Gelişmiş Arama
Ziyaret
10187
Güncellenme Tarihi: 2012/05/12
Soru Özeti
Kanaat hayatta ne gibi eserleri peşinden getirir ve hayatta onunla cimriliği nasıl birbirinden ayırt edebiliriz?
Soru
Kanaat hayatta ne gibi eserleri peşinden getirir ve hayatta onunla cimriliği birbirinden nasıl ayırt edebiliriz?
Kısa Cevap

Kanaat lügatte ihtiyaç duyulan eşyalardan daha azıyla yetinme ve şahsın nasibinde olan şeye razı olması manasına gelmektedir. Kanaat kelimesi bazen hadislerde mutlak razılık manasına da kullanılmıştır. Kanaat ve cimrilik arasındaki farka gelince şunları söylemek gerekir: Kanaat daha çok ferdi ahlakta geçmekte ve hayattaki potansiyellerden düzenli bir şekilde yararlanma, masraf ve harcamalarda aşırılıktan sakınma ve her ne kadar az olsa da ilahi nimetlere razı olmakla alakalıdır. Cimrilik ise toplumsal ahlakla ilişkili olmakta ve bir insanın, başkalarının yardımına koşacağı ve kendi mali ve itibari imkanatlarını toplumun ihtiyaç duyduğu masraflarda kullanacağı yerde cimrilik yaparak harcamada bulunmaktır.

Ayrıntılı Cevap

Kanaat konusuna girmeden önce kanaat kelimesinin lügat ve ıstılahı manası ve onun cimrilikle olan farkını inceledikten sonra onun değer ve eserlerine değineceğiz:

Kanaatin Manası ve Onun Cimrilikle Olan Farkı

A. Kanaatin Manası: Kanaat lügatte ihtiyaç duyulan eşyalardan daha azıyla yetinme ve şahsın kendi nasibinde olan şeye razı olması manasına gelmektedir.[1] Kanaat kelimesi bazen hadislerde mutlak razılık manasına da kullanılmıştır. İmam Ali (a.s) Osman bin Huneyf’e yazdığı mektupta şöyle buyurmaktadır: “Bana, "Mü’minlerin Emiri" denildikten sonra zamanın zorluklarında onlara ortak olmamaya, sıkıntılı yaşa­yışlarında onlara örnek olmamaya razı olur muyum?”[2]

Ahlak ilminde kanaat hırsın karşısında kullanılmaktadır. Kanaat sıfatı şahsın, ihtiyacınca ve zaruret miktarıyla yetinmesine ve ondan fazlasını talep etmemesine sebep olur.[3]

Bu nedenle azla yetinene ve mutsuz olmayana ve kendi payına razı olan kimseye kani diyebiliriz.

B. Kanaatin Cimrilikle Olan Farkı: Kanaat ve cimrilik arasındaki fark hakkında şunları söylemek gerekmektedir: Kanaat daha çok ferdi ahlakta geçmekte ve hayattaki imkânatlardan düzenli bir şekilde yararlanma, masraf ve harcamalarda aşırılıktan sakınma ve her ne kadar az olsa da ilahi nimetlere razı olmakla alakalıdır. Cimrilik ise toplumsal ahlakla ilişkili olmakta ve insanın başkalarının yardımına koşacağı ve kendi mali ve itibari imkanatlarını toplumun ihtiyaç duyduğu yerlerde kullanması gerektiği yerde cimrilik yaparak harcamada bulunmamaktır. Kanaat insan zatının yücelik ve büyüklüğü ve züht ve tahammülünün sembolüdür, oysaki cimrilik; rezile sıfatlardan ve nefsin hakirliğinden kaynaklanan insanın bencillik sembolüdür.

Bu alanda insanlar dört kısma ayrılır:

1. Kendileri yerler ve başkalarına da verirler; bunlar infak ehlidir.

2. Kendileri yemezler ama başkalarına infak ederler; bunlar fedakârlardır.

3. Kendileri yerler ama başkalarına infak etmezler; bunlar cimrilerdir.

4. Kendileri yemezler ve aynı şekilde başkalarına da vermezler; bunlar alçak ve hasistirler.

Mümkündür ki insan kendi malından hem kendi faydalanmayabilir ve hem de başkalarına vermeyebilir ama bu alçaklığın ve hasisliğin son noktası ve cimrilikten de kötüdür; zira cimri olan insan başkalarına vermez, ama kendisi kendi malından faydalanır. İnsanın kanaate riayet ederek hem kendisi kendi malından gerektiği kadarınca faydalanması ve hem de onun fazlasını infak ve bağışta bulunarak aynı şekilde başkalarını da kendi yararlandıklarına ortak etmesi ve toplumun dertlileri ve ihtiyaç sahiplerinin derdine ortak olması en iyi durumdur.

Akıl, kanaati seçmede en önemli etkendir. Hz Ali (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Akıllı olan kanaat eder.”[4]

Akıl, kanaati onun değerli eserleri nedeniyle seçmekte ve onu şahsın yararına bilmektedir. Kanaatin peşinden getirdiği eserlerden bazıları şunlardır: insanın başkalarına ihtiyaç duymaması, insanın yokluklar karşısında tahammül gücü kazanması ve onlara sabır etmesi. Gerçi zahirde kanat ehli olan insan zahiri imkanatlardan daha az istifade eder, ama kanaatin akıbeti gereğince bu amel aklın kabulüdür. Şahsın dünya ve nefsine karşın ilim düzeyi ne kadar çok olursa insani konulara daha derinden teveccüh edebiliyor ve kanaat sıfatı gibi makbul görünen insani sıfatları kabullenmeye kendini hazırlıyor.

Şu ana kadar yaptığımız açıklamalarda kanaatin, insan hayatında yaşam davranış ve maişeti düzeyinde meydana gelen zühdün hal ve melekesi cilvesidir. Ve zahidane bir yaşam hakikatte aynı kanaatli sade ve tamahtan, rahatlık, gösteriş ve çeşitliliğe düşkünlükten uzak bir yaşamdır.

Emirü’l-Müminin Ali’de (a.s)  kanaati, sade ve gösteriş ve görünümü olmayan ve hafif olarak tefsir etmektedir: “Dininizin salim kalması için dünyanın azlığına kani olun. Zira mümini, dünyadan yeten az bir şey de kanaatkâr kılar.”[5]

Genel anlamda kanaatin, cimrilik yapmak veya harcamamak manasında olmadığına teveccüh etmeliyiz; kanaat insanın kendi imkanlarıyla doğru bir şekilde ve uygunca yararlanan ve toplumda tavsiye edilen masraf olgusuna riayet etme ve İslami düsturlara mutabık istifade etmesidir ve bu konularda aşırılıktan ve döküp dağıtmaktan sakınmaktır.[6]

Kanaatin Eserleri

Kanaat, olumlu (müspet) ve olumsuz (menfi) boyutlar olmak üzere çok fazla eserlere sahiptir. Burada kanaatin bazı müspet ve menfi neticelerine değineceğiz:

Müspet Neticeleri:

A. İzzet ve Üstünlük: Kur’an açıkça izzetin Allah’a, Resulüne ve müminlere has olduğunu beyan etmektedir;[7] bu izzet ve üstünlüğün önemi o kadar fazla ki mümin insana hiçbir şekilde başkalarının karşısında kendisini zelil ve hor duruma düşürmesine izin verilmemiştir.  

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Allah tüm işlerin yetkisini mümine vermiştir ama ona zelil olma ve hor görülme yetkisini vermemiştir. Allah-u Teâlâ’nın şöyle buyurduğunu işitmedin mi: “İzzet Allah’ın, Peygamberinin ve müminlerindir” O halde müminin her zaman izzetli olması ve zillete boyun eğmemesi gerekmektedir.[8]

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Müminin kendini zelil duruma düşürmesi uygun değildir.”[9] Şüphesiz insanın aziz ve üstün olmasına neden olan ve onu zillet ve horluktan kurtaracak şeylerden bir tanesi kanaatkâr olmasıdır.

