Gelişmiş Arama
Ziyaret
11351
Güncellenme Tarihi: 2010/07/17
Soru Özeti
İslam ve imanın şartları nelerdir?
Soru
Bir insan İslama girdiği zaman, onun Allah’a, İslam Peygamberine ve meleklere inanması gerektiğini biliyorum, ama duyduğuma göre, böyleleri beş temel konuyu bilmeleri, onları derketmeleri, bir Müslümandan beklenen her şeyi yerine getirmeleri ve bilgi sahibi olmalarıda gerekiyormuş. Peki eğer bütün bunları derketseler ama örneğin namaz kılmasalar yinede Müslüman sayılırlar mı? Yine bir yerde dünyada 1.2 milyar Müslüman olduğunu okumuştum, ama bazılarına göre bu yanlış bir düşüncedir. Zira Müslümanların çoğu İslamı yaşamıyor, İslami amelleri yerine getirmiyor ve cahilce yaşıyorlar. Böylelerine yinede Müslüman denilebilir mi?
Kısa Cevap

İslamın ve imanın dereceleri vardır. Şehadetyni yani ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ ve ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullah’ı söyleyen herkes Müslümandır ve bu İslamın ilk derecesidir. Dolayısıyla kendisinin ve çocuklarının bedeninin pak olması, Müslüman kadınla evlenmesi, Müslümanlarla yaptığı ticaretin doğru oluşu, mal, can ve ırzının haram ve özel bir saygıya tabi tutulması gibi İslami hükümlerin tümü ona uygulanır. Şehadeteyni söylemenin gereği namaz, oruç, humus, zekat, hac gibi farzları yerine getirmek, melek, mead, cennet, cehenneme iman etmek ve bütün peygamberleri ilahi mesajları getirenler olarak kabul etmektir. Bunlar imanın sonraki ve daha kamil dereceleridir.

Farzları yerine getirmenin yanı sıra günahları terketmekte iman derecesinin daha fazla yükselmesine neden olur. Kur’an’ın, Peygamberimizin (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) emir ve tekitlerine göre ‘On iki İmamın (a.s) velayeti’ kabul edilmezse sadece Müslümanım demekle ve onun ahkâmına amel etmekle iman, Allah’ın istediği kemal derecesine ulaşmayacak ve Onun katında kabul görmeyecektir. Açıktır ki gerçek bir Müslüman ve mümin batınında da müşrik ve münafık olmamalıdır; böyle olursa yaptığı amellerininde ona bir faydası olmayacak, onu İlahi gazaba uğratacak, onu saadet ve kemale götürmeyecektir.

Dolayısıyla bugün yeryüzündeki bu kadar (1.2 milyar) insan, İslamın aşağı derecesinde olsalar da şehadetyni söyledikleri için Müslümandırlar; ahkâma amel etmedikleri için İslam’dan çıkmazlar.

Ayrıntılı Cevap

İslam lügatte teslim olmak ve itaat etmek manasına gelir. Istılahta ise Allah’ın Hz.Muhammed’le (s.a.a) gönderdiği son ilahi şeriat olan kapsamlı, evrensel ve kıyamete kadar değişmeden kalacak din kastedilmektedir.

Bu dini diğer dinlerden ayıran en büyük özellik Allah-u Teala’nın birliğine, Resul-ü Ekremin (s.a.a) hatemiyetine ve katışıksız tevhidi öğretilere inanmaktır. İslama inanıp iman etmenin dereceleri vardır. Aşağıda bu derecelere işaret ediyoruz:

İslama girmenin ilk şartı -ki aynı zamanda ilk derecesidir- tevhidi ve nübüvvet ilkelerini kabul etmektir. Kelime-i Tayyibe olan ‘La ilahe illallah’ İslam dinin aslı ve özü olup tevhid’in bütün boyutlarını kapsamaktadır. Resul-ü Ekremin (s.a.a) risaletine ikrar etmek demek, Onun ve dininin hatemiyetine inanmak, diğer bütün dinleri, yolları reddetmek demektir. İmanın diğer ve üst dereceleri bu İlahi Resulün bütün öğretilerine, bütün emir ve yasaklarına tartışmasız boyun eğmekle başlar ve yukarı doğru gider.

