Gelişmiş Arama
Ziyaret
20430
Güncellenme Tarihi: 2011/12/20
Soru Özeti
İmam Hüseyin’e (a.s) neden Sarallah denmektedir?
Soru
İmam Hüseyin’e (a.s) neden Sarallah denmektedir?
Kısa Cevap

Sar, hem intikam almak hem de kan demektir. Birinci manaya göre İmam Hüseyin’e (a.s) Sarallah denmesinin nedeni Allah’ın Onun kanının velisi ve intikam alıcısı olmasından dolayıdır.

Ama Sarallah’ın, ‘Allah’ın kanı’ manasına geldiğini söylersek bunun nedeni aşağıdaki şıklardan biridir:

1- Sar’ın ‘Allah’a izafe olması (mal edilmesi) gösteriyor ki kan, değerli bir kandır; yani izafe burada şeref kazanmak izafesidir.

2- Kamil insan, kemal derecelerinde farz kurblar makamına ulaştığı için Yedullah (Allah’ın eli), Lisanullah (Allah’ın dili) ve Sarallah (Allah’ın kanı) olur. Yani Allah bir şey yapmak istediği zaman onun eliyle yapar, konuşmak istediği zaman onun diliyle konuşur, dinine toplumda hayat vermek istiyorsa onun kanını kullanır. İmam Hüseyin (a.s) Sarallah’dır, zira onun yere dökülen kanı dine hayat vermiştir.

Bize göre, birinci mana doğrudur, ancak ikinci mana da bu lakap için doğru bir manadır. Bu mananın derinine inen işin ehli kimseler bazı yönlerden ona öncelik vermişlerdir.

Ayrıntılı Cevap

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bu lakap İmam Ali (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) olmak üzere iki masum imamın lakabıdır. İmam Hüseyin’in (a.s) ziyaretinde şöyle bir cümle var: Selam sana ey Allah’ın kanı ve Allah’ın kanının oğlu![1]

Sarallah’ın manası hakkında iki ihtimal var:

1- İntikam Almak: Lügatte el-Sar  kanı talep etmek yani intikam almak demektir. Buna göre Sarallah, Allah’ın Onun kanının velisi ve intikam alıcısı olan kimseye denir.

Belirtmek gerekir ki, ‘Hüseyin’in kanının intikamını almak’ anlamına gelen ‘Ya Lesarati’l-Hüseyin’ şiarı Tevvabin ve Muhtar’ın kıyamının şiarı idi.[2] Yine İmam Zaman’ın (a.f) zuhuruna kadar Onun (a.s) mezarının başında olan meleklerinde şiarıdır.[3] Kıyam edeceği zaman İmam Zaman’ın (a.f)[4] ve şehadet aşığı ashabının şiarlarıda budur.[5]

Yukarıda Sarallah için söylenen mana, alimlerin çoğunun kabul ettiği manadır.[6] Buna göre ‘Sarallah’ın anlamı şudur: ‘Ey kanının diyeti Allah’a ait olan kimse, O’dur kanının diyetini alacak olan; zira sen bir aileye ait değilsin ki kanının diyetini o ailenin reisi alsın veya bir kabileye ait değilsin ki o kabilenin reisi senin diyetini alsın. Sen insanlığa aitsin, sen varlık alemine, sen Cenab-ı Hakk’a aitsin, öyleyse diyetini Onun alması gerekir. Ve sen Allah yolunda şehid olan Ali. b. Ebi Talib’in oğlusun, Onunda diyetini Allah’ın alması gerekir.’

2- Allah’ın Kanı: Allame Meclisi’nin (r.a) sözünden el-Sar kelimesinin kan ve intikam manasına geldiği anlaşılmaktadır.[7] Lisanu’l-Arap lügat kitabında da aynı şey yazılıdır: ‘el-Sar, kanı talep etmek (intikam almak) demektir. Kan manasına geldiği de söylenmiştir.’[8] Buna göre Hüseyin (a.s) Allah’ın kanıdır denebilir. Peki böyle bir mana kabul görür mü? Yani Allah madde midir ki kanı olsun? Allah’ın hakkında böyle bir şey düşünmek doğru mudur?

Cevap şudur: Yedullah (Allah’ın eli) vb. gibi kelimeler İslami literatürde kinaye veya mecaz olarak kullanılmaktadır.[9] Mesela Ali (a.s) yedullahtır denildiği zaman bu Allah’ın cisim olduğu, insan gibi elinin olduğu ve Allah’ın elinin Hz. Ali’nin (a.s) olduğu manasında değil, Ali (a.s), ilahi kudretin (a.s) kendisinde tecelli ettiği kimse manasındadır.

Buna göre İmam Hüseyin’e (a.s) ‘Sarallah’ lakabının verilmesi hakkında aşağıdaki ihtimallerden biri söz konusu olabilir:

1- Sar’ın ‘Allah’a izafe olması (maledilmesi) teşrifiyyedir. Yani bu kan, en şerif varlık olan Allah’a izafe olmuş ki şerafet elde etsin ve bu kanın şerif bir kan olduğu bilinsin. Çünkü Allah yolunda döküldüğü için Allah’a aittir. Nitekim ‘Allah’ın Devesi’[10] ayetinde deve veya ‘Beytullah’ kelimesinde ve ‘Senin evinin yanında’[11] ayetindeki  beyt (ev) kelimesi Allah’a ve ikinci tekil zamire şerafet elde etmek için izafe olmuştur.[12]

2- Kamil insan, kemal derecelerinde farz kurblara[13] ulaştığı için ‘Yedullah’ (Allah’ın eli), Lisanullah (Allah’ın dili) ve ‘Sarallah’ (Allah’ın kanı) olur. Yani Allah bir şey yapmak istediği zaman onun eliyle yapar, konuşmak istediği zaman onun diliyle konuşur ve dinine hayat vermek istiyorsa onun kanını kullanır.

İmam Ali (a.s) ve İmam Hüseyin (a.s) ‘Sarallah’tırlar. Çünkü onların yere dökülen kanları dine hayat vermiştir.

Kısacası dini kaynaklarımızda ‘Sarallah’ lakabı İmam Hüseyin (a.s) için kullanılmıştır. Bize göre birinci mana doğrudur, ancak ikinci mana da ‘Sarallah’ lakabı için doğrudur. Bu mananın derinine inen işin ehli kimseler bazı yönlerden ona öncelik vermişlerdir.

Bu görüşte, O yüce İmamın (a.s) Allah’ın kanı olmasının nedeni kanının dine yeni bir hayat kazandırıdığı ve Allah’ın adını canladırdığı içindir. Çünkü Allah gittikçe unutuluyor, ibadetler adet haline geliyordu.

İşte bu yüzden ‘İslam Nebeviyu’l Hüdus Hüseynu’l Beka’ (İslam’ı Peygamber getirdi, Hüseyin devam ettirdi) denmiştir. İnsanın yaşamını sürdürebilmesi için kana ihtiyacı var; kanın damarlarda akması yaşamın sembolüdür. Kan damarda akmazsa insan ölür. İslamın yaşaması içinde aynı şekilde damarlarında kanın akması gerekir. Bir gün o kan İslamın bedeninden çıkarsa onun ölümü kesindir. Geriye kalan sadece ruhusuz ve cansız bir cesettir.[14]

 

 



[1] -Kuleyni, Muhammed b. Yakup, el-Kafi, c.4, s.576. Bu cümle recep ayı, recep ayının yarısı, şaban ayı ve İmam Hüseyin’in Arefe günü dualarında gelmiştir.

[2] -Meclisi, Muhammed Bakır, Biharu’l-Envar, c.45, s.333; Keremi, Ali, Der Sug-i Emir-i Azad: Guyaterin  Tarih-i Kerbela, s.385.

[3] -Dört bin melek İmam Hüseyin’e (a.s) yardım etmek için nazil olduklarında İmamın (a.s) şehid olduğunu gördüler. Onlarda İmam Mehdi’ye (a.s) yardım etmek için zuhura kadar perişan ve toprağa bulaşmış şekilde bekleyecekler. Onları şiarı ‘Ya Lesarati’l-Hüseyin’dir. (Şeyh Saduk, Emali, s.130, el-Meclisi’lSabi’ ve’l-İşrun; Meclisi, Muhammed Bakır, a.g.e, c.44, s.286).

