Gelişmiş Arama
Ziyaret
9726
Güncellenme Tarihi: 2012/06/11
Soru Özeti
İnsanlara rahmet ve azap etmeyi Allah-u Teâlâ’nın istemesiyle alakalandırılmasının anlamı nedir?
Soru
Bakara Suresinin 284. Ayetinde şöyle buyrulur: “Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah\'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah\'ın gücü her şeye hakkıyla yeter”. Kur’anı Kerim’in birçok ayetinde Allah’ın dilediğini hidayete ulaştırıp dilediğini de saptıracağını buyurduğunu görüyoruz. Bakara Suresinin 284. Ayetinde olduğu gibi Allah’ın öbür dünyada da ayrıcalık tanımasının insanları kapsayacağı hatırlatılmıştır. Öbür dünyada Allah’ın sapıkları hangi ölçüye göre bağışlayıp azap edeceği belli değildir. Elbette sapıkların tamamı Allah’ın isteği üzere sapkınlardan olmuşlardı. Bu ayetler Allah-u Teâlâ’nın adaletiyle nasıl uyuşturulabilir?
Kısa Cevap

Çeşitli ayetlerde Allah'ın iradesi kulların izzet, zillet, bağışlama, azap ve ödül sebebi olarak tanıtılmış ve başka ayetlerde hidayete erme, izzet, mutluluk ve rızık, takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve ceht koşuluna bağlı kılınmıştır. Bu iki gurupta yer alan ayetlerin birbirleriyle hiçbir çelişir tarafı yoktur ve birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın meşiyet ve iradesi hikmetler ve değişmez adilane kanunlar esasıncadır. O halde Allah'ın istek ve iradesi ihtiyar üzere ve tıpkı onun değişmez hikmetli sünnetleri doğrultusunda hareket etmek anlamına gelir. Bu anlamdaki istek ve iradenin Allah'ın adaletiyle çelişir bir tarafı olmadığı gibi aynı zamanda adaletin kendisidir.

Ayrıntılı Cevap

Çeşitli ayetlerde Kur'an'ı Kerim'de kulların izzet, zillet, rızık, bağışlama, azap ve ödüllendirilmesinin rolünden bahsedilmiştir ve sorunuzda yer alan ayet bunun bir örneğidir.  Bununla birlikte başka ayetlerde Allah-u Teâlâ hidayeti, izzeti, mutluluğu ve rızkı elde etmede asli rolü takva ve ihlâsla birlikte çalışma ve cehde verdiğini açıklamıştır. Yaratılış kanunu açısından, aklın hükmü gereği ve nebilerin daveti esasına göre mutluluğun, izzetin ve zilletin elde edilmesinde ve rızkın kazanılmasında herkes ihtiyar sahibi ve özgürdür. Başka bir ifadeyle cenneti bir şeyin karşılığında verirler, bahanenin karşısında değil. O halde yukarıdaki ayette bunların tamamı Allah-u Teâlâ'ya nasıl nispet verilmiştir?

Acaba bu iki kısım ayetler arasında bir çelişki yok mudur? Her iki kısımda yer alan ayetler nasıl bir araya toplanabilir?

Soruyu cevaplandırmadan önce böyle bir sorunun ortaya çıkma sebebi hakkında şöyle dememiz gerekir: Bazı zihinlerde insanın iradesi, Allah-u Teâlâ'nın iradesi gibi tasavvur edilmiş ve insanın iradesiyle Allah'ın iradesi benzetilmeye çalışılmıştır. Hâlbuki böyle bir karşılaştırma yanlış ve temeli olmayan bir karşılaştırmadır, zira genellikle insanların istemesi ve iradesi birçok konularda kesinlikle akıl ve mantığın onaylamadığı ve hatta bazı konularda akli olmayan nefsanî ve şahsi alaka ve meyillerden kaynaklanır.

Ama Allah'ın istemesi ve iradesi, hikmetler ve değişmeyen adilane kanunlar esası üzerinedir. Zira Allah-u Teâlâ bu dünyada ilerleme ve başarı için bir seri etken ve sebepler yaratmıştır ve bu sebeplerin eserlerinden yararlanmak, Allah'ın iradesiyle aynıdır. O halde Allah-u Teâlâ'nın iradesi, değişmeyen hakimane sünnetler esasınca hareket etmek anlamına gelir.

Bu mukaddimeyi dikkate alarak Allah-u Teâlâ'nın bazı fertlerin ödüllendirilmesindeki iradesi, ayrıcalık ve ayrımcılık anlamında değildir ve O'nun adaletiyle hiçbir zaman çelişmediği gibi aynı zamanda adaletin kendisidir. Zira Allah-u Teâlâ fertlerin izzet ve zilletini, hidayet ve sapıklığını; zenginlik ve fakirliğini ve… alemin asli yaratılış kaynağını ve fertlerin sahip olduğu bağış ve güçlerin hepsinin kendisinden kaynaklanması sebebiyle, bunların tamamını kendi iradesine nispet vermiştir. İmkânların tamamını izzet ve mutluluğun elde edilmesi için kulların ihtiyarına bırakan O'dur ve O, bu âlemde kanun koymuştur ve bu kanunun çiğnenmesi, zilletle sonuçlanır. Bu sebeple bunların tamamı O'na nispet verilebilir, ama bu nispetlendirme, hiçbir zaman insanın özgür iradesiyle çelişmez, zira bu kanundan, bağışlardan ve güçlerden özgürce iyi veya kötü yararlanan insanın kendisidir.[1] Bu açıklamayı dikkate alarak söz konusu ayeti bir kez daha gözden geçirelim. Allah-u Teâlâ bu ayette şöyle buyuruyor: "Göklerdeki her şey, yerdeki her şey Allah'ındır. İçinizdekini açığa vursanız da, gizleseniz de Allah sizi, onunla sorguya çeker de dilediğini bağışlar, dilediğine azap eder. Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter".[2]

Bu ve diğer ayetlerde gelen "dilediğini(men yeşa) cümlesi, hikmetle birlikte olan iradedir. Yani layık ve müstahak bildiğini bağışlayıp azaba layık ve müstahak olanı da cezalandıracaktır. Zira Allah'ın iradesi hesapsız olmayıp liyakat ve hak etmelerle uygunluk içindedir ve hâkim olan kimse, delil olmaksızın irade etmez ve hesapsız bir iş yapmaz. [3]

Buna binaen Allah'ın istek ve iradesini,  rahmet ve ilahi azap olarak bilen ayetlerle takva ihlâsla birlikte çaba ve telaşı ilahi rahmete ulaşmanın sebebi bilen ayetlerin birbiriyle çelişen bir yanı yoktur ve bunlar birbirlerini tekit etmektedir. Zira Allah'ın istemesi, ilahi sünnet ve kanunlar ve Allah'ın her şeyde karar kıldığı sebep ve etkenlerin eser ve sonucuna ulaşmak için hareket etmek anlamındadır.

Daha fazla bilgi edinmek için bakınız:

İndeks 23146 (Site: ur18332): Rahman ve Rahim olan Allah ve halkın hidayeti.

İndeks 7849 (Site: 7905): Kur'an'da muttakilerin hidayeti.

 

[1] Mekarim Şirazi Nasır, "Tefsiri Numune", Tahran ş, 1374 birinci baskı, Neşri Daru'l Kitabi'l İslamiye, c. 2, s. 498.

[2] Bakara Suresi, 284.

[3] "Tefsiri Numune", c. 22, s. 92.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar