Gelişmiş Arama
Ziyaret
10938
Güncellenme Tarihi: 2010/07/17
Soru Özeti
İslam ve imanın şartları nelerdir?
Soru
Bir insan İslama girdiği zaman, onun Allah’a, İslam Peygamberine ve meleklere inanması gerektiğini biliyorum, ama duyduğuma göre, böyleleri beş temel konuyu bilmeleri, onları derketmeleri, bir Müslümandan beklenen her şeyi yerine getirmeleri ve bilgi sahibi olmalarıda gerekiyormuş. Peki eğer bütün bunları derketseler ama örneğin namaz kılmasalar yinede Müslüman sayılırlar mı? Yine bir yerde dünyada 1.2 milyar Müslüman olduğunu okumuştum, ama bazılarına göre bu yanlış bir düşüncedir. Zira Müslümanların çoğu İslamı yaşamıyor, İslami amelleri yerine getirmiyor ve cahilce yaşıyorlar. Böylelerine yinede Müslüman denilebilir mi?
Kısa Cevap

İslamın ve imanın dereceleri vardır. Şehadetyni yani ‘Eşhedü en la ilahe illallah’ ve ‘Eşhedü enne Muhammeden Resulullah’ı söyleyen herkes Müslümandır ve bu İslamın ilk derecesidir. Dolayısıyla kendisinin ve çocuklarının bedeninin pak olması, Müslüman kadınla evlenmesi, Müslümanlarla yaptığı ticaretin doğru oluşu, mal, can ve ırzının haram ve özel bir saygıya tabi tutulması gibi İslami hükümlerin tümü ona uygulanır. Şehadeteyni söylemenin gereği namaz, oruç, humus, zekat, hac gibi farzları yerine getirmek, melek, mead, cennet, cehenneme iman etmek ve bütün peygamberleri ilahi mesajları getirenler olarak kabul etmektir. Bunlar imanın sonraki ve daha kamil dereceleridir.

Farzları yerine getirmenin yanı sıra günahları terketmekte iman derecesinin daha fazla yükselmesine neden olur. Kur’an’ın, Peygamberimizin (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) emir ve tekitlerine göre ‘On iki İmamın (a.s) velayeti’ kabul edilmezse sadece Müslümanım demekle ve onun ahkâmına amel etmekle iman, Allah’ın istediği kemal derecesine ulaşmayacak ve Onun katında kabul görmeyecektir. Açıktır ki gerçek bir Müslüman ve mümin batınında da müşrik ve münafık olmamalıdır; böyle olursa yaptığı amellerininde ona bir faydası olmayacak, onu İlahi gazaba uğratacak, onu saadet ve kemale götürmeyecektir.

Dolayısıyla bugün yeryüzündeki bu kadar (1.2 milyar) insan, İslamın aşağı derecesinde olsalar da şehadetyni söyledikleri için Müslümandırlar; ahkâma amel etmedikleri için İslam’dan çıkmazlar.

Ayrıntılı Cevap

İslam lügatte teslim olmak ve itaat etmek manasına gelir. Istılahta ise Allah’ın Hz.Muhammed’le (s.a.a) gönderdiği son ilahi şeriat olan kapsamlı, evrensel ve kıyamete kadar değişmeden kalacak din kastedilmektedir.

Bu dini diğer dinlerden ayıran en büyük özellik Allah-u Teala’nın birliğine, Resul-ü Ekremin (s.a.a) hatemiyetine ve katışıksız tevhidi öğretilere inanmaktır. İslama inanıp iman etmenin dereceleri vardır. Aşağıda bu derecelere işaret ediyoruz:

İslama girmenin ilk şartı -ki aynı zamanda ilk derecesidir- tevhidi ve nübüvvet ilkelerini kabul etmektir. Kelime-i Tayyibe olan ‘La ilahe illallah’ İslam dinin aslı ve özü olup tevhid’in bütün boyutlarını kapsamaktadır. Resul-ü Ekremin (s.a.a) risaletine ikrar etmek demek, Onun ve dininin hatemiyetine inanmak, diğer bütün dinleri, yolları reddetmek demektir. İmanın diğer ve üst dereceleri bu İlahi Resulün bütün öğretilerine, bütün emir ve yasaklarına tartışmasız boyun eğmekle başlar ve yukarı doğru gider.

   

Bu yüzden bu ikisine şehadet veren kimse diğer din ve mekteplerden ayrılır, İslam dinine girer ve evlenmek, ticaret yapmak, kendisinin ve çocuğunun bedeninin pak olması gibi bir Müslümana uygulanan tüm hükümler onada uygulanır.[1] Canı, malı muhterem, onu savunmak Müslüman yöneticiye ve İslam toplumuna farzdır. Bu imanın en düşük derecesidir. İmanın bu derecesinde olanlara şirk ve küfür nispeti verilemez. Ama Hariciler, fasık ve büyük günah işleyen Müslümanlara kafir diyor, onların kanını dökmeyi mübah görüyorlardı. Mutezili böylelerine ne mümin diyor, ne de kafir; Vahhabiler ise mühüre (toprağa) secde etmeyi, Masum İmamların (a.s) türbelerini öpmeyi ve Onların toprağına teberrük etmeyi şirk sayıyor ve kendileri gibi düşünmeyen Müslümanları müşrik olarak görüyorlar. Bu fırkaların tümü sapıktır.

 

Oniki İmam Şiası (Caferiler) -ayetler ve Masum İmamların (a.s) rivayetlerinden yola çıkarak- imanın ve amellerin Allah katında kabül şartının on iki kişinin imam, veli ve Resulullah’ın (s.a.a) vasisi olarak kabul etmek olduğunu söylüyorlar. Zira Peygamberi (s.a.a) ve tahrif olmayan bir vahiy olarak Kur’an’ı tasdik etmenin gereği Kur’an’ın ve Resul-ü Ekremin (s.a.a) söylediklerine harfiyen uymaktır. Kur’an’ın ve Resulün (s.a.a) isteklerinden birisi Ehl-i Beyt’i (a.s) takip etmek ve Onlara itaat etmektir. Masum imamlara (a.s) karşı gelmek Allah’a ve Resulüne karşı gelmektir. Kur’an’da da belirtildiği gibi İmanın derecesi İslamdan sonra gelmekte ve imanın ilk dereceside İslamın derecelerinden üstündür. İmanında dereceleri vardır. Kur’an-ı Kerim imanın yeterlilik haddini şöyle sergiliyor: İyilik, Allah’a, Ceza gününe, Meleklere, Kitaba ve Peygamberlere iman getirmektir;[2] küfür, nifak ve şirki ise cehennemde ebedi kalmanın, İslamdan ve imandan çıkmanın nedenleri olarak saymaktadır.[3] Dolayısıyla bir Müslümanın sahip olması gerek en düşük iman şöyle olmalıdır:

a) Tevhidi bütün boyutlarıyla kabul etmek.

b) Resul-ü Ekremin (s.a.a) risaletine ve hatemiyetine inanmak.

c) Velayete boyun eğmek başta olmak üzere Onun (s.a.a) bütün emir ve yasaklarına uymak.

d) Ölümden sonraki yaşama ve Kur’an’ın, Resulün (s.a.a) ve Velinin (a.s) bu konuda söyledikleri detaylara inanmak.

Ancak, gerçek iman, şeriatın buyruklarına amel etmeyi gerektirdiğinden Allah ve Resulünün buyruklarına amel etmemek, her ne kadar İslamın zahiri ahkamının icra edilmesine engel olmasada, insanın hidayeti ve gerçek saadeti için faydalı olmayacaktır. İşte bu yüzden Kur’an-ı Kerim saadetli bir yaşama ulaşmayı iman ve salih amelin birlikte olmasına bağlamaktadır.[4]

Bu ikisinden yalnızca birine sahip olduğunu söyleyen, yani imanlı olduğunu söyleyipte ameli olmayan veya salih olupta imanı olmayan kimse uçamayan tek kanatlı kuşa benzer. Böyle biri asla saadetin ve kemalin doruğuna ulaşamaz. Fakat eğer kendini değiştirise, imanını salih amelle, salih amelinide İslamla ortaya koyar ve onun yüce öğretileriyle birlikte kabul ederse o zaman ilahi dergaha yakın olur ve cennete gider. İslama, imana, Allah ve Resulünün buyruklarına olan bilgi ne kadar çok olursa, şeriatın buyruklarına ne kadar çok ve daha ihlaslı amel edilirse insanın imanıda o kadar çoğalacaktır.

Burada birkaç noktaya işaret etmeyi gerekli görüyoruz:

1- İmanla salih amel arasında karşılıklı bir ilişki vardır. İman güçlü olduğu ölçüde salih amellerin niteliği, niceliği artacak, isyan ve azgınlıklar azalacaktır. Ve salih amellere ve büyük günahlardan kaçınmaya ne kadar çok önem verilse imanda kalbe o kadar çok yerleşecektir. Böylece insan hedeflediği saadetine ulaşacak, insaniyetin zirvesinde gururla tecelli edecektir. Günah işlemek ve onlarda ısrar etmek ise imanın zamanla kalpten silinmesine neden olur. Günah işlemek imanın zayıf olduğunu gösterir.

2- Diğer peygamberlere ve orijinal kitaplarına iman etmek, onların şeriatına amel edilecek anlamına gelmez. Zira onların bazılarının şeriatı yalnızca kendi kavimlerine aitti, bazılarınınki ise sonradan gelen şeriat ve kitapla birlikte hükmü kaldırılmıştır. Yani onlara amel etme süresi bitmiştir. Onlara iman etmek demek, şeriatlarına amel etmeyi gerektirmez; bunun manası Onları Allah’ın peygamberleri olarak kabul etmek, makamlarına ve zahmetlerine saygı göstermek demektir.

3- Müslümanı gayrı müslimden ayıran ibadi amellerin en önemlileri ‘Füru-u Din’ adı altında toplanmaktadır. Füru-u Din’i öğrenmek ve tümüne amel etmek, yükümlü olan herkese gereklidir. Öte yandan bunlara, dinin zaruretlerinden olduğunu inkar etmeden amel etmemek insanın cennet derecelerinden düşmesine neden olacak ve eğer ömrünün sonuna kadar böyle devam eder, telafide edilmezlerse devamlı bir azabı peşinden getierecektir.

4- İman bütün olmalıdır, zira iman bölünemez. Gerçek manada Müslüman ve mümin olan, ‘Ben dini öğretilerin bir kısmını, ameli hükümlerinde bir kısmını alıyorum.’ diyemez. Çünkü Kur’an’a göre böyle bir tutum Allah’a, kıyamete ve Peygamberlerin nübüvvetine iman değil, heva ve hevese göre takınılan bir tutum olup küfür sayılmaktadır.[5]

5- İman ve salih amelin güçlü ve zayıf olmak üzere çeşitli dereceleri vardır. Bütün salih müminler aynı derecede değillerdir; Allah katında ve cennetteki makamları farklıdır. Öyleyse imanın güçlenmesi, salih amelin nitelik ve niceliğinin yükselemesi için hak ilkeler öğrenilmeli, daha fazla dikkat ve azim gösterilmelidir. Ancak bu şekilde üstün mertebelere ulaşılabilir.[6]

6-İslamın temel inançlarından birini veya farzlığı zaruri olan farzlardan birini, yine haramlığı zaruri olan haramlardan birini inkar etmek dinin zaruretlerinden birini inkar etmek demektir. Bu durum özel şartlarda insanın İslamdan çıkmasına ve mürted olmasına neden olur.

Sonuç olarak İslamla iman arasında fark vardır. Daha öncede değindiğimiz gibi İslamın dereceleri olduğu gibi imanında dereceleri vardır. Yeryüzündeki bu kadar (1.2 milyar) insan şehadetyni söylediği için Müslümandır ve İslamın düşük derecesinde olsalar dahi İslamın ahkâmı onlara uygulanır. Ahkâma amel edilmemesi onların İslamdan çıkmasına neden olmaz.

 

Daha fazla bilgi için bkz:

1-Gerçek Müminleri Tanımak (863. Soru).

2- Müslümanların Amelleriyle Dini İnançlarin Tezadı (798. Soru)

3- Kur’an Göre İslamla Müslümanın Manası (829. Soru)

Kaynaklar:

-Cafer Subhani, Milel ve Nihel, c.2, s.53 (Merkez-i Müdüriyet-i Havza Yayınları, 2. Baskı, Kum, h.ş.1366).

-Abdulkerim Şehristani, Milel ve Nihel, c.1-2, s.46 (el-Anglo-Mısır), 2. Baskı, Mısır, h.k.1375).

- Muhammed Saidi Mehr, Amuzeş-i Kelam-ı İslami, c.1-2, s.161-163 (1. cild) ve s.135 (2. cild) (Taha Yayınları, 2. Baskı, Kum, h.ş.1381)

- Hace Nasıruddin Tusi, Keşf-ul Meram, s.454 (Şekuri Yayınları, 4. Baskı, Kum, h.ş.1373)

- Muhammed Taki Misbahyezdi, Amuzeş-i Akaid, c.3, s.126-163, 54 ila 58 dersler (Sazman-ı Tebligat-ı İslami Yayınları, 12. Baskı, Kum, h.ş.1376)

- Muhammed Taki Misbahyezdi, Ahlak Der Kur’an, c.1, s.122-145, (Müessesei Amuzeşi ve Pejuheşi-i İmam Humeyni (k.s) Yayınları)


[1] - Gayr-i Müslimin bedeninin pak olması konusunda (kitap ehli olsun ya da olmasın) İslam alimlerinin arasında farklı görüşler vardır. Bu konu için alimlerin ilmi eserlerine başvurunuz.

[2] - Bakara/177-285; Nisa/136

[3] - Nisa/140 ve 145

[4] - Nahl/97, Bakara/103, Nisa/57 ve 122

[5] - Bakara/85, Nisa/150-151

[6] - Müslümanların Temel İnançları (888.) sorusudan alınmıştır.