İmam Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: “Hiç kimse kanaatkâr insandan daha aziz değildir.”[10]

Kanaat izzet vesilesidir.[11] Kanaat izzet ve halka muhtaç olmama vesilesidir.[12] Kanaat en kalıcı izzettir.[13]

B. Bitmez Tükenmez Hazine:

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Kanaat fani olmayan bir hazinedir.[14] Ve aynı şekilde şöyle buyurmuştur: “Kanaat bitmeyen bir servettir.”[15] H.z Ali (a.s) bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır: “Hiçbir hazine kanaatten daha ihtiyaç giderici değildir.”[16]

C. Kanaat ve Muhtaçsızlık (Zenginlik):

Allah Resulü (s.a.a) şöyle buyurmaktadır: “Zenginlik, servetin çokluğuyla değildir, gerçek zenginlik muhtaçsızlık ruhu zenginliğidir.[17]

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Herkim Allah’ın kendisine rızık olarak verdiğine kani olursa, o insanların en zenginidir.[18] Ve aynı şekilde şöyle buyurmuştur: “Zenginliklerin en iyisi kanaattir.[19]

Emirü’l-Müminin (a.s) şöyle buyurmaktadır: “Kanaat zenginliğin başıdır.[20]

Kani Olmamanın Kötü Etkileri

1. Zillet ve Horluk: Allah’ın onun için mukadder ettiğine razı olmayan kimse, ister istemez başkalarının mallarına tamah edecek ve neticede de onlara muhtaçlık elini uzatacaktır ve bu onun har ve zelil olmasına neden olacaktır.

İmam Sadık (a.s) şöyle buyurmuştur: “Bir müminin kendisini alçaltacak bir arzu ve meylinin olması ne çirkindir.[21]

Allame Meclisi hadisin açıklamasında şöyle söylemektedir:  İnsanın serzeniş edilen ve har ve zelil olmasına neden olan arzu ve meyilinden kasıt, başkalarına el açarak onlardan bir şey istemesidir; ancak Allah’a el açma ve ondan istemeye rağbet etme zillet olmadığı gibi azizlik ve izzetlilik sebebidir.[22]  

2. Daimi Tedirginlik: Tamah ve hırsın neticelerinden biriside zihni kaygı ve tedirginliktir.

İmam Bakır (a.s) “Onlardan bazı kesimlere, kendilerini sınamak için dünya hayatının süsü olarak verdiğimiz şeylere gözünü dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı ve daha kalıcıdır” Ta’ha suresi 131. ayetinin nüzulü hakkında şöyle buyurmuştur: “Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu ayeti işittiğinde doğruldu ve şöyle buyurdu: Allah’a gönül bağlamayanı dünyanın hasreti öldürür, başkasının servet ve malına göz dikmeyi bırakmayanın hüznü uzun olur ve haşmi azalmaz, ve Allah’ın nimetini sadece yiyecek ve içeceklerde gören kimsenin ise ömrü az ve azabı (derdi ve acısı) yakın olur.[23],[24]

Bu nedenle, insan hayatında her zaman itidal ve orta halliliği elden vermemeli, kanaati kendine ölçü almalıdır; aksi halde saadet ve mutluluğu göremez.

 


[1] Tureyhi, Fahru’d Din, “Mecmeu’l Bahreyn”, Tahran: Kitapfuruşiyi Murtezevi, 1375 h.ş, c: 4, s: 384.

[2] “Nehcü’l Belağa”, Kum: İntişaratı hicret, s: 418 (45. Mektup).

[3] Neraki, Molla Mehdi, “Camiu’s Saadat”, Beyrut: Muesseseti’l A’lemi lilmetbuat, c: 2, s: 104.

[4] Amedi, Abdu’l Vahid bin Muhammed, “Gureru’l Hikem ve Dureru’l Kelim”, Kum: intişaratı defteri tebligat, 1366 h.k, s: 391. 

[5] a.g.e, s: 393.