   

Bu yüzden bu ikisine şehadet veren kimse diğer din ve mekteplerden ayrılır, İslam dinine girer ve evlenmek, ticaret yapmak, kendisinin ve çocuğunun bedeninin pak olması gibi bir Müslümana uygulanan tüm hükümler onada uygulanır.[1] Canı, malı muhterem, onu savunmak Müslüman yöneticiye ve İslam toplumuna farzdır. Bu imanın en düşük derecesidir. İmanın bu derecesinde olanlara şirk ve küfür nispeti verilemez. Ama Hariciler, fasık ve büyük günah işleyen Müslümanlara kafir diyor, onların kanını dökmeyi mübah görüyorlardı. Mutezili böylelerine ne mümin diyor, ne de kafir; Vahhabiler ise mühüre (toprağa) secde etmeyi, Masum İmamların (a.s) türbelerini öpmeyi ve Onların toprağına teberrük etmeyi şirk sayıyor ve kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları müşrik olarak görüyorlar. Bu fırkaların tümü sapıktır.

 

Oniki İmam Şiası (Caferiler) -ayetler ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden yola çıkarak- imanın ve amellerin Allah katında kabül şartının on iki kişinin imam, veli ve Resulullah’ın (s.a.a) vasisi olarak kabul etmek olduğunu söylüyorlar. Zira Peygamberi (s.a.a) ve tahrif olmayan bir vahiy olarak Kur’an’ı tasdik etmenin gereği Kur’an’ın ve Resul-ü Ekremin (s.a.a) söylediklerine harfiyen uymaktır. Kur’an’ın ve Resulün (s.a.a) isteklerinden birisi Ehl-i Beyt’i (a.s) takip etmek ve Onlara itaat etmektir. Masum imamlara (a.s) karşı gelmek Allah’a ve Resulüne karşı gelmektir. Kur’an’da da belirtildiği gibi İmanın derecesi İslamdan sonra gelmekte ve imanın ilk dereceside İslamın derecelerinden üstündür. İmanında dereceleri vardır. Kur’an-ı Kerim imanın yeterlilik haddini şöyle sergiliyor: İyilik, Allah’a, Ceza gününe, Meleklere, Kitaba ve Peygamberlere iman getirmektir;[2] küfür, nifak ve şirki ise cehennemde ebedi kalmanın, İslamdan ve imandan çıkmanın nedenleri olarak saymaktadır.[3] Dolayısıyla bir Müslümanın sahip olması gerek en düşük iman şöyle olmalıdır:

a) Tevhidi bütün boyutlarıyla kabul etmek.

b) Resul-ü Ekremin (s.a.a) risaletine ve hatemiyetine inanmak.

c) Velayete boyun eğmek başta olmak üzere Onun (s.a.a) bütün emir ve yasaklarına uymak.

d) Ölümden sonraki yaşama ve Kur’an’ın, Resulün (s.a.a) ve Velinin (a.s) bu konuda söyledikleri detaylara inanmak.

Ancak, gerçek iman, şeriatın buyruklarına amel etmeyi gerektirdiğinden Allah ve Resulünün buyruklarına amel etmemek, her ne kadar İslamın zahiri ahkamının icra edilmesine engel olmasada, insanın hidayeti ve gerçek saadeti için faydalı olmayacaktır. İşte bu yüzden Kur’an-ı Kerim saadetli bir yaşama ulaşmayı iman ve salih amelin birlikte olmasına bağlamaktadır.[4]

Bu ikisinden yalnızca birine sahip olduğunu söyleyen, yani imanlı olduğunu söyleyipte ameli olmayan veya salih olupta imanı olmayan kimse uçamayan tek kanatlı kuşa benzer. Böyle biri asla saadetin ve kemalin doruğuna ulaşamaz. Fakat eğer kendini değiştirise, imanını salih amelle, salih amelinide İslamla ortaya koyar ve onun yüce öğretileriyle birlikte kabul ederse o zaman ilahi dergaha yakın olur ve cennete gider. İslama, imana, Allah ve Resulünün buyruklarına olan bilgi ne kadar çok olursa, şeriatın buyruklarına ne kadar çok ve daha ihlaslı amel edilirse insanın imanıda o kadar çoğalacaktır.

Burada birkaç noktaya işaret etmeyi gerekli görüyoruz:

1- İmanla salih amel arasında karşılıklı bir ilişki vardır. İman güçlü olduğu ölçüde salih amellerin niteliği, niceliği artacak, isyan ve azgınlıklar azalacaktır. Ve salih amellere ve büyük günahlardan kaçınmaya ne kadar çok önem verilse imanda kalbe o kadar çok yerleşecektir. Böylece insan hedeflediği saadetine ulaşacak, insaniyetin zirvesinde gururla tecelli edecektir. Günah işlemek ve onlarda ısrar etmek ise imanın zamanla kalpten silinmesine neden olur. Günah işlemek imanın zayıf olduğunu gösterir.

2- Diğer peygamberlere ve orijinal kitaplarına iman etmek, onların şeriatına amel edilecek anlamına gelmez. Zira onların bazılarının şeriatı yalnızca kendi kavimlerine aitti, bazılarınınki ise sonradan gelen şeriat ve kitapla birlikte hükmü kaldırılmıştır. Yani onlara amel etme süresi bitmiştir. Onlara iman etmek demek, şeriatlarına amel etmeyi gerektirmez; bunun manası Onları Allah’ın peygamberleri olarak kabul etmek, makamlarına ve zahmetlerine saygı göstermek demektir.

3- Müslümanı gayrı müslimden ayıran ibadi amellerin en önemlileri ‘Füru-u Din’ adı altında toplanmaktadır. Füru-u Din’i öğrenmek ve tümüne amel etmek, yükümlü olan herkese gereklidir. Öte yandan bunlara, dinin zaruretlerinden olduğunu inkar etmeden amel etmemek insanın cennet derecelerinden düşmesine neden olacak ve eğer ömrünün sonuna kadar böyle devam eder, telafide edilmezlerse devamlı bir azabı peşinden getierecektir.

4- İman bütün olmalıdır, zira iman bölünemez. Gerçek manada Müslüman ve mümin olan, ‘Ben dini öğretilerin bir kısmını, ameli hükümlerinde bir kısmını alıyorum.’ diyemez. Çünkü Kur’an’a göre böyle bir tutum Allah’a, kıyamete ve Peygamberlerin nübüvvetine iman değil, heva ve hevese göre takınılan bir tutum olup küfür sayılmaktadır.[5]

5- İman ve salih amelin güçlü ve zayıf olmak üzere çeşitli dereceleri vardır. Bütün salih müminler aynı derecede değillerdir; Allah katında ve cennetteki makamları farklıdır. Öyleyse imanın güçlenmesi, salih amelin nitelik ve niceliğinin yükselemesi için hak ilkeler öğrenilmeli, daha fazla dikkat ve azim gösterilmelidir. Ancak bu şekilde üstün mertebelere ulaşılabilir.[6]

6-İslamın temel inançlarından birini veya farzlığı zaruri olan farzlardan birini, yine haramlığı zaruri olan haramlardan birini inkar etmek dinin zaruretlerinden birini inkar etmek demektir. Bu durum özel şartlarda insanın İslamdan çıkmasına ve mürted olmasına neden olur.

Sonuç olarak İslamla iman arasında fark vardır. Daha öncede değindiğimiz gibi İslamın dereceleri olduğu gibi imanında dereceleri vardır. Yeryüzündeki bu kadar (1.2 milyar) insan şehadetyni söylediği için Müslümandır ve İslamın düşük derecesinde olsalar dahi İslamın ahkâmı onlara uygulanır. Ahkâma amel edilmemesi onların İslamdan çıkmasına neden olmaz.

