) içinde geçerlidir. Başka bir ifadeyle, Allah-u Teala insanı, kemal ve saadet için yarattığı için onun hidayeti için vahye dayalı ve masumluk makamına sahip peygamberler göndermesi gerektiği gibi bu yolun devamı için peygamberlerden sonra masum halifeler seçmeli ki insanlığı amaçlanan hedefe götürmeye yardımcı olsunlar. Bu gerçekleşmezse hedefe varılmaz; zira:

1- İnsan aklı tek başına kemal yolunda ilerleme sebeplerini tespit etmekte kesinlikle yeterli değildir, hatta bazen onun onda birini dahi bilmemektedir.

2- Peygamberlerin getirdikleri din, Onlardan sonra çeşitli tahriflere uğratılabilir. Bunu önlemek amacıyla masum ve ilahi koruyucular gereklidir. Allah-u Teala Kur’an-ı Kerim hakkında ‘Kuşkusuz Zikr’i (Kur’an’ı) biz indirdik ve elbette onu biz koruyacağız.’[8] diye buyurmaktadır, ama bunun hiçbir sebep olmadan yapacağını buyurmamıştır. Dinin korunması sebeplere dayanmaktadır ve o sebeplerden en önemlisi Masum İmamlar (a.s)’dır.

3- İlahi hükümetin kurulması, adaletin yerleştirilmesi ve insanın yaratılış hedefine ulaştırılması masum insanların dışında kimsenin yapabileceği şeyler değildir. Zira tarih, beşeri hükümetlerin hep şahsi veya belli grupların menfaatini temin ettiğini, onların tüm çabalarının bu yönde olduğunu göstermektedir. Asırlarca demokrasi, halkın egemenliği, insan hakları vb. gibi sloganlar atılmış ama uygulamada bütün bunlar, şeytani güçlerin hedeflerine ulaşmak için kullandıkları araçtan başka bir şey olmamıştır ve onlar bunlardan faydalanarak sinsi bir şekilde niyetlerini insanlar üzerinden gerçekleştirmişlerdir. Bunun başlıca sebebi her türlü hataya maruz olan yani masum olmayan kişilerin mihver olmasıdır.

4- Toplumda din kanunlarının devam edebilmesi için, dinin bütün ayrıntılarını en küçük bir belirsizlik kalmayacak şekilde tümüyle bilen imamlara ihtiyaç vardır.

 

Bütün bu söylediklerimizden Masum İmamların olmasının gerektiği ve varlıklarının felsefesi güzel bir şekilde ortaya çıkmaktadır.[9]



[1] - Bakara/124

[2] - Şerif-ul Ulema, Keşfu’l Kına’ s.148

[3] - Bkz: Mehdeviyetin Kelami Dayanağı, 220. Soru

[4] - Bkz: Mehdeviyet Felsefesinin Temelleri, 221. Soru

[5] - Seyyid Muhammed Hüseyin Tabatabai, Nihayetu’l Hikme, s.319-320

[6] - Bkz: Temhid-ul Kavaid, s.172; Abdullah Cevadi Amuli, Tahrir-u Temhid-il Kavaid,

[7] - Şerh-i Tecrid, s. 271, (az bir değişiklik ve özetle), Peyam-ı Kur’an’dan yapılan lıntıdır,

.9, s. 37-38

[8] - Hicr/9

[9] - Daha fazla bilgi için bkz:

-Kur’an’dan İmam Ali (a.s)’ın İmametinin İspatı, 324. Soru

-İmamet ve İmamlara İnanmanın Delilleri, 321. Soru

-İmam Mehdi (a.s)’ın Yaşadığına Dair Deliller, 582. Soru

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Hatim merasimi ve mezarlığa çocukları götürmenin bir keraheti var mıdır?
    24562 Pratik Ahlak 2012/04/04
    Çocukları dinsel meclis ve merasimlere ve de mescide veya Muharrem ayındaki matem merasimlerine götürmek veyahut bayram namazı ve dinsel bayramlara katılmasını sağlamak kendilerinin dinsel duygularının gelişmesi için çok önemlidir. Ergin gençleri hatim merasimi ve mezarlığa götürmek hakkında ise, rivayetlerde ve fıkhi kitaplarda yaptığımız inceleme neticesinde bu işin ...
  • Akika kurbanının şartları ve sünnetleri nelerdir?
    9489 Pratik Ahlak 2019/11/10
    Akika: Yeni doğan çocuğun doğumunun yedinci günü belalardan korunması için bir koyunun veya kurban etmeye salahiyeti olan bir hayvanın kurban edilmesidir.Kurban kesmek yerine para bağışlanması akika yerine geçmez. Münasip olan kız çocuğuna dişi, erkek çocuğuna ise erkek koyunun kurban edilmesidir. Eğer mümkün değilse dişi ...
  • İranlıların matem, şenlik ve dini bayramlardaki gelenekleri neden diğer Müslümanlarla ve hatta diğer Şiilerle farklıdır?
    8187 Eski Kelam İlmi 2009/07/11
    Dini kutlamalar için genel kurallar olmasının yanı sıra ancak mukaddes İslam dininin görüş belirtmediği yerlerde her bölge örf ve adetlerine göre bu merasimleri yerine getirilebilir. Başka bir deyişle dinin önem verdiği şey örneğin İmam Hüseyin (a.s) için matem merasimlerinin düzenlenmesidir. Ama bunun yapılma şekli halkın kendisine bırakılmıştır. ...
  • Mastürbasyonun evlilikten farkı nedir?
    18619 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/08/08
    Mastürbasyon insanın ihtiyacını gerçek şekilde gidermez ve sahte bir doyumdur. İnsanın şehvanî ihtiyacı sadece meninin çıkmasıyla giderilmez. Bunun aşk, duygu, yakınlık ve sevgi ile beraber olması gerekir. Bu nedenle bu fiili işleyenler içlerinde eksiklik hissederler. Bu da cismanî ve ruhî hastalıkları peşinden getirebilir. Ama evlilik şehvanî ...
  • Yüzüğü sağ ele takmak mutlaka gerekli mi?
    53679 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/20
    Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt İmamları(a.s)’nın sünnetlerinden biri ele yüzük takmaktır. Rivayetlerde yüzüğün çeşidi ve üzerindeki nakış hakkında da çeşitli bilgiler verilmiştir. Bir de yüzüğün sağ ele takılması tavsiye edilmiştir. Ancak İslam’daki yüzük takmak ile ilgili hükümlerin hepsi müstehap türündendir ve farz değildir. Sadece erkeklerin ...
  • Dinî ilimleri öğrenmenin önemi nedir?
    16342 Pratik Ahlak 2011/05/21
    Öğrenmek bazen amel ve yükümlülüğü yerine getirmek için ve bazen de başkalarını eğitmek ve yetiştirmek içindir. Birinci kısım genel bir sınıflandırmayla iki bölüme ayrılmaktadır: Birinci bölüm tüm Müslümanlar ile ilgili hükümler olup özel bir iş, uzmanlık ve cinsiyetle bağlantılı değildir. İlk etapta tüm yükümlüler ile ilgilidir. Namaz, oruç ve ...
  • Hamd suresinden sonra Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin söylemek sadece tabi olanlar için mi müstehaptır, yoksa cemaat imamı için de müstehap mıdır?
    7350 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/01/18
    Hz. Ayetullah Uzma Hamaney’in (ömrü uzun olsun) Bürosu:Tabi olanlar için müstehaptır.  Hz. Ayetullah Uzma Sistani’nin (ömrü uzun olsun) Bürosu:Namazda müstehap olan şey, imamın arkasında namaz kılan fertlerin imamın Hamd suresini okumasının ardından Elhamdülillah Rabbi’l-Alemin cümlesini söylemesi ve namazda tevhid suresini şahsen okuyan kimsenin de ”kezalik Allah” ...
  • Küfe mescidinin amellerinin çokluğu göz önüne alındığında kimi kafilelerin çeşitli makamların amellerini bir mekanda yerine getirmeleri doğru mudur? Böyle yaptıklarında tam sevap alabilirler mi?
    9026 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/10
    Küfe ve Sehle mescidlerindeki amellerin faziletleri hakkındaki rivayetlere baktığımızda Masum İmamlardan (a.s) bu mescitlerin bütün amellerinin bir arada yapılmasına dair bir emir gelmemiştir. Bir sahabesine bir dua ve namaz öğretirken, bir başkasına başka bir namaz ve dua öğretmiştir. Bu yüzden ziyaretçileri mescitlerin tüm amellerini yerine getirmek veya ...
  • Eğer idrar sonrası istibra yapılıp abdest alınırsa ve daha sonrasında bir damla idrar gelirse hükmü nedir?
    8890 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2019/08/06
     Ayetullah uzma Hamaney’in bürosu:Eğer gelen sıvının idrar olduğuna eminseniz abdest batıldır ve o bölge necis olmuştur. Eğer idrar olduğuna emin değilseniz taharete hükmedilir ve abdesti bozmaz.Ayetullah uzma Sistani’nin bürosu:Eğer idrar olduğundan şüpheniz varsa taharete hükmedilir.Ayetullah ...
  • Kendimizi yetiştirmeye ve nefsimizi arındırmaya nereden başlamalıyız?
    11343 Pratik Ahlak 2010/05/06
    Tezkiye, nefsi arındırmak ve temizlemek anlamına gelmektedir. Kur’an-ı Kerim’de nefsi arındırmanın önemi hakkında birçok ayet bulunmaktadır. Ama şu bilinmelidir ki; nefsi arındırmaya başlama noktası her insana göre değişir. İslam’ı henüz kabul etmemiş birisinin nefsi temizlemeye başlayacağı ilk aşama, İslam’ı kabul etmesidir. Müminler için ilk basamak, ...

En Çok Okunanlar