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • Allah-u Teâlâ’nın hilesinin anlamı nedir?
    8427 Tefsir 2012/06/11
    Arap lügatinde hile (mekr), bir kimseyi hedefin­den (hedef iyi ya da kötü olsun) alı koymaktır. Bu anlam esasınca hile her zaman ve her yerde kötü değildir. Bu kelimenin Allah-u Teâlâ’ya nispet verilmesi, zararlı komployu hünsa etmek anlamındadır ve bozguncular hakkında kullanıldığında, programları ıslah etmenin önünün ...
  • Eğer Muaviye kâfir idiyse o halde neden İmam Hasan Mücteba (a.s) onun ile barış yaptı ve hilafeti ona devretti?
    10938 Masumların Siresi 2010/08/22
    Muaviye, Ehli Sünnet kitaplarının tanıklığıyla şeriat karşıtı işlere ve şarap içmek, “iki bayram” namazı için ezan okutmak bidati ve Cuma namazını Çarşamba günü kılmak gibi birçok bidate mürtekip olmuştur. Bu nedenle ona karşı hiçbir müsamaha ve tolerans gösterilemez. Öte taraftan tarihin tanıklığıyla İmam Hasan’ın (a.s) Muaviye ...
  • Acaba Rüşvet Yemek Haram mıdır?
    10709 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/07/21
    Rüşvet etimolojik olarak “r-ş-v” kökünden gelme ve Arapça bir kelimedir. Kelimede bulunan “r” harfı feth (e), dam (u) ve kesr (i) (yani reşeve, rüşeve ve rişeve) olmak üzere üç şekilde kullanılmıştır. Bu kelime müfrettir ve onun cemi “reşa” veya “rişa” şeklindedir. Farsçada mozd (el emeği)
  • Tefsir-i bi-Rey ile entelektüelsel bir görüşten (güvenir (müvassak) haber-i vahit) yararlanarak yapılan tefsir arasında fark nedir?
    8468 Tefsir 2012/07/21
    Bazı ilimlerin Kur’anla irtibatı öyle bir şekildedir ki onlar olmaksızın Kur’an ayetlerini tefsir ve tahlil etmek imkansızdır. Sarf ilmi, nahiv ilmi, meani, beyan lügat vb. ilimler gibi. Dolayısıyla müfessir olan bir kimse Kur’anın daha iyi anlaşılması için etkili olan ilimlerde uzman olmalıdır. Kur’anı kerimde “am-has, mutlak-mukayet, nasih-mensuh” ...
  • Ye’cüc ve Me’cüc kavmi kimlerdi? Onların akıbeti ne oldu? Zülkarneyn’in onlar karşısında yaptıkları neydi?
    9366 Tefsir 2010/11/27
    Bu husustaki Kur’an ayetleri ve Tevrat’taki konular bütününden ve de tarihi verilerden anlaşıldığı kadarıyla bu topluluk Kuzey Asya bölgesinde yaşamakta olup güney ve batıya vahşi saldırılarıyla facia yaratmıştır. Zülkarneyn setinin kapatılmasıyla onların saldırıları büyük bir müddet sona ermiştir, ama ahir-i zamanda yeniden döneceklerdir. Bazıları vuku bulan ...
  • 1- Bir Sünni erkeği nasıl şia mektebiyle tanıştırabiliriz? 2- Şia bir kız Sünni bir gençle evlenebilir mi?
    18810 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/02/28
    Hem şia hem sünni müslümandırlar. İnanç, şer’i hükümler ve diğer konularda ortak yönleri çok fazladır. Elbette inkâr edilmeyecek bir takım faklı inanç ve görüşlere de sahiptirler. Ancak bu farklı görüşler, aralarında ihtilaf ve düşmanlığa yol açmamalı ve İslami kardeşlik temeline halel getirmemelidir.Bunun yanı ...
  • Erkeğin küpe takması caiz midir?
    24881 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2007/11/05
    Erkeklerin ziynet eşyalarından kullanmadaki İslam’ın kural ve ölçüsü iki şeyden ibarettir:1. Ziynet eşyasının altından yapılmamış olması. Çünkü altın takmak süs olsun veya olmasın erkeklere haramdır.2. Kadınlara mahsus olan ziynetlerden olmaması.Buna göre eğer bir bölge veya şehirde küpe kadınlara özgü bir ziynet sayılmazsa altından yapılmadığı takdirde ...
  • Naiplikle yapılan ibadetler, ibadetleri satın almak gibi değil midir?
    5887 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/05/27
    Kanun eksenli her toplumda ve her kanun koyucunun görüşünde asıl kanunların uzantısında bir takım kanunların bulunması kesin bir husustur. Asıl kanunlardan sonraki merhalede yer alan kanunlar, kanundan kötü yararlanmanın caiz oluşu manasına gelmez. Namaz, oruç ve hac gibi yükümlülükleri her şahsın kendi hayatı döneminde ve yaşarken yapması ...
  • Acaba bebek giysi takımı almak için yatırım yapılan paraya ve hakeza! Yatırım için satın alınmış olan arsa ve apartmana humus düşer mi?
    5528 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/12
    Tüm taklidi mercilerin fetvasına göre eğer içinde oturacak eviniz varsa, arsa ve apartmanı da kendi maaşınızdan ve kendi işinizden kazandığınız parayla, sermaye etmek ve onun karından yararlanmak için satın almışsanız ona humus taalluk eder. Ama eğer içinde oturacak eviniz yok ve variyetinizin azlığı nedeniyle arsa ve apartmanı ...
  • Muta hakkında rivayet edilen bütün rivayetler güvenilir midir?
    10412 Diraytü’l-Hadis (Hadis Etidü) 2012/02/19
    Kuranı kerimde geçici evliliğin caiz oluşu ilan edilmiş olan islami sünnetlerdendir. Bu sünneti hasene, Peygamber Efendimiz (s.a.a) zamanında ve birinci halifenin halifelik süresinde ve ikinci halifenin döneminin belirli bir kesiminde de İslam toplumu içinde uygulanılıyor. Bu durum ...

En Çok Okunanlar