Gelişmiş Arama
Ziyaret
7485
Güncellenme Tarihi: 2008/02/18
Soru Özeti
Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
Soru
Ehl-i beyt’i neden birkaç kişide sınırlıyorsunuz?
Kısa Cevap

Ehl-i Beyt’in on dört masumlarda sınırlandırılması, beşeri bir sınırlandırma değildir. Tathir ayetinden ve Peygamber (s.a.a.)’den gelen rivayetlerden anlaşılan bir sınırlamadır.

Bu iddianın ispatlanması için birçok rivayet delil olarak getirilebilir.

1) Kuran-ı Kerim, Peygamber (s.a.a)’e Arapça olarak indirilen ilahi bir kelamdır. Allah’ın kelamı, O’nun fiili gibi her türlü eksiklik ve kusurdan uzaktır ve dilbilgisi kurallarına aykırı hiçbir yanlışlık yoktur.

Eğer Tathir ayeti ve onda geçen Ehl-i Beyt, Peygamber (s.a.a)’in hanımlarının ve bütün yakınlarını kapsamına alsaydı, bu Arapça dil kurallarıyla uyuşmayacak ve ilahi kelamın fesahatine ve sıhhatine de zarar verecektir. Çünkü Peygamber (s.a.a.)’in ailesinde hanımlar erkeklerden çok fazlaydı. Buna göre söz konusu ayette müzekker zamiri yerine müennes zamiri kullanılması gerekirdi oysa ayette müzekker zamiri kullanılmıştır. Bu da Arapça dil kurallarına aykırı bir olaydır.

2) Bir kelimenin, anlamını belirlemek için, onunla birlikte olan karinelere bakılmalıdır ki kelimenin net ve gerçek anlamına ulaşılabilinsin. Tathir ayetinde de kelimenin kapsadığı kimseler bizim konumuzdur. Bu kelime sürekli isim tamlamasıdır; yani dayanak ve tamlayıcısı olmadan bu kelimenin anlamı kâmil olmaz. Bu ayette de “el Beyt (bu ev)” kelimesine tamlanmıştır ve başka hiçbir evin de bu konuyla alakasının olmadığını bilmekteyiz. Eğer bu ayetteki “beyt(ev)”den maksat normal yaşanan ev olsaydı- ki bu sayede Peygamber (s.a.a.)’in hanımlarının da bu kavrama girmesi sağlanır - ayetin nazil olduğu evin sahibi Ümmü Seleme bu ayetin kapsamına giren ilk şahıs olurdu. Ama gerçekleşen olay bunun tam tersidir; çünkü Peygamber(s.a.a.), Ümmü Seleme’nin de onaylamasıyla, onu bu unvanın içerisine sokmamıştır.

Ayrıntılı Cevap

1) Tathir ayetindeki Ehl-i Beyt’in anlamını açıklayan ve sınırlayan, Peygamber (s.a.a.)’in buyurduğu bir grup rivayetler vardır. Bu yüzden Peygamber (s.a.a.), bu ayetin beş kişi hakkında nazil olduğunu buyurmaktadır. Ben, Ali (a.s.), Fatıma (s.a.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.).

2) Peygamber (s.a.a.)’in bu konuyla ilgili davranışlarını anlatan bir grup rivayetler. Çünkü davranışla yapılan eğitim sözle yapılan eğitimden daha kalıcıdır. Ravi, Peygamber (s.a.a.)’in altı ay boyunca, namaz vakitlerinde Hz. Fatıma(s.a.)’nın evinin kapısının önüne gelerek şöyle buyurduğunu: “namaz ey Ehl-i Beyt” ve Tathir ayetini okurdu.

3) Halkın içersinde bu sınırlamanın yaygın olduğunu ve Ehl-i Beyt’in tanındığını anlatan bir grup rivayetler vardır. Bu rivayetler tefsir kitaplarında gelmiştir.

Ayrıntılı Cevap:

Tathir ayetindeki Ehl-iBeyt kelimesinin beş kişide sınırlı olduğunu ispatlamak için, Ehl-i Sünnet ve Şia’nın genelinin kabul ettiği, metni[1] ve nakli birçok deliller getirilebilir. Biz bu delilerden bazılarına işaret edeceğiz.

1) Kuran-ı Kerim birçok mucizevî yönleri olan ilahi bir kelamdır. Ama elimizin rahat bir şekilde ulaşabileceği en önemli mucizevî yönü fesahat ve belagat yönüdür[2]; yani tarz ve düzeninde ve kelimelerin seçiminde ve kullanımında her türlü dilbilgisi hatasından uzaktır ve en güzel anlatım yöntemine sahiptir.

Arapçada-Türkçenin tersine- kadınlara özgü zamir ve kelimelerin olduğunu bilmekteyiz. Bir zamirin döndürülmesinde birçok yönler göz önünde bulundurulmaktadır.[3] Örneğin; bayanların erkeklerden daha çok dikkati çekecek kadar fazla olduğu bir grupta, zamir müennes (bayan için) olarak getirilir.

Ama eğer bunun tersine bir iş yapılırsa; yani çoğunluğu bayan olan bir gruba hitap ederken müzekker zamir (erkekler için kullanılan zamir) getirilirse, bu yanlış ve Arapça dilbilgisi kurallarına aykırı bir iş sayılır. Böyle bir iş yapan; yani müennes zamir yerine müzekker zamir ve müzekker zamir yerine de müennes zamir kullanan normal birisi dahi alaya alınacak bir duruma düşüyorken, Peygamber(s.a.a.)’in kalıcı mucizesi ve ilahi bir kelam olan Kuran-ı Kerim hakkında bu iş nasıl düşünülebilir.[4]

Tathir ayetinin metninde şöyle gelmiştir: “…ankum… yutehhirekum…” burada kullanılan zamirler müzekkerdir. Bu iş, , Peygamber (s.a.a.)’in ailesinde hanımların erkeklerden daha fazla olduğu bir durumda gerçekleşmiştir.[5] Böylesi bir durumda, eğer yukarıdaki ayetin Peygamber (s.a.a.)’in bütün ailesi ve ev halkı hakkında olduğunu düşünürsek, bu apaçık dilbilgisi hatasının (iki müzekker zamiri müennes zamirin yerine kullanma), âlim ve hekim olan Allah’ın kelamında ve Kur’an ayetlerinde yer alması anlamına gelmektedir.

Açıktır ki bu iş, bir müslümanın, Kuranın mucize olmasına, Allah’ın ilim ve hikmetine ve… olan genel inançlarıyla çelişen ve kabul edilemeyecek bir iştir. Sonuç olarak müzekker iki zamirden maksat böyle bir sorunu beraberinde getirmeyecek şekilde olmalıdır. Bu da sadece Tathir ayetindeki zamirlerin, Hz. Fatıma (s.a.)’nın evindeki Peygamber (s.a.a.)’in Ehl-i Beytine döndürmekle gerçekleşir; yani Muhammed, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin.

 

2) Arapçadaki “ehl” kelimesi[6], aynı Türkçe’deki “halkı” kelimesi gibi sürekli manevi tamlamadır; yani sözlük anlamının belirlenmesi için “ehl-il Kitap” örneğinde olduğu gibi dayanağı ve tamamlayıcısı olmalıdır; “ehl-ül İman”[7], “ehl-ün Nifak” ve… gibi.

“Ehl” kelimesinin anlamının anlaşılması için onun tamamlayıcısının anlamını bilmek gerekir. Tathir ayetinde de, “ehl” kelimesinin anlamının anlaşılması için öncelikle “el Beyt” kelimesinin anlamı açıklığa kavuşmalıdır.

“Beyt” yani ev, konut, yuva ve… ki bunların hepsi mekanı ifade eder. Bu durumda ev kelimesinin değişik kullanımlardaki anlamının ne olduğunu, iç veya dış kelamın genel karineleri belirlemelidir.

Bu konu “Ehl-el Beyt” kelimesi için de geçerlidir. Eğer Allah’ın “el Beyt” kelimesinden neyi irade ettiğini açıklayacak bir karine olmazsa, kelamdaki dil bilgisi hatasını da görmezlikten gelirsek, “ehl-ül Beyt” kelimesinin anlamı, Peygamber (s.a.a.)’in evinde onunla bağlantısı olan herkesi içine alabilir. Böylesi bir durumda da “beyt” kelimesinden maksat, normal yaşanan evler veya yerleşim binaları olacaktır.

Ama bazı dış karinelere örneğin ayetin nazil olma şekline dikkat edecek olursak, yukarıdaki konunun yanlış olduğu anlaşılacaktır. Çünkü bu ayet, Ümmü Seleme’nin evinde nazil olmasına rağmen Peygamber (s.a.a.)’in de buyurduğu gibi, o “ehl-i Beyt” kavramının içinde değildir. Eğer “beyt” normal yerleşim yeri olarak alınsaydı, ayetin evinde nazil olduğu Ümmü Seleme, bu ayetin ilk muhatabı olur ve herkesten daha çok bu unvana layık olması gerekirdi.

Ama bu iddianın, gerçekleşen olayın tam tersine olduğu ortadadır. Bu hususta, Vahidi Nişaburi’nin naklettiği şu rivayetin zikredilmesi yeterlidir:

“ Ümmü Seleme şöyle diyor: Peygamber(s.a.a.) benin evimdeydi ve önünde yiyecek bir şeyler vardı. O sırada Hz. Fatıma (s.a.) içeri girdi. Peygamber(s.a.a.) şöyle buyurdu: Ey Fatıma! Kocan ve oğullarını benim yanıma çağır. Sonra Ali (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hüseyin (a.s.) gelerek oturdular. Bir şeyler yerlerken Peygamber (s.a.a.) uykuya daldı.

O sırada, Peygamber (s.a.a.)’in altında bir hayber abası vardı ve ben de yan odada namaz kılıyordum. Sonra Allah-u Teala Tathir ayetini nazil etti.

Peygamber(s.a.a.) de abasının fazlalığıyla onların (Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin) üzerini örttü ve sonra mübarek ellerini dışarıya çıkartarak gökyüzüne doğru açtı ve şöyle buyurdu: Allah’ım bunlar benim Ehl-i Beyt’im ve bana özeldirler, kötülükleri onlardan uzaklaştır ve onları temiz kıl.

Ben o anda başımı içeriye uzatarak şöyle sordum:

Ben de sizinle beraber miyim ey Allah’ın resulü? O şöyle buyurdu: sen hayır üzeresin, sen hayır üzeresin”[8]

Bu şekilde Peygamber(s.a.a.) Ümmü Selemeyi onaylamasına rağmen onu Ehl-i Beyt’in içine kabul etmedi.[9]

Yukarıdaki hadisin içeriğinde, Ehl-i Sünnet’in hadis kitaplarında birçok rivayetler vardır. Bu rivayet, Şia içerisinde çok yaygın ve hadis ve dua kitaplarında Kisa hadisi[10] olarak tanınmış bir hadistir.

 

Nakli deliller:

Tathir ayetindeki Ehl-i Beyt kelimesinden Allah’ın neyi irade ettiğini açıklığa kavuşturmak için birçok rivayetler vardır. Ama bu rivayetlerin farklı açıklama ve tefsirleri olduğundan dolayı, onları üç gruba ayırarak her bir gruba bir örnek zikredeceğiz. Aşağıda zikredilecek rivayetler, Şia’nın hadis kitaplarında benzerlerinin çok olmasına rağmen Ehl-i Sünnet kitaplarından alınmıştır.

1) Tathir ayetindeki “Ehl-el Beyt” kelimesinin anlamına yönelik Peygamber (s.a.a.)’in buyurduğu sözleri açıklayan rivayetler.

Muhammed ibn-il Müsenna, senedini Said-i Hudri’ye dayandırarak, Peygamber (s.a.a.)’in şöyle buyurduğunu söylüyor:

Bu ayet “Ey Ehl-i Beyt! Allah sadece sizden, her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” Beş kişi hakkında nazil olmuştur. Ben, Ali, Hasan, Hüseyin ve Fatıma.[11]

2) Ehl-el Beyt” kelimesinden hedeflenen maksat açıklığa kavuşturulduktan sonra Peygamber (s.a.a.)’in bu ayet karşısında nasıl bir tavır sergilediğini anlatan rivayetler.

İbn-i Veki’, senedini Enes’e dayandırarak, şöyle diyor:

“Peygamber(s.a.a.), Tathir ayeti nazil olduktan sonra altı ay boyunca, namaz için dışarıya çıktığında Hz. Fatıma (s.a.)’nın evinin kapısının önüne gelerek şöyle diyordu: Namaz! ey Ehl-i Beyt!; Ey Ehl-i Beyt! Allah sadece sizden, her türlü kötülüğü gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.”[12]

3) Tathir ayetinin muhataplarını ve bu ayete karşı o bölge insanlarının davranış ve düşüncelerini anlatan ve tarihsel yönü olan rivayetler. Bu rivayetlere göre, bu konu- Tathir ayetinin beş kişide sınırlı olması- müslümanlar arasında o kadar yayılmıştı ki ne zaman bir müslüman onlardan birisini görse, Ehl-i Beyt’den olan birisini gördüm diyordu. Veyahut da bir birlerine işaret ederek, bu Ehl-i Beyt’tendir diyorlardı. Örnek olarak Ebi Mucliz’in bu husustaki hikâyesi anlatılabilir ve bunun geniş açıklaması Ehl-i Sünnet’in tefsir kitaplarında gelmiştir.[13]

 

Başvurulan Kaynaklar:

1) El Kuran ve İ’cazuhu’l- İlmi, Muhammed İsmail İbrahim.

2) Mu’cizet-ul Kuran, Şeyh Muhammed Mutevelli Şa’ravi.

3) Tarih-ul Umem vel Meluk, İbn-i Carir Taberi.

4) Mu’cemu Furuk-ul Luğeviyye, Ebu Hilal-il Askeri.

5) Esbabu nuzül-il Ayat, Ebil Hasan Ali ibn-i Ahmet vahidi el Nişaburi.

6) Maaniy-ul Kuran, Ebi Cafer-in Nuhhas.

7) Cami-ul Beyan fi tefsir-i ayat-il Kuran, ( Cami-ul Beyan an te’vilu ayat-ul Kuran) Ebi Cafer Muhammed ibni Cerir Taberi.

8) Mefatih-ul Cinan, Şeyh Abbas Kummi.

9) Cami-ud Durus-il Arabiye, Şeyh Mustafa el Ğalayini. S



[1] Metni deliller, metinlerin manalarını anlamada lafızların kendi karinelerinin kullanılmasıdır. Bazen de özel haller ve kelam karineleriyle yardımıyla açık bir şekilde metnin maksadı ve hedefinin anlatılmasını sağlar.

[2] El Kuran ve İ’cazuhu’l- İlmi, Muhammed İsmail İbrahim; s: 21 ve 22.

[3]Cami-ud Durus-il Arabiye, Şeyh Mustafa el Ğalayini; c:2; s: 9. 

[4]Mu’cizet-ul Kuran, Şeyh Muhammed Mutevelliy-ul Şi’rani; s:9 

[5] Tarih-ul Umem vel Meluk, İbn-i Harir Taberi; c:2; s:410

[6] “Ehl” kelimesi, soy ilişkisini veya özel bir grubun bir şahsa veya bir yere ihtisasını bildirmek için kullanılmaktadır. Mu’cemu Furuk-ul Luğeviyye, Ebu Hilal-il Askeri; s:85

[7] Al-i İmran / 72: “Ehl-i kitaptan bir grup şöyle dedi…”

[8]Esbabu nuzül-il Ayat, Ebil Hasan Ali ibn-i Ahmet vahidi el Nişaburi; s: 240 

[9]Maaniy-ul Kuran, Ebi Cafer-in Nuhas; c: 5; s:349 

[10]Mefatih-ul Cinan, Şeyh Abbas Kummi; s: 1017

[11]Cami-ul Beyan fi tefsir-i ayat-il Kuran, ( Cami-ul Beyan an te’vilu ayat-ul Kuran) Ebi Cafer Muhammed ibni Cerir Taberi; c: 22; s: 12–19 

[12]Aynı kaynak 

[13] Aynı kaynak; c: 25; s: 70

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Kuranı kerim mucize olduğunun boyutları nelerdir? Ve neden nehcü'l-balaga mucize değildir?
    9145 Kur’anî İlimler 2011/06/20
    Kuranı kerim bazı özellik ve niteliklere haizdir ki diğer kitaplar bu özellik ve niteliklere sahip değildir. Eğer Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmuş olsaydı oda mucize olacaktı. Ancak Nehcü'l-balaga bu özellik ve niteliklere sahip olmadığı için kuranı kerim gibi olamaz.
  • Su fiyatlanın yüksek olduğu taktirde cenabet guslü için ne yapmalıyız?
    6255 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/06/20
    Cenabet guslü kendiliğinde farz değildir, ancak farz namazı yerine getirmek ve benzeri bazı işler için farz olur. [1] Ancak gusül için su kullanmak size tahammül edilmesi mümkün olmayacak derecede iktisadi yönünden zorluk getiriyor, sizi ...
  • Peygamber Efendimize (s.a.a) göre başkalarına hediye vermenin adabı nasıldır?
    17152 Pratik Ahlak 2012/05/19
    Hediye vermek ve almak Peygamber Efendimizin (s.a.a) ameli siresinde vardı. Ama Peygamber Efendimizden (s.a.a) gelen rivayetler esasınca hediye verme işi kendi ve diğerlerine meşakkat ve zahmeti beraberinde getirmemelidir; zira bu işteki hedef ünsiyet ve ülfet oluşturmaktır ve eğer onun adap ve şartlarına riayet edilmezse uygun olan neticeye ...
  • Batılıların Hz. Muhammed’e (s.a.a) saygısızlık etmekten hedefleri nedir?
    9330 Politika Felsefesi 2009/06/17
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Neden insan güzelliği sevmektedir? Acaba güzel yüzlü insanları görmek insan psikolojisini olumlu etkiler mi?
    5827 Know More 2020/09/08
     İnsan yaratılış olarak kemal peşindedir. Kemal olan her şeyi beğenmekte ve sevmektedir. Güzelliğin kemal olduğu göz önünde bulundurulursa doğal olarak güzelliği sevmektedir. İnsanın yaratılış ve fıtratı üzere böyle bir meyli ve isteği söz konusuysa bunun akli bir delile ihtiyacı yoktur. Zira doğası bunu gerektirmektedir.Bu ...
  • Modern dünyada dinin işlevi nasıldır?
    7137 Eski Kelam İlmi 2010/01/14
    “Din” kelimesi, ilahi olan veya olmayan, tahrif olmuş veya olmamış (İslam dini) bütün dinleri kapsamaktadır. Bize göre, her asır ve yerde doğru işlevi olan tek din İslam dinidir; çünkü İslam dini kâmil ve son ilahi dindir. Bu yüzden, İslam dininin, bireysel olsun ...
  • Peygamberin (s.a.a) üvey kızının Habbar b. Esved tarafından korkutulması olayı ve Resul-i Ekrem’in (s.a.a) onun katline hüküm vermesi doğru mudur?
    8515 تاريخ بزرگان 2012/04/03
    v Sözünü ettiğiniz rivayet kaynaklarda şöyle gelmiştir: Habbar b. Esved’in de içinde bulunduğu bir grup müşrik, Mekke’den Medine’ye hicret eden Resulullah’ın (s.a.a) üvey kızı Zeynep’e eziyet etmek için onun peşinden gitmişti. Zeynep’e ilk ulaşan kişi Habbar b. Esved’di. O, Zeynep’in kecavesine mızrak fırlattı. Zeynep bu ...
  • Ehlisünnetin görüşünde beyan edilen Ehlibeyt kimlerdir?
    12525 Eski Kelam İlmi 2012/07/25
    “Ehlibeyt” kelimesi iki defa Kur’an-ı Kerim’de zikrolunmuştur.[1] İlki Hz İbrahim’in (a.s) ailesi hakkında ve diğer ayet ise konumuz olan Ahzab suresinin 33. ayetinde. Bu ayetin sonunda, Allah-u Teala iradesinin Ehlibeyt’in tathiri olduğundan haber vermektedir. Tarih boyunca bu ayet farklı yönlerden İslami ilimler bilginlerinin araştırma ...
  • Hadislerin masumlardan (a.s) geldiğine nasıl güvenebiliriz?
    10310 Ricalu’l-Hadis (Ravilerin İncelenmesi) 2011/04/12
    Tarihe güvenmek bir ölçüye kadar çağdan çağa, zamandan zamana ve nesilden nesle intikal eden şöhret, karine ve deliller aracılığıyla hâsıl olur. Tarihte yer alan bazı hadise ve vakıaların deyim yerindeyse tevatür derecesinde ve birçok delil ve karineleri mevcuttur ve bundan ötürü bunların doğruluğundan çok az insan şüphe ...
  • Gusül alırken bedenin mutlaka yıkanması gereken yerleri neresidir?
    10039 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2011/01/17
    Guslün doğru olmasının şartlarından biri suyun bedenin görünen dış yüzünün tümüne ulaşmasıdır. Nitekim Tevzih-ul Mesail’de şöyle yazar: ‘Gusül alırken bedende iğne ucu kadarda yıkanmayan yer kalırsa gusül batıldır. Ama kulak ve burun içi gibi görünmeyen yerlerini yıkamak farz değildir.’

En Çok Okunanlar