Gelişmiş Arama
Ziyaret
6513
Güncellenme Tarihi: 2010/04/25
Soru Özeti
Ehlisünnet kardeşlerin hilafetin konumunu siyasal ve imametin konumunu ise dinsel bildikleri ve hidayet imamlarının imameti ile bir sorunları olmadığı hususuna nasıl cevap verilmelidir?
Soru
Ehlisünnet kardeşlerin hilafetin konumunu siyasal ve imametin konumunu ise dinsel bildikleri ve hidayet imamlarının imameti ile bir sorunları olmadığı hususuna nasıl cevap verilmelidir?
Kısa Cevap

Her ne kadar Ehlisünnet siyasal rehberlik için Ebu Bekir ve diğer halifelere başvurmuşlarsa da ve onlardan bir grup İmam Ali’yi (a.s) ilmi ve manevi rehberliğe layık görmüşseler de Şia açısından imamet ve hilafet arasında bir ayrışmaya gitmek doğru bir düşünce olamaz. Şia, imameti özel bir kavram sayar ve imametin nübüvvetin devamı olduğuna ve imamın peygamberin tüm görevlerini (vahiy almak dışında) taşıdığına inanır; yani Şia, peygamber için lazım olan her şeyin imam için de lazım olduğuna inanır. Bu esas uyarınca Hz Peygamber (s.a.a) için siyasal rehberliğin dinsel mercilikten ayrı kılınması nasıl doğru bir mantık değilse, imam için de böyle bir ayrışma doğru değildir.

Ayrıntılı Cevap

İlkönce şu hususun hatırlatılması gerekir: Her ne kadar Ehlisünnet siyasal rehberlik için Ebu Bekir ve diğer halifelere yönelmişseler de ve onlardan bir grup İmam Ali’yi (a.s) ilmi ve manevi olarak rehberliğe daha layık görmüşlerse de Şia açısından imamet ve hilafetin birbirinden ayırt edilmesi doğru bir düşünce olarak değerlendirilmez. Ehlisünnet basit bir açıklamayla siyasal rehberliğin manevi rehberlikten farklı olduğunu ileri sürmüştür; yani Ehlisünnet bu iki hususun birbirinden ayrı olduğuna ve imam Ali (a.s) gibi ilmi olarak diğer şahıslardan daha üstün olan bir kimsenin siyasal rehberliği üstlenmesinin zorunlu olmadığını belirtmişlerdir. Elbette Ehlisünnet, her ne kadar manevi ve ilmi yönlerden imam Ali’nin konumunu üstün bilse de Şia’nın İmam Ali ve diğer imamlar hakkında inanmış olduğu bir çok üstün manevi makamlara inanmaz. Masumiyet ve batıni makamlara inanmak bu hususlardan bazılarıdır. Elbette Ehlisünnete bağlı özel bir grup Hz Ali’nin (a.s) özellikle yüksek irfani makamlara sahip olduğuna inanmıştır. Lakin Şia’nın bakışında imametin özel bir mefhuma sahip olduğu bilinmelidir. Şia imametin nübüvvetin devamı olduğuna ve gerçekte imamın peygamberin tüm yönlerini (vahiy alma dışında) taşıdığına inanır. Şia şöyle der: Peygamber için lazım olan her şey imama da lazımdır; örneğin eğer Peygamberin (s.a.a) vazifesi Müslümanların işlerini ıslah etmekse imam da bu işleri ıslah etmelidir. Tüm yönleri ile hidayet işi Peygamberin yükümlülüğündedir ve bu anlamıyla peygamberin tüm boyutlarda masum olması gerekir. İmam da bu vazifeleri üstlendiği için imamın da masum olması gereklilik addeder. Böylece eğer Peygamberin dinsel meseleler gibi siyasal meselelere müdahale etmesi gerekiyor ve insanları yetkinliğe ulaştırması icap ediyorsa, Peygamberden sonraki imam için de bu husus gereklidir. Halk dinsel veya siyasi bütün bu alanlarda hidayete ihtiyaç duyar. Daha açık bir ifadeyle halk masuma sadece manevi meseleler alanında ihtiyaç duymaz. Aksine İslam toplumu ancak Müslüman önderin siyasal açıdan olarak da Müslümanlara en doğru yolu gösterebildiği zaman yaratılış hedeflerine ulaşabilir ve böyle bir şey ancak masum imamların masumiyeti ile gerçekleşebilir. O halde Müslümanların böyle bir rehberliğe ihtiyaç duyması Peygamberin zamanına özgü değildir ve beşeriyetin tüm yönlü ve doğru bir şekilde hidayete ermesi de Peygamberin zamanıyla sınırlı değildir. Siyasal ve dinsel tüm alanlarda en üstün olan bir kimse de mevcut idi. Bu açıklamayla bu alanların yöneticiliği daha aşağı merhalede bulunan bir insan tarafından üstlenilmesi tasavvur edilebilir mi? Şu noktayı hatırlatmak zorunludur: Doğru anlamıyla dinsel devlet, toplumu ilahi kanunlar esasınca idare eden, kabiliyetlerin gelişim altyapısını oluşturan, insanların yetkinliğe ulaşma imkânını icat eden, halk için üstün, salih ve liyakatli bir toplum hazırlayan ve ahlaki ve içtimai bozgunculuklarla mücadele eden devlettir. Kur’an’ın bakışında siyasal ve toplumsal meseleler ile ilgilenmek, toplumun işlerini ıslah etmek ve adilce ilişkiler tesis etmek nübüvvetin ve dinin temel öğretilerinin hedeflerindendir. Bazı ayetler de bu hususa tanıklık etmektedir.[1] Aynı şekilde maddi, manevi ve uhrevi tüm yönleriyle egemenlik, velayet ve önderliğin Allah, Peygamber ve Allah’ın özel velilerine özgü oluşu[2] ve imametin ispatı ve siyasal ve toplumsal önderliğin Hz Peygamber (s.a.a), imam ve onlar tarafından atanmış kimselere[3] has olması, dinin siyasetten ayrı olmadığının delillerindendir. Bu hususların açıklanmasıyla siyaset alanını diyanetten ayırmanın imkansız oluşu anlaşılmaktadır. Çünkü bu ayrılık imkânsızdır. Hem dinde ve hem de siyasette kendi zamanındaki insanların en yetkin ve salihi olan kimsenin Müslümanların işlerini üstlenmesi gerekir. Elbette hangi şahsın bu şartları taşıdığı kendi yerinde irdelenmiştir. Biz mevcut deliller esasınca masum imamların kendi zamanlarındaki en üstün şahıslar olarak kalmayıp yaratılışın seçkinleri olduğuna ve Allah’ın onları tüm yönlü olarak insanların hidayete ermesi için burhan ve delil kıldığına inanmaktayız. Bu hususta daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki yanıtlara müracaat edebilirsiniz. 

Soru: 7011 (Site: 7122).

Soru: 7622 (Site: 7710).

 


[1] (لَقَدْ أَرْسَلْنا رُسُلَنا بِالْبَيِّناتِ وَ أَنْزَلْنا مَعَهُمُ الْكِتابَ وَ الْمِيزانَ لِيَقُومَ النَّاسُ بِالْقِسْطِ وَ أَنْزَلْنَا الْحَدِيدَ فِيهِ بَأْسٌ شَدِيدٌ وَ مَنافِعُ لِلنَّاسِ) Hadid Suresi, 25. ayet ve (وَ لَقَدْ بَعَثْنا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولاً أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَ اجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ)    Nahl Suresi, 36. ayet.

[2] إِنَّما وَلِيُّكُمُ اللَّهُ وَ رَسُولُهُ وَ الَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاةَ وَ يُؤْتُونَ الزَّكاةَ وَ هُمْ راكِعُونَ  Maide Suresi, 55. ayet.

[3] (إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُكُمْ أَنْ تُؤَدُّوا الْأَماناتِ إِلي‏ أَهْلِها وَ إِذا حَكَمْتُمْ بَيْنَ النَّاسِ أَنْ تَحْكُمُوا بِالْعَدْلِ...) Nisa Suresi, 58. ayet.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar