Gelişmiş Arama
Ziyaret
12385
Güncellenme Tarihi: 2010/03/10
Soru Özeti
Şiiler Allah’ın Cebrail aracılığıyla İmam Ali’ye (a.s) vahiy yolladığına, lakin yanlışlıkla vahyin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığına inanmakta mıdırlar?
Soru
Şiiler Allah’ın Cebrail aracılığıyla İmam Ali’ye (a.s) vahiy yolladığına, lakin yanlışlıkla vahyin Peygamber-i Ekrem’e (s.a.a) ulaştığına inanmakta mıdırlar? Bakınız: “El- Minyetu ve’l Amel fi şerhi’l Milel ve’n Nihel”, s. 30.
Kısa Cevap

Sorunuza vereceğimiz cevap bağlamında birkaç noktaya dikkat etmek gereklidir:

A. Bir din ve mezhep araştırmacısı için gerekli olan en önemli şey ilk kaynaklardan istifade etmektir.

B. Araştırmacının bir mezhep veya din hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri söz konusu mezhep veya dinin kaynaklarından alması gerekir.

C. Araştırmacının imkân dâhilinde alan çalışmasından faydalanması gerekir.

Bu kısa mukaddimeye dikkat ederek sorunuzu yanıtlamaya çalışacağız. Bu iddia için belirtilmiş olan kaynak gerçekte Mehdi Ledinillah Ahmet bin Yahya bin Murtaza adlı bir şahıs tarafından şerh edilen Abdu’l Kerim Şehristani’nin “el- Minyetu ve’l Amel fi şerhi’l Milel ve’n Nihel” kitabıdır. el- Milel ve’n-Nihel kitabının yazarı olan Abdu’l Kerim Şehristani,Eş’ari mütekellimlerinden olup hicri-kameri 479 yılında doğmuş ve 548 yılında vefat etmiştir. Onun kitabını şerh eden şahsın doğum ve vefat tarihi de doğal olarak kendisinden sonradır ve bu kişi Zeydi Şiilerinin önderlerindendir. Bu yüzden (bu kitapta böyle bir konunun varlığı varsayılsa bile) bu husus İmamiyye Şiilerinin inançlarını öğrenmek için muteber bir referans sayılmaz. İmamiye Şiilerinin inançlarını öğrenmek için Eş’aire ve Zeydiye’nin kitapları değil, bu mezhebin kitapları incelenmelidir. Buna ek olarak, İmamiye Şiilerine ulaşma durumunda bu hakikatin sizin için belirgin olması için bir alan çalışması yapmanız da faydalı olacaktır; zira bu durumda Hz Ali’ye (a.s) yönelik böyle bir sapık inanç besleyen hiç kimseyi asla görmeyeceksiniz. Nübüvveti Hz Ali’nin (a.s) hakkı bilen, Cebrail’in Hz. Peygamberin (s.a.a) Ali’ye (a.s) çok benzemesi nedeniyle vahiy getirirken yanlışlık yaptığına, vahyi Peygambere (s.a.a) getirdiğine ve Peygamberin de Ali’yi memnun etmek için kızını ona verdiğine inanan Gurabiyye, Zebabiyye, Zemmiyye ve Muhtiyye gibi aşırı fırkaların tarihte bulunduğunu bazı tarihçiler yazmışlardır. Elbette gerçek Şiiler böyle bir hususa inanmamış ve bu sapık mezheplerin takipçilerini kendilerinden uzaklaştırmışlardır.

Ayrıntılı Cevap

Mezhep ve dinler alanında araştırma yapan bir araştırmacının birtakım hususlara dikkat etmesi gerekir.

A. Mezhepler ve dinler alanında araştırma yapan bir şahıs için gerekli olan ilk ve en önemli şey, öncelikle ilk kaynaklardan istifade etmektir.

B. Araştırmacı, bir mezhep veya din hakkında ihtiyaç duyduğu bilgileri onların kaynaklarından almalıdır; örneğin Eş’ari kelamı hakkında araştırıyorsa onlar hakkındaki bilgileri kendilerinin birinci el kaynaklarından almalı, Mutezile veya Maturidiye gibi başka mezheplerin kaynaklarını referans göstermemelidir.