[4] -Kummi, Şeyh Abbas, Münteha’l-Amal, c.1, s.542; yine İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Kaimimiz kıyam ettiğinde Hüseyin’in kanını talep edecektir.’ (Meclisi, Muhammed Bakır, a.g.e, c.44, s.218)

[5] -Meclisi, Muhammed Bakır, a.g.e, c.52, s.308

[6] -Tefsir-i Nümune’de şöyle yazar: ‘Sar, Arapçada hiç bir zaman kan manasına gelmemiştir. Sar, ‘diyet’ manasına gelemektedir (Arapçada kana ‘Dem’ denmektedir), Mekarim Şirazi, Nasır, Tefsir-i Nümune, c.4, s.229.

[7] -Allame ‘Şüphe yok ki sen Allah’ın yeryüzündeki kanısın’ cümlesini şöyle açıklıyor: ‘el-Sar (hamza harfli), kan ve intikam almak demektir. Yani ‘Sen Allah’ın kanının ailesindensin ve Allah’ın düşmanlardan kanını istediği kimsesin’ veya ‘O, Onun ve Ehl-i Beytinin kanını ric’atte Allah’ın emriyle talep edendir.’ (Meclisi, Muhammed Bakır, a.g.e, c.98, s.151).

[8] -İbn-i Manzur, Muhammed b. Mekarim, Lisanu’l-Arap, c.4, s.97.

[9] -Bkz: Mekarim Şirazi, Nasır, a.g.e, c.4, s.229; Kıraati, Tefsir-i Nur, c.2, s.443

[10] -Hud/64

[11] -İbrahim/37

[12] -‘Bu Allah’ın devesidir.’ cümlesinde Allah’a yapılan izafe (mal edilme) teşrifiyyedir, tıpkı Mekke’nin Allah’a izafe olup ‘Beytullah’ denmesi ve Hüseyin’in kanının Allah’a izafe olup ‘Sarallah’ denmesi gibi. (Bkz: Hüseyni Şirazi, Seyyid Muhammed, Takribu’l Kur’an İle’l Ezhan, c.2, s.200)

[13] -İnsanı Allah’a yakın eden şey ya kullara farz etmediği ama kulların Allah’a yakınlaşmak için kendilerine gerekli gördükleri ve yaptıkları mukarrebler demek olan nafilelerdir veya Allah’ın kulların farz ettiği ve kullarında emire itaat için yerine getirdikleri yine mukarrebler manasına gelen farzlardır.

