Gelişmiş Arama
Ziyaret
7539
Güncellenme Tarihi: 2010/05/26
Soru Özeti
Fakirlere infak etmenin felsefesi nedir?
Soru
Bakara Suresinin 254. Ayetinde olduğu gibi birçok ayetlerde insanlar infak etmeye davet edilmiş ve çoğu zaman malından infak etmeyen kimselerin cezası cehennem ateşi olarak karar kılınmıştır. Ben başkalarına yardım etmenin iyi bir şey olduğunu inkâr etmiyorum. Ama Allah, bana muhtaç olmaması için niçin ona da mal mülk vermedi? Allah’ın ondan esirgediğini niçin ben telafi edeyim? Yani benim Allah’tan daha merhametli olmam gerekiyor ve böyle olmaması durumunda yerim ateş mi olacaktır?
Kısa Cevap

Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor; biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!! Denilir. Hâlbuki infak emrinin çeşitli hikmet ve felsefeleri vardır. Bunların bazıları:

1. Servet sahibi kimselerin imtihan edilmesi. 2. İnsanların kalbini şiddetli dünya sevgisinden kurtarmak. 3. İnsanda kalp yumuşaklığını icat etmek. 4. İlahi nimetlere şükür. 5. Nimetlerin çoklaşması. 6. Psikolojik ve ruhi dinginlik. 7. Bela ve kötü ölümün kaldırılması… Elbette infakın helal ve meşru mallardan olması suretinde eserlerin tamamı söz konusudur ve Allah bunun dışında kabul etmez ve bereket vermez.

Ayrıntılı Cevap

Söz konusu edilen ayette şöyle buyrulur: Ey iman edenler! Hiçbir alışverişin, hiçbir dostluğun ve hiçbir şefaatin olmadığı kıyamet günü gelmeden önce, size rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayın. İnkâr edenler ise zalimlerin ta kendileridir”.[1] Bu ayet Müslümanlara hitaptır ve toplumun vahdeti ve hükümetin, savunmanın ve cihat bünyesinin güçlenmesine sebep olacak vazifelerin birisine işaret edilmektedir.

Daha sonra kıyamet gününde insanın kurtuluş sebebi olacak ve aksi takdirde infakın terk edilmesi durumunda mal biriktirip başkalarına cimrilik ederek zor duruma düşmesini sağlayacak infakın uhrevi eserlerine işaret edilmektedir.[2]

Söz konusu ettiğiniz soru hakkında şöyle denilmesi gerekiyor: Kur’an böyle bir soruyu kâfirlerin dilinden nakletmiş ve onların inatçılık ve yüz çevirmeleri gibi önemli konulardan birinin üzerine parmak basarak müminlere şöyle buyurmuştur: “Onlara, "Allah'ın sizi rızıklandırdığı şeylerden Allah yolunda harcayın" denildiği zaman, inkâr edenler iman edenlere, "Allah'ın, dilemiş olsa kendilerini doyurabileceği kimselere mi yedireceğiz? Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz" derler”.[3]

Sıradan ve dar görüşlü cimri kimselerin mantığı şöyledir: Kendilerince daha çok mal biriktirmek ve cimriliklerini yorumlamak için şöyle derler: Bazen falankes fakirdir ve mutlaka bir şey yaptığı için Allah onun fakir kalmasını istiyor. Biz zenginiz ve mutlaka işlediğimiz bir amelden dolayı Allah’ın lütfü  kapsamına girmişiz, o halde ne onların fakirlikleri ve ne de bizim zenginliğimiz hikmetsiz değildir!!

Eğer rızık veren Allah-u Teâlâ ise siz niçin bizden fakirlere rızık vermemizi istiyorsunuz? Allah onların mahrum olmasını istediyse o halde biz niçin Allah’ın mahrum bıraktığını rızıklandıralım?

Bu kimseler Allah’ın çeşitli hikmet ve felsefeler içermesinden dolayı infakı emrettiğinden gafildirler. Bu hikmet ve felsefelerin bazıları şunlardır:

1. Servet sahibi fertlerin imtihan edilmesi: Dünya denenme ve imtihan sahasıdır. Allah-u Teâlâ kimini yoklukla ve kimini de zenginlik ve servetle imtihan ederken bazen de bir insanı farklı iki zamanda ve her ikisiyle imtihan eder ve kulun fakirlik anındaki şükrü ve zenginlik anında kendisine verilenden infak edip etmeyeceği bakımından sınanır.

2. İnsan kalbinin şiddetli dünya sevgisinden kurtarılması: İmamların hadislerinde dünya sevgisi, her türlü hata ve günahın sebebi sayılmıştır.[4]İnfak, yerilen bu sevginin ortadan kalkmasına sebep olur.

3. İnsanda kalp yumuşaklığını doğurur: Kalp yumuşaklığı, taş kalpli olmanın karşısındadır. Kalbin kasaveti, insanı insanlıktan çıkarır ve çoğunlukla bu haldeki insanın günah ve cinayet işlemesi kolaylaşır. Ama insan ne zaman başka fertlerin ihtiyaçlarının temin edilmesine teveccüh eder ve onların rahat yaşamaları için kendini sorumlu bilirse, yumuşak bir kalbe sahip olacaktır.

4. İnfak ilahi nimetlerin şükrüdür: İlahi nimetlere şükretmek çeşitli yollarla elde edilir ve şükrün en iyisi, ameli şükürdür.

5. Nimetin artması: Allah-u Teâlâ infak eden mümin ve takvalı insanları kaç mislisiyle ve bazen binlerce – en azından on mislisi – maddi ve manevi bağışlarıyla infaklarının yerini doldurmakla güvence altına almıştır.[5]Böylelikle infak edenler, böyle bir ruhiye ve inançla meydana gelecek ve bu doğrultuda el ve kalpleri daha bir açık olacaktır. İnfak eden kimseler hiçbir zaman eksiklik ve fakirlik hissine kapılmazlar, aksine böyle bir karlı ticarette başarılı olduklarından dolayı Allah’a şükür ederler.

Mümin insan malının azalmasından, fakirliğe düşmekten vb. şeylerden korkmadığı gibi yaptığı bu işin, karlı bir alış veriş olduğuna ve bunun yanında varlığının aslının korunduğuna ve malının artma vesilesi olduğuna emindir.

6. İnfak, imanın doğruluk ölçüsüdür: İmanın ölçüsü, onun doğrulukla yerine getirilmesidir ve doğruluğun olmadığı iman ise sadece söz mesabesinde olup amelde kendini göstermezse bir değeri olmayacaktır. Kur’an bu konuda şöyle buyurur: İman edenler ancak, Allah'a ve Peygamberine inanan, sonra şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerdir. İşte onlar doğru kimselerin ta kendileridir”.[6]

7. Psikolojik ve ruhi dinginlik: Genel olarak amellerin ve özel olarak infakın eserlerinden bir tanesi psikolojik ve ruhi dinginliğe ulaşmaktır. Dinginliği icat edecek infakın rolü konusunda şu ayet şahit gösterilebilir: “Mallarını gece gündüz; gizli ve açık Allah yolunda harcayanlar var ya, onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara korku yoktur. Onlar mahzun da olacak değillerdir”.[7]

8. Bela ve kötü ölümün önünü alır: Belanın kalkması, kötü ölümden uzak kalınması ve… İnfakın eserlerindendir ve rivayetlerde de buna işaret edilmiştir. İmam Bakır (a.s) şöyle buyurur: “Sadaka yetmiş belayı ve kötü ölümü insandan uzaklaştırır, çünkü sadaka veren kimse hiçbir zaman kötü ölümle dünyadan gitmez.”[8]

Buna binaen her ne kadar tekvini düzen Allah-u Teâlâ’nın yeryüzünü tüm bağışlarıyla insanın ihtiyarına bırakmasını ve bunları insanın kendi ameliyle tekâmül mesirini kat etmesi için özgür bırakmasını; insanda her birinin bir yöne yönlendirdiği içgüdüleri yaratmasını gerekli kılmaktadır. Ne var ki Allah-u Teâlâ kendi teşri düzeninde, içgüdülerin kontrol edilmesi, nefislerin süslenmesi ve insanların eğitilmesi için isar, fedakârlık, bağışlama ve infak yolunu kararlaştırmıştır ki bu vesile ile Allah’ın yüce halifelik makamına ulaşma yetisine sahip olan insan bu yollardan o yüce makama ulaştırılacaktır. Aynı şekilde Allah-u Teâlâ zekât yoluyla nefisleri temizleyecek, infak yoluyla kalpten cimriliği arındıracak ve insan yaşamında binlerce fesadın kaynağı olan tabakalar arasındaki mesafeyi ortadan kaldıracaktır ve… Başka bir ifadeyle Allah-u Teâlâ, hem bu dünyanın tekâmüle ulaşması hem de insanın tekâmüle ulaşması için dünya işlerinin düzeltilmesi rolünü insana bırakmıştır.  Bu eserlerin tamamının, sadece helal ve meşru mallardan infak edilmesi suretinde olması ve Allah’ın bunun dışındaki infakı kabul etmeyeceği ve bereket vermeyeceği son derece önemli bir noktadır.

 


[1] Bakara Suresi, 254.

[2] Tefsiri Numune, c. 2, s. 258.

[3] Yasin Suresi, 47.

[4] Kuleyni, Muhammed b. Yakup, El-kâfi, Tahran 1365 ş, Daru’l kutbü’l İslamiye, c. 2, s. 131.

[5] “Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah'a güzel bir borç verenler var ya, (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.” Hadid Suresi, 18.

[6] Hucurat Suresi, 15.

[7] Bakara Suresi, 274.