 

Daha fazla bilgi için bkz:

1-Gerçek Müminleri Tanımak (863. Soru).

2- Müslümanların Amelleriyle Dini İnançlarin Tezadı (798. Soru)

3- Kur’an Göre İslamla Müslümanın Manası (829. Soru)

Kaynaklar:

-Cafer Subhani, Milel ve Nihel, c.2, s.53 (Merkez-i Müdüriyet-i Havza Yayınları, 2. Baskı, Kum, h.ş.1366).

-Abdulkerim Şehristani, Milel ve Nihel, c.1-2, s.46 (el-Anglo-Mısır), 2. Baskı, Mısır, h.k.1375).

- Muhammed Saidi Mehr, Amuzeş-i Kelam-ı İslami, c.1-2, s.161-163 (1. cild) ve s.135 (2. cild) (Taha Yayınları, 2. Baskı, Kum, h.ş.1381)

- Hace Nasıruddin Tusi, Keşf-ul Meram, s.454 (Şekuri Yayınları, 4. Baskı, Kum, h.ş.1373)

- Muhammed Taki Misbahyezdi, Amuzeş-i Akaid, c.3, s.126-163, 54 ila 58 dersler (Sazman-ı Tebligat-ı İslami Yayınları, 12. Baskı, Kum, h.ş.1376)

- Muhammed Taki Misbahyezdi, Ahlak Der Kur’an, c.1, s.122-145, (Müessesei Amuzeşi ve Pejuheşi-i İmam Humeyni (k.s) Yayınları)


[1] - Gayr-i Müslimin bedeninin pak olması konusunda (kitap ehli olsun ya da olmasın) İslam alimlerinin arasında farklı görüşler vardır. Bu konu için alimlerin ilmi eserlerine başvurunuz.

[2] - Bakara/177-285; Nisa/136

[3] - Nisa/140 ve 145

[4] - Nahl/97, Bakara/103, Nisa/57 ve 122

[5] - Bakara/85, Nisa/150-151

[6] - Müslümanların Temel İnançları (888.) sorusudan alınmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Lütfen Hz. Yusuf kıssasındaki önemli noktaları açıklar mısınız?
    45081 Masumların Siresi 2010/11/08
    Kur’an’daki en güzel kıssa olarak nitelendirilen Hz. Yusuf (a.s) kıssası ders, ibret ve şahsi, ahlakî, içtimai ve ailevî erdemleri içermektedir. Bu erdemlerden bazıları şunlardır: 1. İnsanları Allah’a doğru çağırma yolunda Peygamberlerin ifa ettikleri rolü ve çektikleri sıkıntıyı tanımak
  • Mü’minun Suresinin 101. Ayeti ile Saffat surenin 27 ve 50. ayetleri arasında var olan çelişkiyi nasıl bertaraf ediyorsunuz?
    8956 Tefsir 2012/06/10
    Genel anlamda kuranı kerim ayetleri arasında ve özel anlamda soruda zikredilen ayetler arasında çelişki ve tezat bulunmamaktadır. Zira “o günde hiç kimse başka bir kimseden sual etmez ve yârdim dilemez” şeklindeki ayetler, dirilmenin ilk merhalesine işaret etmektedir. Bu da o günün çok dehşetli bir gün ve o ...
  • Hz. Abbas su getirirken hangi şiiri okudu?
    15574 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2011/12/20
    Eskiden savaşçılar savaşlarda kendi safındakilere moral vermek, düşmanların da moralini bozmak için şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmam Hüseyin (a.s) ve ashabı da aşura günü anlamlı ve etkili şiarlar verir, kahramanlık şiirleri okurlardı. İmamın (a.s) değerli kardeşi Hz. Ebulfazl Abbas da aşura gününde güzel ve eşsiz şiirler ...
  • 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözü bir hadis midir? Hadis ise senet ve itibarı ne ölçüdedir?
    11651 Masumların Siresi 2009/02/22
    Hadis kitaplarında 'Her gün Aşuradır, her yer Kerbela' sözünün Masumlara (a.s) ait olduğuna dair bir delile rastlamadık. Ancak bu söz Kerbela olayı hedef ve maksadını ifade etmek yönünden güzel bir anlamı ifade eden anlamlı mesajlar içeren bir sözdür. Zira İmam Mehdi (a.s) zuhur edip zalimlerin kökünü ...
  • Bir insan Cuma gecesi veya günü ölürse, her zaman için kabir baskısından güvende olur, diye söylenen söz doğru mudur?
    10870 Eski Kelam İlmi 2012/01/18
    Hafta içinde Cuma gecesi ve gününün özel bir üstünlük ve değeri vardır ve bunlardan birisi şudur: Eğer mümin bir insan bu vakitte dünyadan göçerse, onun bereket ve değeriyle kabir ve berzah âlemindeki bazı sorun ve hadiseler ondan uzak kılınır. Peygamber-i Ekrem’den (s.a.a) şöyle rivayet edilmiştir: Cuma, günlerin efendisidir ve ...
  • Neden Allah cennetin çoğunu maddi hususlar ile nitelemiştir?
    6922 Eski Kelam İlmi 2012/05/27
    Kur’an-ı Kerim’de cennet ve cehennem hem maddi özellikler ve hem de ruhani ve manevi özellikler ile betimlenmiştir. Maddi nimetler ile nitelemek, birçok insanın manevi ve ruhani nitelemeler aracılığıyla bilgi edinmesinin zor ve hatta imkânsız olması nedeniyledir. Zira insanların zihni daha çok maddi konulara alışıktır ve bu nedenden ...
  • Evrendeki boylamsal silsileyi açıklar mısınız?
    7155 İslam Felsefesi 2010/09/22
    Meşa, İşrak ve Aşkın Hikmet ekolü taraftarı dâhil tüm ilahî bilgeler “bir kaidesi” esasınca şöyle demektedir: Yüce Allah yalın ve birdir. Hakeza bir cihete sahiptir. Bu nedenle yaratılış evreni ve birçok sonucun bir ve yalın olan ilahî zattan sadır olması muhaldir. Bundan dolayı bilgeler akıllar ...
  • İmam Hüseyin’in (a.s) kıyamında şehitlerden kaç tanesi Allah Resulü’nün (s.a.a) ashabındandı?
    7876 Büyük Şahsiyetlerin Siresi 2012/08/26
    Son Aşura araştırmacıları arasında ve yaptıkları tahkikat sonucu, İmam Hüseyin’in (a.s) yarenleri arasında beş kişinin Peygamber’in (s.a.a) ashabından olduğu ve Aşura kıyamında şahadete eriştikleri meşhurdur. Bu beş kişi şunlardır: Enes b. Haris, Hani b. Urve, Müslim b. Evsece, Habip ibni Mezahir ve Abdullah b. Yektar ...
  • Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri hangi şehirlerdedir?
    13840 تاريخ بزرگان 2011/09/21
    Pak ve tertemiz olan ehlibeyt İmamlarının (a.s.) kabirleri aşağıdaki Şehir ve Ülkelerdedir:1-  İmam Ali’nin (a.s.) mübarek kabri Irak’ın Necef şehrinde.
  • Niçin bir erkeğin şahitliği iki kadının şahitliği ile eşittir?
    21658 Hukuk ve Şer’I Hükümler Felsefesi 2009/07/04
    Yüce Allah tarafında insanlar için belirlenen kanunlar yaratılış âlemi, evrenin gerçekleri ve insanın yaratılışı ile uyum içindedir. Kadının yaratılışı erkeğin yaratılış ve yapısı ile farklı olduğu için Bu iki varlığın görev ve hükümleri de farklıdır. Bu görevlerden biri mahkemede şahitlik yapmaktır Bu görev hislerin etkisinde kalınmadan ve ...

En Çok Okunanlar