[14] -Daha fazla bilgi için bkz: Terhan, Kasım, İmam Hüseyin’in (a.s) Kişiliğine ve Kıyamına İrfani, Felsefi ve Kelami Bakış, s.91-104, İntişarat-ı Çelçerağ, 1. Baskı, H.Ş. 1388. Belitrmek gerekir ki verilen kaynakların tümü Noor Computer Research Center of İslamic Sciences’ın yazılım programlarındadır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zikir nedir ve türleri nelerdir?
    17011 Pratik İrfan 2012/09/24
    Zikir ve Allah’ı anmanın birçok ruhi ve ahlaki yapıcı etkisi vardır ve bunun karşısında Allah’ın kulunu hatırlaması, kalbin aydınlanması, kalp huzuru, Allah’a itaatsizlik etmeden korkmak, günahların bağışlanması ve ilim ve hikmet bunlardan sayılır. Genellikle zikir kalpsel ve dilsel olarak iki türe ayrılır. Dille yapılan zikre “vird” de ...
  • Zatı âlinizin Kur’an’ın tahrif edildiği hadisler konusundaki görüşünüz nedir?
    5973 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/10
    Hz. Ayetullah Mehdi Hadevi Tahrani’nin bu bağlamdaki görüşü şöyledir: Kur’an’ın tahrif edildiğini söyleyen hadisler ya senet bakımından zayıftırlar ya da sadır olma cihetinden hüccet değildirler veya delaletleri kabul edilebilinir durumda değildir. Kur’an-ı Kerim hiçbir zaman tahrif olmamış ve olmayacaktır. Kur’anın tahrif ...
  • Hangi ameller insanı güzel ve nuranî kılar?
    11448 Pratik Ahlak 2011/07/21
    İslam’ın bakışında güzellik zahirî güzellik ve batınî güzellik diye iki kısma ayrılır. Muteber ve mütevatir rivayetler açısından insanın batınî güzelliğini sağlayan bazı etkenler sabır, tahammül, vakar, sükûnet, takva ve sakınmadan ibarettir. Aynı şekilde rivayetlerde insan yüzünün nuraniyet ve güzelliğini sağlayan birçok amil zikredilmiştir. Abdest, az ...
  • İnsan olağan üstü işler yapabilir mi? Bu tür işleri yapmanın faydası nedir?
    10290 Teorik İrfan 2009/09/07
    Sizin işaret ettiğiniz şey, insanın ruhi güç kazanmasının sayesinde gerçekleşir; bu ruhi güç bazen dinin emirlerine uyarak ve şer’i riyazetler çekerek kazanılır; yani insan Allah’a yakınlaşarak İsm-i A’zama sahip olur. Bu güç sayesinde maddi alem üzerinde etkili olabilir ve iradesiyle bir takım işler yapar. Ancak bazen de ...
  • Musa (a.s.) Kısasının Kuranda Tekrar Edilmesinin hikmeti nedir?
    10556 Tefsir 2015/05/20
    Hazreti Musa’nın (a.s.) kur’anı kerimde tekrar edilmesinin hikmeti için hatırlatmalıyız; evvelen; Anlamsız ve lağviyete (boş) neden olacak kâmilen bir tekrar söz konusu değildir. Belki her surede, o surede zikir edilenin muhteva ve içeriğe uygun olan kıssanın kısmına işaret edilmiştir. Saniyen; kuranı kerimde hazreti Musa’nın (a.s.) hayatının diğer ...
  • Acaba humsu ve seyitlere ait olan hakkı taklit merciinin izni olmadan ödemek caiz mi?
    8976 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/10/18
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Tabiatı doğru bir şekilde kullanmanın yolu nedir?
    6091 Pratik Ahlak 2012/02/04
    İslam, başka mektepler gibi insanın ihtiyaçlarına tek bir açıdan bakmamış, tek maddi yönüne veya tek manevi yönüne odaklanmamış, aksine orta yolu tutmuştur. İlahi nimetleri doğru bir şekilde kullanmak, maneviyatla ve ahiretle çelişmediği gibi insanın saadet yolunda ilerlemesini de sağlar. ...
  • Ziyaret-i Aşura’da ki ‘Beri’tu ilellah ve ileykum minhum’ (Önce Allah’a sonra size onlardan dolayı beri oluyorum) cümlesinde Allah’a ve masumlara beri olmak ne demektir?
    6433 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/03/03
    Beraet lügatte birinden veya bir şeyden ayrılmak, uzaklaşmak manasına gelmektedir. Bu manalar eğer ‘İla’ ile birlikte olmazsa beraet için kullanılır. Ama ‘İla’ ile birlikte olursa bizarlık manasının yanı sıra sığınma manası da vermektedir. Buna göre ziyaretteki sığınma cümlesinin manası şöyle olur: Hak Teala’ya ve siz Ehl-i Beyt’e (a.s) ...
  • Peygamber (s.a.a) ve İmamların (a.s) cariye ve kölelere sahip olmaları kölelik sistemini benimsemek değil midir?
    19729 Eski Kelam İlmi 2009/07/04
    Kölelerle evlenme, onlarla mahrem olma, mukatebe (kölelerin özgürlük anlaşması) vs. hükümlerin Kur’an’da gelmesi Peygamber (s.a.a)’in zamanında köleliğin olduğunu ispat etmektedir, ama belirtmek gerekir ki, İslam’ın köleleri azat etmek için çok kapsamlı projeleri vardır. Bu projenin neticesinde bütün köleler zamanla özgürlüklerine kavuşmuşlardırlar. ...
  • Derslerimin Cuma namazına denk gelmesi nedeniyle Cuma namazını kılamamaktayım. Bunu telafi etmek için ne yapmalıyım?
    9607 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/11/17
    Değerli kullanıcı! İmam Zaman’ın (a.c.f) gıyabı döneminde Cuma namazı taklit mercilerinin çoğunluğunun fetvasına göre seçimli bir farzdır; yani yükümlü Cuma gününde şartlar mevcut ise Cuma namazını veya öğle namazını kılmada özgürdür. O halde eğer bir kimse Cuma namazını kılarsa, öğle namazını kılmasına gerek kalmaz. Elbette ...

En Çok Okunanlar