C. Araştırmacının imkân dâhilinde bir alan çalışmasından faydalanması gerekir.

Bir mezheple ilgili birçok konu bir kitapta veya söz konusu mezhebin kitaplarında belirtilebilir ve bununla birlikte bu mezhebin takipçileri bu hususlara inanmıyor olabilir; bu yüzden bir inancı veya ameli bir mezhebe veya bir mezhebin takipçilerine isnat ederken bunu sorgulamalı ve incelemeliyiz.

Bazı yazarların eserlerinde Şiiler hakkında yanlış ve taassupla karışık olan hususlar gözlemlenmektedir. Örneğin Tery şehrinin büyük keşişi William Terry (ö. 1186) haçlı savaşları döneminde 16. yy büyük yazarlardan biri sayılmaktadır. O, Sünni İslam ve Fatımiler hakkında isabetli tespitlerde bulunmuşsa da İmamiyeye yönelik hiçbir derin bir bilgi sahibi değildi. Bununla birlikte kendisi, İmamiye Şiiliğini Ali’nin peygamberliğine inanan kimseler olarak nitelemektedir. Şiilerin Cebrail’i Ali’ye ilahi mesajı ulaştırma konusunda hain gördüğünü ve Cebrail’in Ali (a.s) yerine semavi mesajı Muhammed’e (s.a.a) getirdiğine inandıklarını söylemektedir.[1] Bu iddia için belirtilen merci ve kaynak Ebu’l Feth Muhammed bin Abdu’l Kerim Şehristani’nin “El- Minyetu ve’l Amel fi şerhi’l Milel ve’n Nihel” adlı kitabıdır ve bu kitap Mehdi Ledinillah Ahmet bin Yahya bin Murtaza bin El- Fazl bin Mansur El- Hüseyni El- Yemani adlı bir şahıs tarafından şerh edilmiştir. Az bir inceleme ve dikkat etmeyle belirtilen usullere bu kitabın mukaddimesinde riayet edilmeyerek Şia’ya göndermelerde bulunulduğunu gözlemleyebiliriz. Abdu’l Kerim Şehristani El- Milel ve’n Nihel kitabının yazarı olup Eş’ari mütekellimlerinden biridir. O, hicri-kameri 479 yılında dünyaya gelmiş ve 548 yılında da vefat etmiştir. Onun kitabını şerh eden şahsın doğum ve vefat tarihi de doğal olarak kendinden sonradır ve bu şahıs Zeydi Şiilerinin önderlerindendir. Bu yüzden bu kitap İmamiye Şia’sının inançlarını öğrenmek için muteber bir kitap sayılmamaktadır. İmamiye Şia’sının inancını öğrenmek için Eş’aire ve Zeydilik mezheplerine mensup kitapları değil, Şia mezhebinin kitapları incelenmelidir. Buna ek olarak, İmamiye Şiilerine ulaşılabilmesi durumunda bu hakikatin ortaya çıkması için kısıtlı da olsa bir alan çalışması yapılması faydalı olacaktır; zira böyle bir durumda böyle sapık ve hurafe eksenli bir inancı Hz Ali’ye (a.s) isnat eden bir kişiye asla rastlamayacaksınız. İmamiye Şia’sının inancına göre Hz Ali (a.s) on iki imamın ilki ve İslam Peygamberinin (s.a.a) ilk halifesidir ve Hz Peygamberden (s.a.a) sonra onun makam ve derecesi tüm sahabelerden daha üstün ve yücedir. Evet, bazı tarihçilerin yazdığına göre, tarihte nübüvveti Hz Ali’nin hakkı bilen, Cebrail’in Hz Ali (a.s) ve Hz Peygamber (s.a.a) arasında bulunan fazla bir benzerlikten ötürü vahiy getirirken yanlışlık yaptığına, vahyi Hz. Peygambere getirdiğine ve Hz Peygamberin de Ali’yi memnun etmek için kızını ona verdiğine inanan Gurabiyye, Zebabiyye, Zemmiyye ve Muhtiyye gibi bir takım aşırı fırkalar mevcut idi.[2] Aynı şekilde İbni Kuteybe (ö. 276) ve İbni Cezm Endulisi gibi bazı yazarlar vahiy bildiriminde Cebrail’in Aliye ihanet ettiğine inanan “Gurabiye” adındaki Şii fırkasına işaret etmişlerdir. Ama gerçekten de böyle bir fırkanın bulunup bulunmadığı hususunda şüphe bulunmaktadır.[3] Her halükarda bu inancın İmamiye Şia’sıyla bir ilişkisi bulunmamaktadır. Aşırılık yapan ve yücelten Müslümanların bizim rivayetlerimizde kınandığını hatırlatmak gerekir. Bu hususta bu sitede yer alan“Ehlibeyt hakkında aşırılık yapmak” başlıklı 2976 sayılı konuya müracaat edilebilir. Burada Şia’nın inançlarını anlamada bize yardımcı olan iki hadise işaret ediyoruz: Bir şahıs Hz Ali’den (a.s) ey müminleri önderi sen peygamber misin diye sorar. Hz Ali (a.s) şöyle buyurur: Yazıklar olsun sana, ben Muhammed’in (s.a.a) kullarından bir kulum![4] Bir başka hadiste de İmam Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: Sizler benim Allah Resulü nezdinde ne gibi bir konumumun olduğunu ve ona yakınlığımın ne derecede olduğunu biliyorsunuz. Ben çocukken o beni yanına oturtur ve beni kucağına alırdı. Tenini tenime değdirecek ve kendi güzel kokusunu bana koklatacak şekilde beni yatağında yatırırdı. Bazen bir şeyi çiğner ve ardından onu bana yedirirdi. O, söylemlerimde bir yalan duymadı ve davranışlarımda bir yanlış görmedi. Sütten kesildikten sonra uzun yolları kat edene ve güzel ahlakı öğrenene dek Allah en büyük meleğini gece gündüz onunla yoldaş kıldı. Ben annesinin peşinde olan bir deve yavrusu gibi yolculukta ve durgunlukta onun takipçisiydim. O, her gün bana ahlakından bir işaret verir ve beni onu uygulamaya yönlendirirdi. Her yıl Hira’da inzivaya çekilir ve benden başka kimse onu görmezdi. O dönemde Allah Resulü ve Hatice’nin içinde bulunduğu ev dışında hiçbir evde Müslüman yoktu ve ben onların üçüncüsüydüm. Ben vahiy ve peygamberlik aydınlığını görüyor ve nübüvvet kokusunu alıyordum. Ona vahiy nazil olunca şeytanın haykırışını duydum. Ey Allah’ın elçisi bu feryat nedir diye sorduğumda şöyle buyurdu: “Bu, insanların kendisine tapmasından ümitsiz olan ve kaygılanan şeytanın sesidir. Şüphesiz sen benim duyduğumu duymakta ve gördüğümü görmektesin. Ancak sen peygamber değil, yardımcısın. Hayır üzerinesin ve müminlerin önderisin.”[5]    

 


[4] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, El- Kafi, c. 1, s. 90, çapı çaharum, Daru’l Kutubu’l İslamiye, Tahran 1365 h.ş.

[5] Nehcü’l Belağa, Huutbei 192 (Hutbei Gasia).

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kur’an Nasıl Bir Kitaptır?
    22364 Tefsir 2012/09/09
    Kur’an’ı kerim semavi bir kitaptır. Allah tarafından insanları Allaha davet ve kendisine doğru hidayet etmek için gönderilmiştir. Kuran Allahın son peygamberi olan Hz. Muhammed’e nazil olmuştur. Kuran İslam Peygamberinin ebedi mucizesidir. Bu kitap 23 sene buyunca vahiy yoluyla tedrici olarak Allahın resulüne nazil olmuştur. Resulü Ekrem kur’an’ın ...
  • Kadın evladına süt vermeden dolayı kocasından ücret talep edebilir mi?
    5820 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/04/04
    Şu noktaya dikkat etmek zorunludur: İslam’da fıkhî hükümler ve ahlakî usuller birbirini tamamlar ve aralarında hiçbir ayrılık ve uyuşmazlık bulunmaz.[1] Bundan dolayı fertlerin hakkı sıfatıyla bazı hükümler ispatlanmış olsa da ve yükümlü bu haktan fıkhî bir hüküm sıfatıyla istifade edebilse de, dinsel öğretilerde ahlakî ...
  • “Mehdi cennet ehlinin Tavusudur” hadisiyle, Tavusu yeren diğer hadisler nasıl birleştirilebilinir?
    20052 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/11/12
    Hz. Mehdi’nin (a.s) faziletlerinin zikri babında Peygamber Ekrem’den (s.a.a) pek çok rivayet nakledilmiştir. Bu hadislerden bir tanesi şöyledir: “Mehdi, cennet ehlinin Tavusudur.” Bu hadis Şia ve Ehl-i Sünnet’in muteber kitaplarında nakledilmiş ve muhteva açısından da bir sorunu yoktur. Çünkü bizim dini öğretilerimizde, Tavus yaratılışta güzellik ve harikuladelikte meşhurdur. Nitekim Hz. ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13566 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • İslam, cinsel ilişki için yer ve zamanı belirlemiş midir?
    114119 Pratik Ahlak 2011/11/21
    İslam, insan yaşamının bütün yönlerine bu cümleden cinsel ilişki konusunda adaplar koymuştur. Bu adapların bireyin ve toplumun sağlığında, kadın ve erkeğin ruh ve bedeninde, çocuk sahibi olmada ve çocuğun yaşamasında, sevginin artmasında vs. şeylerde etkileri vardır. Rivayetlerde ilişkinin mutlaka yatakta olması konusunda herhangi bir şey gelmemişse de ...
  • Ramazan ayı orucunu tutmayan bir kimse mübarek ramazan ayının fıtriyesini vermeli midir?
    6809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/06/14
    Ramazan bayramı akşamı esnasında ergin ve akıllı olan ve fakir ve bir başkasının kölesi olmayan herkesin kendisi ve maiyetinde olanlar için her bir şahıs bağlamında yaklaşık üç kilo buğday veya arpa veyahut hurma veyahut pirinç veya mısır gibi gıdaları müstahak birine vermelidir. Eğer bunlardan birinin parasını verirse ...
  • Niçin gündüz ayakta durarak geceleri ise oturarak su içmenin iyi olduğu söylenir? Bunun ilmi bir delili de var mı yoksa sadece rivayetlerde mi yer almıştır?
    8809 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/21
    Bütün ilahi hükümlerin felsefeleri ve hikmetleri vardır. Şeriatta var olan hiçbir hüküm hikmetsiz değildir. Gerçi biz bu hikmetlerin hepsini bilmiyoruz ancak hikmet sahibi ve adil olan Allah hiçbir hükmü hikmetsiz karar kılmaz. Bazı rivayetlerde yer aldığına göre geceleyin ayakta su içmek kişinin karnının büyümesine sebep olur. Ancak ...
  • Karz-ul hasene ev kredisi hesabına humus gelir mi?
    7260 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuz büyük taklit mercilerinin bürolarına gönderildi ve şimdiye kadar elimize geçen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Söz konusu meblağın gelirinizden olan miktarına humus gelir, humus yılı başında onun beşte birini vermelisiniz.  Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Humusunu vermemişseniz, geri kalana humus gelir. ...
  • Gençlerin dinden kaçmalarının nedenleri ve eserleri nedir?
    10093 Pratik Ahlak 2011/04/21
    Din insanın saadet ve kurtuluş reçetesidir. Dindarlık birey ve topluma sayısız eserleri olan tüm hayat boyutlarını içeren dinsel öğreti ve değerleri kurumsallaştırmaktır. Gizli ve açık bir takım etkenler dindarlığı tehdit etmektedir ve bu tehditlerden birisi de dinden kaçmaktır. Elbette hiç kimse tamamıyla din ile ...
  • Akrabalık bağı olmayan eş'e verilen hibenin geri alınması caiz midir?
    7493 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/06/21
    Hibe lügat literatüründe bir kimseye herhangi bir şeyi karşılıksız olarak bağışlamak anlamındadır. Hibe kavramsal olarak da hibe eden kişi kendi mülkünden olan bir şeyi karşılıksız ve bedava başka birisinin mülküne sokmak (temlik ettirme) anlamındadır. Buna atiye ve nehle de deniliyor.Eğer kişi ...

En Çok Okunanlar