[6] http://amoozeh.ir/Archive sitesinden alıntı.

[7] Münafikun Suresi, 9. Ayet.

[8] Kuleyni, Muhammed bin Yakup, “Kafi”, Tahran: Daru’l Kitabı İslamiye, 1365 h.k, c: 5, s: 63.

[9] Seyit bin Tavus, “El- Yakin”, Kum: Müessesei daru’l kitap, 1413 h.k.

[10] “Gureru’l Hikem ve Dureru’l Kelim”, s: 392.

[11] a.g.e, s: 391.

[12] a.g.e.

[13] a.g.e.

[14] Fetal-i Nişaburi, Muhammed bin Hasan, “Rovzetu’l Vaizin”, Kum: İntişaratı Rezi, s: 456.

[15] a.g.e

[16] “Nehcu’l Belağa”, Kum: İntişaratı daru’l hicret, s: 540.

[17] Harrani, Hasan bin Şu’be, “Tuhef-ul Ukul”, Kum: İntişaratı camiayı müderrisin, s: 57.

[18] “Kafi”, c: 2, s: 139.

[19] Tebersi, Ebu’l Fazl Ali bin Hasan, “Mişkatu’l Envar”, Necefi Eşref: Kitaphanei Hayderiye, 1385 h.k, s: 130.

[20] “Gureru’l Hikem ve Dureru’l Kelim”, s: 382.

[21] “Kafi”, c: 2, s: 139.

[22] Meclisi, Muhammed Bakır, “Biharu’l Envar”, Beyrut: Müessesetu’l Vefa, 1404 h.k, c: 70, s: 171, hadis 25.

[23] A.g.e, c: 67, s: 317, hadis 25.

[24] Bu bölüm “Noktehayi Agaz” kitabından özetlenmiştir; Mehdevi Keni, Muhammed Rıza, Tahran: Defteri neşri ferheng İslami, 1376 h.ş.

 

Diğer Dillerde Soru Tercümesi
Yorumlar
yorum Sayısı 0
Lütfen soruyu doğru giriniz
örnek : Yourname@YourDomain.com
Lütfen soruyu doğru giriniz
Lütfen soruyu doğru giriniz

