Gelişmiş Arama
Ziyaret
6842
Güncellenme Tarihi: 2010/04/04
Soru Özeti
Kur’an’da kıyamet günündeki azap için farklı tabirler kullanmasının illet nedir?
Soru
Araf suresinin 78., Fusilet suresinin 13, 16 ve 17., Hud suresinin 67 ve 94., Hakke suresinin 5., Şuara suresinin 189., Zariyat suresinin 44., ve…ayetlerinde Ad, Samud kavmi ve meyden halkı için farklı azaplar zikredilmiş ve hangisinin doğru olduğu belli değildir. Örneğin; Samud kavmi için (tarihin) farklı bölümlerinde “recfe”, “tağiye”, “saike” ve “seyhe” ilan edilmiştir. Hata eğer azapların tümü gerçekleştiği farz edilse bile çelişki kokusunu veren böyleli farklı ayetlerde beyan edilmesine ne gerek var? Zimnen bilinmelidir ki eğer bir katlin şahidi mahkeme salonunda hazırda bulunsa ve her merhalede böyleli farklı şahitlik yaparsa mahkeme (sorumluları) tarafından kesinlikle kabul edilmeyecektir!
Kısa Cevap

Kuranı kerim kıssaları anlatırken takip ettiği yöntem şu esasa dayılıdır ki, kıssalardan hedeflenen hedefin tahakkuk edilmesini ifa etmekte müessir olan önemli noktalarla yetiniyor. Kıssanın detaylısına ve ayrıntılarına değinmiyor. Yani olayı baştan sona kadar açıklamıyor. Yerlere göre gerektiği ve uygun şekilde kıssalardan istifade ediyor.

İlgili ayetlere dikkat ve yeterince düşünülür ve detaylı cevapta azap için zikir edilen kavram, unvan ve tabirlere teveccüh edilirse çok kolaylıkla bu tabirler arasında çelişkinin var olmadığının yanı sıra bu tabirler bir diğerinin anlamlarını taşır ve bir diğerinin gereksinimleri konumunda olduğu kolayca anlaşılır.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasıncadır.

Şahidin şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Şahitlik farkı merhalede bir biriyle çelişirse itibarsızdır. Ama eğer her bir merhalede olayın farklı boyutunu açıklarsa itibarsız olamaz. Bilakis bütün açıklamalar bir birini tamamlayarak daha kâmil esere sahip olur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önsüzü olarak bir açıklama yapmalıyız.

Kuranı kerimin hedefi tarihi, kıssaları, roman ve … öğretmek değildir. Ama kendi hedefine ulaşması için bunlardan istifade ediyor. Kuranı kerim hidayet ve eğitim kitabıdır. Bu bağlamda nasihat, vaiz, inzarı, tebşiri ve… içermektedir. Bu nedenledir ki tarihi olayları, kıssaları naklederken kuranı kerim olayların detaylı ve ayrıntılarına girmediğini müşahede ediyoruz. Destan ve kıssaları naklederken onlardaki ahlaki ve eğitici olan kısımları farklı ve uygun yerlerde istifade ediyor. Zira ilahi kitabin hedefi ve yöntemi kıssaları anlatırken şu esasa dayalıdır ki gözetlediği hedefi ifa etmekte etkili olan önemli ve meşhur noktalarıyla yetiniyor. Dolayısıyla olayı baştan sona kadar ele alarak detayına ve ayrıntısına değinmiyor.[1]

Örnek olarak hz. Yunusun kıssası Enbiya suresinin 87. Ayetinde hem Saffat suresinin 139 ve 148. Ayetlerinde zikredilmiştir. Bu noksanlık ve zayıflık sayılmamakla kalmıyor bilakis dikkatin, hikmetin ve gayeli olduğunu göstermektedir. Kendi kitabının farklı yerlerinde şiir mecmuasından yararlanmış ve şiirin her beytini ilgili konuyla alakalı zikir eden seçkin bir ilim adamı gibi. Bu önsüze dikkatle sorunun cevabına geçeceğiz.

Saike, “recfe”, “tağiye”, “seyhe” ve “yevmuz-zille” gibi ıstılahlar zahiri olarak farklıdırlar. Ama ayet ve tefsirlerde azap bağlamında zikredilen kavramların anlamlarında biraz dikkat edilir ve düşünürse aralarında hiçbir çelişkinin olmadığı anlaşılır. Mesela Araf suresinin 78. Ayetinde Samut kavmi hakkında “recfe”[2] (sarsıntı/sallantı) beyan edilmiştir. Ama Fusilet suresinin 13 ve 17. Ve Zariyat suresinin 44. Ayetinde “saike” (yok edici azap, bulutlara çarpma neticesinde alevlenen ve her neye çarparsa alevlendiren ateşten bir parça, korkunç ve ölümcül bir ses)[3] şeklinde tabir edilmiştir. Diğer taraftan “Hakke” suresinin 5. Ayetinde onların azabı, “tağiye” (o “saike”[4]  veya tabi haddini açan bir şey) gelmiştir. Hud suresinin 67. Ayetinde de “seyhe” (azap anlamında)[5] zikredilmiştir.

Meyden halkı için de hud suresinin 94. Ayetinde seyhe azabı ve Araf suresinin 91. Ayetinde “recfe” açıklanmıştır. Şuara suresinin 189. Ayetinde “azab-i yevme zille” (saike içerikli buluttan gölge) gelmiştir.

“Azab-i yevme zille” bağlamında tefsirlerde şöyle gelmiştir: yedi gün bölgelerini çok şiddetli, yakıcı sıcaklık kaptıktan ve bu süre içinde hiçbir rüzgâr esintisi esmedikten sonra aniden bölgelerindeki gökte bir bulut parçası göründü ve bir rüzgar esintisi esmeye başladı. Bu bulut parçasını görür görmez evlerinden hemen dışarı çıkıp o bulut parçasının bulunduğu yere yönelirken ölümcül bir saike korkunç bir sesle o buluttan yükseldi ve ardından da büyük ateş ondan üzerlerine yağdı ve nihayet olarak yeri sarsıntıya boğdu ve hepsini helak etti.[6]

“Tağiye” daha önce denildiği gibi bir taraftan “saike”nin kendisine denilmektedir. Bir diğer taraftan haddini açan varlığa da denilmiştir. Bu durumda “saike” ile aynı olmasının yanı sara sallantıyla da uymaktadır. “seyhe” de daha önce işaret edildiği gibi azap anlamındadır. Azapta saikede beyan edilmişti. Bunların yanı sıra sallantı (zelzele) ve tağiye kelimelerinin her birisi tabii ve şiddetli azabın reel örneğidir.[7]

Anlatılanlara dikkatle ve istifade edilen ıstılahlar için zikredilen anlamlarda dikkat edilirse her birisi farklı yerlerde “Samud” kavmi ve “meyde” halkı için azap amaçlı zikredilmiş olduğu anlaşılır. Aralarında var olan irtibata teveccühle aralarında hiçbir şekilde çelişki bulunmamaktadır. Bilakis bu kavramlar bir diğerinin anlamlarını taşıyor ve bir diğerinin gereksinimleridir.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasınca ve insanların nefislerinde daha fazla etkili olmak içindir.

Şahitlik yapan şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Eğer bir şahit şahitlik merhalesinin birisinde bir şey söyler, bir sonraki merhalede önceki söylediklerinin zıddına bir şey söylerse veya başka bir şahit onun tersine bir şey söylerse onun daha önce söylediği bütün şeyler itibardan düşer. Ama eğer her bir merhalede olayın bir kısmını açıklar ve aralarında çelişki söz konusu olmazsa anlattıklarının tümünü yan yana koyarak onlardan yararlanabilinir. Bunun yanı sıra bu iki konuyu bir biriyle mukayese edilmesi “kıyası meal farıktır” yani aralarında benzerlik olmayan ve bir birinden farklı olan iki şeydir ki burada kıyas gerçekleşmez. Mahkemede şahitliğin kabulü için gerekli olan şartlar esas itibarıyla eğitmek ve insanı terbiye ve olgunlaştırmak için gelen kuranı kerim gibi bir kitap ile hiçbir irtibatı yoktur.

 

 


[1] TABATABAİ Muhammed Hüseyin, “el- mizan fi tefsiri’l – kruan”, tercüme: Seyit Muhammed Bakır MUSEVİ HEMEDANİ, baskı, 5, Kum: defter-i intişarat-i İslami camiayi müdderisin hevzeyi kum, 1374, hicri şemsi, c. 13, s. 403.

[2] İbni Manzur, “lisanü’l – arap”, baskı, 1, Beyrut: ihyai turasil – Arabi, 1408, hicri şemsi, c. 5, s. 153.

[3] İbni Menzur, Muhammed b. Mukrem, “lisanu’l – arap”, baskı, 3, Beyrut: naşır daru sadır, 1414, hicri kameri, c. 7, s. 348.

[4]lisanu’l – arap”, c 8, s. 170.

[5]lisanu’l – arap”, c. 7, s. 440.

[6] MEKARIM-İ ŞİRAZİ, Nasır, “Tefsir-i Numüne”, baskı, 13, Tahran: darul – kutubil – islamiye, 1374, c. 15, s. 339 – 240.

[7] “Tefsir-i Numüne”, c. 20, s. 343 – 344.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yemek yemek için ev sahibinden izin almak gerekir mi?
    6842 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/02/14
    İslami açıdan insanın yemeğinin helal ve pak olmasının yanı sıra mubah da olması gerekir yani o yemeğin sahibi de razı olmalıdır ve biz de onun razılığını bilmeliyiz. Başkalarını malını izinleri olmaksızın kullanmak haramdır. Ancak bir kimse başkasını yemek için evine davet etmiş yemek sofrasını açmış veya bir bağ sahibi ...
  • Bu asırda kızları köleliğe çekmek caiz midir?
    6938 Eski Kelam İlmi 2011/10/23
    Her şeyden önce köleliğin İslam dini tarafından temelleri atılan bir kurum olmadığını, bilakis bu fenomenin İslam’ın doğduğu çağda dünyanın tüm bölgelerinde yaygın olan bir realite olduğunu bilmeliyiz. İslam köle sahiplerine ciddi bir zarar vermeksizin ve mevcut toplumsal dengeyi ani ve hızlı bir girişimle ortadan kaldırmaksızın imkânların elverdiği ölçüde ve ...
  • Çocukken bir defa kız kardeşimin sütünü içmiş olan amcakızım ile evlenebilir miyim?
    7868 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/12/22
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Allah gerçekleşmeden önce insan amelini nasıl bilmektedir?
    6359 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Bizim için böyle bir sorunun meydana gelmesinin sebebi, Allah ile zaman arasındaki bağı doğru anlamamamızdır. Allah ezeli, ebedi ve zaman üstüdür; yani Allah zamanı kuşatmıştır ve onunla sınırlı değildir. Esasen Allah geçmişte gelecek hakkında bilgi sahibidir diye bir şey söylememiz doğru değildir; çünkü Allah için geçmiş ve gelecek diye ...
  • Eğer birisi ramazan ayında tutmamış orucunu bir sonraki ramazan ayına kadar kaza etmezse hükmü nedir?
    6682 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2015/09/14
    sorunuzun üç sureti var: biz mercii taklitlerin görüşlerini dikkati nazarda tutarak sorununuzun her bir suretini ayrı ayrı cevaplandırırız. Bir: eğer hastalıktan ötürü orucunu tutmamış ve hastalığı bir sonraki ramazana kadar devam etmişse, tutmamış oruçlarının kazası farz değildir ve her gün yerine yaklaşık on sir (750 gram) denkliğinde ...
  • Eğer bir kız ve erkek evlenmeyi kararlaştırırlarsa ve aralarında ilişki olursa, ama erkek ahdine vefa göstermez ve kızı terk ederse günah işlemiş sayılır mı?
    9322 Pratik Ahlak 2011/08/21
    İslam ahit ve anlaşma dini olup ahde vefa göstermeyi müminlerin alamet ve sıfatlarından biri saymaktadır. Peygamber-i Ekrem (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: Müminler şart ve taahhütlerine bağlıdır.[1] Maalesef bazı insanlar bu önemli hususa bağlı değildir ve menfaat, heves ve arzularının ...
  • Ben hastayım ve cep haclığımı da babamdan alıyorum. Bunun dışında param yoktur ki orucumun kefaretini verebileyim, Acaba yine orucumun kefaret üzerimde farz mıdır? Bu senenin kefaret miktarı kaç tümendir?
    6170 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Fukahanın (fıkıh âlimleri) fetvası esasınca orucunu kasten (amdi olarak) ve her hangi bir mazereti olmaksızın yiyen bir kimse üç çeşit kefaretten birisini seçmek arasında muhayyerdir. Birincisi: Bir köle azat etmek. Günümüz dünyasında köle konusu mevcut olmadığından dolayı bu şık kendiliğinden devre dışı kalıyor.
  • İmam Ca'fer Sadık'a göre Kur'an karisinin özellikleri
    12688 Kur’anî İlimler 2011/07/19
    İmam Cafer Sadık (a.s) Kur'an karisi için bir takım özellikler ve vasıflar zikretmiştir. Bu cümleden şu vasıfları zikredilebilir: Ehl-i Beyt'in velayetini bilmesi, Kur'an'ı doğru okuması, Kur'an'ı okurken ondan etkilenmesi, abdestli olması, doğru bir kimse olması ve yağcılıktan uzak durması, Kur'an'a karşı tevazu ve huşu göstermesi, ilim öğrenmek yolunda çaba göstermesi, ...
  • Hangi surede hay ve kayyum sıfatları yer almaktadır?
    17459 Tefsir 2010/11/08
    Hay ve kayyum Yüce Allah’ın iki zatî sıfatıdır. “Hay” “diri” manasında ve “kayyum” da “zatıyla kaim olan ve başkalarının kendisiyle kaim olduğu varlık” anlamındadır. Bu iki sıfat beraber bir şekilde Kur’an surelerinin üç ayetinde yer almaktadır:1. Bakara suresi 255. ayet: “
  • Dinin afetleri nelerdir?
    12217 Din Felsefesi 2010/08/22
    Din, kendisinde hata, yanlış, hasar ve afetin yer alamayacağı kutsî ve ilahî bir olgudur. Hata ve yanlış yapma beşerî hususlarla ilgilidir. Din ve dindarlığın hasarlarını bilme bahsindeki hasar ve afet, dinin hakikatiyle ilgili değildir. Bilakis insanların dine bakış tarzları, insanın dini anlama ve telaki etme şekli, ...

En Çok Okunanlar