[8] El-kafi, c. 4, s. 3 ve 7.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İmamlar (a.s) neden takiyye ederlerdi?
    8518 Kelam İmi 2010/12/04
    Takkiyyenin nedeni yalnızca korku değildir, korku, takiyyenin nedenlerinden sadece biridir, tümü değil. Dikkat etmek gerekir ki, korku, soruda gelen iki çeşidin ötesinde bir şeydir. Zira korku takiyyesi bazen takiyye edenin canı, onuru, malı ve yakınlarına gelebilecek tehlikeden dolayı yapılırken, bazen başkalarına ve müminlere gelecek olan zarar ihtimalinden ...
  • Nevruz bayramı hakkında ne gibi bir şerî delil mevcuttur?
    13135 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2011/08/21
    Bu bayram, İslam öncesi yaygın olan İranlıların antik bayramlarındandır. Rivayet kitaplarında İmam Sadık’tan (a.s) nevruzun fazileti hakkında bir rivayet nakledilmiş ve son dönemdeki meşhur fakihler bununla amel etmiş ve de nevruzda gusül almanın müstehap olduğuna fetva vermişlerdir. Lakin bazıları da bu rivayet hakkında münakaşa yapmıştır. Bu nedenle, yüzde yüz ...
  • “Eğer melekler birbirleri ile tartışırlarsa Cebrail (a.s) Ali’nin (a.s) yanına nazil olur ve melekler arasında hüküm vermesi için Ali’yi (a.s) göğe çıkarır,” diye belirtilen hadis hakkında görüşünüz nedir?
    13048 Eski Kelam İlmi 2012/08/22
    Dinsel öğretiler esasınca biz meleklerin kendilerine verilmiş görevler doğrultusunda hareket ederken hiçbir sapma ve itaatsizlik sergilemediklerine inanırız. Yüce Allah melekleri nitelerken şöyle buyurmaktadır: Onlar asla Allah’ın buyruğuna muhalefet etmezler ve emredildikleri şeyi (kâmil bir şekilde) yerine getirirler; yani melekler ilahi emir ve buyrukları kabul eder ve onlara ...
  • İddet ve delilleri hakkında açıklamada bulunur musunuz?
    9438 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2010/12/22
    İddet fakihlerin ıstılahında şerî bekleme halidir; kadının boşandıktan ve nikâhın zail olmasından sonra veya vefatın ardından zorunlu olarak bir süre beklemesi ve sonra başka biriyle evlenebilmesi durumudur. İddet türleri şunlardır: 1. Boşanma iddeti. 2. Vefat iddeti. 3. Kayıp iddeti, 4. Yanlışlıkla cinsel ilişki kurma iddeti. Belirtilen ...
  • Herhangi bir müçtehitten taklit etmeyen kimsenin humus konusundaki görevi nedir?
    5085 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/04/13
    Sorunuza taklit mercilerinin bürolarından verilen cevaplar şunlardır:Hz. Ayetullah el-Uzma Hamanaei: Mallarınızın humsunun durumunu bilmek için Ayetullah Hamanei’inin burosuna veya onun bu konudaki yetkili vekillerinden birine başvurunuz. Hz. Ayetullah el-Uzma Mekarim Şirazi: Amellerinizi ve görevlerinizibütün şartlara haiz bir müçtehidin görüşüne göre yapınız.
  • Kur'an'da namazın genel hükmü açıklanmıştır, ancak imametten genel olarak da söz edilmemiştir. Kur'an'dan imametin hak olduğuna dair bir kaynak verebilir misiniz?
    6152 Eski Kelam İlmi 2010/09/22
    Kur'an'da bir çok ayet imamet konusuna değinmiştir. Allame Hilli, El-Feyn adlı eserinde ve Allame Meclisi, Biharu'l-Envar adlı eserinde bu ayetleri genişçe açıklamışlardır. Bu ayetlerden bazı örnekleri şöyledir: Tebliğ ayeti, velayet ayeti, ulu'l-emir ayeti ve sadıkın ayeti. ...
  • Allah’a nasıl iman getireyim ve imanımı nasıl güçlendire bilirim?
    15475 Teorik Ahlak 2011/10/20
    Allah’ı olduğu gibi ve gerçek bir şekilde tanıman için tek bir yol var. Bunun dışında başka bir yol söz konusu değildir. Zira Allah u Teâlâ kuranı kerimde şöyle buyuruyor: “biz, ona şah damarından daha yakınız”. Eğer insan biraz ...
  • Salâvat getirirken Al-i Muhammed’i demezsek niçin savat eksik sayılır?
    15424 Tefsir 2009/07/23
    Al-i Muhammed’e salâvat getirmek bidat olmadığı gibi Kur’an ve hadis ve akıl ve irfanla da uyumludur, çünkü:Bidatin manası dinde olmayan bir şeyi dine dahil etmektir. Biz Al-i Muhammede salâvat getirmenin bidat olmadığını söylüyoruz çünkü bu konu Peygamber ve Ehl-i Beyt’ten gelen hadislerde yer ...
  • Arafat’ta durmanın sır, fazilet ve adabı nedir?
    10639 Pratik Ahlak 2011/08/17
    Arafat’ta durmanın sırrı hakkında birçok rivayet bulunmakta ve hepsi bu mübarek günün azamet ve faziletini göstermektedir. Arafat günü insanın kendisini tanıdığı ve de dua ve yakarış ile Allah’ın kerem ve ihsan sofrasında yer edinebilmek için arı bir niyet ile Allah’ın misafirliğine kabul olduğu gündür. Şeytan bu günde ...
  • Şeytan cennetten kovulduktan sonra, tekrar nasıl cennete girebildi?
    21252 Tefsir 2012/09/09
    Kısaca, şeytanın insanla irtibatında ve vesvese vermesinde fiziksel varlığa ihtiyaç duymadığını biliyoruz. Bu esas gereğince şeytanın cennete girmeden vesvese amelini yerine getirmesi imkânı vardır, ancak her halükarda soru için faraziyeleri söz konusu ettikten sonra soruyu cevaplandıracağız. 1. Hz. Âdem ve Havva’nın içinde oldukları cennet, Allah-u ...

En Çok Okunanlar