Konusal Sınıflandırma

Rastgele Sorular

  • İslam dini niçin var?
    13395 Eski Kelam İlmi 2011/07/14
    Din, akaid ve Peygamberlerin insanların hidayet ve saadeti için Allah’tan getirdikleri bir dizi ameli ve ahlaki hükümlerdir.Dini öğretilerde dinin gerekliliği insan fıtratıyla ilişkilendirilmiş, Kur’an-ı Kerim’de de insan fıtratı ilahi fıtrat olarak tanımlanmış ve bütün ilahi kanunların Allah’a inanma ve tapınma hissi üzerine kurulduğu ...
  • Rivayette müminlerin birbirleriyle ilişkilerinde sevinçli ve güler yüzle davrandıkları gelmiştir. Acaba bu mesele, yaşamda karı-koca arasında da geçerli midir?
    6096 Pratik Ahlak 2012/09/09
    Müminin sıfatlarının birisi hakkında zikredilen rivayetlerde, onun başkalarına karşı sevinçli ve güler yüzlü davrandığı ve hüzün ve gamını kalbinde gizlediği; bu sıfatın dostluk eğilimini çektiği buyrulmuştur. Bu konunun müşterek yaşamda ve aile içinde başka bir şekilde olduğunu; evli çiftlerin birbirlerinin gam ve hüznüne ortak olduğunu; eşlerin birbirine ...
  • Acaba kadın yargıç olabilir mi?
    11168 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2010/05/06
    Fakihler ve din uzmanları kadının yargıç olması gibi bazı konular hakkında farklı görüşlere sahiptirler. Bu gibi konular, dinin zaruri ve zorunlu konularından sayılmamaktadır.Kadının yargıç olamayacağını söyleyenler, bu hususta nakledilen rivayetlere ve icma delililine dayanmışladır.
  • Sonucun öznesel nedene muhtaç oluşunun ölçüsü sadece varlıksal yoksulluk mudur? Yoksa tam neden için de yeterli midir? Felsefî kavramların neden tür ve ayrımı bulunmamaktadır? Ve…
    5633 İslam Felsefesi 2011/09/21
     Aşağıdaki noktalara dikkat etmek, yanıtı kavramada size yardımcı olacaktır.      1. Tüm nedenler öznesel nedene döndüğünden bu konuda tam neden ile öznesel neden arsında bir fark bulunmamaktadır.2. Felsefî kavramlar varlıktan alınmıştır ve varlığın mahiyeti yoktur. Tür ve ayrım mahiyetin kısımlarıdır ve mahiyetten yoksun bir şey mahiyetin kısımlarından da ...
  • Raksetmenin haram olduğunu söyleyen hadisleri senetleriyle beraber zikrediniz.
    7034 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2009/06/16
    Bu sorunun kısa cevabı yoktur. Ayrıntılı cevap seçeneğini tıklayınız. ...
  • Velayet-i fakihi dile getiren rivayetler veliyy-i fakihin bir olmasını da yansıtmakta mıdır?
    6332 Düzenler 2012/06/16
    Rivayetler ve velayet-i fakihin kelam eksenli diğer referanslarından veliyy-i fakihin bir veya çok oluşu anlaşılmamaktadır. Düzenin korunması ve kaosun engellenmesi durumunda birkaç fakihin ayrı bir şekilde veya şura şeklinde velayetlerini icra etmesi mümkündür. Şura türü İslam cumhuriyetinin ilk anayasasında (1980) mevcut idi, lakin bir takım sorunların önüne ...
  • Vesilelerin Allah'a Yakınlaşmakta ki Önemi Nedir?
    12727 Eski Kelam İlmi 2009/12/20
    Vesilenin çok geniş manası vardır. Allah'a yakınlaşmaya neden olan her şey ve her işe şamil olmaktadır. Dünya yaşayışı, insanların hidayeti ve ilerlemesi için sebep ve sonuç düzeni üzerine kurulduğu, yine insanların doğal ihtiyaçları maddi sebeplerle karşılandığı için Allah'ın, hidayet, mağfiret, bağışlanma, yakınlaşma ve ...
  • Bedensel esenlik sırrını nasıl araştırabiliriz?
    7133 Eski Kelam İlmi 2011/08/21
    Allah tarafından konulan tabiat kanunları bu dünyada hiçbir insanın baki kalmamasını ve değişik nedenlerle ve bu cümleden olmak üzere bedensel esenliği kaybederek dünyayı terk edip ebedi âleme geçmesini muayyen kılmıştır. Öte taraftan her ne kadar peygamberler ve imamlar (a.s) bir takım özel durumlarda Allah’ın izniyle hastalara (sadece Allah’ın evliyalarının ...
  • Humus yılının başlangıcından birgün önce alınan yiyeceklerin humusunun verilmesi neden gereklidir?
    5580 Hukuk ve Şer’I Hükümler 2012/03/14
    Herkes humus yılı boyunca şanına uygun şekilde ve israf etmeden gelirinden yaptığı -ailesine yiyecek almak gibi- harcamalarına humus gelmez. Ancak humus yılının sonunda humus yılından birkaç gün önce alınmış olsa bile bu yiyeceklerden fazla kalan kısmının humusunu vermesi gerekir. Zira sonuçta elindeki sermayeyle onları almıştır. Almasaydı ve ...
  • Kendimden nasıl şehvani düşünce ve hayalleri uzaklaştırmalıyım?
    46781 Pratik İrfan 2011/10/29
    Şeytansal fikirler ve düşünceler herkesin zihnine hutur ediyor. Ama insan bu fikir ve düşüncelerin yerini dolduracak ve insanı iyiliklere sevk eden başka düşünce ve fikirler bulmalıdır. Böylece insanı pislik ve kötülüklere duçar etmeden bu şeytansal fikirlerin önünü kesip onlardan fasıla almalıdır. ...

En Çok Okunanlar