Gelişmiş Arama
Ziyaret
8001
Güncellenme Tarihi: 2010/05/26
Soru Özeti
Fakirlere infak etmenin felsefesi nedir?
Soru
Bakara Suresinin 254. Ayetinde olduğu gibi birçok ayetlerde insanlar infak etmeye davet edilmiş ve çoğu zaman malından infak etmeyen kimselerin cezası cehennem ateşi olarak karar kılınmıştır. Ben başkalarına yardım etmenin iyi bir şey olduğunu inkâr etmiyorum. Ama Allah, bana muhtaç olmaması için niçin ona da mal mülk vermedi? Allah’ın ondan esirgediğini niçin ben telafi edeyim? Yani benim Allah’tan daha merhametli olmam gerekiyor ve böyle olmaması durumunda yerim ateş mi olacaktır?
Kısa Cevap

Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor; biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!! Denilir. Hâlbuki infak emrinin çeşitli hikmet ve felsefeleri vardır. Bunların bazıları:

1. Servet sahibi kimselerin imtihan edilmesi. 2. İnsanların kalbini şiddetli dünya sevgisinden kurtarmak. 3. İnsanda kalp yumuşaklığını icat etmek. 4. İlahi nimetlere şükür. 5. Nimetlerin çoklaşması. 6. Psikolojik ve ruhi dinginlik. 7. Bela ve kötü ölümün kaldırılması… Elbette infakın helal ve meşru mallardan olması suretinde eserlerin tamamı söz konusudur ve Allah bunun dışında kabul etmez ve bereket vermez.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu edilen ayette şöyle buyrulur: Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir”.[1] Bu ayet Müslümanlara hitaptır ve toplumun vahdeti ve hükümetin, savunmanın ve cihat bünyesinin güçlenmesine sebep olacak vazifelerin birisine işaret edilmektedir.

Daha sonra kıyamet gününde insanın kurtuluş sebebi olacak ve aksi takdirde infakın terk edilmesi durumunda mal biriktirip başkalarına cimrilik ederek zor duruma düşmesini sağlayacak infakın uhrevi eserlerine işaret edilmektedir.[2]

Söz konusu ettiğiniz soru hakkında şöyle denilmesi gerekiyor: Kur’an böyle bir soruyu kâfirlerin dilinden nakletmiş ve onların inatçılık ve yüz çevirmeleri gibi önemli konulardan birinin üzerine parmak basarak müminlere şöyle buyurmuştur: “Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler”.[3]

Sıradan ve dar görüşlü cimri kimselerin mantığı şöyledir: Kendilerince daha çok mal biriktirmek ve cimriliklerini yorumlamak için şöyle derler: Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor. Biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!!

Eğer rızık veren Allah-u Teâlâ ise siz niçin bizden fakirlere rızık vermemizi istiyorsunuz? Allah onların mahrum olmasını istediyse o halde biz niçin Allah’ın mahrum bıraktığını rızıklandıralım?

Bu kimseler Allah’ın çeşitli hikmet ve felsefeler içermesinden dolayı infakı emrettiğinden gafildirler. Bu hikmet ve felsefelerin bazıları şunlardır:

1. Servet sahibi fertlerin imtihan edilmesi: Dünya denenme ve imtihan sahasıdır. Allah-u Teâlâ kimini yoklukla ve kimini de zenginlik ve servetle imtihan ederken bazen de bir insanı farklı iki zamanda ve her ikisiyle imtihan eder ve kulun fakirlik anındaki şükrü ve zenginlik anında kendisine verilenden infak edip etmeyeceği bakımından sınanır.

2. İnsan kalbinin şiddetli dünya sevgisinden kurtarılması: İmamların hadislerinde dünya sevgisi, her türlü hata ve günahın sebebi sayılmıştır.[4]İnfak, yerilen bu sevginin ortadan kalkmasına sebep olur.

3. İnsanda kalp yumuşaklığını doğurur: Kalp yumuşaklığı, taş kalpli olmanın karşısındadır. Kalbin kasaveti, insanı insanlıktan çıkarır ve çoğunlukla bu haldeki insanın günah ve cinayet işlemesi kolaylaşır. Ama insan ne zaman başka fertlerin ihtiyaçlarının temin edilmesine teveccüh eder ve onların rahat yaşamaları için kendini sorumlu bilirse, yumuşak bir kalbe sahip olacaktır.

4. İnfak ilahi nimetlerin şükrüdür: İlahi nimetlere şükretmek çeşitli yollarla elde edilir ve şükrün en iyisi, ameli şükürdür.

5. Nimetin artması: Allah-u Teâlâ infak eden mümin ve takvalı insanları kaç mislisiyle ve bazen binlerce – en azından on mislisi – maddi ve manevi bağışlarıyla infaklarının yerini doldurmakla güvence altına almıştır.[5]Böylelikle infak edenler, böyle bir ruhiye ve inançla meydana gelecek ve bu doğrultuda el ve kalpleri daha bir açık olacaktır. İnfak eden kimseler hiçbir zaman eksiklik ve fakirlik hissine kapılmazlar, aksine böyle bir karlı ticarette başarılı olduklarından dolayı Allah’a şükür ederler.

Mümin insan malının azalmasından, fakirliğe düşmekten vb. şeylerden korkmadığı gibi yaptığı bu işin, karlı bir alış veriş olduğuna ve bunun yanında varlığının aslının korunduğuna ve malının artma vesilesi olduğuna emindir.

6. İnfak, imanın doğruluk ölçüsüdür: İmanın ölçüsü, onun doğrulukla yerine getirilmesidir ve doğruluğun olmadığı iman ise sadece söz mesabesinde olup amelde kendini göstermezse bir değeri olmayacaktır. Kur’an bu konuda şöyle buyurur: İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir”.[6]

7. Psikolojik ve ruhi dinginlik: Genel olarak amellerin ve özel olarak infakın eserlerinden bir tanesi psikolojik ve ruhi dinginliğe ulaşmaktır. Dinginliği icat edecek infakın rolü konusunda şu ayet şahit gösterilebilir: “Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir”.[7]

8. Bela ve kötü ölümün önünü alır: Belanın kalkması, kötü ölümden uzak kalınması ve… İnfakın eserlerindendir ve rivayetlerde de buna işaret edilmiştir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurur: “Sadaka yetmiş belayı ve kötü ölümü insandan uzaklaştırır, çünkü sadaka veren kimse hiçbir zaman kötü ölümle dünyadan gitmez.”[8]

Buna binaen her ne kadar tekvini düzen Allah-u Teâlâ’nın yeryüzünü tüm bağışlarıyla insanın ihtiyarına bırakmasını ve bunları insanın kendi ameliyle tekâmül mesirini kat etmesi için özgür bırakmasını; insanda her birinin bir yöne yönlendirdiği içgüdüleri yaratmasını gerekli kılmaktadır. Ne var ki Allah-u Teâlâ kendi teşri düzeninde, içgüdülerin kontrol edilmesi, nefislerin süslenmesi ve insanların eğitilmesi için isar, fedakârlık, bağışlama ve infak yolunu kararlaştırmıştır ki bu vesile ile Allah’ın yüce halifelik makamına ulaşma yetisine sahip olan insan bu yollardan o yüce makama ulaştırılacaktır. Aynı şekilde Allah-u Teâlâ zekât yoluyla nefisleri temizleyecek, infak yoluyla kalpten cimriliği arındıracak ve insan yaşamında binlerce fesadın kaynağı olan tabakalar arasındaki mesafeyi ortadan kaldıracaktır ve… Başka bir ifadeyle Allah-u Teâlâ, hem bu dünyanın tekâmüle ulaşması hem de insanın tekâmüle ulaşması için dünya işlerinin düzeltilmesi rolünü insana bırakmıştır.  Bu eserlerin tamamının, sadece helal ve meşru mallardan infak edilmesi suretinde olması ve Allah’ın bunun dışındaki infakı kabul etmeyeceği ve bereket vermeyeceği son derece önemli bir noktadır.

 


[1] Bakara Suresi, 254.

[2] Tefsiri Numune, c. 2, s. 258.

[3] Yasin Suresi, 47.

[4] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, El-kâfi, Tahran 1365 ş, Daru’l kutbü’l İslamiye, c. 2, s. 131.

[5] “Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.” Hadid Suresi, 18.

[6] Hucurat Suresi, 15.

[7] Bakara Suresi, 274.

[8] El-kafi, c. 4, s. 3 ve 7.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Zifaf gecesinin adabı nasıldır?
    23925 Pratik Ahlak 2011/07/18
    Zifaf gecesi gelinle güveyin (damat) şer’i yolla karı koca olama akdini yaptıktan sonra birlikte kalacakları ilk gecedir. Bu gece her fert için kendi hayatında çok önemli ve çok mübarek bir gecedir. Bu nedenle İslami kaynaklarda bu gece için birçok adap zikredilmiştir. Mübarek oluşuna kaynaklık yapan evlilik hakkında ...
  • Niçin Hz. Âdem’in (a.s) hatası yüzünden yer küresinde kalmaya mecbur olup sonuçta günaha bulaşıp cezalandırılmalıyız?
    15204 Eski Kelam İlmi 2010/06/02
    Hz. Âdem başta olmak üzere bütün Enbiyalar (a.s) her çeşit günah ve hatalardan masum ve beridirler. Hz. Âdemin yaptığı şey ise irşad-i bir emre muhalefetti. Dolaysıyla yapılan bu muhalefete günah denilmez. Aslında insanın ve Hz. Âdemin yeryüzüne gelişi ilahi bir takdir olup ...
  • “Dinde zorlama yoktur, olgunluk sapıklıktan ayrılmış belli olmuştur” ayetinin anlamının çeşitli tefsirleri dikkate alarak açıklayınız.
    12521 Tefsir 2007/10/25
    Farklı tefsirleri nazara aldığımızda ayetin anlamı ile ilgili beş ana görüş ortaya konulmuştur. Bu görüşler arasında doğru olan görüş şudur ki, ayet genel, kapsamalı ve insani bir anlam taşımaktadır. O da şudur: Din bir inançla ilgili kalbi bir konudur. Bu konuyla ilgili zorlama gerçekleşmesi mümkün değildir. Kul ...
  • Ahbaricileri nasıl cevaplandırmalıyız?
    6636 Eski Kelam İlmi 2012/08/01
    Ahbariciliğin mebnasını iki kısma ayırabiliriz: Birincisi epistemolojiktir. Diğeri dini öğretileri elde etmek için takip edilen yöntem problemidir. Epistemolojik bağlamda ahbariler dini öğretileri elde etmek için kabul gördükleri tek bilgi kaynağı rivayetlerdir. Ahbariler “kütübi arb’ada”; dört kitapta (Şianın rivayetler bazında kabul gördükleri dört kaynak kitap) zikredilen tüm rivayetler ...
  • İlahi meşiyyet ile insanın iradesinin ilişkisi nasıldır?
    10850 Eski Kelam İlmi 2007/11/24
    İnsan, varlığını ve varlığıyla ilgili bütün özelliklerini yüce Allah'tan alan mümkün bir varlıktır. Allah, kendi tekvini iradesi ile onu seçme özgürlüğü ve iradesi olan bir varlık olarak yarattı. Bu ayrıcalığı ile ona diğer varlıklar karşısında üstünlük bağışladı. O halde insan, Allah'ın teşrii iradesine (kanun koyma iradesine) muhatap olan en üstün ...
  • Ehlisünnet arasında değişik şekillerde yaygın olan teravih namazının Ehlibeyt mezhebindeki yeri nedir?
    8227 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Teravih, Ramazan ayı gecelerinde yatsı namazında sonra kılınan nafile namazlara denir.[1] Ehlisünnet bu namazlara ikinci halifelerinin emriyle başlamış ve onu cemaatle kıla gelmişlerdir.[2] Belirttiğiniz gibi onun rekât sayısı farklıdır.[3] Ama Ehlibeytten gelen rivayetler esasınca, aziz İslam Peygamberi (s.a.a) ...
  • Neden Şia geçici evliliği (muta) caiz bilmektedir?
    27933 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2013/04/23
    Başlangıçta bu meselenin fıkhi konulardan olduğuna ve özel bir alan ve ortamda ilgili uzmanlar tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat etmeliyiz. Burada kısaca konuları beyan edecek ve konunun detaylarını ayrıntılı cevaba bırakacağız. 1. Geçici evlilik, hiçbir evlilik engeli taşımayan, iki tarafın rızasıyla ve belirli bir zamana kadar belirlenmiş bir ...
  • Şia’nın bakışında sihir nedir? Nasıl iptal edilebilir?
    12586 Tefsir 2011/01/20
     Sihir olağanüstü bir fiil olup bazen bir tür hipnotizma ve hokkabazlıktır ve bazen de sadece ruhsal, hayali ve telkinsel yöne sahiptir. Bazen tanınmamış fiziksel ve kimyasal özelliklerden yararlanarak, bazen bir takım cisim ve unsurlardan istifade ederek ve bazen de şeytanlardan yardım alma yoluyla gerçekleşir. Sihirbazlar sapık ...
  • Neden baldızla evlenmenin haram oluşu zamanın değişmesiyle birlikte değişmemektedir?
    14073 فلسفه غرب 2009/12/20
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Bir annenin çocuğuna süt verme süresi ne kadardır?
    8528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/08
    Bu konuda fakihlerin bazı görüşlerine yer veriyoruz: Fakihlerin çoğuna göre çocuğa süt vermenin en az süresi yirmi bir aydır.[1] Bazılarına göre ise iki yıla kadar süt vermek caiz ve müstehaptır. Bu açıdan baktığımızda fakihlerin çoğunun bu konudaki görüşlerinin arasında fazla bir fark ...

En Çok Okunanlar