Gelişmiş Arama
Ziyaret
6993
Güncellenme Tarihi: 2010/04/04
Soru Özeti
Kur’an’da kıyamet günündeki azap için farklı tabirler kullanmasının illet nedir?
Soru
Araf suresinin 78., Fusilet suresinin 13, 16 ve 17., Hud suresinin 67 ve 94., Hakke suresinin 5., Şuara suresinin 189., Zariyat suresinin 44., ve…ayetlerinde Ad, Samud kavmi ve meyden halkı için farklı azaplar zikredilmiş ve hangisinin doğru olduğu belli değildir. Örneğin; Samud kavmi için (tarihin) farklı bölümlerinde “recfe”, “tağiye”, “saike” ve “seyhe” ilan edilmiştir. Hata eğer azapların tümü gerçekleştiği farz edilse bile çelişki kokusunu veren böyleli farklı ayetlerde beyan edilmesine ne gerek var? Zimnen bilinmelidir ki eğer bir katlin şahidi mahkeme salonunda hazırda bulunsa ve her merhalede böyleli farklı şahitlik yaparsa mahkeme (sorumluları) tarafından kesinlikle kabul edilmeyecektir!
Kısa Cevap

Kuranı kerim kıssaları anlatırken takip ettiği yöntem şu esasa dayılıdır ki, kıssalardan hedeflenen hedefin tahakkuk edilmesini ifa etmekte müessir olan önemli noktalarla yetiniyor. Kıssanın detaylısına ve ayrıntılarına değinmiyor. Yani olayı baştan sona kadar açıklamıyor. Yerlere göre gerektiği ve uygun şekilde kıssalardan istifade ediyor.

İlgili ayetlere dikkat ve yeterince düşünülür ve detaylı cevapta azap için zikir edilen kavram, unvan ve tabirlere teveccüh edilirse çok kolaylıkla bu tabirler arasında çelişkinin var olmadığının yanı sıra bu tabirler bir diğerinin anlamlarını taşır ve bir diğerinin gereksinimleri konumunda olduğu kolayca anlaşılır.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasıncadır.

Şahidin şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Şahitlik farkı merhalede bir biriyle çelişirse itibarsızdır. Ama eğer her bir merhalede olayın farklı boyutunu açıklarsa itibarsız olamaz. Bilakis bütün açıklamalar bir birini tamamlayarak daha kâmil esere sahip olur.

Ayrıntılı Cevap

Sorunun cevabına geçmeden önsüzü olarak bir açıklama yapmalıyız.

Kuranı kerimin hedefi tarihi, kıssaları, roman ve … öğretmek değildir. Ama kendi hedefine ulaşması için bunlardan istifade ediyor. Kuranı kerim hidayet ve eğitim kitabıdır. Bu bağlamda nasihat, vaiz, inzarı, tebşiri ve… içermektedir. Bu nedenledir ki tarihi olayları, kıssaları naklederken kuranı kerim olayların detaylı ve ayrıntılarına girmediğini müşahede ediyoruz. Destan ve kıssaları naklederken onlardaki ahlaki ve eğitici olan kısımları farklı ve uygun yerlerde istifade ediyor. Zira ilahi kitabin hedefi ve yöntemi kıssaları anlatırken şu esasa dayalıdır ki gözetlediği hedefi ifa etmekte etkili olan önemli ve meşhur noktalarıyla yetiniyor. Dolayısıyla olayı baştan sona kadar ele alarak detayına ve ayrıntısına değinmiyor.[1]

Örnek olarak hz. Yunusun kıssası Enbiya suresinin 87. Ayetinde hem Saffat suresinin 139 ve 148. Ayetlerinde zikredilmiştir. Bu noksanlık ve zayıflık sayılmamakla kalmıyor bilakis dikkatin, hikmetin ve gayeli olduğunu göstermektedir. Kendi kitabının farklı yerlerinde şiir mecmuasından yararlanmış ve şiirin her beytini ilgili konuyla alakalı zikir eden seçkin bir ilim adamı gibi. Bu önsüze dikkatle sorunun cevabına geçeceğiz.

Saike, “recfe”, “tağiye”, “seyhe” ve “yevmuz-zille” gibi ıstılahlar zahiri olarak farklıdırlar. Ama ayet ve tefsirlerde azap bağlamında zikredilen kavramların anlamlarında biraz dikkat edilir ve düşünürse aralarında hiçbir çelişkinin olmadığı anlaşılır. Mesela Araf suresinin 78. Ayetinde Samut kavmi hakkında “recfe”[2] (sarsıntı/sallantı) beyan edilmiştir. Ama Fusilet suresinin 13 ve 17. Ve Zariyat suresinin 44. Ayetinde “saike” (yok edici azap, bulutlara çarpma neticesinde alevlenen ve her neye çarparsa alevlendiren ateşten bir parça, korkunç ve ölümcül bir ses)[3] şeklinde tabir edilmiştir. Diğer taraftan “Hakke” suresinin 5. Ayetinde onların azabı, “tağiye” (o “saike”[4]  veya tabi haddini açan bir şey) gelmiştir. Hud suresinin 67. Ayetinde de “seyhe” (azap anlamında)[5] zikredilmiştir.

Meyden halkı için de hud suresinin 94. Ayetinde seyhe azabı ve Araf suresinin 91. Ayetinde “recfe” açıklanmıştır. Şuara suresinin 189. Ayetinde “azab-i yevme zille” (saike içerikli buluttan gölge) gelmiştir.

“Azab-i yevme zille” bağlamında tefsirlerde şöyle gelmiştir: yedi gün bölgelerini çok şiddetli, yakıcı sıcaklık kaptıktan ve bu süre içinde hiçbir rüzgâr esintisi esmedikten sonra aniden bölgelerindeki gökte bir bulut parçası göründü ve bir rüzgar esintisi esmeye başladı. Bu bulut parçasını görür görmez evlerinden hemen dışarı çıkıp o bulut parçasının bulunduğu yere yönelirken ölümcül bir saike korkunç bir sesle o buluttan yükseldi ve ardından da büyük ateş ondan üzerlerine yağdı ve nihayet olarak yeri sarsıntıya boğdu ve hepsini helak etti.[6]

“Tağiye” daha önce denildiği gibi bir taraftan “saike”nin kendisine denilmektedir. Bir diğer taraftan haddini açan varlığa da denilmiştir. Bu durumda “saike” ile aynı olmasının yanı sara sallantıyla da uymaktadır. “seyhe” de daha önce işaret edildiği gibi azap anlamındadır. Azapta saikede beyan edilmişti. Bunların yanı sıra sallantı (zelzele) ve tağiye kelimelerinin her birisi tabii ve şiddetli azabın reel örneğidir.[7]

Anlatılanlara dikkatle ve istifade edilen ıstılahlar için zikredilen anlamlarda dikkat edilirse her birisi farklı yerlerde “Samud” kavmi ve “meyde” halkı için azap amaçlı zikredilmiş olduğu anlaşılır. Aralarında var olan irtibata teveccühle aralarında hiçbir şekilde çelişki bulunmamaktadır. Bilakis bu kavramlar bir diğerinin anlamlarını taşıyor ve bir diğerinin gereksinimleridir.

Tabirlerin sayılı olması ise kuranın edebi, fesahat ve belagat iktizasınca ve insanların nefislerinde daha fazla etkili olmak içindir.

Şahitlik yapan şahitliği hakkında da şunu söylemeliyiz: Eğer bir şahit şahitlik merhalesinin birisinde bir şey söyler, bir sonraki merhalede önceki söylediklerinin zıddına bir şey söylerse veya başka bir şahit onun tersine bir şey söylerse onun daha önce söylediği bütün şeyler itibardan düşer. Ama eğer her bir merhalede olayın bir kısmını açıklar ve aralarında çelişki söz konusu olmazsa anlattıklarının tümünü yan yana koyarak onlardan yararlanabilinir. Bunun yanı sıra bu iki konuyu bir biriyle mukayese edilmesi “kıyası meal farıktır” yani aralarında benzerlik olmayan ve bir birinden farklı olan iki şeydir ki burada kıyas gerçekleşmez. Mahkemede şahitliğin kabulü için gerekli olan şartlar esas itibarıyla eğitmek ve insanı terbiye ve olgunlaştırmak için gelen kuranı kerim gibi bir kitap ile hiçbir irtibatı yoktur.

 

 


[1] TABATABAİ Muhammed Hüseyin, “el- mizan fi tefsiri’l – kruan”, tercüme: Seyit Muhammed Bakır MUSEVİ HEMEDANİ, baskı, 5, Kum: defter-i intişarat-i İslami camiayi müdderisin hevzeyi kum, 1374, hicri şemsi, c. 13, s. 403.

[2] İbni Manzur, “lisanü’l – arap”, baskı, 1, Beyrut: ihyai turasil – Arabi, 1408, hicri şemsi, c. 5, s. 153.

[3] İbni Menzur, Muhammed b. Mukrem, “lisanu’l – arap”, baskı, 3, Beyrut: naşır daru sadır, 1414, hicri kameri, c. 7, s. 348.

[4]lisanu’l – arap”, c 8, s. 170.

[5]lisanu’l – arap”, c. 7, s. 440.

[6] MEKARIM-İ ŞİRAZİ, Nasır, “Tefsir-i Numüne”, baskı, 13, Tahran: darul – kutubil – islamiye, 1374, c. 15, s. 339 – 240.

[7] “Tefsir-i Numüne”, c. 20, s. 343 – 344.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Yabancı ülkelerde ve İslami olmayan muhitlerde nasıl imanımızı koruyabiliriz?
    3762 Pratik Ahlak 2019/09/23
    İnsani, İslami değerlere sahip çıkmak, dini desturlara amel etmek ve onları ihya etmek dünya hayatındaki saadet ve afiyete direkt etkisi olan unsurlardır. Beşerin hayvani güdülerle kurduğu aşağılık ve rezil hayatı temiz, pak bir yaşama dönüştürmektedir. İfrat ve tefritte kalmadan, hurafelereden uzak saf ve sahih dine gerçekten uyan ...
  • Berzahta veya kıyamette ezan okunacak mı?
    7663 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/04/03
    1- Berzah aleminde ezan okunması konusunda hadis kaynaklarında herhangi bir şey yoktur. 2- Bir rivayette İmam Bakır (a.s) şöyle buyuruyor: ‘Resul-i Ekrem (s.a.a) miraca gittiğinde geçmiş bütün Peygamberler Onun yanına geldiler. Cebrail, Allah’ın emriyle ezan okudu ve kamet getirdi.[1] 3- ...
  • Peygamber Efendimizin (a.s.s) mubarek dişinin kırılmasından sonra Üveysi\'n, kendisi de kendi dişini kırdığı şeklinde söylentiler derde doğru mudur? Üveys Karani\'nin hayatı ve şahsiyeti hakkında bilgi verebilirmisiniz?
    21869 تاريخ بزرگان 2012/05/12
    Künyesi Ebu Amr olan Üveys Bin Amir Muradi Karani, tabiinlerin büyüklerinden olup ünlü zahitlerdendi. Öyleki, ühdü, takvası ve ahlaki faziletleri havas ve avam için emsal olmuştu. Üveys, İslam Peygamber'i (a.s.s) zamanında iman getirmiş Onun ziyaretine muvaffak olmadı. Annesine itiatkar oluşu nediyle Medine'den ...
  • Şer’i yükümlülük için erginliğin şart olmasına binaen, çocukların yaptığı iyi ve kötü işlerin hükmü nedir?
    7318 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Her ne kadar insanın Allah tarafından belirlenmiş şer’i yükümlülük şartı erginlik yaşına ermek olsa da tüm çocukların bütün çocukluk döneminde tamamen başıboş oldukları ve her işi yapabilecekleri sanısı akla gelmemelidir. İslam fakihleri iyi ve kötüyü anlayabilecek olan çocukları istisna etmişlerdir. Onların fetvasına göre eğer işleri ayırt edebilen ...
  • Yüzüğün kaşını avuç içine döndürmenin (çevirmenin) kaynağı nedir?
    10256 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/11/13
    Bu konuda “Vesailu’ş-Şia” kitabında rivayet zikredilmiştir, rivayet şöyledir:Hz. İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur: “Parmağında akik yüzüğüyle sabahlayan ve hiç kimseyle görüşmeden önce yüksüğün kaşını avuç içine döndürerek “Kadir” Suresini sonuna kadar okuyup ardından “ Amentü billahi vahdehu la şerikeleh ve amentü bıserri âli muhammedi ve alaniyyetihim” duasını tilavet eden ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10067 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’
  • Aceleyi gidermek için ne yapılmalıdır?
    6800 Teorik Ahlak 2012/05/03
    Acele, dinsel öğretilerin men ettiği hususlardandır. Bu, işleri yapmada erken girişimde bulunmak anlamına gelir. Acele etmek hız ve işleri zamanında yapmak ile fark eder. Hız, öncüllerin ve gerekli şartların hazır olmasından sonra insanın fırsatı elden vermemesi ve işi yapmak için girişimde bulunmasıdır. Acelenin karşısında ise soğukkanlılık ve ...
  • Mübarek Ramazan ayının 21’inde yolculuk yapmanın hükmü nedir?
    5485 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/08/14
    Mübarek ramazan ayında yolculuk yapmanın sakıncası yoktur, ancak oruçtan kaçmak için olursa mekruhtur.[1] insan yolculuktan dolayı tutamadığı orucunu ramazan ayından sonra tutmalıdır. Bu hükümderamazanın ayının 21’i ile diğer ...
  • Ahlakla tevekkülün arasında nasıl bir bağlantı vardır?
    9932 Teorik Ahlak 2011/03/03
    İnsanın nefsinde ‘meleke’ haline gelen sıfatlara ahlak denir. Meleke ise, insanın ruhunda nüfuz eden öyle bir sıfattır ki, o sıfata uygun amel ve davranışlar kendiliğinden yapılır. Ahlak, fazilet ve rezalet olmak üzere ikiye ayrılır. Tevekkül ise, ahlaki faziletlerden biri olup kulun Allah’a güvenmesi ve bütün işlerini ona havale ...
  • Kısaca Hz. Nuh (a.s)’ın kıssasını açıklarmısınız?
    9179 نوح 2019/10/21
     Bazı tarihi nakiller ‘Muteşelh’in oğlu ‘Lemek’in Nuh (a.s)’ın babası olduğunu ve ‘Brakil’in kızı ‘Kaynuş’unda annesi olduğunu yazmaktadır.[1]Ayrıca Hz. Nuh (a.s)’ın Hz. Adem (a.s)’ın vefatından 126 yıl sonra doğmuştur. Böylece Hz. Adem (a.s)’ın dünyaya gelmesinden  1056 yıl sonra doğmuş olmaktadır.[2]

En Çok Okunanlar